Ana Sayfa Blog Sayfa 2231

Yeni keşfedilen salyangoz türüne Greta Thunberg’in ismi verildi

Daha önce yeni keşfedilen, 1 milimetre boyunda ve iki anteni bulunan bir böcek türüne Greta Thunberg’in isminin verilmesinin ardından İsveçli iklim aktivistinin ismi bu sefer de yeni keşfedilen bir salyangoz türüne verildi.

Brunei’de keşfedilen Kuala Belalong yağmur ormanlarında bulunan ve 2 milimetre uzunluğunda ve 1 milimetre genişliğindeki yeşil-kahverengi salyangozun ismi ‘Craspedotropis gretathunberga’ oldu. Bilim insanları bu türün, iklim ve sıcaklık değişikliklerine karşı bir hayli hassas olduğunu belirtti.

Sputnik News’de yer alan habere göre araştırmacılar, “Bu salyangoza Greta Thunberg’in adını vermek, onun neslinin, kendi yaratmadıkları sorunları çözme konusunda sorumlu olduklarını kabul etme yolumuzdu. Ayrıca her nesilden insanların yardım etmek için ona katılmasına dair verdiği bir sözdü” dedi. Türün sınıflandırılmasıyla iliği detaylar dün Biodiversity Data Journal adlı dergide yayımlandı.

Böceğe de adı verilmişti

Daha önce de yeni keşfedilen, 1 milimetre boyunda ve iki anteni bulunan bir böcek türüne iklim eylemlerine ilham vermesi için Greta Thunberg’in adı verilmişti. Londra’daki Ulusal Tarih Müzesi’nde görevli bilim insanı Dr. Michael Darby, “Greta’nın çevre için yaptıklarından o kadar çok etkileniyorum ki onun adını vermek istedim” demişti.

Almanya’daki ırkçı saldırıya karşı binler sokağa çıktı

Almanya’nın Hanau kentinde beşi Türk kökenli dokuz göçmenin öldürüldüğü saldırının ardından Frankfurt‘ta ve Berlin‘de bir araya gelen binlerce kişi saldırıyı kınamak için sokaklara çıktı.

Eylemciler ırkçılıkla mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı. Hanau kentinde ise saldırının gerçekleştiği bölgede anma töreni düzenlendi.

İki farklı mekana saldırı

Çarşamba gecesi nargile bara giderek ateş açan zanlı Tobias R., daha sonra 2,5 kilometre uzaklıktaki başka bir mekana girerek burada bulunan insanlara da ateş açmıştı.

Zanlının evini öğrendikten sonra evine operasyon düzenleyen polis, Tobias R.’yi annesi ile birlikte evde ölü olarak buldu. Savcılık, zanlının içlerinde Türkiye ve İsrail’in de bulunduğu 20’den fazla ülkenin halklarının yok edilmesi gerektiğini söylediği video ve yazılara ulaştığını belirtti.

Merkel: Irkçılık bir zehirdir

Saldırılara ilişkin Türkiye ve Almanya yetkililerinden de saldırıyı kınayan açıklamalar geldi. Merkel, “Saldırının perde arkasını netleştirmek için her şey yapılıyor. Vatandaşlarımızı kökenlerine ve dinlerine göre ayırt etmiyoruz. Irkçılık bir zehirdir, nefret zehirdir ve toplumda bu zehir var, birçok suçun sorumlusu da bu zehirdir” dedi.

Çavuşoğlu: Panzehir Avrupalı siyasetçilerin elinde

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu olayla ilgili başsağlığı dilediği mesajında “Artık bu saldırılara dur deme vakti geldi. Şansöyle Merkel’in dediği gibi ırkçılık bir zehirdir. Panzehiri de Avrupalı sağduyulu siyasetçilerin elinde” dedi.

Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise “Bunlara münferit saldırı gözüyle bakmak mümkün değildir. Artık bu saldırılara dur deme zamanı gelmiştir” ifadeleri kullanıldı.

Şentop: Terörle uzaktan değil kendi ülkelerinden mücadele etmeliler

Meclis Başkanı Mustafa Şentop, “Almanya’da ırkçı terörün vardığı son nokta Türklerin de hedef aldığı hanau saldırısıdır. Özelde Alman, genel olarak batılı yöneticiler terörle uzaklarda değil kendi ülkelerinde mücadele etmeliler” mesajı verdi.

Kalın: Irkçılık kolektif bir kanserdir

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ise bir mesaj yayınlayarak “Olayı aydınlatmak için Alman makamlarının azami çaba göstermesini bekliyoruz. Irkçılık kolektif bir kanserdir” ifadelerini kullandı.

İngiltere’de camiye saldırı

Almanya’da yaşanan ırkçı saldırının ardından Perşembe günü Londra‘daki bir camiye de bıçaklı saldırı düzenlendi. 70 yaşlarındaki bir müezzinin yaralandığı olayda gözaltına alınan failin “beyaz” genç bir erkek olması dolayısıyla ırkçılık kuşkuları dile getirildi. Londra polisi ise, olayın terör bağlantısı bulunduğunun düşünülmediğini açıkladı.

Elektrikli araç için ağaç katliamı

Tesla‘nın Almanya’daki ilk elektrikli araç fabrikasının inşasına yönelik  geçici durdurma kararı sonrasında nihai kararını veren Mahkeme firmanın inşaat için bölgeyi temizleme yani ‘ağaçları kesme hakkına’ sahip olduğuna hükmetti. Bu kararla birlikte, yaklaşık 92 hektarlık bir bölgede, ormanlık alan yok edilecek.

Sputnik’in haberine göre, Alman Endüstrileri Federasyonu kararı memnuniyetle karşıladıklarını açıkladı. Federasyon yetkililerinden Holger Loesch, kararı, Almanya’yı yatırım yapılacak bir yer olarak göstermesi bakımından önemli olarak niteledi. Loesch ayrıca plan ve onay süreçlerinin tartışmaya açılması gerektiğini çünkü mevcut haliyle ciddi gecikmeler yaşandığını savundu.

İtiraz üzerine kesim durdurulmuştu

Berlin yakınlarındaki ormanlık bir alanda kurulacak fabrikaya karşı çevre örgütleri dava açmıştı. Alt mahkemenin sakıncalı bulmaması üzerine Tesla ağaç kesimine başlamış; ancak Green League Brandenburg adlı çevre örgütü, fabrikanın, bölgedeki doğal yaşamı ve su kaynaklarını olumsuz etkileyeceğini belirterek konuyu üst mahkemeye taşımıştı.

Berlin-Brandenburg Yüksek İdari Mahkemesi, çevre örgütlerinin başvurusu karara bağlanıncaya kadar Tesla’nın fabrika kurulacak alanda ağaç kesme faaliyetlerine son vermesi gerektiğine hükmetti. Mahkeme, nihai karar verilene kadar firmanın işi tamamlayacağı endişesi nedeniyle bu kararın alındığını belirtti.

Grünheide bölgesine kurulması planlanan, pil ve otomobil üretecek ‘Gigafactory’, Tesla yöneticisi  Elon Musk tarafından ilk olarak geçen kasım ayında duyurulmuştu. Fabrikanın 2021 ortasına kadar tamamlanması bekleniyor. Tesla’nın hâlihazırda biri ABD‘de biri de Çin‘de olmak üzere iki Gigafactory’si bulunuyor.

İyi haber: Mavi balina sayısı artıyor

Dünyadaki en büyük canlı türü olan ve soyu tükenme tehlikesindeki mavi balinaların sayılarının artmaya başladığı tespit edildi. Bilim insanları, geçen yıl boyunca 55 Mavi Balina saymayı başardı.

British Antarctic Survey’in (BAS) verilerine göre, geçen yıl boyunca toplamda 55 mavi balina görüldü ya da kaydedildi. Araştırmacılar, çalışmalarını Atlantik Okyanusu’nun güneyindeki Güney Georgia Adası civarında gerçekleştirdi.

Avcılık nedeniyle soyu tükenme noktasına gelen mavi balinaların yanı sıra kambur sırtlı balinaların ve güney gerçek balinalarının da sayısı neredeyse eskiye dönmüş durumda. Araştırmayı yürüten Dr. Jen Jackson, artışın balina avcılığının engellenmesinin sonucu olduğunu ifade etti. Ayrıca Jackson, bu artışın uzun vadeli bir eğilim olup olmadığını tespit etmek için korumaya ve gözlemlemeye devam etmeleri gerektiğini belirtti.

20 bin kambur sırtlı balina

2017-18 sezonundaki ilk BAS keşfinde yalnızca bir mavi balina tespit edilirken üçüncü ve son keşifte 55 mavi balina kayıt altına alındı. Washington Üniversitesi’nden balina uzmanı Dr. Trevor Branch, son 40-50 yılı ele aldığında, kendisinde yalnızca iki mavi balina kaydı bulunduğuna dikkat çekiyor.

Diğer yandan kambur sırtlı balinaların Güney Georgia’da görünmesiyse artık sıradanlaştı. BAS keşif araştırmasının son 21 gününde toplam 790 kambur sırtlı balina kaydedildi ve tahminlere göre bölgedeki sularda 20 binin üzerinde kambur sırtlı balina yer alıyor.

60 yılda 176 bin balina öldürüldü

Güney gerçek balinaları, yavaş yüzme hızları ve meraklı doğaları nedeniyle avlanmaya en uygun balinalar olarak görülüyor. BAS araştırmacıları, 2019 – 2020 kış sezonunda iki güney gerçek balinasına etiket koymayı başardı. Bölgedeki balina avcılığının son 60 yılda 176 bin balinanın hayatına mal olduğu belirtildi.

Japonya’da tepkilere rağmen avcılığa devam

Ancak Japonya‘da 30 yılı aşkın süredir yürürlükte olan ticari balina avcılığı yasağının geçtiğimiz yıl kalkmasının ardından balıkçılar yeniden okyanuslara döndü. Tekneler okyanusta yaz boyunca minke ve gagalı balina türlerini avladı. Tüm dünyadan gelen tepkilere rağmen, avcılığın bu yaz da devam edeceği bildiriliyor.

Validebağ Korusu’nu yapılaşmaya açacak imar planı onaylandı

Birinci derece doğal SİT alanı olan İstanbul Üsküdar‘daki Validebağ Korusu’nu yapılaşmaya açacak imar planları oy çokluğuyla İBB Meclisi’nde kabul edildi. Böylece, yapı yasağı konulan koruya 100 metrekareyi geçmeyen tek katlı yapıların inşa edilmesinin önü açılmış oldu.

Oy çokluğuyla kabul edildi

Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün isteği üzerinde kurumlardan alınan görüşler doğrultusunda son hali verilen imar planı, 13 Şubat 2020 tarihindeki meclis oturumunda gündeme geldi. Mecliste yer alan CHP grubu, imar planında yer alan “planlama alanının tamamında toplam 100 metrekareyi geçmeyen takılabilir-sökülebilir müştemilat türü 1 katlı yapılar yapılabilir” maddesi nedeniyle karşı oy kullandı. Ancak plan bu haliyle, AKP grubunun oyları sayesinde oy çokluğuyla kabul edildi.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Marmara Üniversitesi Rektörlüğü’nün koruda Kardiyovasküler Hastalıkları Hastanesi yapılması için istediği düzenleme ise değerlendirilmeye alınmadı.

Belgin: Uzun yıllardır mücadele veriyoruz

Uzun yıllardır Koru’nun imara açılmasına karşı mücadele yürüten Validebağ Gönüllüleri Derneği’nden Arif Belgin, Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada Koru için verilen mücadeleyi şu şekilde özetledi:

Validebağ Korusu 1999 yılında doğal sit alanı ilan edildikten sonra bölgenin korunması için Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı (KANİP) yapılması gerekiyordu. 2009’da açıklanan KANİP içerisinde korudan yol geçmesi planı olduğu için plan, bölge halkının da itirazlarıyla 2011 yılında iptal ettirildi.

Daha sonra yeni çalışmalar yapılmaya başlandı. 2013 yılında yeni plan ortaya çıkarken, biz de Validebağ Gönüllüleri Derneği olarak yaptığımız görüşmeler ve yazışmalar sonucunda neyi kabul edip neyi etmeyeceğimizi bildirdik. Çoğunlukla taleplerimiz olumlu karşılandı.

‘Bir metrekareyi bile kabul etmiyoruz’

Şu anda açıklanan KANİP’te isteklerinin çoğunun yer aldığını belirten Belgin 100 metrekarelik yapılaşma izni için ise “İmar iznini kesinlikle kabul etmiyoruz. Bırakın 100 metrekareyi 1 metrekareyi bile kabul etmiyoruz. Sağlık Bakanlığı da 500 metrekarelik bir alan istemiş ve bunu reddetmişler. En azından bu olumlu bir gelişme oldu” dedi.

Belgin,  imar planı askıya çıktıktan sonra itirazlarını dile getireceklerini söyledi ve “İtirazlarımız sonucunda değişmezse de karara karşı dava açmayı planlıyoruz” dedi.

Rusya’dan Türkiye’ye: Teröristlere destek vermeyi bırakın

Rusya Savunma Bakanlığı, İdlib’de, Suriye ordusunun hava saldırısı sonucunda iki askerin hayatını kaybetmesi, beş askerin de yaralanması sonrası yaptığı açıklamada, Türkiye’yi Suriye ordusuna karşı savaşan militanlara topçu desteği sağlamakla’suçladı. Rusya’nın açıklamasında, “Türkiye teröristlere desteği bırakmalı” denildi.

Reuters’in haberine göre Rusya Savunma Bakanlığı açıklamasında, şu ifadelere yer verildi:

Militanların bölgedeki eylemleri, Türk silahlı Kuvvetleri’nin topçu ateşiyle desteklenmiştir. Bu da teröristlere Suriye ordusunun savunma hatlarını yarıp geçmesine imkan sağlamıştır.

Militanların Suriye topraklarının içlerine doğru hareket etmelerini önlemek için Rus Su-25 savaş uçakları hava saldırıları düzenlemekte ve silahlı militan grupları vurmaktadır.

Böylece Suriye silahlı kuvvetleri saldırıları başarılı şekilde püskürtecektir.”

DW Türkçe’nin aktardığına göre de, Rusya Savunma Bakanlığı’nın açıklamasında, “Türk tarafını (yeni) olaylardan kaçınmak için, teröristlerin eylemlerine yönelik desteğini ve onlara silah vermeyi bırakmaya davet ediyoruz” ifadeleri kullanıldı.

Rusya Savunma Bakanlığı: Bu isyancılara verilen ilk destek değil

Rusya’nın açıklamasına göre, Türk topçularının Suriye hükümet güçlerinin mevzilerini bombaladığının tespit edilmesi üzerine durum Ankara’ya bildirildi. Rusya ayrıca, Türk topçusunun söz konusu ateşinde dört Suriye askerinin yaralandığını belirtti.

DW, Bakanlığın, “Bu, Türkiye’nin isyancı savaşçılara destek verdiği ilk vaka değil” ifadesini kullandığını da iletti.

Rus RİA Novosti AJansı ise Rusya Savunma Bakanlığı’nın “Ankara’yla temasa geçilerek, Türkiye’nin silahlı örgütlere verdiği desteği durdurmasını istediği ve bunun ardından Türkiye’nin topçu ateşini durdurduğunu” bildirdi. Rusya’nın açıklamasında ayrıca, büyük kalibreli makineli silahlarla donatılmış bir tank, altı zırhlı araç ve beş kamyonun imha edildiği vurgulandı.

İdlib’de, Suriye ordusunun saldırısı sonucunda iki asker hayatını kaybetmiş, beş asker de yaralanmıştı.

Kavala: 15 Temmuz’un planlayıcısı olduğum iddiası yoğun bir art niyeti gösteriyor

Toplada 843 gündür tutuklu yargılanan Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala, yargılandığı Gezi Davası’ndan beraat ettiği gün 15 Temmuz soruşturması kapsamında tekrar gözaltına alınmasının ardından bir mesaj yayınladı.

Beraat kararını olumlu bir gelişme olarak değerlendiren Kavala, Cumhurbaşkanı müdahalesinin bunu engellediğini söyledi. Kavala tarafından kaleme alınan metnin tamamı şu şekilde:

Her ne kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının gereğini yerine getirmeyip tutukluluğumu sürdürmesi ciddi bir hak ihlali olduysa da İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği beraat kararları olumlu yönde bir adımdır.

‘Cumhurbaşkanı müdahalesi bu imkanı engelledi’

Ben, Gezi Davası’ndaki temelsiz kurgunun, hukuksuzlukların, tutuklama uygulamasının, yargıdaki sorunların anlaşılmasına katkıda bulunacağını ve böylelikle onarıcı bir etki sağlayacağını ümit ediyordum.

Ancak maalesef Cumhurbaşkanı’nın müdahalesi bu imkanı engelledi, bunun arkasından ilkinden çok daha hukuksuz biçimde ve mantıksız bir suçlamayla yeniden tutuklandım. İki buçuk yıl önce bana yöneltilen bu suçlamanın tek dayanağı olan Henri Barkey ile yoğun irtibatım olduğu iddiası Emniyetten gelen iletişim kayıtlarıyla uzun zaman önce çürütülmüştü.

18 Şubat duruşması sırasında. Çizerler: Murat Başol, Tarık Tolunay

‘Yoğun bir art niyeti gösteriyor’

Benim 15 Temmuz darbe girişiminin planlayıcısı olduğum iddiası, Gezi protestolarını planladığım ve organize ettiğim iddiasından çok daha mantıksızdır ve yoğun bir art niyeti göstermektedir. Maruz kaldığım bu yeni hukuksuzluğun uzun sürmeyeceğini, yargıya verdiği zararın kalıcı olmayacağını ümit ediyorum.

Demirtaş’tan Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu’na dayanışma mesajı

Üç yılı aşkın bir süredir tutuklu bulunan eski HDP eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, Kanal İstanbul projesine karşı çıkan birey ve kurumların oluşturduğu Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu için bir dayanışma mesajı iletti.

Demirtaş, “Doğayı savunmak insanı savunmaktır. Rant uğruna canlıların yaşam alanlarının talan edilmesine hiç kimsenin gönlü razı olmamalı” dedi. Demirtaş’ın el yazısıyla kaleme alınan metin şu şekilde:

Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu’na,

İnsan doğanın tek sahibi ve patronu değil bir parçasıdır. Doğayı savunmak insanı savunmaktır. Rant uğruna canlıların yaşam alanlarının talan edilmesine hiç kimsenin gönlü razı olmamalı.

İstanbul kimsenin ‘malı’ değil; insanlığın, medeniyetin ortak değeridir. Bu anlayışla herkesin doğaya ve kültüre sahip çıkması onurlu bir tutumdur. Bu vesileyle sizleri kutluyor, başarı ve dayanışma dileklerimi iletiyorum.

‘Tutuklu olarak yaşamı savunanlara selam olsun’

Demirtaş’ın mesajını Koordinasyon sosyal medyada yayınladığı bir mesaj ile paylaştı. Paylaşımda “Selam Olsun Sayın Demirtaş, bu güzel destek mesajı için sonsuz teşekkürler. Rant uğruna canlıların yaşam alanlarının talan edilmesine gönlü razı olmayanlar  #yakanalyaistanbul diyerek bir aradayız.  Haksız, hukuksuz bir şekilde tutuklu tüm yaşamı savunanlara selam olsun” ifadeleri kullanıldı.

 

 

Yeşil yıkama şirketler için neye mal olacak?

*Emily Chasan’ın Bloomberg Green için kaleme aldığı yazı Yeşil Gazete tarafından çevrildi.

Yeni sürdürülebilirlik çağında, net sıfır yarışı içerisinde karbon emisyonlarını dengeleme sözü veren pek çok şirket var. Son yıllarda şirketler verdikleri sözlerde ortalama yüzde 10 daha iyi taahhütlerde bulunuyor. Bu eğilim kesinlikle bir iyileşme gösterse de yapılanların bir yeşil yıkama olduğu şüphesini tetikliyor.

Şirketler için saklanacak yer kalmayacak

Ancak yakında, özellikle iklim düzenlemelerini uzak tutmak için lobi çalışmalarını sessizce kullanan şirketler için saklanacak hiçbir yer kalmayacak. Geçen yılın sonlarında, yönetimi altında 6,5 trilyon dolarlık varlığı olan bir grup yatırımcı, dünyanın en büyük sera gazı yayıcılarının 47’sinden iklim çabalarını Paris Anlaşması‘nın iklim hedefleriyle uyumlu hale getirmelerini istedi. Ve bu sadece başlangıçtı.

Geri tepme yaşanabilir

BNP Paribas Varlık Yönetimi Amerika Kıtası yönetim kurulu başkanı Adam Kanzer “Verilen bu karışık mesajlar iklim değişikliği felaketini önleme konusundaki ortak yeteneğimizi tehdit ediyor” diyor.

Kurumsal lobi faaliyetlerinin açıklanmasını isteyen hissedar teklifleri seçim yıllarında artış eğilimi gösteriyor. Bu yıl, bu tekliflerin birçoğu kurumsal çıkarların küresel ısınma ile mücadele çabalarını azaltıp azaltmadığına odaklanıyor.

Karbon nötr olmayı planladıklarını, ancak yine de iklim mevzuatıyla mücadele etmek için milyonlarca dolar harcadıklarını söyleyen şirketler, ihtilafları ortaya çıktığında ciddi bir geri tepme yaşayabilirler.

Şirketler, iklim değişikliği mücadelesi için verdikleri sözlerin reklamını yapıyor ancak daha sözleri yerine getirmiş değil.

Beş şirketin iklim lobisi harcaması 201 milyon dolar

InfluenceMap’e göre, petrol ve doğal gaz sektöründe, en büyük beş kamu şirketinin yıllık iklim lobisi harcaması 201 milyon dolar, iklim pozitif markalaşma harcaması ise 195 milyon dolar.

Karbon vergileriyle mücadele eden ve çevresel etkilerinin federal olarak incelenmesini destekleyen BP, geçen hafta lobiciliğe yeni bir net sıfır planının bir parçası olarak bakacağını açıkladı.  Petrol devi, “kurumsal itibar reklamlarını durduracağını ve kaynakları ilerici iklim politikaları için aktif savunuculuğa yönlendireceğini” söylüyor. İklim krizinden büyük ölçüde sorumlu olan bir sektörün parçası olan bu şirketin bu hedeflere nasıl ulaşacağına dair ayrıntılar henüz açıklanmadı.

Yatırım endüstrisi de incelemeden kaçamıyor. Varlık yöneticileri müşterileri hesap verebilirliğe itmeyi taahhüt ederken, aynı finans profesyonellerinden bazıları iklim inkarcıları için özel olarak para topluyor. Yeşil yatırım taahhüdünde bulunan daha fazla kurum ve emeklilik fonu varken insanlar paralarını diğer yöne iten insanlar tarafından yönetilmeye daha az istekli olabilirler.

Ardından ticaret birlikleri geliyor: Yatırımcılar, şirketleri ticaret grubu üyeliklerini yeniden değerlendirmeye itiyor. Apple ve Nike uzun zaman önce ABD Ticaret Odası‘nı iklim değişikliği konusundaki pozisyonu sebebiyle terk ederken ALEC, Plastik Endüstrisi Birliği ve hatta Bakkal Üreticisi Derneği gibi gruplar da giderek daha fazla incelemeye maruz kalıyor.

Dünya Kaynakları Enstitüsü‘nün uluslararası kurumsal ilişkiler direktörü J. P. Leous ise şu uyarıda bulunuyor: “İki yıl içinde, şirketinizin iklim politikaları iklim ile ilgili kurumsal sürdürülebilirlik hedeflerinizle uyumlu değilse, iki yüzlü olarak görüleceksiniz.”

*Metnin İngilizce aslına buradan ulaşabilirsiniz.

21 Şubat Anadil Günü için ortak açıklama: Tüm anadillere sahip çıkmaya çağırıyoruz

Dil Hakları İzleme Belgeleme ve Raporlama Ağı (DHİBRA) 21 Şubat Uluslararası Anadil Günü vesilesiyle ortak bir açıklama yayınladı. Türkiye’de konuşulan 20 dilde yayınlanan ortak açıklamada dil hakları ile ilgili her türlü ihlal ve kazanımın yakından izlenmesine ve tüm anadillere sahip çıkılmasına çağrıda bulunuldu.

UNESCO tarafından 17 Kasım 1999 yılında ilan edilen 21 Şubat, her yıl Uluslararası Anadil Günü olarak kutlanıyor. Bu yıl için DHİBRA tarafından kaleme alınan “Bu dili kimse anlamayacak!” başlıklı metin, yok olmuş Türkiye dillerinden Ubıh dilinden kısa bir yazı ile başlıyor.

‘Bu dili kimse anlamayacak’

Tüm anadillerinin insanlık için maddi ve manevi önemi ve değerlerinin vurgulandığı açıklama şu şekilde:

 

Yə tχəλ a ċəċa a.Ša ɣa-la.na.w.mə.t

za bza a.wádya-ba, za λamsá dəwa.wt.

Dunay ɣa t°axə´-bza ɣa a.ċʼanə za tə´t Tevfik Esenç 08.10.1992 gə´ dəwa.qʼa. Wana´ ɣafa t°axə´-bza

a.bayna.wə.qʼa. A ċəċa.n Türkiye gə´ yə tχəλ a.mə.məs˙a.fa.n, a.mə.ša ɣa-la.fa.n, a.mə.tχə.fa.n.

08.10.1992 λáqʼala; š´ə.nanaw-warad, š´ə.mas˙a, š´ə.warada, š´ə.wadya.qʼa.n yə c°aɣ̅°ə. Dunay

ɣa´w.bza “na´-bza ɣa´ məṡ°a” txa´ž´ š´əx!

“yə´zaqʼala a t°axə´-bza a č´aqʼa´” a. qʼa´. qʼa´ Tevfik Esenç ala a č´aqʼa´…

‘Bir dil kaybolursa bir halk ölür!’

Dil Hakları İzleme Belgeleme ve Raporlama Ağının (DHİBRA) bileşenleri olarak, 2020 yılı Uluslararası Anadili Günü’nü, Kafkasya’dan Osmanlı İmparatorluğu topraklarına sürgün edilen Ubıh halkının Türkiye’de yitip gitmiş dilinden bir açıklamayla karşılıyoruz.

‘Masallarıyla, ağıtlarıyla, ninnileriyle bir dilimizi yitirdik’

Bu metni yazanlar ve metnin altında imzası bulunanlar dahil bugün Türkiye’de hiç kimse bu açıklamanın Ubıhça çevirisini okuyup anlayamıyor. Çünkü bu dil, 8 Ekim 1992 yılında Ubıhça konuşabilen son insan Tevfik Esenç’in ölümüyle toprak altına gömüldü. Masallarıyla, ağıtlarıyla, ninnileriyle bir dilimizi yitirdik bu topraklarda…

Türkiye’de farklı diller ve/veya dilsel çoğulluk hakkında çalışan, anadilinin önem ve anlamı konusunda duyarlı olan sivil toplum özneleri arasında başlatılan dayanışma, işbirliği ve dostluğun gelişmesi için UNESCO tarafından 17 Kasım 1999 tarihinde Uluslararası Anadili Günü ilan edilen 21 Şubat vesilesiyle bir araya geldik.

‘Tüm anadillere sahip çıkmaya davet ediyoruz’

Yeni katılımlarla genişleyecek bir ağın bileşenleri olarak, herkesi dil haklarıyla ilgili her türlü ihlal ve kazanımı yakından izlemeye, tüm anadillerine saygı duyup sahip çıkmaya davet ediyoruz. Bu anlamlı günü ortak bir çağrıyla karşılarken, kaybolan diller, tehlike altındaki diller ve azınlık dilleri başta olmak üzere tüm anadillerinin insanlık için maddi ve manevi önemini ve eşsiz değerini vurgulamak istiyoruz.

‘Tüm dillerin önündeki engeller kaldırılsın’

Tüm dillerin önündeki engellerin kaldırılması, her bireyin kendi anadiliyle yaşamını istediği gibi sürdürmesi ve dilsel çoğulluğun barış içinde bir arada yaşamanın garantisi olarak görülmesi için, çoğulculuğun hayatın her alanına hakim olmasını istiyor ve savunuyoruz.

Kendi anadillerimiz veya dilsel çoğulluk konusunda faaliyet yürüten ağ bileşenleri olarak, en az bir anadiline sahip olan herkesi anadiliyle ilgili hak ihlalleri konusunda duyarlı olmaya ve yeni kazanımlar için mücadele etmeye çağırıyoruz.

Bu duyarlılık ve mücadeleyi sürekli kılmak üzere 21 Şubat Anadili Günü vesilesiyle yürütülen çalışmaları destekleyelim ve düzenlenecek etkinliklere katılalım!

Türkiye’nin farklı dillerinden oluşan şarkılar

Dil Hakları İzleme Belgeleme ve Raporlama Ağı, açıklamanın yanı sıra Uluslararası Anadili gününü hep beraber kutlamak üzere hazırladıkları Türkiye’nin farklı dillerinden oluşan şarkıların yer aldığı müzik listesini de paylaştı.