Ana Sayfa Blog Sayfa 2094

Türkiye’deki günlük sera gazı emisyonu yüzde 17,4 azaldı

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koronavirüs salgınına karşı alınan tedbirlerin ve kısıtlamaların sonucunda Türkiye’deki günlük sera gazı emisyonlarının yüzde 17,4 azaldığını açıkladı. Bu miktar dünya ortalamasının 0,1 üzerinde.

Paylaşılan verilere göre 21 Ocak 2020 tarihinde yüzde 0,8 (9,510 ton karbondioksit) olan günlük sera gazı emisyonu azaltımı, 30 Nisan 2020 tarihi itibarıyla yüzde 17,4 (210, 429 ton CO2) oldu.

‘İklim değişikliğiyle mücadeleye katkı’

Koronavirüs ile mücadele kapsamında seyahat kısıtlamaları, sınırların ve iş yerlerinin kapanmasına yönelik tedbirler, kişisel araç kullanımı ve hava yolculuğunun da azalmasını sağladı.

Bakanlık yaptığı açıklamada “alınan tedbirler, hava kalitesinin artmasının yanında çevre korunması ve iklim değişikliğiyle mücadeleye katkı sağladı” dedi.

Kömür, petrol, nükleer ve doğal gaz talebi düştü

Dünya genelinde salgınla mücadelede alınan tedbirlerin kömür ve petrol talebinin düşmesini sağladığını belirten Bakanlık “Buna göre, ilk çeyrekte kömür talebi geçen yıla oranla yüzde 8 oranında, küresel petrol talebi de yaklaşık yüzde 5 oranında düştü” ifadelerini kullandı.

Bakanlık “Nükleer santrallerinden elde edilen üretim özellikle Avrupa ve ABD’de ciddi oranda azalırken, doğal gaz talebinde de geçen yıla oranla yaklaşık yüzde 2’lik düşüş yaşandı” bilgisini paylaştı.

Koronavirüse karşı alınan önlemler ve yapılan kısıtlamalar nedeniyle haftalık enerji talebi Çin’de yüzde 15, Avrupa’da yüzde 17, tam karantina uygulayan Hindistan’da ise yüzde 30 oranında azaldı.

Daha istikrarlı ve radikal bir düşüş gerekli

Öte yandan her ne kadar ülkelerin sera gazı emisyonu azalıyor olsa da atmosferdeki karbondioksit miktarı Mayıs ayında üçüncü kez rekor kırarak 418.03 ppm (milyonda bir parçacık) seviyesine ulaştı.

Bu da iklim krizine sebep olan atmosferdeki sera gazı emisyonlarının yoğunluğunun azalması bize emisyonlarda daha istikrarlı ve radikal düşüşler yaşamamız gerektiğini gösteriyor.

Ancak Çin’de karantina uygulamalarının sona ermesiyle birlikte kömür kullanımının hızlı bir şekilde artması ve ülkenin hava kirliliğinin geçtiğimiz yılın kirlilik seviyesini geçmesi bütün ülkeler için bir uyarı niteliği taşıyor.

AB safını seçti: Trump’a karşı Twitter’ın yanındayız

ABD Başkanı Donald Trump ile Twitter yönetimi arasında yaşanan anlaşmazlığa ilişkin Avrupa Komisyonu’ndan açıklama geldi. Komisyon,   Twitter’ın yanında durarak “Siyasetçiler olarak bizlerden hesap sorulmalıdır ve bizler, eleştiriye tehdit ve saldırıyla değil, gerçeklerle yanıt vermeliyiz” ifadelerini kullandı.
 
Twitter, Trump’ın siyasi rakibi Demokratlara karşı yanlış bir bilgi içeren paylaşımına uyarı işareti koymuş, ırkçılık karşıtı protestocuları şiddetle tehdit ettiği mesajını da ‘şiddeti yücelttiği’ gerekçesiyle gizlemişti. Trump ise küplere binerek sosyal medyaya ilişkin yasaların yeniden düzenlenmesi talimatı vermişti.

‘Temel haklar sadece iktidardakileri değil, herkesi korur’

Avrupa Komisyonu bir açıklama yaparak siyasetçilerin sorumluluklarına vurgu yaparak Twitter’a yönetilen eleştirilere karşı çıktı. Komisyonun Başkan Yardımcısı Vera Jourova’nın imzasını taşıyan açıklamada, “Twitter’ın, şeffaf, açık ve tutarlı bir moderasyon politikası geliştirip bunu uygulama çabalarını destekliyorum. Bu mesele sansürle ilgili değil. Kamuya zarar verebilecek türden kesinlikle yanlış olan veya yanlış yönlendirici olan bilgilerin işaretlenmesiyle ilgili” denildi.

Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

Yetkililerin görevi, özel şirketlerin içerik politikalarına müdahale etmek değil, ifade ve bilgi özgürlüğü, ayrımcılığa uğramama ve güvenlik gibi temel hakların hem çevrimiçinde hem de çevrimdışında korunduğundan emin olmaktır. Bu haklar sadece iktidardakileri değil, bütün vatandaşları korur. Siyasetçiler olarak bizden hesap sorulmalıdır ve bizler, eleştiriye tehdit ve saldırıyla değil, gerçeklerle yanıt vermeliyiz” 

Gölbaşı’nda flamingo dansı

Ankara’ya bağlı Gölbaşı ilçesinde yer alan Mogan ve Eymir gölleri yeni misafirlerini ağırlıyor: Flamingolar. Türkiye’de allı turna isiyle de bilinen flamingolar göç takviminin gelmesiyle Gölbaşı sularında renkli görüntüler oluşturdu.

Gölbaşı Belediye Başkanı Ramazan Şimşek “Yöreye özgü birçok bitki, sürüngen, kuş ve memeli türleri barındıran Kuş Cennetimiz bu sene flamingoları ağırladı” dedi.

Koruma tedbirleri alındı

Göç yolunda oldukları için flamingoların korunması için ellerinden gelen tedbiri aldıklarını belirten Şimşek “Flamingolar ilçemiz ve bizler için çok önemli. Kalıcı olmalarının ilçemize turizm anlamında da değer katacağını düşünüyoruz” dedi.

Belediye Başkanı Şimşek, açıklamasını “Kuş cennetimiz Mogan ve Eymir bu sene de bütün güzelliği ile misafirlerini ağırlayacak. Koronavirüs önlemleri kapsamında misafirlerimizi bekliyoruz” çağrısıyla sonlandırdı.

 

 

Yerli otomobil fabrikası için ‘ÇED olumlu’ raporu verildi

Fabrikanın kurulacağı alanın plan değişikliği 3 Mart’ta onaylanmış; ÇED raporu ise geçen mayıs ayında 10 günlüğüne halkın görüşüne açılmıştı. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank da “Covid-19 nedeniyle Gemlik’te kurulacak fabrikanın temel atma tarihine ilişkin büyük bir aksaklık öngörmüyoruz” demişti. 

THY yurtdışı uçuşlara 18 Haziran’da başlıyor

 

Türk Hava Yolları’nın (THY) yurtdışı uçuşlara başlama tarihi belli oldu. Salgın sürecinde durdurulan uçuşlara 18 Haziran’da başlanacak ve ilk etapta 16 Avrupa şehrinden 14 noktaya uçuş olacak.

Kurumdan yapılan açıklamaya göre, söz konusu tarihte Almanya, İsviçre, Avusturya, Hollanda ve Danimarka’dan Anadolu kentlerine direkt uçuş başlayacak. Bu kapsamda Almanya‘da Münih, Berlin, Frankfurt, Stuttgart, Hannover, Köln, Düsseldorf ve Hamburg; İsviçre’de Zürih, Cenevre ve Basel; Avusturya‘da Viyana ve Salzburg, Hollanda’da Amsterdam; Danimarka‘da Kopenhag ve İsveç‘te Stockholm’dan uçuş yapılacak.

Sefer yapılacak iller 

Açıklamada, ilgili yurtiçi uçuş noktaları ise Antalya, Ankara, Gaziantep, Adana, Diyarbakır, Ordu-Giresun, Elâzığ, Samsun, Hatay, Kayseri, Trabzon, İzmir, Konya, Bodrum-Dalaman olarak sıralandı.

THY’nin daha önce uçmadığı Basel-Gaziantep, Hannover-Diyarbakır, Salzburg-Ordu/Giresun, Frankfurt-Elazığ, Amsterdam-Kayseri hatları da ilk kez uçuş planlamasına dahil edildi.

THY koronavirüs salgınına bağlı seyahat kısıtlamaları nedeniyle tarifeli yolcu uçuşlarını 28 Mart tarihi itibarıyla durdurmuştu.

THY Basın Müşaviri Yahya Üstün, Twitter hesabından yaptığı açıklamada “Basel’den Gaziantep’e, Frankfurt’tan Elazığ’a… 18 Haziran itibarıyla Avrupa’daki 16 şehirden Anadolu’daki 14 noktaya direkt uçmaya başlayacağız. Bayrak taşıyıcı olarak memleketin yolunu biraz daha kısaltacak, misafirlerimizi sevdiklerine daha kısa sürede kavuşturacağız” ifadelerini kullandı.

Covid-19’a karşı ilk antikor tedavisi insanda deneniyor

Amerikalı ecza firması Eli Lilly, koronavirüs enfeksiyonuna karşı dünyada geliştirilen ilk antikor tedavisinin erken evre deneylerine başladığını açıkladı. Firma, dünya çapında 370 binden fazla can kaybına neden olan Covid-19’a karşı aşı, antiviral ilaç ve diğer tedavi yöntemleri geliştiren birkaç ilaç firması ve araştırma kurumundan biri.

Eli Lilly, yaptığı erken evre çalışmada hastaneye yatırılan hastaların tedaviyi ne ölçüde kaldırabildiğini ve tedavinin güvenli olup olmadığını değerlendireceklerini açıkladı. 

İlk sonuçlar Haziran ayı sonu

Firma tarafından yapılan araştırmanın sonuçlarının Haziran ayı sonunda alınması bekleniyor.

LY-CoV555 adı verilen deneysel tedavi yöntemi, Eli Lilly’nin Mart ayında, merkezi Kanada’nın Vancouver kentinde bulunan AbCellera Biologics‘le kurduğu ortaklıkla geliştirildi. Tedavi, yeni tip koronavirüsünün taça da benzetilen çıkıntı şeklindeki protein yapısını doğrudan hedef alıyor ve bu proteinin insan hücrelerine kenetlenmesini engellemesi bekleniyor.  

Firma, antikor tedavisinin, ABD’de Corona enfeksiyonu geçirip iyileşen ilk hastalardan birinin kanından alınan numunede antikorun tespit edilmesinden sonra geliştirildiğini kaydetti.

Bir diğer ilacın klinik deneyleri de bu ay içinde

Eli Lilly, ilacın güvenli olduğunun belirlenmesi durumunda denemelerin bir sonraki evresine geçmeyi planlıyor. Bu evrede tedavi yöntemi, hastaneye yatırılmayan koronavirüs hastaları üzerinde test edilecek.

Rakip ilaç firması Regeneron Pharmacuticals Inc. ise kendi geliştirdiği antikor kokteylinin klinik deneylerine bu ay içinde başlamayı planladığını açıkladı. Firmanın hedefi, Ağustos ayı sonuna kadar yüz binlerce doz üretmek. 

Deniz çayırları tehlike altında

Birleşik Krallık merkezli Deniz Koruma Derneği (MCS) dünya çapındaki deniz çayırlarının korunması amacıyla Deniz Çayırlarını Kurtarmak isimli bir kampanya başlattı.

Yapılan araştırmaların deniz çayırlarının en az yüzde 35’inin son 40 yılda yok olduğunu veya hasar gördüğünü gösterdiğini söyleyen kurum, bu eşsiz güzellikteki yapıların denizaltı biyoçeşitliliğine ev sahipliği yapmasının yanı sıra önemli bir karbon yutağı olduğunu belirtiyor.

Ecologist’te yer alan habere göre deniz çayırları her yıl okyanus tortusuna gömülü karbonun yüzde 10’unu emiyor. Bu da gezegenin ısınmasının ve okyanus asitlenmesinin önüne geçmek için oldukça önemli bir aktör olduklarını gösteriyor.

Ormanın tutacağı karbon ile eş değer

MCS, deniz çayırlarının iklim değişikliği ile mücadelede gizli bir silah olabileceğini vurguluyor. Birleşik Krallık’taki sığ sularda bulunan deniz çayırlarının neredeyse kıtanın üstündeki ormanlık alanlardaki ağaçları kadar karbon emme ve depolama kapasitesine sahip.

Elbette tek etkileri karbonu absorbe etmek üzerine değil. Birleşik Krallık’taki deniz çayırları aynı zamanda iki deniz atı türüne ev sahipliği yapıyor: Dikenli deniz atı ve kısa burunlu deniz atı. Ayrıca çayırlar mürekkepbalığı ve köpekbalıkları gibi birçok balık türü için beslenme alanları sağlıyor.

‘Habitatın korunmasına yardımcı olacak’

Deniz Koruma Derneği Baş Uzmanı Dr. Jean-Luc Solandt projeyle ilgili “Deniz çayırları önemli karbon yutaklarıdır. Ancak sanayi devriminden bu yana sayıları ciddi şekilde azaldı. Eğer bu proje ile yeni çayırlar oluşturabilir ve mevcut çayırları koruyabilirsek balıklar ve omurgasızlar için büyük bir fayda sağlayacak. Kampanya, büyük miktarda karbondioksit emdiği kanıtlanmış bir habitatın korunmasına ve büyümesine yardımcı olacak” dedi.

Özellikle bir turizm merkezi olan güney kıyılarındaki gemilerin kıyıya yanaşması, demir atmasının yanı sıra çok sayıda ziyaretçinin gelmesi sebebiyle deniz çayırları büyük bir tehlike altında. Proje ile gemilerin geleneksel demirleme yöntemlerinin değiştirilmesi amaçlanıyor.

Gene proje çerçevesinde deniz çayırlarının nasıl korunması gerektiğiyle ilgili halkı bilgilendirici eğitimler yapılması planlanıyor.

 

 

Zenginlere daha fazla vergi, düşük karbon ekonomisi için bir model olabilir

Yazan: Dario Kenner /Anglia Ruskin Üniversitesi

Yeşil Gazete için çeviren: Hanife Aliefendioğlu

*

Bir kuşağın en kötü halk sağlığı krizinin ortasında ekonomik bir felaket yaşanıyor. Uzmanlar, Covid-19’un yayılmasının tarihi bir gerileme dönemine neden olabileceğini tahmin ediyor. Bu arada, yakın zamanda yapılan bir araştırma, 2070 yılına kadar üç milyardan fazla insanın “yaşanamayacak düzeye yakın” sıcaklıklardaki yerlerde yaşamasının bekleneceğini gösteriyor. Salgın sonrası iyileşme çabalarının uzun süreli refah yaratmak için iklim kriziyle mücadele etmesi de gerekecek.

Ayrıca ekonominin yeşil dönüşümünü hızlandırmak için hükümet yatırımlarına ihtiyaç olacak. Böylece enerji, ısınma ve ulaşım sistemleri mümkün olan en kısa sürede net sıfır emisyonlara ulaşabilir. Peki böyle bir para nasıl toplanabilir?

Fransa’dan yakın geçmişten bir örnek, bunun da tam olarak nasıl yapılamayacağını gösteriyor. Emmanuel Macron hükümetinin yakıt vergisi zammı – insanları daha az benzin, dizel ve ısıtma yağı kullanmaları için teşvik etmeyi amaçlamıştı – 2018- 2019 boyunca geniş protestolara yol açtı. Gilets Jaunes (Sarı Yelekler) hareketi, artan maliyetlerle ilgili hoşnutsuzluğa, karbondan arındırma maliyetinin halkın omuzuna yüklenmesinin de eklenmesiyle ortaya çıkan derin kızgınlığın ifadesiydi.

Eğer zaten pandemiden kötü şekilde etkilenen ve nispeten küçük karbon ayak izleri olan sıradan insanların yeşil bir ekonomi teşvikini finanse etmek için paraları sökülmelerini bekleniyorsa, programın popüler olması pek olası değil. Ancak İngiltere’nin, son büyük toparlanma çabasından 75 yıl sonra, geçmişte nasıl düze çıktığını hatırlamakta yarar var.

Sarı Yelekliler protestoları, en yoksul tüketicileri en sert şekilde etkileyen bir karbon vergisiyle tetiklendi.

Neden zenginler daha çok katkıda bulunmalı?

İngiltere’deki milyonerler ve milyarderler yaşam tarzları ve yatırımları nedeniyle iklim değişikliğinden daha fazla sorumlular. Bir çalışmaya göre, İngiltere’deki en zengin %1’in kişi başına ortalama sera gazı emisyonları, en yoksul %10’luk gruptaki bir kişinin ortalaması olan dört ton CO₂’ye karşın  147 ton CO₂. Zenginlerin daha büyük karbon ayak izlerine sahip olmasının nedenlerinden biri, ortalama bir kişiden daha fazla ve daha sık uçmaları.

En zengin %1’lik kesim, servetlerini kirlilik yaratan şirketlere de yatırıyor. Büyük petrol, gaz ve madencilik şirketlerinde en üst düzey yöneticilerin ve daha alt düzey yöneticilerin sahip olduğu hisselere bağlı sera gazı emisyonlarını hesapladığım bir veritabanı oluşturdum. Bu metodu uygularken Bloomberg Green’in çalışmaları, dünyanın en zengin on milyarderinin servetinin, iklim değişikliğini nasıl beslediğinin belirlenmesine yardımcı oldu. Warren Buffett – dünyanın dördüncü en zengin adamı – birçok havayolu şirketinde ve enerji hizmetinde pay sahibi bir holding olan Berkshire Hathaway‘in sahibi. Bloomberg Green’in analizine göre, Buffett’in holdingi “2018’de 189 milyon ton sera gazı emisyonundan doğrudan veya dolaylı olarak sorumlu”. Bu miktar, 21 milyar galon benzin yakmak veya 24 trilyon akıllı telefonu tamamen şarj etmeye karşılık geliyor.

İngiltere’nin, ulusal kriz dönemlerinde en zenginlerin katkılarını artıran bir geçmişi var. Savaşı ve 1945’ten sonra savaş ertesi yeniden yapılanmayı finanse etmek için İngiltere hükümeti motorlu araçların yanı sıra, gelir, miras ve lüks mallar için vergileri artırdı. 20. yüzyılın başlarında karbon eşitsizliği, birçok bakımdan daha da görünürdü, çünkü sadece en zenginler araba sahibi olabiliyordu.

Araba sahibi olmak bir zamanlar büyük bir zenginliğin ve ayrıcalığın göstergesiydi. Crownbrook/Flickr, CC BY

En yüksek marjinal gelir vergisi oranı 1938’de %75’ten 1941’de %98’e yükseltildi ve 1952’ye kadar bu düzeyde kaldı, sadece 1978’de %89’un altına düşürüldü. En yüksek miras vergisi oranı 1938’de %50’den %65’e yükseltildi. 1949 ve 1968 arasında % 80’e yükseltildi. Bununla beraber İngiltere bir refah devleti oldu ve Ulusal Sağlık Sistemi’ni (NHS) kurdu.

2020 yılında ise, 150.000 Pound’tan fazla kazanç elde edenler için %45 oranında gelir vergisi, %40 oranında veraset vergisi belirlendi. Milyonlarca çalışan insan salgın tarafından işsizliğe ve borca ​​itildiğinden, ilk yardımı alanlar onlar olmalıydı.

Çalışanların kurtarılması

Petrol talebindeki küresel düşüş, binlerce insanın Kuzey Denizi petrol ve gaz sektöründeki işlerini kaybetmesine neden oldu. Yaklaşık 270.000 kişi, bu sektöre bağımlı. Ancak belirsiz bir gelecekle karşı karşıya kalan bu insanların becerileri daha iyi amaçlar için yeniden kullanılabilir.

Kullanılmayan sondaj makineleri ve sığ su platformları. Cromarty Firth, İskoçya, 27 Nisan 2020. EPA-EFE/Robert Perry

1970’lerden başlayarak, Birleşik Krallık hükümeti büyük teşvikler ve yatırımlarla Kuzey Denizi’nde petrol ve gaz çıkarılmasını sağladı ve teşvik etmeye devam ediyor. Aynı şey, halihazırda sağlam temelleri olan açık deniz rüzgar enerjisi için de yapılabilir.

Kuzey Denizi petrol ve gaz tedarik zincirlerindeki çoğu işçinin becerileri, İngiltere’yi, deniz rüzgar enerjisinde küresel bir güç merkezi haline getirmek için kullanılabilir. Uzman becerilere sahip olanlar için yeniden eğitim verilebilir.

Kuzey Denizindeki enerjini geleceği? Riekelt Hakvoort/Shutterstock

İklim değişikliği konusunda en fazla sorumluluğu olan en zenginlerin gelir ve miras vergilerinin yükseltilmesiyle, petrol ve gaz işçilerinin ve torunlarının geçim kaynaklarını güvence altına alacak geliri artırabilir. Tıpkı en geniş omuzları olanlardan savaşa katkıda bulunmaları istendiği gibi en zenginler, toplulukların bugün ayağa kalkmasına yardım edebilir.

Başbakan Boris Johnson, salgının İkinci Dünya Savaşı’nın tahribatına eş düzeyde ulusal bir kriz olduğunu söyledi. Tıpkı 75 yıl önce olduğu gibi, 2020’de insanlar Zafer Günü‘nün (Vday) yıldönümünü, yeni bir ihtiyaç anıyla kutluyorlar. Hükümet daha fazla kaynağa ve en büyük karbon ayak izine sahip olanlardan, ülkenin yeşil yeniden inşasına daha fazla katkıda bulunmalarını istemelidir.

Makalenin İngilizce orijinali

Altı saniyede bir futbol sahası büyüklüğünde yağmur ormanı yok oluyor

Uydu tabanlı verilerden yola çıkarak yapılan bir analiz geçtiğimiz yıl tüm dünyada kaybedilen tropikal yağmur ormanlarının miktarının arttığını ve altı saniyede bir futbol sahası eşdeğerindeki alanın yok olduğunu ortaya koydu.

Maryland Üniversitesi’nden alınan verilere göre tropik bölgelerde yaklaşık 12 milyon hektar ağaçlık alan kayboldu. Bunlardan dört milyon hektarını ise eski ve yoğun yağmur ormanları oluşturdu.

Avustralya’da altı kat fazla kayıp

Guardian’dan Adam Morton’a göre tropiklerin ötesinde, Avustralya’nın yıkıcı orman yangınları 2019 yılında kıtadaki ağaç örtüsü kaybında bir önceki yıla göre altı kat artışa neden oldu.

Küresel Orman İzleme ağının bir parçası olan ve analizi yayımlayan Dünya Kaynakları Enstitüsü’nden Rod Taylor, benzeri görülmemiş yangınların 2020’ye kadar devam ettiğini ve bu verinin yalnızca güney yangın mevsiminden etkilenen alanı gösterdiğini söyledi.

Fotoğraf: Matthew Abbott/ New York Times

‘İklim değişikliği yangın mevsimlerini artırabilir’

Avustralya’nın okaliptüs ağaçlarının genellikle yangına karşı daha dayanıklı olduğunu söyleyen Taylor, bu yılki alevlerin çok daha yoğun olduğu ve rüzgar ve kuraklık ile güçlendiği için yangının hızlı bir şekilde yayıldığını belirtti.

Kıtadaki yangınlar sebebiyle yüz milyonlarca hayvan ölürken, 33 kişi doğrudan, yaklaşık 445 kişi de dumanı soluduğu için hayatını kaybetti.

Taylor “Normal bir ateş yalnızca ağacın kabuğunu kömürleştirirken bu yılki yangınlar birçok ağacı kömür çubuklarına dönüştürdü. Avustralya iklim değişikliği nedeniyle önümüzdeki sürelerde daha fazla yangın mevsimi yaşayabilir” uyarısında bulundu.

En büyük kayıp Brezilya’da

2019 yılındaki tropik ağaçların kaybı verilerin toplanmaya başladığı 2002 yılından bu yana gözlemlenmiş en büyük üçüncü kayıp oldu. İlk iki sırada 2016 ve 2017 yılları bulunuyor. En büyük değişim hala yağmur ormanlarının üçte birinden fazlasını kaybeden Brezilya’da gerçekleşiyor.

Hükümetin yayınladığı veriler de ormansızlaştırma ve tarım ve benzeri kullanımlar yüzünden alan kullanımının geçtiğimiz yıl çok hızlı bir şekilde arttığını gösteriyor.

En büyük artış Bolivya

Geçtiğimiz yıla kıyasla orman kayıplarında en büyük artış yaşayan ülke ise yüzde 80 artış ile Bolivya oldu. Enstitü, yangınların çoğunun kasıtlı olarak ekim yapmak için arazinin boşaltılması sonucunda gerçekleştiğini, iklim krizinin yol açtığı şiddetli kuraklıklar nedeniyle de yangınların iç bölgelere yayıldığını söyledi.

Bolivya hükümeti de tarımın genişlemesini teşvik etmek için bu uygulamaların yolunu açıyor.

 

TCDD çalışanlarının sürgünlere karşı Ankara yürüyüşü başladı

 

Birleşik Taşımacılık İş Sendikası (BTS) TCDD Genel Müdürlüğü tarafından alınan kararla 100’den fazla çalışanın sürgün edilmesini protesto etmek amacıyla bugün, Ankara’ya yürüyüş başlattı. Demiryolu işçileri, yürüyüşe İstanbul, Diyarbakır, Adana ve İzmir‘den eş zamanlı olarak başladı. 

Kendi isteği dışında görev yerleri değiştirilen çalışanlardan 15’i sendika üyesi iken aralarında sendikanın merkez yürütme kurulu üyesi ve eski genel başkanı, şube başkanı ve işyeri temsilcileri ile birlikte kendisi ve aile bireyleri arasından kanser, felçli ve ihtiyaçlarını tek başına karşılayamayacak durumda olan kişiler de bulunuyor. Yürüyüşün sonunda, Ankara’da TCDD Genel Müdürlüğü önünde bir basın açıklaması yapılacak ve Genel Müdür ile görüşme gerçekleştirilecek.

Sendika’dan yürüyüşe yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Sendikamız tarafından hukuka aykırı ve ayrımcı kararın geri alınması amacıyla; kamuoyu oluşturmak, ilgili kurumlara sesimizi duyurmak ve toplumu bilgilendirmek üzere ”SÜRGÜNLER GERİ ALINSIN!” adı altında demiryollarında yürüyüş kararı alınmıştır.

Yürüyüşümüz 2 Haziran 2020 Salı günü İstanbul, İzmir, Adana ve Diyarbakır’dan başlayacak olup güzergah üzerindeki Gar ve İstasyonlar ziyaret edilerek 4 Haziran 2020 tarihinde Ankara’da TCDD Genel Müdürlüğü önünde saat 11.30’da yapacağımız basın açıklaması ile tamamlanmasının ardından TCDD Genel Müdürü ile görüşme gerçekleştirilecektir.” 

Diyarbakır’da engelleme 

Sendika ayrıca Diyarbakır yürüyüş kolunun engellendiğini de duyurdu:  

“Yürüyüş kollarımızdan Diyarbakır yürüyüş kolumuz bugün sabah Diyarbakır Şubemiz tarafından basın açıklamasının yapılmasının ardından Elazığ’a gitmek üzere yola çıkmış, ancak Elazığ’ın Maden ilçesi girişinde Kaymakamlık kararıyla durdurulmuşlar ve geçişleri engellenmektedir.

Bu karar; anayasaya, yasalara ve sehayat özgürlüğüne aykırı olup, yürüyüş kolunda yer alan üye ve yöneticilerimizin yürüyüşümüz önündeki engellerin kaldırılmasını bekliyoruz.”