Ana Sayfa Blog Sayfa 2101

Pekin’in Hong Kong üzerindeki etkisini artıracak ulusal güvenlik yasası onaylandı

Çin Parlamentosu, Hong Kong‘un siyasi bağımsızlığını büyük oranda ortadan kaldıracağı belirtilen ulusal güvenlik yasasını büyük çoğunlukla onayladı.

Ulusal Halk Kongresi’nde yapılan oylamada 2 bin 878 vekil yasaya destek verirken sadece bir vekil karşı çıktı. Çekimser oy sayısı ise altı oldu. Ayrıntılarının önümüzdeki haftalarda belirginleşeceği yasanın Eylül ayı öncesinde yürürlüğe girmesi bekleniyor.

Ayrılıkçı eylemlere müdahale yasallaşıyor

Yasa, Çin Parlamentosu’na Pekin’in terör veya ayrılıkçı olarak nitelendirdiği eylemlere karşı bir yasal çerçeve oluşturma ve mekanizmalar devreye sokma yetkisi veriyor. Yasada Çin’in ulusal marşına saygısızlığın suç sayılması gibi maddeler de yer alıyor.

Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi Pazar günü yaptığı açıklamada ulusal güvenlik yasasının “Hong Kong’daki yoğun dış müdahale ve yerel hükümetin kendi yasalarını çıkarması karşısındaki engeller” nedeniyle acil öncelik haline geldiğini belirtmişti.

Hong Kong’un lideri yasayı destekledi

Yabancı güçlerin Hong Kong‘a müdahale etmeye hakkı olmadığını dile getiren Carrie Lam, taslağın Hong Kongluların temel haklarını tehdit etmeyeceğini iddia etti.

Hong Konglu lider hiçbir ülkenin yasal güvenliğinde oluşacak bir boşluğu kabul etmeyeceğini, Hong Kong için de aynı durumun geçerli olduğunu söyledi.

Hong Konglular sokakta

Bu yasanın gündeme gelmesiyle birlikte koronavirüs salgınına rağmen hafta sonu binlerce kişinin katılımıyla protestolar düzenlendi. Polisin göz yaşartıcı gazla müdahale ettiği eylemde kimi protestocular gözaltına alındı.

Geçtiğimiz yıl da suç işlediğinden şüphe edilen kişilerin Çin’e iadesini öngören yasa tasarısı yüzünden Hong Kong’daki özgürlükleri baltalayacağı ve siyasi muhalefeti baskı altına alacağı endişesi taşıyan binlerce kişi tasarıya karşı geçtiğimiz yıl sokaklara dökülmüştü.

 

Dr. Salih Cenap Çevli koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdi

Genel Cerrahi Uzmanı Doktor Salih Cenap Çevli koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdi. Çevli, hayatını kaybetmeden önce paylaştığı bir mesajda hastanedeki koronavirüs tedbirlerinin yetersizliğine dikkat çekmişti.

Türk Tabipler Birliği (TTB) Çevli’nin ölümünün ardından Twitter‘dan yaptığı paylaşımda, Çevli’nin bir ay önce yaptığı paylaşıma yer verdi.

‘Bizi kim koruyacak?’

Paylaşımda “Hala koruyucu giysimiz yok. Ellerimiz alkolden hışır oldu. Bulaşma korkusuyla yemek yiyemez olduk. Evde çocuğumuza sarılmaya korkuyoruz. Hastalar dezenfektan eldiven, maskeleri kutuyla çaldı. Yurt dışından gelen 2 doktor arkadaş pozitif çıktı, yatırıldılar. Bizi kim koruyacak” ifadeleri yer alıyordu.

‘Covid 19 meslek hastalığı sayılmalı’

Türk Tabipleri Birliği yeni tip koronavirüsün meslek hastalığı olarak kabul edilmemesini de eleştirerek şu sözleri söyledi:

Mesleği nedeniyle hastalanmasına rağmen meslek hastalığı tanısı almadı. Çalışanların, çalışırken veya işten kaynaklı olarak yaralanması veya hastalanması iş kazası veya meslek hastalığı olarak kabul edilir. Sağlık çalışanları için Covid-19’un meslek hastalığı olarak kabul edilmemesi normal değil.

 

Garanti BBVA’dan kömür yatırımı finanse etmeme taahhüdü

Garanti BBVA, sağladığı yeşil sendikasyon kredisi kapsamında kömür yatırımı finanse etmeme taahhüdünde bulundu. Ayrıca, banka 2019 yılı Entegra Raporu’nda tükettiği elektriğin yüzde yüz yenilenebilir enerji kaynaklı olması için elektrik alım anlaşmaları imzaladı.

Yeşil Ekonomi’nin haberine göre banka, 13 ayrı ülkedeki 28 ticari bankadan 367 gün vadeli, 594 milyon ABD Doları tutarında sendikasyon kredisi sağladı.

Banka tarafından yapılan açıklamaya göre kaynak Türkiye’de bir banka tarafından sürdürülebilirlik kriterleri kapsamında sağlanmış ilk kredi oldu.

Kömürlü termik santralleri finanse edemeyecek

Kredi sözleşmesindeki kriterler kapsamında Garanti BBVA elektrik tüketimindeki yenilenebilir enerji payını asgari %80 düzeyine çıkarmak zorunda. Ayrıca banka bundan sonra yeni bir kömürlü termik santral projesini finanse edemeyecek.

Uluslararası bağımsız bir danışmanlık firması, mutabık kalınan kriterler üzerinden Garanti BBVA’nın performansını periyodik olarak değerlendirecek. Garanti BBVA performansını iyileştirerek taahhüt etmiş olduğu kriterleri yerine getirirse de kredi faizinde indirime gidilecek ve kredinin maliyeti azalacak.

2020’de yüzde yüz yenilenebilir enerji

Bankanın 2019 yılı Entegre Raporu’nda yer alan bilgilere göre Garanti BBVA 2020 yılında 852 şubesi ve 55 binasında tüketeceği yaklaşık 91 milyon kilovat-saat elektrik ihtiyacının tamamını Zorlu ve Bereket Enerji’den karşılayarak, tükettiği elektriğin yüzde 100 yenilenebilir enerji kaynaklı olmasını sağlamak üzere elektrik alım anlaşmaları imzalamış durumda.

Banka bu şekilde 2020 yılında elektrik tüketimi kaynaklı 46 bin 100 ton CO2 eşdeğeri sera gazı emisyonunu da engellemiş olacak.

5,2 milyar dolarlık yatırım

Yine rapordaki bilgilere göre banka 2014 yılından beri kömür santrallerine finansman sağlamadı ve yeni elektrik üretim yatırımları için sağladığı proje finansmanının tamamını yenilenebilir enerji projeleri oluşturdu. Yenilenebilir enerji yatırımları için sağladığı toplam finansman da 5.2 milyar ABD Dolarına ulaştı.

Bununla birlikte banka geçmişte toplam kurulu güçleri 6.000 MW düzeyinde olan İskenderun, Silopi, Göynük, Zetes III, Aliağa İzdemir ve Atlas kömürlü termik santrali yatırımları ile Yeniköy, Kemerköy, Kangal ve Seyitömer termik santrallerinin özelleştirme projelerinin finansmanlarında yer almıştı.

Sürdürülebilirlik kriterli krediler artışta

2017 yılında uygulamaya geçen sürdürülebilirlik bağlantılı kredi uygulamasında ilk yıl 5 milyar dolarlık piyasa büyüklüğü oluşmuştu. 2018 yılında 42 milyar dolara ulaşan piyasa büyüklüğü 2019 yılında ise ise 122 milyar dolara yükselmişti.

Bununla birlikte Garanti BBVA Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası ve Dünya Bankası Grubu içinde yer alan Uluslararası Finans Kuruluşu’ndan da toplamda 105 milyon ABD doları tutarında kaynak sağladı. Banka bu kaynağı Covid-19 salgınından ekonomik olarak etkilenen küçük ve orta ölçekli işletmeler için kullandıracak.

Gezi yedi yaşında

Taksim’in ortasındaki bir parkta ağaçları savunmak için başlayıp, kitlesel eylemlere dönüşen ve 79 ilin tek bir ağızdan “Her yer Gezi, her yer direniş” diye seslendiği Gezi Parkı Protestoları’nın  başlamasının üzerinden tam yedi yıl geçti.

27 Mayıs’ı 28 Mayıs’a bağlayan gece iş makinelerinin Gezi Parkı’na girmesi üzerine başlayan eylemlere sert müdahale Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Milyonlarca kişi mahallesini, meydanını, ağacını, suyunu ve toprağını korumak için sokaklara çıktı; adalet, demokrasi ve özgürlük talebini dile getirdi.

Yıl dönümü etkinlikleri bugün başlıyor

Bu yıl eylemlerin yedinci yıl dönümü 28 Mayıs ve 1 Haziran tarihleri arasında koronavirüs salgını sebebiyle çevrimiçi etkinlikler ile anılacak. İlk etkinlik olarak bugün (28 Mayıs) saat 20.30’da Taksim Dayanışması YouTube hesabından yayınlanacak Gözdağı Belgeseli ve söyleşisi yer alacak.

Burcu Karakaş moderatörlüğünde Volkan Kesanbilici ve Okan Özçelik’in konuk olacağı söyleşide hem belgesel üzerine hem de Gezi’de elde edilen deneyimler ve toplumda bıraktığı iz üzerine konuşulacak.

Gezi’de neler yaşandı?

Eylemlerin fitilini dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Taksim Meydanı’ndaki Gezi Parkı’na Topçu Kışlası inşa edileceğini açıklaması ateşledi. Sonrasındaki olayların gelişimi ise şu şekilde oldu:

  • Parkı korumak için örgütlenen sivil toplum 27 Mayıs’ı 28 Mayıs’a bağlayan gece iş makinelerinin Gezi Parkı’na girdiğini görünce sosyal medyadan çağrı yaptı.  Kısa sürede çok sayıda insan parkın çevresinde toplandı.
  • Polis parkın çevresinde bariyer kurdu. Biber gazıyla müdahale etti.
  • Polisin kırmızı elbise giymiş bir kadına biber gazı sıktığı sırada çekilen fotoğraf eylemlerin sembollerinden biri oldu.

  • Dönemin Barış ve Demokrasi Partisi Milletvekili Sırrı Süreyya Önder de parka gelerek dozerlerin önüne geçti ve ağaçların sökülmesine engel olmaya çalıştı.
  • Sosyal medyadan yapılan Gezi Parkı’nda toplanma çağrıları kesilmedi. 28 Mayıs akşamında park çevresinde daha büyük bir kalabalık vardı.
  • Parkta süren çalışmalar durduruldu.

Şafakta polis müdahalesi

  • Eylemciler parkı korumak için nöbet tutmaya başladı. 31 Mayıs sabahı polisin parka girerek, çadır kuran eylemcileri fiziksel müdahaleyle dağıtması, eylemlerin daha da büyümesinin sebeplerinden biri oldu.
  • Gezi Parkı’nda toplanan eylemcilerin çadırları, belediye çalışanları tarafından geceyarısı ateşe verildi. Polisin kullandığı gücün “orantısız” olduğu eleştirileri yapıldı.

Çadırlar yakıldı

  • Polis çadırları kendisinin yakmadığını, eylemciler tarafından yakıldığını açıkladı. Ancak çekilen görüntülerde yakma işlemini yapanların polis ve zabıta olduğu anlaşıldı. Dönemin Beyoğlu İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı Ramazan Emekli daha sonra çadırların yakılması talimatı verdiği iddiasıyla yargılandı. 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından ihraç edilen Emekli, çadırların yakılmasından dolayı  10 ay hapis cezasına çarptırıldı.

  • Hükümete yakın bazı isimler arasında, çadırla yakılmasının olayların daha da büyümesini sağlamak için Fethullah Gülen Cemaati’nin bir provokasyonu olduğunu iddia edenler de oldu.
  • Çadırların yakılma görüntüleri sosyal medyada yayınlanınca büyük bir infiale yol açtı. Yapılan eylem çağrıları sonunda gün boyunca Gezi Parkı ile Taksim Meydanı’nda toplanan binlerce kişi ile polis arasında sert çatışmalar yaşandı.
  • Gün içerisinde Taksim’de eylemler devam ederken, İstanbul Altıncı İdare Mahkemesi, Topçu Kışlası’nın yapımına onay veren kararı iptal etti.
  • Dönemin İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın da bir basın toplantısı düzenledi. Mutlu, bir doğa katliamının söz konusu olmadığını ve olaylarda istismar çabası olduğunu söyledi.
  • Gün boyu devam eden müdahalede yoğun biber gazı kullanımı ve TOMA’dan sıkılan basınçlı su ne­deniyle üç kişi gözünü kaybetti; onlarca kişi yaralandı.Yaralananlar arasın­da milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Sezgin Tanrıkulu da vardı. Eylemci Lobna Allami, polisin attığı biber gazı fişeğiyle başından ağır yaralandı.

Türkiye geneline yayıldı

  • 31 Mayıs’taki müdahale eylemleri daha da büyüttü.
  • Gezi Parkı eylemleri İstanbul dışına taştı ve 79 kente yayıldı.
  • 1 Haziran eylemlerin kronolojisinde kritik bir tarih oldu.
  • Erdoğan Taksim’e kesinlikle Topçu Kışlası yapılacağını, geri adım atmayacaklarını tekrarlamıştı. Kadıköy’deki mitingini iptal eden CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, kalabalık bir grupla Taksim’e gitti, Gezi Parkı’na girdi. Polis CHP’lileri de dağıttı.

15 günlük Gezi Parkı işgali

  • Akşam saatlerinde Taksim çevresinde toplanan kalabalık büyüyünce, polis Gezi Parkı çevresinden çekilmek zorunda kaldı.
  • Eylemciler bir gün sonra yeniden parka döndü. 15 gün boyunca parkta kaldılar ve 15 gün boyunca Gezi Parkı toplumun adalet, demokrasi ve özgürlük taleplerinin odağı oldu.
  • Ankara’da Kızılay’da toplanan kalabalık, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Başbakanlık binasına yürümek istedi. Ancak polisin müdahalesiyle karşılaştı. Ankara’da 500 kişi gözaltına alındı.

‘Çapulcular’ eylemlere devam etti

  • Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler, altı günde 67 şehirde 235 eylem yapıldığını ve 1.730 kişinin gözaltına alındığını söyledi. Güler, maddi zararın da 20 milyon lirayı aştığını açıkladı.
  • Güler, 115 güvenlik görevlisinin ve 58 sivilin yaralandığını belirtirken, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi ise yaralı sayısını 22’si ağır olmak üzere 1740 olduğunu bildirdi.
  • -Erdoğan ise daha sonra sloganlaşacak olan “çapulcu” ifadesini de ilk kez kullandı. İstanbul’da yaptığı bir konuşmada, “Açık söylüyorum; birkaç tane çapulcunun o meydana gelip insanımızı, halkımızı yanlış bilgilendirmek suretiyle tahrik etmesine pabuç bırakmayacağız” dedi.

Taraftarlar birleşiyor

  • 4 Haziran’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) eylemlere destek için greve gitti.
  • 8 Haziran’da Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş futbol takımlarının taraftar grupları birlikte Taksim Meydanı’na yürüdü.Sosyal medyada kendilerini “ezeli rakip” olarak isimlendiren üç kulübün taraftarlarının birlikte yürümesine “İstanbul United” adı verildi.

Yüz binler Taksim’de

  • 9 Haziran’da Türkiye, güne dönemin İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun Twitter üzerinden attığı mesajlarla başladı. Mutlu, “Gençler, Gezi parkında kuş sesleri, ıhlamur kokusu ve arı vızıltısıyla huzurlu bir sabah varmış doğru mu? Aranızda olmak isterdim” yazdı.
  • Günün ilerleyen saatlerinde Taksim Dayanışma Platformu, Taksim Meydanı’nda büyük bir miting düzenledi. Mitinge yüz binlerce kişinin katıldığı belirtilirken, eylemlerin başlamasından bu yana Taksim’de düzenlenen en büyük toplantı olarak kayıtlara geçti.

Polis parka yeniden girdi

  • 11 Haziran’da Amerikan CNN televizyonu, gece boyunca meydandan canlı yayın yaptı. Bu yayın daha sonra hükümete yakın isimler ve medya organları tarafından Gezi Parkı eylemlerinin dış kaynaklı olduğu iddialarını destekleyen bir gösterge olarak sunuldu.
  • 15 Haziran’da polis önce parkın boşaltılması için anons yaptı ve akşam saatlerinde de Meydan tarafından Gezi Parkı’na biber gazı atarak girdi. Eylemciler, polisin girmesinin ardından parktan ayrıldı. Eylemcilerin bir kısmı Meydan civarındaki başka noktalara giderken, bazıları da Divan Otel’e sığındı. Müdahalede yüzlerce kişi yaralanırken, 350 kişi de gözaltına alındı.
  • Böylece Taksim Meydanı’nın ardından Gezi Parkı’ndaki işgal eylemi de son bulmuş oldu. Taksim Meydanı ve civarına çok sayıda polis yerleştirilirken, Gezi Parkı da bir süre halka kapatıldı.

10 kişi hayatını kaybetti

  • İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre Bayburt ve Bingöl hariç 79 ilde düzenlenen eylemlere 2.5 milyon kişi katıldı. Taksim Dayanışması ise rakamların 4 milyonun üzerinde olduğunu söyledi.
  • Eylemler süresince Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ahmet Atakan, Hasan Ferit Gedik, Medeni Yıldırım yaşamını yitirdi. Mehmet İstif ve Elif Çermik maruz kaldıkları gaz nedeniyle hayatını kaybetti.
  • On bine yakın kişi polis saldırısıyla yaralandı.

Kısa sürede 40 iddianame

Gezi Parkı eylemleri nedeniyle 2013’ün sonuna kadar İstanbul’da 40 ayrı iddianame ile 308 kişi hakkında dava açıldı. Bezmi Alem Valide Sultan Camii’ne “ayakkabılarıyla girdikleri ve camide bira içtikleri” iddiasıyla yaklaşık 200 kişi yargılandı.

Kabataş’ta deri pantolonlu, üstü çıplak bir grubun başörtülü bir kadını taciz ettikleri, başörtüsünü zorla çıkardıkları iddia edildi. Olay anında çekilmiş görüntüler olduğu söylendi ama aradan geçen zamanda iddiayı doğrulayan bir görüntü ortaya çıkmadı.

Gezi Davası kronolojisi

Gezi olaylarına ilişkin açılan soruşturma üzerine 18 Ekim 2017 tarihinde Gaziantep’ten uçakla dönerken gözaltına alınan iş insanı Osman Kavala, 1 Kasım tarihinde “anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs, hükümeti ortadan kaldırma” suçlamasıyla tutuklandı. Kavala “Gezi olaylarının yöneticisi ve finansörü” olmak ile itham ediliyordu.

16 Kasım 2018’de aralarında Kavala’nın kurucusu olduğu Anadolu Kültür’ün bazı yöneticilerinin de yer aldığı yeni bir gözaltı dalgası yaşandı, aralarından sivil toplum profesyoneli Yiğit Aksakoğlu tutuklandı.

Savcılık iddianameyi tutukluluk kararından yaklaşık 1,5 yıl sonra 19 Şubat 2019 günü açıkladı. 4 Mart’ta da mahkeme tarafından kabul edildi. Bu süre zarfında Kavala, hakkında herhangi bir suçlama olmadan, hakim karşısına çıkartılmadan Silivri Cezaevi’nde tutuldu. Hazırlanan iddianamede 16 kişi hakkında  “protestoları örgütlemek” suçlamasıyla müebbet hapis cezası isteniyordu.

Gezi Davası‘nın altıncı duruşmasında hakim tüm sanıklar hakkında beraat kararı verdi. Ancak Osman Kavala hakkında önce 15 Temmuz soruşturması kapsamında daha sonra da ‘casusluk’ suçlamasıyla tutuklama kararı verildi.

Polislere ceza yok

Olaylarda hayatını kaybeden aktivistlerin davalarına gelince, Ahmet Atakan’ın ölümüyle ilgili soruşturmada bir ilerleme kaydedilmezken, Ethem Sarısülük ve Abdullah Cömert’in katili sanık polisler ufak cezalarla kurtuldu.

Berkin Elvan davası, ölümünün üzerinden uzun bir süre sonra açıldı ve Berkin’i vuran sanık polis F.D dışında davada yargılanan başka sanık yok. Medeni Yıldırım davası halen devam ediyor. Bu dosyada da tutuklu hiçbir kimse bulunmuyor.

Tanrıkulu: Zorla kaybetmeler 15 Temmuz sonrası arttı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası dolayısıyla hazırladığı Türkiye Gözaltında Kayıplar Raporu’nu kamuoyuyla paylaştı.

1980-2020 yıllarını kapsayan raporda, Türkiye’nin “Birleşmiş Milletler Herkesin Zorla Kaybetmelere Karşı Korunması Hakkında Uluslararası Sözleşme”nin imzacısı olmadığı hatırlatıldı. 

Türkiye’de zorla kaybetmenin ağırlıklı olarak 12 Eylül Darbesi ve 90’lı yıllarda gündeme geldiği vurgulanan raporda şu ifadeler kullanıldı: 

“Türkiye’de insanların zorla kaybedilmesi olayları Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar uzansa da, bu suç 1984 yılında silahlı çatışmaların başlamasıyla birlikte yaygınlaştı. ‘Düşük yoğunluklu savaş’ dönemi olarak adlandırılan 1993-1996 yılları arasında ise zirveye ulaşmıştır.

Zorla kaybetmeler ve faili meçhul cinayetler konusunda çalışan “Hakikat Adalet Hafıza Merkezi”nin verilerine göre zorla kaybetme olaylarının yıllara göre dağılımı şöyledir:

1980-1990: 33, 1991: 17, 1992: 27, 1993: 108, 1994: 532, 1995: 235, 1996: 166, 1997: 87, 1998: 53, 1999 : 52, 2000 ve sonrası: 28, Tarih belirlenemeyen: 14. Toplam : 1.352″

Tanrıkulu, raporunda İnsan Hakları Derneği (İHD)ve İHD Kayıplar Komisyonu‘nun raporlarına da gönderme yaparak,  2019’da yedi zorla kaçırma olayı saptandığını, bunlardan beşinin sağ olarak, işkenceye maruz kalmış halde bulunduğunu, diğer kişilerin akıbetinin bilinmediğini kaydetti. 1990’lardan bu yana 253 toplu mezar bulunduğunu, bu mezarlarda dört binden fazla kişinin gömülü olduğunu bilen CHP’li vekil, gözaltına alındıktan sonra kaybedilen insan sayısının ise 1400’e yakın olduğunu kaybetti. 

2020’de 4 kişi kayıp

2020 yılında, Gülistan Doku 5 Ocak günü Dersim’de, Hürmüz Diril ve eşi Şimoni Diril 11 Ocak günü Şırnak’ın Kovankaya Köyü’nde, Mehmet Bal ise 24 Ocak günü İstanbul’da “kayboldu”.

OHAL Sonrası,  2000’li yıllarda azalan ve “zorla kaybetmelerin”, 15 Temmuz Darbe Girişiminden sonra yeniden başladığına dikkat çeken Sezgin Tanrıkulu’nun yapılması gerekenlerle ilgili önerileri de şöyle: 

  • Her şeyden önce zorla kaybettirilenlerin akıbetleri ortaya çıkarılmalı ve zorla kaybedilenlerin bulunması, faili meçhul cinayetler sonucu katledilenlerin faillerinin ortaya çıkarılması için devletin tüm arşivlerini açması gerekmektedir.
  • Kayıpların akıbetlerinin ortaya çıkarılmasıyla ilgili yapılan mezar açma işlemlerinin ilgili uluslararası standartlar gözetilerek yapılması, mezarların iş makineleri ile özensiz bir biçimde açılarak kayıplara ait buluntuların tahrip edilmesinin/kaybolmasının önüne geçilmesi gerekmektedir.
  • Hükümeti, “BM Kişilerin Gözaltında Kayıptan Korunmaları ile İlgili Uluslararası Sözleşme”yi imzalamaya ve sözleşme gereklerini yerine getirmeye davet ediyoruz.
  • Yargı mensuplarını, sistematik cezasızlık politikasından vazgeçmeye ve uluslararası belgelere göre insanlık suçu olan tüm kayıp vakaları konusunda etkin bir yargılama yürütmeye, uluslararası sözleşmeler uyarınca bu suçlar için zamanaşımı hükümlerini dikkate almamaya çağırıyoruz.
  • Bu topraklarda bir daha benzer acıların yaşanmaması, hakikatlerin ortaya çıkarılması ve toplumsal barışın tesisi için “Geçmişle Yüzleşme ve Hakikatleri Araştırma Komisyonu” kurulmasını talep ediyoruz. 

Kosta Rika’da evlilik eşitliği kabul edildi

Kosta Rika‘da tarihi bir mahkeme kararıyla evlilik eşitliği yasal olarak tanındı. Böylece ülke, Orta Amerika‘da eşcinsel evliliklerin mümkün olduğu ilk ülke oldu.

Ülkenin anayasa mahkemesi 2018 Ağustos’unda eşcinsel evliliklerin anayasaya aykırı olduğu yönünde karar almış, parlamentonun 18 ay içinde gerekli yasaları çıkarmaması halinde böyle evliliklerin yok hükmünde olacağını bildirmişti. Bu ayın başında 20’nin üzerinde yasama üyesi söz konusu sürenin dolması için düzenlemeleri geciktirmeye çalıştı, ancak parlamentonun gece yarısı aldığı bir kararla yasak kalktı.

‘Kosta Rika için kutlu bir gün’

Uluslararası Lezbiyen ve Gey Birliği (ILGA) Twitter hesabından yaptığı açıklamada “Kosta Rika için kutlu bir gün: Evlilik eşitliğini gerçekleştirerek Orta Amerika’da bir ilk oldu! Biz de sizinle birlikte kutluyoruz: Bunun olması için çok çalışan herkese tebrikler!” diye yazdı.

Karar bölgedeki aktivistler tarafından da olumlu karşılandı.

Her ne kadar dindar gruplar muhalefet etse de, eşcinsel evlilikler Latin Amerika’nın büyük çoğunluğunda kabul görüyor. Arjantin, Ekvador, Brezilya, Kolombia ve Uruguay ile Meksika‘nın bazı bölgeleri bunun istisnaları.

LGBTİ+ hakları için mücadele eden ve aynı zamanda VAMOS partisinin başkanı olan Margarita Salas, “Bu içimizi rahatlattı. Bu düzenleme bize ailemizi koruma ve güvenliğini sağlama imkanı verecek” dedi. Eşcinsel evliliklerin yasal olması, 2018’in mayıs ayında iktidara gelen Devlet Başkanı Carlos Alvarado Quesada‘nın önde gelen seçim vaadlerinden biriydi.

Quesada, değişikliğin yasalaşmasından bir gün önce Twitter’dan paylaşmış olduğu  görüntülü mesajında, söz konusu değişikliğin ülkede gözle görülür bir sosyal ve kültürel dönüşüm yaratacağını; eşcinsellerin ülkedeki tüm birey, çift ve ailelerle aynı haklara sahip olacağını söylemişti.

Yüksek Hızlı Tren seferleri yeniden başlatıldı

Yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle durdurulan Yüksek Hızlı Tren (YHT) seferleri yeniden başladı. Seferlerinin başlatılması dolayısıyla Ankara YHT Garı‘nda bir tören düzenlendi. Törene katılan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, bugünden itibaren Ankara-İstanbul, Ankara-Eskişehir, Ankara- Konya ve Konya-İstanbul hatlarında sabah ve akşam birer sefer olmak üzere günde toplam 16 sefer yapılacağını söyledi.

Trenlerin yüzde 50 kapasite ile çalışacağını aktaran Karaismailoğlu, bilet fiyatlarında herhangi bir artış yapmadıklarını kaydetti. 

Yarı oranda yolcu 

Trenleri sosyal mesafe kurallarına ve izolasyona dikkat ederek seyrek oturma düzeniyle yolcuların yan koltuklarını boş bırakarak yüzde 50 kapasiteyle çalıştıracaklarını bildiren Bakan, şunları kaydetti:

“Bu nedenle 411 yolcu kapasiteli CAF tipi setlerimizde 185, 483 kapasiteli Siemens tipi setlerimizde ise 213 yolcuya hizmet vereceğiz. Trenlerimiz yüzde 50 kapasiteyle çalışıyor diye bilet ücretlerinde herhangi bir artış söz konusu değildir. Tüm hatlarımızda, üst düzeyde hijyen ve sağlık tedbirleri alınması en önemli önceliklerimizdir.”

Bilet satışı HES koduyla 

Karaismailoğlu, yeni süreçte vatandaşların da yerine getirmesi gereken bazı yükümlülüklerin olduğuna dikkati çekerek şöyle konuştu: 

“Tüm gar, istasyon ve trenlerimizde maske takılması zorunlu olacak. YHT ile seyahat etmek isteyen vatandaşlarımızdan bilet alabilmek için geçerli HES Kodu ve seyahat izin belgesi istenecek. Vatandaşlarımız HES Kodlarını Sağlık Bakanlığımızın mobil uygulamasından ya da SMS ile alacaklar.

HES kodunun geçerli olduğu tespit edildiğinde ise bilet satışı yapılabilecek. Giriş-çıkış yasağı bulunan illerimize seyahat için verilen ‘Seyahat İzin Belgesi’ ise trene binişte görevlilerimiz tarafından kontrol edilecek. Bu belgeyi ibraz edemeyenlerin veya belgeleri geçersiz olan bilet sahiplerinin seyahati iptal edilecek. İstasyonlarda ve bilet kontrol noktalarında hastalık belirtisi gösteren yolcularımız kesinlikle trene alınmayacak, bilet ücretleri kesintisiz iade edilecek.”

Yemek ve büfe hizmeti yok

Ulaştırma Bakanı’nın verdiği bilgilere göre, trenlerde Covid-19 riskine karşı yemek ve büfe hizmeti verilmeyecek. Önlemlerin yanı sıra gar, istasyon ve trenlerde hizmet veren tüm personelin salgın riskine karşı uygun koşullarda hizmet vermesinin sağlanacak ve trenlerin her sefer öncesinde ayrıntılı temizliği ve hiyjen hizmetleri yapılacak.  

 

İnfaz düzenlemesinden sonraki 20 gün: 2 bin 506 kadın ‘şiddet’ başvurusu yaptı

 

Elon Musk’un tarihi uzay seferine hava koşulu engeli

Elon Musk‘a ait SpaceX firması tarafından üretilen Crew Dragon insanlı uzay aracının, yörüngeye fırlatılmak üzere ABD saati ile 16.33’te gerçekleşmesi planlanan kalkışı, olumsuz hava koşulları nedeniyle ertelendi.

Kalkışa 17 dakika kala yapılan duyurunun ardından, NASA, Twitter hesabından yapıtığı açıklamayla, uçuşun bu 30 Mayıs Cumartesi ABD saatiyle 15.22, Türkiye saatiyle 22.22’de yapılmasının planlandığını duyurdu.

‘Başarı NASA’nın hata benim’

Musk, uçuştan önce CBS‘e konuşarak işler yolunda giderse bunun NASA ekibinin başarısı olacağını, ancak gitmezse hatanın yalnızca kendisine ait olacağını söylemişti:

Bu bir rüyanın zirvesi, bir rüyanın gerçekleşmesi. Doğrusunu söylemek gerekirse gerçek değilmiş gibi geliyor. Bana SpaceX’e başlarken sorsanız, bunun olma ihtimaline yüzde bir ya da yüzde sıfır nokta bir derdim.

Görev boyunca astronotların güvenliğinin SpaceX ekibi için için “tek öncelik” olduğunu söyleyen Musk, bu sorumluluğun ağırlığı nedeniyle günlerden beri uykusuz geceler geçirdiğini söyledi.

Apollo 11 ile aynı rampadan fırlatılacak

Uçuş başarılı olursa, Crew Dragon, astronot Bob Behnken ve Doug Hurley‘i’i Dünya’dan yaklaşık 400 kilometre uzaklıktaki Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) taşıyacak.

Bob Behnken ve Doug Hurley (AP/Bill Ingalls)

Crew Dragon, ABD’nin Florida eyaletindeki Kennedy Uzay Merkezi‘nin 39A Fırlatma Rampası‘ndan fırlatılacak. 1969’da ilk kez Ay‘a gönderilen Apollo 11‘in de fırlatılmış olduğu rampayı Musk, fırlatma rampalarının “Times Meydanı” olarak nitelendiriyor.

Demo-2 uzay misyonu çerçevesinde gerçekleştirilecek olan yolculuk için NASA ve SpaceX, yaklaşık dokuz yıldan beri birlikte çalışıyordu.

Tarihi uçuşla birlikte aynı zamanda ilk kez insanlı bir uzay aracı özel şirkete ait uzay aracı tarafından yörüngeye fırlatılmış olacak.

Fırlatma anı Türkiye saatiyle 18.00 itibarıyla NASA’nın Youtube hesabından canlı olarak izlenebilecek.

Salda Gölü’ne beton dökümüne izin verilecek

Burdur ili sınırlarında yer alan Salda Gölü’nde yapılması planlanan millet bahçesinin peyzaj projesi ortaya çıktı.  Türk Mimar, Müşavirlik ve Müteahhitlik A.Ş. (TÜMAŞ) tarafından hazırlanan peyzaj projesinin mimarı olarak Murat Memluk, proje müdürü olarak ise Necmeddin Selimoğlu yer alıyor.

Artı Gerçek’ten Rıfat Doğan’ın haberine göre Memluk’un sahibi olduğu Mdesign firmasının Eskişehir Millet Bahçesi, Adıyaman Millet Bahçesi ve 2019 yılında Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi rekreasyon alanı peyzaj konsept projelerini de yaptığı öğrenildi.

‘Beton dökümüne izin verilecek’

Proje notlarında yer alan “İdare ve proje Müellifince tutanak düzenlenerek tespit edilecek ve beton dökümüne izin verilecektir” ifadesi alana beton dökümünün gerçekleşeceğini belirtiyor.

Ancak Ağustos ayında Salda Gölü’ne ziyarete giden ve burada açıklama gerçekleştiren Emine Erdoğan ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum tekrar tekrar alana kesinlikle beton dökümüne izin verilmeyeceğini belirtmişti.

Millet kıraathanesi, kafeler, büfeler…

Projeye göre Salda Gölü etrafında bir millet kıraathanesi, 70 çadır alanı, 10 karavan alanı, 20 açık duş alanı, 200 tane piknik masası, 66 tane çatılı piknik masası, 2 satış birimi, giyinme ve soyunma odaları,  2 kafe, 6 tane büfe ile mutfak ve bulaşıkhane yapılması planlanıyor.

Bazı ağaçların taşınması gerekiyor

Ayrıca dosyada “Özellikle Alan1’de araç ve yaya yoluna, otoparka ve binalara denk gelen ağaçlarda ve çalılarda küçük, taşınabilen boyutta olanların alan içinde farklı bir yere taşınması gerekmektedir” ifadeleri yer alıyor.

Taşınamayacak boyutta olan ağaçların ise ağaçlar altında delikler açılması gibi yöntemler belirlenerek” Proje Müellifi ya da İdare’ye onaylatarak çalışmalarına devam edebileceği” belirtiliyor.

Bungalov yapılar

Notlarda bungalov tipi alanlarla ilgili “Rezerv bungalov alanı proje üzerinde işaretlenmiş olup uygun görüldüğü taktirde sadece o bölgede mimari projelerine uygun şekilde yapılmalı Proje Müelifi’nin ve İdare’nin onayı alınmalıdır” bilgisi paylaşılıyor.

Bungalov yapı alanı.

Tanyeri: Kıyı bölgesinde yapılaşma var

Salda Gölü’ne yapılması planlanan millet bahçesi projesi sürecini başından bu yana takip eden Mimar Birsen Tanyeri Artı Gerçek’e ortaya çıkan projeyle ilgili şunları söyledi:

Birinci 50 metre olarak gördüğünüz yer kıyı kenar çizgisinin ilk 50 metresi, kıyı kenar çizgisinden itibaren 100 metre bandından hiçbir şey olmaması gerekiyor. Çünkü orası koruma alanı. Projeye baktığımızda ise tuvaletler var, özellikle bu Maldivler denilen göle uzanan beyaz adaların olduğu bölgede üçgen gibi görünen yerde soyunma odaları, büfeler var. Biz bunu zamanında eleştirdik ve hiçbir şey koyamazsınız dememize rağmen bunu yapmışlar.

‘Konaklama olmayacak dendi ama bungalov var’

Mimar Tanyeri, göl kenarında konaklama olmasına da tepki göstererek “Çok ince bir çizgiyle dizmişler, fark edilmiyor aslında. Dip dibe bungalovları dizmişler. Hani burada kamp alanı hani konaklama olmayacaktı?” diye sordu.

Normal projede bungalov olmasa peyzaj mimarının kendi çizdiği projeye onu koyma yetkisinin olmayacağını söyleyen Tanyeri, “Ruhsatı alıp daha sonra projeye bungalovları koydular. Plan notlarında da yazıyordu konaklama olmayacağı ancak peyzaj projesinde ele verdiler kendilerini” dedi.