Ana Sayfa Blog Sayfa 2430

Uluslararası Kadın Yönetmenler Kısa Film Festivali 13 Eylül’de İstanbul’da

1.Uluslararası Kadın Yönetmenler Kısa Film Festivali, 13-15 Eylül 2019 tarihlerinde Kadıköy Yeldeğirmeni Sanat Merkezi’nde düzenlenecek

Uluslararası ve ulusal düzeyde kadın kısa film yönetmenleri ve filmleri,  “Directed by Women Turkey” adıyla İstanbul’da buluşuyor. Festival, dört yıldır New York ve İspanya başta olmak üzere birçok ülkede, eylül ayında “Directed by Women Worldwide Film Viewing Party” adıyla gerçekleşiyor.  Festivalin Türkiye ayağı 1. Uluslararası Kadın Yönetmenler Kısa Film Festivali ise 13-15 Eylül 2019 tarihlerinde Kadıköy Yeldeğirmeni Sanat Merkezi’nde düzenlenecek.

30 finalist film

Festivalde, her dilden, dinden ve kültürden farklı bakış ve hikâyelere sahip kadınların çektiği 30 finalist film yer alıyor. Belgesel, kurmaca, animasyon kategorilerinde gösterilecek filmlere ulusal ve uluslararası olmak üzere en iyi film ödülleri verilecek. Festivalin bu yılki jürisindeyse Bennu Yıldırımlar, Meryem YavuzÇağrı Vila Lostuvali ve Ceylan Özgün Özçelik yer alıyor.

Dünya ile eş zamanlı

Festivalin Türkiye Platformu, kadın kısa filmcileri teşvik etmek, sayılarının ve üretimlerinin artmasına katkıda bulunmak, dünyanın her yanından kadın sinemacıları bir araya getirerek kültürel ve sanatsal etkileşim yaratmayı amaçlıyor. Bunun yanı sıra nitelikli kısa filmleri seyirci ile buluşturmak, kısa filme olan ilgiyi arttırmak, kısa filmin bağımsızlığına ve metrajına sahip çıkmak, kültürlerarası diyalog ve farkındalık yaratmak festivalin hedefleri arasında.

Festival boyunca film gösterimleri, atölye çalışmaları, söyleşiler gerçekleştirilerek sinemacılar ile seyircilerin buluşması sağlanacak. Festival,  Amerika ve Avrupa ile eş zamanlı olarak İstanbul’da gerçekleştirilecek.

Detaylı bilgi için tıklayın 

Amazonlar’daki yangın durdurulamazsa küresel felaket kapıda

Dünyayı küresel ısınmaya karşı koruyan Amazon Ormanı’nda bu yıl çıkan binlerce yangın uluslararası bir krize dönüşüyor. Uzmanlar uyardı: Her dakika bir futbol sahası büyüklüğünde orman yok oluyor. Gidişat durdurulamazsa, Amazonlar küresel ısınmanın ana kaynağı haline gelecek.

Dünya oksijeninin yüzde 20’sini üreten Amazon yağmur ormanlarında devam eden yangınların küresel bir krize dönüşebileceği uyarısı yapıldı. Uzmanlar, yangınlarda her dakika bir futbol sahası büyüklüğünde bir ormanlık alanın yok olduğunu belirterek gidişatın durdurulamaması halinde Amazonlar’ın dev bir bozkıra dönüşüp karbondiyoksit yaymaya başlayacağını söylüyor. Dünya Doğal Yaşam Vakfı’na göre Amazonlar bu durumda küresel ısınmanın ana kaynağı olacak.

BBC’nin haberine göre, ‘Dünyanın akciğerleri’ olarak nitelenen Amazon ormanları yüzlerce hatta binlerce yıl içinde oluşan büyük miktarlarda karbondioksiti tutuyor.  Uzmanlara göre bu karbondioksidin atmosfere salınması küresel ısınmayı artıracak. Bir araştırmaya göre Amazonlar’ın tuttuğu karbon miktarı, dokuz bölge ülkesinin çoğunun 1980-2010 arasındaki toplam fosil yakıt emisyonlarına eşit. Yüzlerce yerli kabilenin yaşadığı Amazonlar, yeryüzündeki hayvan ve bitki türlerinin 10’da birine ev sahipliği yapıyor.

Sekiz ayda 75 binden fazla yangın

Brezilya Ulusal Uzay Araştırmaları Kurumu INPE’ye göre bu yılın ilk sekiz ayında ülkede yarısından fazlası Amazon bölgesinde olmak üzere 75 binden fazla yangın çıktı. Halen 2 bin 500 noktada yangınlar sürüyor. 2018’de ise 39 bin 759 yangın çıkmıştı. Yangınlardan yükselen dumanlar komşu ülkeler, Peru, Bolivya ve Paraguay’a kadar ulaştı. Duman tabakası şimdi doğuya Güney Amerika’nın Atlas Okyanusu kıyılarına ilerliyor.

Brezilya Çevre Bakanı Ricardo Salles, çarşamba günkü Twitter mesajında yangınlara kuru hava, rüzgar ve sıcakların yol açtığını savundu. Ancak CNN’e konuşan INPE uzmanı Alberto Setzer’e göre yangınların yüzde 99’undan – kasıtlı ya da kazayla – insanlar sorumlu. Kurumun Başkanı Ricardo Galvao, uydu görüntülerine dayanan yangın verilerini açıkladıktan sonra Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro tarafından görevden alınmıştı.

Çevreci gruplar yangınları Bolsonaro hükümetinin Amazonlar’ı endüstriyel tarım, madencilik ve kerestecilikle ekonomik faaliyete açma politikasına bağlıyor, Brezilya liderinin bu çabalarının tarım ve çiftlik arazisi açmak için ormanların yakılmasını teşvik ettiğini söylüyor. Bolsonaro’nun ocakta göreve gelmesinden bu yana ülkede ormansızlaşmanın üç kat arttığı tahmin ediliyor.

CNN’in meteoroloji uzmanlarından Haley Brink, Amazonlar’ın yağmur ormanı olması nedeniyle, aşırı nem yüzünden yangın çıkarmanın zor olduğuna dikkat çekiyor ve “Hayvanların otlatılması için arazi açmak amacıyla yangın çıkartmak için en uygun zaman şimdi. Çünkü yağmur mevsimi olmaması nedeniyle bitki örtüsü kuru” diyor. Haley, havaların eylülde daha da ısınacağına dikkat çekiyor.

Bolsonaro’dan Macron’a tepki: Sömürgeci zihniyet

Yağmur Ormanları‘nda arka arkaya çıkan orman yangınları, Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron arasında polemik konusu oldu. Macron, yangınların hafta sonunda ev sahipliği yapacağı G7 Zirvesi‘nde öncelikle ele alınması gerektiğini söyledi. Bolsonaro ise Macron için “Sömürgeci bir zihniyete sahip” dedi. Jair Bolsonaro, Facebook hesabından yaptığı açıklamada, Fransa liderinin kişisel siyasi kazançları için Brezilya‘nın içişlerine karışmaya çalıştığını belirtti: “Fransa Cumhurbaşkanının Amazonlarla ilgili sorunların bölge ülkelerinin katılımı olmadan G7’de görüşülmesi önerisi sömürgeci düşüncenin göstergesidir.” Bolsonara, Brezilya hükümetinin doğru verilere ve karşılıklı saygıya dayalı bir şekilde diyaloğa açık olduğunu söyledi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Amazon Ormanları’ndaki rekor sayıda yangının “uluslararası bir kriz” olduğunu söylemiş ve Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Tam anlamıyla evimiz yanıyor” demişti.

Guterres: Dünyanın oksijen kaynağı mutlaka korunmalı

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres de, yangınların kendisini çok kaygılandırdığını söyledi. Guterres, Brezilya’nın ormanlarının dünyanın oksijen kaynağı olduğunu ve mutlaka korunması gerektiğini belirtti.

Brezilya Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü‘nün uydu görüntülerinden elde ettiği verilere göre ülkede bu yıl içinde yarısından fazlası Amazon bölgesinde olmak üzere 72 binden fazla orman yangını çıktı. Bu geçen yılın aynı dönemine göre yüze 84’lük bir artışa tekabül ediyor.

G7 Zirvesi Fransa’nın evsahipliğinde Cumartesi günü Almanya, İtalya, Birleşik Krallık, ABD, Kanada, Japonya ve AB‘nin katılımıyla başlayacak.

 

Çocuk yardım istediğinde – Can Tonbil

Mevcut tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmemiz, kömürlü termik santral, doğalgaz ile işleyen fabrika, petrol ile çalışan arabadan kurtulmamız için son 11 yıl.

Amazon, Muğla, Kanarya Adaları, İzmir, Sibirya, Kanada, Alaska, Siri Lanka ormanları alev alev yanıyor.  İstanbul, New York, Pencap, Yeni Delhi ve Myanmar’da ise sel suları etrafı yıkıp geçiyor. Gazeteler ve resmi ağızlar aracılığıyla suçlu, dikkatsiz piknikçi sefalarında, sigara izmaritlerinde, sabotajlarda, rekor yağışlar karşısında dayanamayan altyapılarda aranıyor. “Ciğerimiz yanıyor”, “Bu şehir bunu haketmiyor”, “Milyonlarca insana yazık oluyor.”

Sahi gerçekten suçlu kim?

Altyapısı gelişmiş şehirlerden kalkan modern yangın söndürme uçaklarının taşıdığı sular, mangaldan, izmaritten, sabotörlerden arındırılmış, yeniden yeşertilmeye çalışılan ormanların yanıbaşında, yeniden yanan ciğerlerimizin ateşinin söndürmeye yetecek mi?Tarihte ölçülmüş en sıcak zamanların içinde artık ne ürünlere ne de fidelere hayat verebilen kurak toprakları hangi yağmurlar yeşertebilecek? Minnet duygusundan azade bir şekilde yanan ciğerlerimize doldurduğumuz oksijen hangi yağmur ormanlarından gelecek? Temmuz’da dolu, Ağustos’ta sel sularının götürdüğü beton ormanlarımıza musallat olacak ‘sürpriz’ kasırgalara hangi isimler konacak?

Kalp damarları tıkalı insanın gözü kapalı bir şeklide yattığı ameliyat masasına eğilen doktorun inandığı bilim gayet açık ve net bir şekilde uyarıyor. Gezegeni kurtarmak için son 11 yıl! Fosil yakıtlarla beslediğimiz mevcut tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmemiz için son 11 yıl! Kömürlü termik santral, doğalgaz ile işleyen fabrika, petrol ile çalışan arabadan kurtulmamız için son 11 yıl! Plastik paketler içinde, dünyanın suyunu tüketerek, şansımız varsa tarihte bir gün utanarak anacağımız beslenme alışkanlıklarımızı değiştirmemiz için son 11 yıl! Ev, iş, okul ve ülke diye bir şeyin olabilmesi için evden, işten, okuldan ve hatta ülkenin ve gezegenin kısa dönemli çıkarlarından feragat edilebilmesi için son 11 yıl!

11 yıl sonra ise, ya sıfır karbon gelecek ya da sıfır gelecek!

El kadar çoçuklar bu yüzden dünyanın sokaklarına çıkarak, büyüklerinden geleceklerini talep ediyor ve Dünyayı 20-27 Eylül’de Büyük İklim Grevine çağırıyor. Yazar ve aktivist Bill McKibben tek bir grev iklim krizini elbette çözmeyeceğini ama bu konuda sebat eden öğrencilerin yetişkinlere örnek olacağını söylüyor ve Eylül Grevi’nin paha biçilmez değerde iki ilkeyi gözler önüne sereceğini belirtiyor:

“Bunlardan birincisi şu: iklim krizinin çözümü, işler böyle gelmiş böyle gider anlayışının yıkılmasını içerecektir. İnsan medeniyetinin gelmiş geçmiş en büyük fiziksel krizinin tam ortasındayken bile çoğumuz her sabah yataktan kalkıp bir gün önce yaptığımız şeylerin tıpkısını yapıyoruz. Bir acil durum, halinde olduğumuzu, hatta her geçen ayla birlikte daha da derinleşen bir aciliyet halinde yaşadığımızı gösteren en ufak bir işaret yok ortada. Yetişkinler iş bırakma eylemine katılmalarını, işleri aksatan dönüştürücü bir değişime kendilerini adadıklarını gösteren bir bildirim şekli olarak görmeliler.

İkinci ilke ise şu: Yetişkinler, yetişkinler gibi hareket etmelidirler. 15 yaşındaki çocukların en büyük sorunlarımızı kendi başlarına çözmeyi becereceklerini düşünmek için biz acaba hangi dünyada yaşıyoruz diye sormamız lazım kendimize. İklim krizi adalete karşı girişilmiş bir tecavüz anlamına geldiği gibi (onun meydana gelmesinde en az rol oynamış olanlar, cezasını en çok çekenler oluyor), aynı zamanda geleceğe karşı girişilen bir tecavüz anlamına da geliyor: bazıları sadece daha uzun zaman hayatta kalacak oldukları için bu gelecekte daha büyük paya sahip olacaklar çünkü. Geri kalan bizler için – yani iklim değişikliği cayır cayır yanan zirveye varmadan önce ölecekler için – bu grev çocuklarımıza ve onların çocuklarına gösterdiğimiz teorik şefkatin samimi olduğunu göstermek için iyi bir fırsat işte.”

Gelişmiş yangın uçakları ve modern altyapı sistemleri iklim krizine çözüm getiremeyecek. Hatta çocuklarının sokaklara çıkarak geleceklerini talep etmeleri de işe yaramayabilir. Ama McKibben’ın dediği gibi, ‘bir çocuk yardım istiyorsa, ona yardım edilir.’

Çökmekte olan gök kubbeyi omuzlarında taşımakla cezalandırılmış 12 yaşındaki Atlas ve arkadaşlarına yardım etmek için 20 Eylül’de Küresel İklim Grevine!

(Bianet’den alınmıştır.)

 

‘Zarbana Çayı, kimyasal kirlilik ve HES tehditiyle boğuşuyor’

Kastamonu’daki Zarbana Çayı’nda yaşanan kirliliği ve kopyala yapıştır ÇED raporlarını Meclis gündemine taşıyan CHP’li Gülizar Biçer Karaca, ‘Halk sağlığı tehdit altında’ dedi.

CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve  Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, Kastamonu Zarbana Çayı’ndaki kirlilik ile ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ile Tarım ve Orman Bakanı Ekrem Pakdemirli’nin cevaplaması istemiyle hazırladığı soru önergesini TBMM Başkanlığına sundu.

Karaca, geçtiğimiz günlerde CHP Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı ve Kastamonu İl Başkanı Hikmet Erbilgin ile Kastamonu’nun İnebolu ilçesi sahillerinde ve Zarbana Çayı’ndaki kirlilik ile yerinde incelemeler yapmak için bir ziyaret gerçekleştirdi. İlçede yaşanan kirliliği, HES Projesi ve Eti Bakır A.Ş. Küre İşletmesinin yarattığı sorunları bölge halkından dinleyen Karaca, konuyu TBMM gündemine taşıdı.  Zarbana Çayı üzerine, İnebolu ve Küre İlçelerine bağlı toplam 7 köyün sınırlarını kapsayan KAYA I-II Regülatörleri ve HES projesi kurulmak istendiğine dikkat çeken CHP’li vekil, köy halkının çaydaki kirliliğin yanı sıra kurulması planlanan HES projesinden de yakındığını dile getirdi.

Kopyala- yapıştır ÇED raporları 

KAYA HES projesi için hazırlanan nihai ÇED Raporunda proje ile ilgili olmayan verilere yer verildiğini belirten Karaca şunları söyledi: ‘Nihai ÇED raporunda kopyala-yapıştır yapılmıştır.. Raporda, Mergi Regülatörü ve HES projesi ile Zarova Çayı ibareleri kullanılmaktadır. Raporda ismi geçen Mergi Regülatörü ve HES projesi, Tigris Enerji tarafından Siirt’in Eruh ilçesinde Zarova Çayı üzerinde yapılması planlanan bir projedir.”

Kastamonu’nun İnebolu ve Küre ilçelerinde yapılacak olan, ETİ Bakır A.Ş. Küre İşletmesi’nin atık depolama sahasının, 1. sınıf düzenli atık depolama sahası niteliği taşıdığını yani tehlikeli atıkların depolandığı bir depolama alanı olduğunu da belirten Karaca, depolama sahasının sınıflandırılmasına ilişkin ÇED raporlarında bilgi verilmediğini belirtti. Söz konusu iddiaları Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum’a soran Biçer Karaca ‘Bakanlık ÇED süreçlerini apar topar halletmekte, denetim sorumluluklarını yerine getirmemektedir’ dedi.

‘Balıkçılık bitiyor’

Eti Bakır A.Ş. Küre İşletmesinden kaynaklı Zarbana Çayında kimyasal kirlilik yaşandığını ve balıkçılık faaliyetlerinin de yaşanan kirlilikten etkilendiğini anlatan Karaca, yaptığı ziyaretlerde bölge halkının Zarbana Çayı’ndaki midyelerin ağır metal oranı yüksek olmasından, kalkan balıklarının artık bölgede yumurta bırakmamasından şikayet ettiklerini belirtti: “Vatandaşlar yetkililerin konuyla hiç ilgilenmediklerinden şikayetçi. Balıkçılık Zarbana Çayı’nda önemli bir yere sahip. Derede yaşanan kirlilik hem balıkları hem de balıkçılıkla uğraşan vatandaşlarımızı tehdit ediyor. İlgili Bakanlıkların gerekli önlemleri alması için sürecin takipçisi olacağız.”

Akademisyenlerden ‘orman’ çağrısı: Kazanç odaklı politikaları terk edin

Akademisyenler orman katliamlarına karşı ortak açıklama yaptı: Bilgi ve deneyimi neredeyse hiç olmayan Tarım ve Orman Bakanı tarafından yapılan talihsiz açıklamalar nedeniyle halkın ormancılık örgütüne karşı güveni azaldı.

İzmir Karabağlar‘da üç gün süren orman yangını tartışmaları devam ediyor. Orman fakültelerinde görevli beş akademisyen; altın madeni, yangın gibi sebeplerle doğada yaşanan yıkımların çıkarlardan uzak şekilde düzenlenen politikalarla aşılabileceğini belirten bir açıklama yayınladı.

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nde görevli Prof. Dr. Ünal Akkemik, Prof. Dr. Doğanay Tolunay, Doç. Dr. Cihan Erdönmez, Bartın Üniversitesi’nden Prof. Dr. Erdoğan Atmış ve KTÜ’den Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu tarafından yayınlanan açıklamada Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli‘nin orman yangınlarıyla ilgili yaptığı açıklamaların kamuoyunun ormancılık örgütüne karşı güvenini sarstığını dile getirildi. Açıklamada şunlar ifade edildi:

‘Ormanlar özel sektör – devlet işbirliğiyle baskı altında’

“Ormanlar hem dünya hem de ülkemiz ormanları bilinçsiz kullanımlar ve özel sektör-devlet işbirliğiyle yürütülen ekonomik kazanç odaklı “kalkınma politikaları” nedeniyle ciddi baskı altında kalmaktadır. Bu tür gelişmeler sonucunda ve artan iletişim olanaklarının etkisiyle toplumun farklı kesimlerinde ormanları koruma duyarlılığı ön plana çıkmaktadır.

“Ne var ki, ormanları koruma duyarlılığı; yangınlar, madencilik, yeşil yol ve HES gibi kamuoyunun gözünden kaçırılamayan ve ormanlara doğrudan zarar veren olaylar sırasında zirve yaparken, diğer zamanlarda unutulup gitmektedir.180 yıllık köklü bir teşkilat olan Orman Genel Müdürlüğünün orman yangınları ile mücadele konusundaki çabaları ile orman yangınlarıyla mücadelede aktif olarak yer alarak canını ortaya koyan  tüm kamu çalışanları ve gönüllülerin emeğinin göz ardı edilemeyeceğini belirtmek isteriz.

‘Bakanın açıklamaları talihsiz’

Orman yangınları konusunda bilgi ve deneyimi neredeyse hiç olmayan sayın Tarım ve Orman Bakanı tarafından yapılan talihsiz açıklamalar kamuoyunun kafasını iyice karıştırmış, bunun sonucunda da halkın ormancılık örgütüne karşı güveni oldukça azalmıştır. Tüm bu nedenlerle yıllarını ormancılık biliminin değişik disiplinlerindeki çalışmalara ve orman davasına vermiş olan akademisyenler olarak ilgili bütün taraflara şu noktaları hatırlatmayı görev sayıyoruz:

  • Ormancıların birinci görevi, ormanları korumak, varlığını arttırmak ve topluma çeşitli hizmetler sunmaktır. Görevini yerine getirmek yerine, ormancılığın siyasetçilerin güdümüne girmesinin aracı olan ormancı bürokrat ve teknokratları uyarıyoruz. Ormancı meslek kuruluşları da aynı sorumluluk altındadır. Bu yanlış yoldan bir an önce dönmelidirler.
  • Ormanlarımızı ilgilendiren her konu orman fakültelerini de kurumsal olarak ilgilendirir. Orman fakülteleri geçmişte olduğu gibi bu tür konuları akademik kurullarında tartışıp ulaştığı sonuçları tüm kamuoyuyla ve yetkili kurumlarla paylaşma sorumluluğunu bir kenara itemez.
  • Orman Genel Müdürlüğü kafalarda soru işareti bırakmayacak şekilde etkili, hızlı ve tatmin edici bilgi akışını sağlamalı, şeffaflık konusunda hiçbir bahane üretmemelidir.
  • Ormanlarımızın yıkımına neden olan en büyük uygulama orman alanlarının madencilik, turizm, altyapı gibi tesisler için ormancılık dışı amaçlarla kullanımlara tahsis edilmesidir. Bu tür tesisler ekosistem bütünlüğünü bozmakta ve orman parçalanmasına yol açmaktadır.
  • Yanan orman alanlarının yeniden ormanlaştırılması Anayasa gereğidir. Bu yönde kuşkusu olan yurttaşlar, ilgili ormancılık birimlerinden bilgi almalı ve tatmin olmazlarsa yasal yollara başvurmalıdır.
  • Yanan alanların aceleyle ağaçlandırılması yerine yöredeki doğal ağaç türlerinin tohumla gençleşmesine olanak sağlayacak yöntemler uygulanmalıdır.

Sıfır Gelecek’ten ilk eylem: Plazalar önünde fosil yakıt protestosu

20 Eylül Küresel İklim Grevi’ni desteklemek amacıyla başlatılan İklim Adalet Haftası’nda, ilk eylem plazalar önünde yapıldı.

İklim Adaleti Haftası kapsamında yapılacak eylemlerden ilki Levent’te bulunan plazaların önünde gerçekleşti. Sıfır Gelecek tarafından düzenlenen performans eyleminde fosil yakıt lobilerinin dünyayı ve tüm yaşamı yok etmek pahasına yaptığı yarış protesto edildi; herkes 20 Eylül’deki büyük İklim Grevi’ne çağırıldı.

Eylemin ardından yapılan açıklamada, metan ve karbondioksit gibi sera etkisi yaratan gazların atmosferde artışıyla dünyanın giderek ısındığına ve bu değişikliğin insan eliyle gerçekleştiğine dikkat çekilerek; “Bu gerçeği artık fosil yakıt lobileri ve onların çıkarlarını savunanlar dışında herkes kabul ediyor.  Onların daha fazla kâr elde etmek uğruna girdikleri yarışın bedelini her gün yok olan yüzlerce tür ve iklim krizi etkilerinden birebir veya dolaylı yoldan etkilenen, küresel ısınmadan en az sorumlu olan dezavantajlı gruplar ödüyor. Bizler biliyoruz ki ölü bir gezegende herhangi bir kârdan da söz edemeyiz” denildi.

Açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “İklim krizine karşı gerekli önlemleri almakta kaybettiğimiz her gün dünyada canlı türlerini ve yaşam alanlarını kalıcı olarak kaybediyoruz; gelecekte yaşanacak çok daha büyük kayıplara zemin hazırlıyoruz. Üstelik her geçen gün, iklim krizi ile baş etme imkânlarımız da gittikçe azalıyor. Gerekli önlemler alınmazsa çocuklarımıza bırakacağımız dünya yaşanır bir yer olmayacak.”

Sıfır Gelecek hareketini; Alakır Nehri Kardeşliği, Antikapitalistler, Buğday Derneği, Don Kişot Bisiklet Kolektifi, Genç Yeşiller, Fosil Yakıt Karşıtı İnisiyatif, Fridays for Future Türkiye, Parents for Future Türkiye, Kuzey Ormanları Savunması, Yeryüzü Derneği, Yeşil Düşünce Derneği, Yokoluş İsyanı, 350 Türkiye gibi biraraya gelen çok sayıda ekoloji ve çevre kurumu oluşturuyor. 20 Eylül’de küresel çapta gerçekleşecek İklim Grevi’ne Türkiye’den destek veren örgütler, hafta boyunca da çeşitli etkinlikler düzenleyerek, iklim grevcisi gençlere destek verecek.

Etkinlik detayları için www.sifirgelecek.org

Tunç Soyer: 500 değil, 5 bin hektar yandı

Karabağlar’daki orman yangınında söylenilenin aksine 500 değil, 5 bin hektarlık alanın kül olduğunu söyleyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Soyer, ağaçlandırma kampanyası yapacaklarını söyledi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Ulaşım ve Toplu Taşıma konulu toplantıda konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir Karabağlar‘da ormanlık alanlardaki yangınlarda söylenenin aksine 500 hektar değil, 5 bin hektar alanın kül olduğunu söyledi. Soyer, yangın sonrası hayata geçirmeyi planladıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi. Soyer ayrıca ormanların yandığı bölgede meclis toplantısı yapacaklarını ifade etti.

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından ‘İzmir Buluşmaları’ adı altında ‘Ulaşım ve Toplu Taşıma’ temasıyla üçüncüsü düzenlenen toplantı, Kültürpark’taki İsmet İnönü Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Programın açılış konuşmasını yapan Tunç Soyer, ““Bir kentin ortak akılla yönetilmesinin, kentle ilgili kararların birlikte alınmasının çok büyük önemi var. Demokrasi 5 yılda bir sandığa gitmek demek değildir. Kentlilik bilincinin, kentle ilgili kafa yormanın, fikir üretmenin çok büyük önemi var. Bu toplantılar bunun kanallarını açmaya yarıyor” dedi.

İzmir Karabağlar’daki orman yangınlarına dair de açıklama yapan Tunç Soyer, şunları söyledi: “Bir büyük orman yangını, büyük felaket yaşadık. Bu felaket belki de İzmir’in en büyük yangınlarındandı. Yanan alan 500 hektar olarak ifade edildi fakat yaptığımız tespitler 5 bin hektar alanın üzerinde bir alanın yanmış olduğunu gösteriyor. İzmir tarihine baktığımız zaman bu yangının en büyük yangınlardan biri olduğunu söylemek yanlış değil.”

’30 Ağustos’da yangın alanında Meclis toplantısı 

İzmir’in ciğerlerini kaybettiğini ifade eden Soyer, Ege Orman Vakfı’nın bir bağış kampanyası başlattığını hatırlatarak, “Mesele sadece fidan dikmekten ibaret değil. Mesele dikilecek ağacın türünden onun korunmasına, vatandaşların ona sahip çıkma bilincine, eğitimine, birçok alanda adım atılmasını gerektiren hikayedir. Çok önemli tavsiyeler geldi. Biz de bunun üzerine 30 Ağustos Günü yanan alanda bir yangın buluşması yapma kararı aldık. İstiyoruz ki orada bize yazılı gelen mesajlar dışında sözlü olarak düşüncesini ifade etmek isteyen vatandaşlarımız kendilerini ifade etsinler” diye konuştu.

 

Atık tesisi 12 saat boyunca yandı, kimyasallar havaya salındı

Çevre Mühendisleri Odası eski temsilcisi Betül Altan: Bu fabrikanın buraya kurulması zaten sakıncalıydı.

Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde bulunan katı atık bertaraf tesisinde önceki gece çıkan yangın bölgedeki sorunu gözler önüne serdi. Çevre Mühendisleri Odası eski temsilcisi Betül Altan, fabrikada tehlikeli ve tehlikesiz atıkların bertaraf edildiğine dikkat çekerek daha önce de bu fabrikada yangınların çıktığını anlattı. Altan, denetimlerin yapılması gerektiğine dikkat çekti; “Bu fabrikanın buraya kurulması zaten sakıncalıydı. Çevresi ayçiçek tarlası. Zaten bu bölgede hava kirliliği yüksek. Yangınlarla hem doğa hem de insanlar zehirleniyor” dedi.

Cumhuriyet’ten Hazal Ocak’ın haberine göre Tekirdağ’da yaşayan Altan, yangına ilişkin izlenimlerini paylaştı. Çevre mühendisliği yapan Altan özetle şunları söyledi: “Burası hava kirliliğinin yüksek olduğu bir bölge ve bu patlamalarla beraber kirletici gazlar da çevreye yayılıyor. Yangınla beraber 10, 12 saat boyunca kirletici yüksek gazlar salındı. Çevresinde ayçiçeği tarlaları var. Kimyasal gazlardan insanlar da tarlalar da etkileniyor ve zehirleniyor. İnsanlar apartmanlarından patlamaları seyretti. Böyle kazalar kanser riskini de artırıyor. Denetimlerin yapılması gerekiyor. Baştan sanayinin buraya kurulmuş olması büyük sıkıntı, binlerce ton atık var. Bu fabrikalar burada olduğu sürece bu tarz süreçlerle karşı karşı kalacağız. Çok ciddi yaptırımların olması, denetimlerin artırılması, izin belgeleri alındıktan sonra da denetimlerin devam etmesi gerekiyor.”

Çocuklarının gözleri önünde öldürüldüler

Kırıkkale’de eski kocası tarafında, kızının gözleri önünde bir kafede bıçaklanarak öldürülen E.B’nin görüntüleri ortaya çıktı. Kanlar içindeki kadın ‘Ölmek istemiyorum’ diyor. Konya’da çocuklarının yanında, uzaklaştırma kararı alan karısını öldüren Bekir E. ise ‘Pişman mısınız?’ sorusuna ‘Namus için pişman mı olunur?’ yanıtını verdi.

Kırıkkale’de eski eşi Fedai B. tarafından bıçaklanan E.B’nin hayatını kaybetmeden önce olay yerinde çekilen son görüntüsü ortaya çıktı. Görüntüde kanlar içindeki kadın “Ben ölmek istemiyorum” derken, yanındaki 10 yaşındaki kızı F.B.B.’nin ise ‘Anne lütfen ölme’ diyerek ağladığı görülüyor.

Fedai B. dört yıl önce boşandığı eski eşi E.B  ve kızı F.B.B. ile kafede buluştu. Eski koca, yanındaki bıçakla kadını, kızının gözü önünde vücudunun çeşitli yerlerinden bıçakladı ve daha sonra taksiye binerek kaçtı. E.B. ile kızı F.B.B.’yi ambulansla Yüksek İhtisas Hastanesi’ne kaldırıldı. Tedaviye alınan kadın, doktorların tüm çabasına rağmen hayatını kaybetti. Cinayetin ardından kaçan Fedai B. İse Bahşılı ilçesinde yakalandı. Eski koca tutuklanarak cezaevine gönderildi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da cinayete tepki gösterdi.

Sosyal medyada bazı kullanıcılar ise olay sırasında kadına yardım etmek yerine telefon ile kayıt yapılmasına tepki gösterdi.

Bir kadın cinayeti de Konya’da: Namus için pişman mı olunur? 

Cinayetten sonra iki oğluyla annesinin evine giden Bekir E. polisi arayarak teslim oldu. Sanık, polis ifadesinde, “Tartışırken, karım bana bağırınca kendimi kaybetmişim” demiş.

Mültecileri kurtaran kaptan Klemp, Paris Ödülü’nü reddetti

Akdeniz’de yüzlerce mülteciyi kurtaran Alman kaptan Klemp, Paris’in verdiği ödülü ‘Kimin kahraman, kimin yasadışı olduğuna karar verecek otoritelere ihtiyacımız yok’ diyerek reddetti.

Akdeniz’de yüzlerce mülteciyi boğulmaktan kurtaran Alman Kaptan Pia Klemp, Paris’in en önemli onur nişanını geri çevirdi. Fransa’nın başkenti Paris’in en saygın insani ödülü olarak bilinen Paris Kent Madalyası‘nı (La Médaille Grand Vermeil de la Ville de Paris) reddeden Pia Klemp, yetkililerin mültecilere yönelik tutumunu hatırlatarak ‘ikiyüzlülük’ eleştirisinde bulundu. Klemp, Facebook’ta paylaştığı mesajında, “Kimin ‘kahraman’, kimin ‘yasadışı’ olduğuna karar verecek otoritelere ihtiyacımız yok” ifadelerini kullandı.

Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo‘ya da seslenen Klemp şunları söyledi: “Mürettebatımız her gün mültecileri zor koşullardan kurtarmaya çalıştığı için bana madalya vermek istiyorsunuz. Bu esnada sizin polisiniz, sokaklarda yaşamak zorunda bıraktığınız insanların battaniyelerini çalıyor. Siz de protestoları bastırıyor ve mültecilerin, iltica talep edenlerin haklarını savunan insanları suçlu gibi gösteriyorsunuz”.

Bunun ardından bir açıklama yapan Belediye Sözcüsü ise Klemp ile irtibata geçeceklerini belirtti. Açıklamada, “Paris şehri mültecileri desteklemek, onlara barınma imkânı sağlamak ve saygı görmelerini garantiye almak için tamamen seferberdir” denildi.

Racketa’nın ekip arkadaşı

Pia Klemp bir gemi kaptanı, hayvan ve insan hakları aktivisti ve Almanya’dan gelen 2011-2017 yılları arasında Sea Shepherd organizasyonunda deniz hayvanlarını korumak için çalışmalar yaptı. İtalya tarafından 2 yıldır soruşturma geçiren Klemp, binden fazla göçmeni boğulmaktan kurtardı. Klemp, “Benim yargılanmamdan daha kötüsü, göçmenleri kurtarmanın suç haline gelecek olması” demişti. Pia Klemp, Akdeniz’deki yüzlerce mülteciyi kurtardıkları için ekip arkadaşı Alman kaptan Carola Rackete ile birlikte ödüle layık görülmüştü. Klemp, İtalya‘da yasadışı göçmenliğe yardım etmekten yargılanıyor. Suçlu bulunması halinde 20 yıl hapis cezası alabilir.