Ana Sayfa Blog Sayfa 2212

Ölüm orucundaki Grup Yorum üyeleri zorla hastaneye kaldırıldı

Gruba yönelik baskılar, gözaltılar ve konser yasaklarının kaldırılması talebiyle ölüm orucunda olan Grup Yorum üyeleri Helin Bölek ve İbrahim Gökçek‘in kaldığı eve polisler baskın yaptı. Bölek ve Gökçek baskın sonrası sonrası zorla hastaneye götürüldü.

Grup Yorum üyelerinin ölüm orucu eylemlerini sürdürdükleri İstanbul Sarıyer Küçük Armutlu’daki Direniş Evi, gece saat 03.00’te polislerce basıldı. Eylemlerinin 265. gününde olan Helin Bölek ve 268. gününde olan İbrahim Gökçek, ikiliye refakat eden Yurdagül Şimşek, Erdinç Aslan  Ayhan Gün gözaltına alındı.

Gözaltına alınan Bölek ve Gökçek’ten uzun süre haber alınamadı. Halkın Hukuk Bürosu sabah saatlerinde müvekilleri Gökçek ve Bölek’in hastaneye götürüldüğünü açıkladı. Avukatlar, zorla müdahaleye tepki göstererek şunları söyledi:

‘Doktorların ve polislerin sorumluluğu doğacak’

Ölüm orucunda olan ve Grup Yorum üyesi olan müvekkillerimiz Helin Bölek ve İbrahim Gökçek’in kaldığı evin basıldığı, evde bulunanların ters kelepçeli halde bekletildiği evde aramanın devam ettiği bilgisi verildi. Müvekkillerimizin rızasının yokluğu gözardı edilerek yapılacak bir müdahale sonucunda meydana gelebilecek her olumsuzluk karşısında, müdahaleyi gerçekleştiren doktorların ve buna zorlayan polislerin uluslararası anlamda sorumlulukları doğacaktır

“Türkiye’nin de imzacısı olduğu ve iç hukuka uyarlamak amacıyla meclisten geçirdiği biyo-tıp sözleşmesinin 5.maddesi ve diğer birçok uluslararası sözleşmeye göre ilgili kişinin muvafakati bulunmaksızın tıbbi müdahalede bulunulması yasaklanmıştır.

‘Zorla müdahale işkencedir’

Ölüm orucu direnişçilerine daha önceki kitlesel ölüm orucu eylemlerinde irade dışı müdahale işkencesi denenmiş ve bu müdahaleler, eylemcilerin hayatını kaybetmesine, sakatlanmasına veya vücudunda kalıcı hasarlar oluşmasına sebebiyet vermiştir.

Müvekkillerimizin sağlığında bu denli olumsuzluklara yol açabilecek olan her türlü müdahale işkencedir. İşkence insanlık suçudur! İşkence suçunun zamanaşımı yoktur!

Zorla müdahale ile sakat bırakılan yüzlerce insanın avukatlığını yaptık. Zorla müdahale işkencedir. Müvekkillerimizin müdahaleyi kabul etmediklerine dair beyanlarına rağmen onlara dokunmak suçtur. Zorla müdahale cinayettir”

Hastaneye çağrı

Grup Yorum da Twitter’dan yaptığı açıklamada, Bölek ve Gökçek’in tutulduğu Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gidilmesi için çağrı yaptı: “Arkadaşlarımız Helin Bölek ve İbrahim Gökçek Ümraniye Eğitim ve Araştırma hastanesindeler. Helin’in kaydı var. Zorla müdahaleyi kabul etmiyorum diye beyanda bulunmuş. Tüm halkımızı Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sahiplenmeye çağırıyoruz”

Bilim Kurulu Üyesi Kara: Kaç kişi enfekte bilmiyoruz

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca dün gece yarısı bir kişinin Koronavirüs testlerinin pozititif çıktığını duyurdu. Türkiye’de ilk kez tespit edilen Koronavirüs vakasıyla ilgili Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ateş Kara ve Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz değerlendirmelerde bulundu.

Kara, enfekte olan kişinin ailesinin de karantina altına alındığını belirterek, “Bu izolasyonu kontrol altına alamazsak o zaman vaka sayısının artışı meydana gelebilir” dedi.

‘Artarsa ciddi bir tehlikeye dönebilir’

“İşverenlere de iş düşüyor” diyen Prof. Dr. Kara,  “Ciddi hastalığı olan insanların birkaç günde evde dinlendirilmesini doğru buluyorum. Sıkıntısı olan insanların tıbbi destek için başvuru yapması gerekiyor” dedi. “Şu anda ülkemizde vaka görüldüğü için dışarıda ne kadar virüs var, kaç kişi enfekte bilmiyoruz” diyen Dr. Kara, “İstanbul açısından bakarsak olaya kalabalık bir ilimiz. Virüsün sirküle olma olasılığı yüksek. Bir riskten bahsediyoruz. Tabi bu riskin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilmiyoruz” diye konuştu.

Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz ise, “Bütün komşularda görülmesi riskin yükselmesi demekti. İzlenmesi gerekir. Bir vakaya hemen panikle yaklaşılmamalı, tek tük vakalar şu anda bir şey ifade etmeyebilir. Önemli olan bu vakaların artmaması. Artarsa ciddi bir tehlikeye dönebilir” değerlendirmesinde bulundu.

‘Yurt dışına çıkmayın’

-Prof. Dr. Ateş Kara’nın açıklamaları şöyle:

“Vakanın erken tespit edilmesi önemliydi. 14 gün boyunca gözlem altında tutulması önemli. Son 14 gün içerisinde yurt dışından gelip evde kaldıysa sadece evdekilerle temas etmiştir. O ev halkı da şu anda karantina altında. Bu izolasyonu kontrol altına alamazsak o zaman vaka sayısının artışı meydana gelebilir. Özellikle şöyle söyleyelim. Kimler risk altında derken dikkat ederseniz tüm dünyada olduğu gibi tüm toplum risk altında diye değerlendirmek gerekir. Biz ilk tespit ettiğimiz vakamızı ve onun hastalığı bulaştırmış olabileceği kişileri de kontrol altında tutabilirsek bu bizim için hastalığın yayılmasını önlemekte çok başarılı olacak.

20 saniye boyunca ellerin yıkanması yeterlidir. Çocuklar içinse ellerin tüm yüzeylerini temizleyecek bir şekilde anlatırsak bu bizim açımızdan en büyük başarılardan birisi olur. Bizde 1 vaka var ve onun tüm temas ettiği kişiler kontrol altında tutuluyor. 14 gün boyunca izolasyon altında tutulacağı için onlardan başkasına bulaşmasını beklemiyoruz. Zorunlu olmadıkça yurt dışına çıkılmaması hastalığın ülkemize gelmemesi için önleyicidir.”

Sağlık Bakanı: Türkiye’de ilk koronavirüs vakası tespit edildi

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının tespit edildiğini açıkladı. Sağlık Bakanlığı Bilkent Yerleşkesi’nde gece yarısı basın toplantısı düzenleyen Bakan Koca “Verilere göre tanı erken konulmuştur” dedi.

Koca gün içinde öğle saatlerinde “Türkiye’de koronavirüs vakası bulunma ihtimali çok yüksek” demişti. Bu kez gece yarısı yaptığı basın toplantısına “Dünyayla ilişkimizi tümden kesebilseydik şu anda karşınızda olmazdım” sözleriyle başlayan Bakan, “Size üzücü ama korkutucu olmayan haberi bildirmek istiyorum” diyerek basın toplantısına başladı. Koca şunları kaydetti: “Bugün koronavirüs şüphesi olan bir vatandaşımızın testi pozitif çıktı. Hasta mahremiyetinin korunması açısından detaylı bilgilerin paylaşılması uygun görülmemiştir. Virüs bulaşmışsa bu sınırlıdır. Hasta bir erkektir ve genel durumu iyidir. Aile bireylerinin hepsi ve yakın çevresindeki tüm bireyler gözetim altındadır.

“Virüs bulaşmışsa bu sınırlıdır” diyen Bakan Koca, “Risk söylediğim gibi somut, tedbirler ise basittir” ifadesini kullandı.

Fotoğraf: Tunahan Turhan

Avrupa teması

Fahrettin Koca, “Hastanın virüsü, Avrupa teması üzerinden aldığı bilinmektedir” diyerek yapılması gerekenlere de değindi: “Zorunlu olmadıkça yurt dışına çıkmayalım. Bakanlıkça bildirilen Koronavirüsten korunma yollarına mutlaka uyalım. Bir veya birkaç vaka salgın olarak görülmemelidir. Korunma kuralına uyarak bu mücadeleye güç verilmelidir. Bugüne kadar gösterdiğimiz başarı, bundan sonrası için mücadelemizin kolay olacağının garantisi kabul edilmelidir.”

Bakanlığının tüm birimleriyle virüsle mücadeleyi planladığını belirten Koca “Koronavirüs alacağımız tedbirlerden daha güçlü değildir. Bir hasta topyekun risk değildir. Karantinaya alınmış bir hasta toplumu tehdit edemez” diye konuştu.

Yıllık izinler iptal

Bakanın basın toplantısı yapacağının duyurulmasından az önce de Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü‘nden yazılı bir açıklama yapıldı. Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürü Dr. Osman Kan imzalı açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“COVID-19 salgını sebebiyle, Genel Müdürlüğümüz merkez ve taşra teşkilatında çalışan tüm personelin ikinci bir emre kadar yıllık izinleri iptal edilmiştir. Yıllık iznin bir sebebe binaen alınmış olması fark etmemektedir.

657 sayılı Kanunun 104 üncü maddesi çerçevesinde alınmış olan evlilik, ölüm, analık izni veya 105 inci madde çerçevesinde alınan refakat izni ve 108 inci madde çerçevesinde alınan aylıksız iznin iptali söz konusu değildir. Tüm personele tebliğ edilmesi ve gerekli hassasiyet gösterilmesi hususunda gereğini rica ederim.”

Sağlık Bakanlığı: Uluslararası organizasyonlar ertelensin

Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü de ‘uluslararası katılımlı organizasyonların ertelenmesini’ tavsiye etti. Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Emine Alp Meşe imzalı metinde özetle şunlar denildi:

“Hastalığın ülkemize yayılımının önlenmesi amacıyla Bilim Kurulu konuyla ilgili düzenli olarak toplanmakta ve değerlendirmeler yapmaktadır. Bilim Kurulumuzun 09.03.2020 tarihli toplantısında uluslararası katılımlı organizasyonlar ve bu toplantılara katılımların COVID-19 salgınının sonlanmasına kadar ertelenmesi tavsiye edilmiştir.”

Dünyadaki toplam ölüm oranı 4 bin 269’a yükseldi

Worldometer’ın paylaştığı verilere göre Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve pek çok ülkeye yayılan yeni tip koronavirüs (Covid-19) sebebiyle şu ana kadar 4 bin 269 kişi öldü. Toplam vaka sayısı 118 bin 861 olurken, 65 bin kişi iyileşme gösterdi. 6 bin 45 kişinin ise durumunun kritik olduğu belirtildi.

Nasıl korunulur?

Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan yönergeye göre virüsten korunmak için insanların alabilecekleri önlemler şu şekilde:

  • Ellerinizi sık sık su ve sabun ile en az 20 sn boyunca yıkayın. Su ve sabunun olmadığı durumda alkol bazlı el antiseptiği kullanın.
  • Öksürme ve hapşırma sırasında burun ve ağzınızı tek kullanımlık kağıt mendil ile örtün, olmadığı durumda dirsek içini kullanın. Mendili derhal çöp kutusuna atın ve ellerinizi su ve sabunla yıkayın.
  • Soğuk algınlığı veya grip benzeri semptomları olan kişiler ile bir metreden yakın temastan kaçının.

Manisa Hacıbektaşlı’daki JES için yürütmeyi durdurma kararı

Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Hacıbektaşlı köyünde yapılmak istenen JES için açılan dava sonuçlandı. Mahkeme “telafisi güç zarar meydana geleceği” gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararı verdi.

Bölge halkı, SANKO Enerji’nin kurmak istediği 19,5 MWe kapasiteli, 75 bin 875 metrekare büyüklüğündeki jeotermal enerji santrali (JES) için verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Gerekli Değildir kararına karşı dava açmıştı.

Jandarma korumasında sondaj çalışmaları

Santral merkezi mahallenin ortasında

Mahkeme tarafından talep edilen bilirkişi raporunda şirketin gizli tuttuğu santral merkezinin mahallenin ortasında yer aldığı belirtildi.  Halkın yaşam alanı içinde kurulacak sondaj kuyusunun 50 metre ilerisinde ise 500 öğrenciden fazla kapasitesi olan okul yer alıyor. ÇED gerekli değildir kararına itiraz edilen bilirkişi raporunun üzerine mahkeme kararını açıkladı.

Mahkeme, işlemin uygulanması halinde telafisi güç zararla meydana geleceğini belirterek 2577 sayılı Kanun’un 27’nci maddesi uyarınca teminat alınmaksızın yürütmenin durdurulmasına karar verdi. Öte yandan mahkemede kararın itiraza kapalı olduğu oy birliği ile kabul edildi.

Nöbete sert müdahale

JES projesine tepki gösteren bölge halkı 26 Ağustos 2019 tarihinden itibaren alanda nöbet tutmaya başlamaya karar vermişti. Halkın gerçekleştirdiği protestoya tepki gösteren jandarma ve güvenlik güçleri kalabalığa biber gazı ve plastik mermilerle saldırmıştı. Müdahale sonucunda 42 kişi gözaltına alınmıştı. Daha sonrasında bölgedeki sondaj çalışmaları jandarma koruması eşliğinde tekrar başlatılmıştı.

 

 

 

Greenpeace: Tayfunlar Fukuşima’daki radyasyon seviyesini artırdı

Greenpeace Japonya, Fukuşima eyaletinin bazı noktalarında geçmiş yıllara göre daha yüksek seviyede radyasyon tespit etti. Yapılan araştırmada, radyasyon seviyesindeki artışın nedeninin 2019 yılında meydana gelen iki tayfun olduğu; tayfunların bölgede bulunan dağlık alandaki radyoaktif sezyumu eyalete sürüklediği belirtildi.

2019’un Ekim ve Kasım aylarında üç hafta süren araştırmanın gerçekleştirildiği bazı bölgelerde, radyasyon seviyesinin önceki yıllara göre daha yüksek olmasına karşın, bazı bölgelerde tekrar kirlenme olduğu, bazı bölgelerde ise radyasyon seviyesinin azaldığı kaydedildi. Araştırma, Fukuşima’daki girişe kapalı alan ile kentte yaşamın devam ettiği bölgelerde radyasyon seviyesinin yüksek olduğu bilinen noktalarda gerçekleştirildi.

No 19 ve 21 olarak adlandırılan iki tayfun Fukuşima bölgesi de dahil olmak üzere Japonya’ya çok miktarda yağmur yağmasına neden olmuştu. Bilim insanları şiddetli yağışların nehir yoluyla, dağlık ormanlardaki radyasyonu yaydığını düşünüyor.

‘Radyasyon yağmurlarla dağlardan iniyor’

Greenpeace Japonya Enerji Kampanyacısı Kazue Suzuki, Fukuşima bölgesindeki dağlık alanın radyasyon kaynağı olmaya devam edeceğini belirterek, “Araştırmamız, ‘Fukuşima’da normale döndük’ mitinin gerçek olmadığını ortaya koyuyor” dedi.

Greenpeace araştırmasına yardımcı olan Fukuşima’ya bağlı Namie’de yaşayan Mizue Kanno ise dünyanın Fukuşima’daki durumdan haberdar olmasını istediğini dile getirerek şunları söyledi:

“Radyasyon şiddetli yağmurlarla dağlardan temizlenmiş bölgelere iniyor. Evimin etrafındaki radyasyon bugüne kadarki en yüksek seviyeye ulaştı. Bir kez nükleer kaza gerçekleşti mi sonuçları bu yaşadıklarımız oluyor. Yakın zamanda her şey normal denerek olimpiyatlar yapılacak, ancak bu doğru değil.”

Rapordan öne çıkan bulgular şöyle:

  • Yeniden yaşama açılan Namie‘da eski bir okul ve anaokuluna yakın bir bölgede, yıllık doz oranları, toplum için önerilen uluslararası maksimum maruziyetin 10 ila 33 katı çıktı.
  • Namie’de Takase Nehri boyunca, hükümetin yaşamak için güvenli olduğunu iddia ettiği yerdeki radyasyon ölçümleri halen Fukuşima felaketinden önceki radyasyon seviyesinin 20 katı.
  • Fukushima kent merkezinde yapılan dört saatlik ölçümde 2011 nükleer felaketinden önceki radyasyon seviyesinden 137 kat daha yüksek radyasyon seviyesine sahip bölgeler olduğu saptandı.
  • Yeniden yaşama açılan Okuma bölgesindeki yeni belediye binasının yakınında ve planlanan Olimpiyat meşalesi rotasının birkaç yüz metre ilerisindeki radyasyon sıcak noktalarında radyasyon seviyesi 1 metrede saatte 1,5 mikrosievert ve 10 santimetrede saatte 2,5 mikrosievert çıktı. (Bu Fukuşima felaketinden önceki seviyenin 62 katı)
  • Önceki tayfunlardan elde edilen kanıtlar, Ekim 2019’dan itibaren kirlenmede önemli bir artış olduğunu güçlü bir şekilde gösteriyor.

 

Hewsel bahçelerinden Millet Bahçesi’ne bir ekoloji yıkımı

Haber: Elif Ünal

UNESCO tarafından dünya mirası kabul edilen Hewsel Bahçeleri’nin Millet Bahçesi’ne dönüştürülmesinin alanın ekolojik varlığını tehdit ettiğini söyleyen ekolojistler bölgenin statüsünün verilerek Kıyı Koruma Muhafaza Kanunu içerisine dahil edilmesini talep ediyor.

Dicle Nehri kıyısında, Diyarbakır Kalesi ile nehir vadisi arasında yer alan yaklaşık yedi yüz hektarlık verimli arazinin 2015 yılında özel proje alanı ilan edilmesiyle birlikte ekolojik dönüşümü de başlamıştı.

Etaplar halinde planlanan projenin 1’inci etabının iptali için İdare Mahkemesi’ne yapılan başvuru ise, proje tamamlandıktan sonra sonuçlanmış böylece mahkemenin verdiği durdurma kararı alanı kurtarmak için yeterli olmamıştı.

Işıklı: Doğal park yerine yapay parkı tercih ettiler

Mezopotamya Ekoloji Hareketi’nden Vahap Işıklı Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada bölgenin herhangi bir statüsünün bulunmamasının, yapılmak istenen proje için hukuksal bir boşluk sağlayarak bir hareket alanı sağladığını söyledi.

Bu süreçte bölgedeki değişimi anlatan Işıklı, “Doğal bir park yerine yapay bir parkı tercih ettiler. Bu sırada yollar yapıldı, 3-4 katlı kafeler yapıldı. Bu kafelerin de ilk iki katı ruhsatlı ama üst katları ruhsatsız. İleriki aşamalarda bölgeye bir şelale yapılacağı söyleniyor. Dicle’den Hantepe Şehitliği’ne uzanan 22 metrelik kanal yaptılar ancak onun yapımı şimdilik durdu” dedi.

‘Hasankeyf’e dönmesini istemiyoruz’

Verilen zarardan bir an önce geri dönülmesi gerektiğini söyleyen Işıklı “İleride oraya külliye tarzında bir şey yapılacağı da söyleniyor. Nehir üzerinde kurulan barajlar da mevcut. Biz ileride oranın sular altında kalan Hasankeyf’e dönmesini istemiyoruz” dedi.

‘UNESCO bizimle de görüşmeli’

Işıklı, ilerleyen aylarda UNESCO’nun bölgeye bir ziyaret gerçekleştireceğini, bunun için de bölgedeki örgütlerin ve sivil toplum kuruluşlarının birleşerek bölgedeki yıkımı gösterecek bilimsel bir rapor hazırlamaya başladıklarını söyledi.  UNESCO ekibinin yalnızca Türkiye hükümeti yetkilileriyle görüştüğünü belirten Işıklı, ekibin kendileriyle görüşmesini ve bu raporu dikkate almalarını talep ettiklerini sözlerine ekledi.

Ekoloji Birliği: Bir çivi bile çakılmaması gerekiyor

Ekoloji Birliği tarafından konuya ilişkin yapılan açıklamada ise “Hewsel bahçeleri UNESCO tarafından dünya mirası kabul edilmiş olmasına rağmen hala işgal, istila ve kirletilme devam etmektedir. Hewsel Bahçeleri bu yönüyle bir çivi bile çakılmaması gereken bir dünya mirasıdır. Yaklaşım da bu yönlü olmalıdır. Merkezi iktidar tarafından Hewsel Bahçeleri gibi bir dünya mirası sermayeye devredilirken orada yaşayanların yaşam hakları da gasp edilmektedir” ifadeleri kullanıldı.

‘Kanal nedeniyle sazlıklar yok edildi’

Açıklamada bölgede yapılan kanal projesine de değinen Ekoloji Birliği “Suyun kanala hapsedilmesi nedeniyle sazlıklar yok edilmiş, nehir yatağına kurulmuş olan gölet kanalla beraber sermayeye resmen devredilmiştir. Meyve bahçesi adıyla da nehir yatağının işgali yeşil gösterilmeye çalışılmıştır” dedi. Açıklamanın devamında şu ifadeler kullanıldı:

Sazlıklar yok edilerek su kanala hapsedilmiş; sucul yaşamın kendisi olan bu alan hafriyatlar ile doldurulmuş, flora ve fauna bitirilmiştir. Önümüzdeki uzun vadede Hewsel  ekosisteminin tahribatıyla nedeniyle bir ekolojik krize sürüklenmektedir.

Sonuç olarak bugün Hewsel’e yapılmak istenen kanaldan,  Kanal İstanbul’a kadar hepsi aynı çevrelerin pratiğidir. Bu sebeple yer fark etmeksizin, doğamıza karşı talan ve yok etme politikasına karşı ortak amaç doğa etrafında birleşip mücadele edilmelidir.

UNESCO’ya da şu sorunun sorulması gerekmektedir; “dünya miras listesine aldığınız Diyarbakır Surları ve Hewsel Bahçeleri neden korunmamakta, hiçbir önlem alınmamaktadır?

Sağlık Bakanı: Türkiye’de koronavirüs vakası bulunma ihtimali çok yüksek

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, TBMM Sağlık Komisyonu’nda yeni tip Koronavirüs’e ilişkin alınan önlemlere yönelik açıklama yaptı. Alınan önlemleri açıklayan Bakan, Türkiye’de Koronavirüs salgınının bulunma ihtimalinin ‘çok yüksek’ olduğunu söyledi; “Şu an sadece şunu söyleyebiliriz, bu virüs tespit edilebilmiş değil” dedi.  Salgının dünyada 114 ülkeye yayıldığını hatırlatan Koca, yurtdışından gelenlere 14 gün süreyle evden çıkmama uyarısında bulundu.

Havalimanlarına termal kameralar yerleştirdiklerini belirten Bakan, “Termal kamera ne kadar gösterebilir,’ diyebilirsiniz ama bilimin geldiği noktada termal kamera böyle bir durumda yapılması gereken ilk eylemlerden biridir. Bizim başladığımız dönemde birçok ülke bunu uygulamaya başlamamıştı” diye konuştu.

Avrupa tedbir almakta geç kaldı

Hiçbir ülke henüz yapmamışken, 5 Şubat’ta Çin’le karşılıklı uçuşların durdurulduğunu hatırlatan Koca şunları söyledi: “Devamında İran’da bu enfeksiyonun giderek arttığı görüldü. Başlamasının sebebi de bildiğimiz Çin’den gelen öğrencilerdi. O dönemde yapılması gereken, o bölgeyi karantina almaktı. Yapılmadı. O dönemde bizzat kendim de görüşerek erken dönemde bu önlemin alınması gerektiğini ısrarla söyledim. ‘Önlem alınmayacaksa sınırları kapatıyoruz’ dedim. Devamında da biz erken dönemde, 23 Şubat’ta hızla sınırları kapattık. O dönemde bu katı kurallar uygulanmamış olsaydı gelecek insan sayısı 20 binden aşağı olmazdı. Bu 20 bin kişinin ne kadarının Türkiye’yi nasıl etkileyeceğini artık siz tahmin edin.”

Bakan Koca, virüsün Avrupa’daki seyrine ilişkin olarak da şu ifadeleri kullandı: “İtalya da bir odak olmaya başladı. İtalya’da olma sebebi de gemide 32 vatandaşının getirilmesi ve bu kişilerin karantinaya alınmadan eve gönderilmiş olması. 30 kişi bütün Avrupa’yı etkiledi. Avrupa da İtalya ile ilişkilerini kesmedi. Tedbirlerini almakta geç kaldı ve hâlâ da geç kalmaya devam ediyor. Her geçen gün Avrupa’da rakamların yükseldiğini görüyoruz. İskandinav ülkelerinde de artıyor. Almanya ve Fransa önümüzdeki günlerde daha büyük sorun yaşayacak.”

‘Alıştırmak için söylemiyorum’

Türkiye’nin Avrupa ile yoğun bir ilişki içinde olduğuna dikkat çeken Bakan, salgının Türkiye’ye sıçramış olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu kaydetti: “İran’la sınırı kapatma ile bir noktaya kadar önemli ama ben Avrupa’dan aynı rahatlık içinde değilim. Çünkü Avrupa ile ilişkimiz yoğun bir ilişki. ‘Bu salgın içimizde’ dediğimde farklı yorumlanmıştı. Bu salgının şu anda Türkiye’de olma ihtimali çok ama virüs tespit edilebilmiş değil. Türkiye’de korona virüsü 1 saat sonra da görülebilir 1 gün sonra da. Bunu toplumu bir şeye alıştırmak için söylemiyorum. İşin gerçekliği var. Yurt dışına yoğun giden gelen insanımız var. Oradan enfeksiyonu almadığını kim söyleyebilir? O nedenle bizim bu dönemde ısrarla ifade etmiştim, “sorun küresel ama mücadelemiz ulusal.”

Fahrettin Koca, yurt dışından gelen vatandaşların kendilerini evlerine kapatmalarını, mümkün mertebe dışarı çıkmamalarını ve bunu en az 14 gün sürdürmelerini istedi: “Bu salgın görüldüğünde yeterli tedbirleri almazsanız, kişisel izolasyon yöntemleri devreye girmezse başarılı olma şansınız olmaz. Sorunu vatandaşımızla birlikte çözmeliyiz.”

Karantina için 25 hastane

Geliştirdikleri tanı kitiyle ilgili açıklamalarda bulunan Bakan, “90-120 dakika arasında tespiti yapan testi, yurt dışında da pek çok ülke istedi. Şu anda toplam görülen ülke sayısı 114. Ölüm oranı toplam yüzde 3 buçuklarda. Karantina için hızla 25 hastaneyi belirledik. Sonra bunun sayısını 101’e çıkardık. Bütün hastanelerde nasıl davranılmasına ilişkin bir algoritma geliştirildi” dedi.

Bakan Koca, yetkin olduğunu bildikleri kişiler arasından 26 kişilik bir Bilim Kurulu oluşturulduğunu, nasıl mücadele edileceğine birlikte karar verileceğini ekledi.

Mart ve Nisan aylarındaki kongreler iptal

Öte yandan, salgın Türkiye’de de hayatı olumsuz etkilemeye başladı. Mart ve nisan aylarındaki ulusal ve uluslararası tüm kongreler iptal edildi. Cumartesi günü İstanbulda yapılacak Tıp Bayramı’nın da iptal edildiği gelen bilgiler arasında.

İptali ilk açıklayan Özel Hastaneler Ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) oldu. 11-15 Mart tarihlerinde yapılacak olan Özel Hastanaler ve Sağlık Kuruluşları Derneği Kurultayı iptal edildi. OHSAD’tan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Sağlık Bakanımız Sayın Dr. Fahrettin Koca başkanlığında toplanmış ve korona salgını nedeniyle önümüzdeki günlerde ülkemizde düzenlenecek olan tüm kongrelerin ertelenmesi yönünde karar almıştır.

Diğer yandan, bakanlık yöneticileri tarafından resmi talimatı en kısa sürede yayınlayacağını sözlü olarak bildirmiştir. Söz konusu karar elimize ulaşır ulaşmaz kurultayımızı erteleme kararı vermek durumundayız. Konu ile ilgili duyurular, web sitemizde sürekli güncellenecektir.”

Niğde’de, köyün ortasında siyanürlü atık birikiyor

Niğde Ulukışla’da faaliyet gösteren Gümüştaş Madenciliğe ait tesisteki siyanür havuzundan sızan siyanürlü atığın köyün iç kesimlerine kadar ulaştığı ve bir tarlada biriktiği ortaya çıktı. Tepeköy mevkiindeki köy merkezine yakın tarladaki biriken zehirli atıktan alınan örneklerde yüksek seviyede siyanüre rastlandığı bildirildi.

Siyanürlü atığın yer altı kaynaklarına sızması ve bölgedeki tarım ürünlerine bulaşmasından endişe ediliyor

Köylülerin direnişi sonucu yeri değiştirildi 

Yeniçağ’dan Erdem Avşar’ın aktardığına göre, durum tespit edilmiş olmasına karşın tesise herhangi bir yaptırım uygulanmadığı gibi, önlem alınmasını isteyen köylüler de sindirilmeye çalışılıyor. Gazetenin ihbar hattına ulaşan yöre halkı, sözkonusu sızıntının ardından madende çalışan bazı işçilerin işten kovulduğunu, kalanların kovulmakla tehdit edildiğini ve mobbing uygulandığını söyledi.

AKP’li Ulukışla Belediye Başkanı Ali Uğurlu’nun sessiz kalmasına da tepki gösteren köylüler, tesiste gereken önlemin bir an önce alınmasını istedi; gelecek nesillerin kanser tehlikesiyle yaşamak istemediklerini dile getirdi.

Maden ocağı, 2009’da Hasangazi ve Porsuk köyleri yakınlarında, köylülerin sulama amacıyla kullandığı Porsuk Göleti’ne komşu olan kamu arazisine açılmak istenmişti. Yöre halkı, Niğde İl Özel İdaresi tarafından Doğan Holding’in madenci şirketi Gümüştaş’a satışını önlemek için günlerce eylem yapmıştı. 6 Eylül 2009 günü Niğde’de gerçekleştirilen mitingin ardından Adana-Ankara karayoluna trafiğe kapattıkları için de sekiz köylü 10’ar ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Hapis cezasına çarptırılanlar arasında bulunan Porsuk Köy Meclisi Derneği Başkanı Bülent Erdem, halkın direnmesi üzerine şirketin Tepeköy yakınlarında işletme kurmaya karar verdiğini anlatmıştı.

Tepeköy de Porsuk ve Hasangazi köyleri gibi E- 90 karayolunun kenarında. Yakınlarında yöre halkının yine sulama amacıyla kullandığı Çayan Göleti bulunuyor.

LGBTİ+ karaktere yer veren Disney animasyonu dört ülkede yasaklandı

Disney’in Pixar ile ortak animasyonu Hadi Gidelim (Onward) lezbiyen ilişkiye atıfta bulunduğu bir sahne gerekçesiyle Kuveyt, Umman, Katar ve Suudi Arabistan‘da yasaklandı.

Disney, yeni filminde ilk açık LGBTİ+ karakterine yer vereceğini ve karakterin de Lena Waithe tarafından seslendirileceğini duyurmuştu. Yazar, yapımcı ve oyuncu olan Amerikalı sanatçı Waithe,  animasyonda isimli filmde lezbiyen bir polisi canlandırdı.

Sebep, filmde geçen tek bir cümle

Animasyonun veto edilmesinin nedeni ise filmin sadece bir sahnesinde lezbiyen ilişkiye yapılan gönderme.  Bir sahnede LGBTİ+ karakter Specter, “Ebeveyn olmak kolay değil, kız arkadaşımın kızı benim saçımı çekti, tamam mı?” diyor.

Bahsi geçen cümle yüzünden dört ülkede film tamamen yasaklanırken, Rusya’da ise cümledeki kız arkadaş kısmı sansürlenip yerine partner ifadesi konuldu. Cuma sinemalara gelen ve 67 milyon dolardan fazla gişe rakamına ulaşan Hadi Gidelim, Türkiye’de 3 Nisan’da vizyona girecek.

Daha önce de LGBTİ+ karaktere yer verildi

Disney daha önce de eşcinsel karakterlere yer vermişti. 2019 yapımı Star Wars: Skywalker’ın Yükselişi (Star Wars: The Rise of Skywalker) filminde aynı cinsiyette iki askerin öpüşmesi ve 2017 yapımı Güzel ve Çirkin (Beauty and the Beast) filminde LeFou adlı eşcinsel karakterin resmedilmesi ses getirmişti

İklim krizini hesaba katan hava tahmincilerinin önemi giderek artıyor

*Bloomberg Green’den Jonathan Tirone’un haberi Yeşil Gazete tarafından çevrilmiştir.

Dünya genelinde rekor kıran kış sıcaklıkları, modellere dayanarak iklim değişikliğinin ekonomik etkisini çözmeye çalışan kamu hizmetleri ve finans sektöründen hava tahmincileri üzerinde bir baskı yarattı.

Anormal derecede yüksek sıcaklıklar, yakıt talebinin azalmasıyla birlikte enerji üreticileri için milyar dolarlık yatırım kaybına yol açtı. Çünkü bu kış, ev sahiplerinden ağır sanayiye kadar hiç kimsenin her zaman tükettiği ısıya ihtiyacı olmadı.

Avrupa’da normalin 3.4 derece üstünde sıcaklık

Özellikle Avrupa normalin 3.4 derece üstünde sıcaklıklardan etkilendi. Gözlemlenen bu aşırı değişim, meteorologların mevsimsel kalıpları haftalık hatta aylık tahminler üzerinden gerçekleştirmelerine olanak sağlayan sistemlere odaklanmayı keskinleştirdi.

İsviçre’de yapay kar ile yapılan tren yolu Fotoğraf: Gian Ehrenzeller/AP

Dünya Enerji ve Meteroloji Konseyi‘ne başkanlık eden ve İngiltere’deki Enel SpA ve National Grid Plc gibi şirketlere yeni tahmin araçları geliştiren Alberto Troccoli, “Çalışmalarımız gittikçe daha önemli hale geliyor” dedi.

Troccoli konuşmasını “Talep her zaman iklim tarafından yönlendirildi ancak üretimin iklim değişikliğinden nasıl etkilendiğini incelemek için artık daha da fazla alan var” diye sürdürdü.

‘Copernicus’un rolü önem kazanıyor’

Copernicus İklim Değişikliği Servisi‘ne göre, bu yılın eşi benzeri görülmemiş kış sıcağı geçen ay,  hem Avrupa’da hem de küresel olarak en sıcak ikinci Şubat ayının yaşanmasıyla gözlemlendi. Avrupa Birliği programı, aylık ve mevsimsel tahminleri için dünyanın dört bir yanındaki uydulardan, gemilerden, uçaklardan ve hava istasyonlarından milyarlarca ölçüm kullanıyor. Program, bu kış mevsiminin en sıcak kış mevsimi olduğunu tespit etti.

Şubat 2020 Grafik: Copernicus

Copernicus Direktörü Carlo Buontempo, e-postayla yaptığı açıklamada, “Bu, kendi başına gerçekten aşırı bir olay” dedi. Bu tür olayların küresel ısınma ile daha aşırı hale geldiğine değinen Buontempo “Şimdi Copernicus’un rolü her zamankinden daha fazla önem kazanıyor” ifadelerini kullandı.

Copernicus mevsimsel hava modelleri bu kışın oldukça iyi performans gösterdi. Kasım ayındaki görünümü kontrol eden kamu hizmetleri ve enerji üreticileri, Kuzey Avrupa’da yüzde 70’ten daha fazla ihtimalle, Akdeniz havzasında ise yüzde 90 ihtimalle normalden daha yüksek sıcaklıklar gözleneceğini görmüş olacaklardı.

Diğer hava tahminleri ise farklı bir gözlemde bulundu ve Arktik’ten gelecek soğuk hava dalgasının Avrupa’yı her zamanki gibi etkisi altına alacağını öngördüler. Pennsylvania merkezli AccuWeather ve Maryland merkezli ticari bir şirket bu kışın diğer kışlardan daha soğuk olacağı tahmininde bulundu ve ABD’deki ısıtma masraflarının artacağını öne sürdü.

Copernicus enerji operasyonel hizmetini yürüten Troccoli, iklimin enerji arzı ve talebinde oynadığı rolü analiz etmek için araçlar sağlayan modeller için “Modellerimiz mükemmel değil ama size iyi bir gösterge veriyor” dedi. Copernicus tarafından yürütülen mevsimsel hava modelinin, “oldukça iyi bir ölçüde” doğruluğu sağlamak için otuz yılı aşkın bir süredir rafine edildiğini söyledi.

Troccoli, geçen yıl Enerji Endüstrisi için Hava ve İklim Hizmetleri’ni yayınlayan İtalyan bir bilim insanı. Şimdi ise atmosferik basınç sistemlerindeki aylık değişikliklerin ekonomik aktiviteyi nasıl etkilediğini göstermek için yeni veri kümelerini eşleştiriyor.