Ana Sayfa Blog Sayfa 2083

Yeni araştırma: Çin’deki emisyonların beşte birinden inşaat sektörü sorumlu

Yeni yayınlanan bir araştırma 2015 yılında Çin’in saldığı karbondioksit emisyonlarının beşte birinin binaların inşası ve yıkımı sürecinde ortaya çıktığını ortaya koydu.

Journal of Cleaner Production dergisinde yayınlanan çalışmaya göre bu durumun sebebi ise hem yapım sırasında çimento, çelik ve diğer gerekli malzemeleri üretim aşamasında hem de proje başladıktan sonra salınan emisyonlar.

İnşaat sevgisi emisyonları artırıyor

Carbon Brief’ten Josh Gabbatiss’in haberine göre Çalışmayı kaleme alan araştırmacılar Çin’deki inşaat sevgisinin ülke emisyonlarına kritik bir katkısı olmasına rağmen yeterince üzerinde durulmadığını söylüyor. Ancak araştırmada bazı eksiklikler olduğunu savunan akademisyenler de mevcut.

2010 yılından bu yana Çin, dünyadaki inşaat sektörünün yarısından sorumlu. Birçok bina da yıkılmadan önce 30 yıl süreyle ayakta duruyor. Yapımları ve bakımlarının dışında yıkım süreci de karbon salımına sebep oluyor.

‘Üretim aşaması dikkate alınmıyor’

Araştırmanın baş yazarları Tsinghua Üniversitesi’nden Weina Zhu, operasyonel ve gömülü emisyon olarak iki çeşit emisyon hesaplama yöntemi olduğunu ve eski araştırmaların daha çok operasyonel emisyonları hesapladığını belirtiyor. Bu da emisyon azaltımında öncelik olarak enerji verimliliği projelerine odaklanılmasına sebep oluyor.

Yapılan yeni araştırmada ise araştırmacılar gömülü emisyonlar odaklanarak yapı malzemelerinin imalatı ve nakliyesi, bina inşaatı, bakımı ve yıkımında gerçekleşen süreçleri de hesaba katıyor. Araştırmacılar, ülkenin emisyonlarında büyük bir düşüş görmek için gömülü emisyonları da hesaba katması gerektiğini belirtiyor.

Giesekam: Veriler gerçeği yansıtmıyor olabilir

Leeds Üniversitesi’nde endüstriyel iklim politikaları alanında çalışma yapan Dr Jannik Giesekam’a göre her ne kadar makalenin ortaya koyduğu öneri geçerli olsa da sayısal verilerin gerçeği yansıtıyor olma ihtimali mevcut.

Çünkü, araştırma emisyonların ölçümünü seçilen bir dizi vaka üzerinden tespit ediyor ve endüstri tarafından hazırlanan veri tabanları da dahil olmak üzere somutlaşmış verileri gözden kaçırıyor.

Banksy, heykeli nehre atılan köle taciri Edward Colston’u çizdi

Dünyaca ünlü İngiliz sokak sanatçısı Banksy, Bristol kentinde ırkçılık karşıtı protestolar sırasında heykeli yıkılarak nehre atılan köle taciri Edward Colston‘ın resmini çizdi.

Colston’ın heykelinin yıkıldığı tarihi anın resmini çizen Banksy yaptığı açıklamada “İşte hem Colston heykelini özleyenlere hem de sevmeyenlere hitap eden bir fikir. Onu sudan dışarı sürükleyelim, kaidenin üzerine geri koyalım, boynuna ip geçirelim ve protestocuların onu aşağı çekerken gösteren gerçek boyutlu bronz heykellerini yapalım. Herkes mutlu” dedi.

Köle ticaretiyle zengin oldu

Royal African Company’nin bir parçası olan Colston, 1672 yılından 1689 yılına 100 binden fazla köleyi Batı Afrika’dan Karayiplere taşımıştı. Bu yolculuklar sırasında 20 binden fazla kişi sıkışık yolculuklardaki hijyen eksikliğinden dolayı hayatını kaybetmiş ve vücutları denize atılmıştı.

2018 yılında, 1895’te inşa edilen bronz heykelin kaldırılması için düzenlenen bir imza kampanyasına 11 bin kişi destek vermişti. Bristol’da bir kesim heykelin çok daha önce yıkılması gerektiğini söylerken yıkıma tepki gösterenler de oldu.

İçişleri Bakanı Priti Patel heykelin yıkılmasını eleştirirken, Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan başkentteki kölelikle ilgili heykellerin de kaldırılması gerektiğini söyledi.

 

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’den ortak açıklama: Hukuksuzluğa alışmayacağız

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) ortak bir açıklama yayınladı.

HDP’li ve CHP’li vekillerin milletvekilliklerinin düşürüldükten sonra tutuklanmasına ve gazetecilerin gözaltına alınmasına tepki gösterilen açıklamada “yapılan antidemokratik uygulamalara ve hukuksuzluğa alışmayacağız” denildi.

‘Ülke uçurum kıyısına sürükleniyor’

Açıklamada “Etkileri hala devam eden küresel salgın nedeniyle toplumun geniş kesimleri ekonomik ve sosyal sorunlarla boğuşurken, demokrasi ve hukuk dışı uygulamalarla, çevre ve doğa talanına dayalı, toplumsal gereksinimleri gözetmeyen rant eksenli projelerle ülkemiz uçurumun kıyısına doğru sürüklenmeye devam ediyor” ifadeleri yer aldı.

Antidemokratik uygulamalar

Kurumlar Türkiye’de son dönemde meydana gelen hukuksuz ve antidemokratik uygulamalara değindikleri açıklamada şunları söyledi:

Görevdeki belediye başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyım atanması, Belediyelerin başlattığı dayanışma kampanyalarının paralel devlet olarak adlandırılarak sonlandırılması, anayasal meslek kuruluşlarının yasalarına müdahale edilerek etkisizleştirilmeye çalışılması, halkın oylarıyla parlamentoya seçilmiş kişilerin milletvekillerinin düşürülerek tutuklanması ve son olarak muhalif gazetecilerin tutuklanması gibi uygulamalar ülkemiz demokrasisi adına utanç verici boyutlara ulaşmıştır.

‘Sahte başarı hikayeleri inandırıcı değil’

Halk egemenliği anlayışını ortadan kaldıran, seçme ve seçilme hakkını yok sayan, basın özgürlüğünü ayaklar altına alan tüm bu girişimlerin karşısındayız. Bilinmelidir ki, ülke tarihinin en büyük işsizlik dalgasının yaşandığı, hayat pahalılığının yaşanılamaz boyutlara ulaştığı, halkın borç yükü altında ezildiği bir toplumsal gerçeklik ortada dururken, millet bahçesi açılışlarıyla, kredi reklamlarıyla, içi boş projelerle yaratılmak istenen sahte başarı hikâyelerinin hiçbir inandırıcılığı bulunmuyor.

Açıklama “Ülkeyi yönetenleri, bu ülkenin gerçek sorunlarıyla yüzleşmeye, anayasaya, hukuka ve halk iradesine saygı duymaya çağırıyoruz” ifadeleriyle sona erdi.

Eskişehir’deki siyanür atık havuzuna karşı dava açıldı

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) yönetimindeki Koza Altın İşletmeleri tarafından Eskişehir Sivrihisar’da yaşam alanlarının yakınında yapımına başlanan siyanürlü ikinci atık depolama tesisine karşı dava açıldı.

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Odunpazarı Belediyesi, Tepebaşı Belediyesi, Eskişehir Barosu ve TMMOB tarafından açılan davada projenin durdurulması talep edildi.

İtirazlara rağmen yapımı başladı

Bölge halkı, projenin gerçekleştirilmesine siyanür ile karışan ağır metallerin doğaya karışması, mera alanlarının yok olması ve içme suyunun tehlikeye girmesi gibi sorunlar yaratacağı gerekçesiyle karşı çıkıyor.

Projenin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporuna karşı verilen yüzlerce itiraz dilekçesine rağmen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ÇED Olumlu kararı vermişti. Bunun üzerine 40 hektar alan içinde 1 milyon 750 bin metreküp kapasiteli atık depolama havuzunun inşaatına başlanmıştı.

 

İsrail’in ilhak planı binlerce İsrailli ve Filistinli tarafından Tel Aviv’de protesto edildi

İşgal altındaki Batı Şeria‘da yer alan Yahudi yerleşim birimleri ve Ürdün Vadisi’ni tek taraflı ilhak planını protesto etmek için başkent Tel Aviv‘de gösteri düzenlendi. Geçen hafta sonu düzenlenen ve binlerce kişinin katıldığı “Yahudi-Arap mitingi”nde İsrailli politikacılar da konuşma yaptı. 

Koronavirüs salgını nedeniyle alana giriş öncesi protestoculara maske dağıtılırken, sık sık sosyal mesafeye dikkat edilmesi için anonslar yapıldı. Filistin bayrakları açan protestoculardan bazıları, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu‘yu kastederek üzerinde “Suç Başbakanı” yazılı maske taktı.

Protestoda, ABD‘de polis şiddeti sonucu hayatını kaybeden George Floyd‘un son sözlerine atıfta bulunularak “1948’den bu yana nefes alamıyoruz.” pankartı açıldı.

Sık sık ilhak karşıtı sloganlar atan göstericiler, “Filistinlilerin hayatları değerlidir”, “Irkçılığı durdurun” yazılı pankartlar taşıdı.

‘İlhak planı durdurulmalı’

ABD’den Demokrat Parti Vermont Senatörü Bernie Sanders da görüntülü mesajla Tel Aviv’deki protestoya destek verdi.

Sanders, mesajında, İsrail’in planına tepki göstererek, “Batı Şeria’nın herhangi bir bölümünün yasa dışı olarak ilhak edilmesi planı durdurulmalı, işgal son bulmalı. Filistin ve İsrail’deki tüm insanların eşit şartlar altında yaşamaları için çalışmalıyız.” ifadelerini kullandı.

 

Arap partilerinin Ortak Liste ittifakı başkanı Ayman Odeh kalabalığa şunları söyledi: “Bir dönüm noktasındayız. Gerçek bir demokrasiyle, Arap İsrail vatandaşları için de sivil ve ulusal eşitliğin mümkün olduğu ortak bir topluma ulaşabiliriz. İkinci yol, nefret, şiddet, ilhak ve ırk ayrımcılığına yol açar. Biz ilk yolu seçmek için Rabin Meydanı‘ndayız” 

“Sadece Yahudiler için demokrasi diye bir şey yok” diyen Odeh, “Tıpkı Martin Luther King ve ABD’deki destekçileri gibi, adalet olmadan barış olamayacağını ve işgali sona erdirmezsek sosyal adalet olmayacağını anlamalıyız” ifadelerini kullandı.

Meretz lideri Nitzan Horowitz ise “İlhak bir savaş suçudur. Barışa karşı suç, demokrasiye karşı suç, kan içinde bize mal olacak bir suç ” dedi. Horowitz, ayrıca Savunma Bakanı Benny Gantz‘ı ve Netanyahu  liderliğindeki hükümete katılan merkez sol üyelerini de eleştirdi: “Siz tam ortaksınız, bu trajediyi destekliyor ve yetkilendiriyorsunuz.”

Mitingde İsrail Yüksek Arap İzleme Komitesi başkanı Muhammad Baraka ve milletvekilleri Merav Michaeli (İşçi), Tamar Zandberg (Meretz) ve Ofer Cassif  de( Hadash / Ortak Listesi) birer konuşma yaptı. 

https://twitter.com/lee_yaron/status/1269361818457251841

Mitingden sonra da süren ve beş kişinin tutuklandığı protestolara destek veren İsrail vatandaşı Judy Benezrak, İsrail-Filistin meselesine iki devletli çözüm bulunması gerektiğini söyledi. Ülkesi İsrail’in Filistin topraklarını “ilhak” planına karşı olduğunu dile getiren Benezrak, “Hiç kimse işgal altında yaşamamalı. Herkesin kendi devleti olmalı. Bizim kendi devletimiz olduğu gibi onların (Filistinliler) da kendi devleti olmalı. Bizim ülkemiz onların topraklarını işgal etmemeli” diye konuştu. 

Kfar Yona’dan gelen 50 yaşındaki protestocu Simcha da şunları söyledi:  “Gantz’a oy verdik çünkü bunun alternatif olacağını düşündük ve bize ihanet ettiler. Merkez partilerinin değişim getirmelerini ummaktan yorulduk. Sadece bir Yahudi-Arap ortaklığı işgale karşı koyabilir ve demokrasiyi savunabilir.  Bir dahaki sefere Ortak Liste için oy vereceğim.”

Trump ve Netanyahu’nun tek taraflı planı

ABD Başkanı Donald Trump‘ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile 28 Ocak’ta Beyaz Saray‘da düzenlediği basın toplantısında açıkladığı Orta Doğu barış planında, Batı Şeria’daki Yahudi yerleşim yerlerinin İsrail’in toprağı olarak kabul edilmesi ve Tel Aviv yönetiminin Ürdün Vadisi üzerindeki hakimiyetini sürdürmesi maddeleri yer alıyordu.

ABD ve İsrailli yetkililerden oluşan ortak komisyon, planın açıklanmasının ardından söz konusu bölgelerin ilhakı için Batı Şeria’da haritalandırma sürecine başlamıştı. Netanyahu ile Mavi-Beyaz İttifakı lideri Benny Gantz‘ın imzaladığı koalisyon anlaşmasına göre, İsrail Başbakanı 1 Temmuz’dan itibaren teklifi kabine veya meclisin onayına sunabilecek.

Yahudi yerleşimciler, Trump planında belirtilen koşullara, yani yerleşim genişlemesinin dondurulması ve gelecekteki bir Filistin devletinin topraklarında kurulmuş 15 yerleşim yerinin izolasyonuna karşı çıkıyorlar. 

HDP ‘siyasi darbeye’ karşı Edirne ve Hakkâri’den Ankara’ya yürüyecek

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari milletvekili Leyla Güven ile Diyarbakır milletvekili Musa Farisoğulları’nın milletvekilliklerinin düşürülmesi sonrasında tutuklanmasının üzerine Edirne ve Hakkari’den Ankara’ya yürüme kararı aldıklarını duyurdu.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar yaptığı açıklamada yürüyüşe milletvekilleri, belediye meclis üyeleri belediye eş başkanları ve il yöneticilerinin katılacağını belirtti. Yürüyüş 15 Haziran’da başlayıp 20 Haziran’da sonlanacak.

Buluşma noktası Ankara

Sancar, seçilen yürüyüş güzergahlarından birinin Edirne olmasının sebebinin eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde bulunduğu il olmasından kaynaklandığını söyledi. Hakkari ise Leyla Güven’in milletvekili olarak seçildiği il.

Ülkenin iki ucundan başlatılacak yürüyüşte HDP’liler şehir merkezlerinde halk ile buluşarak karayollarını ise otobüs ile geçerek tamamlayacak. İki ekip en son nokta olarak Ankara’da bir araya gelecek.

Sancar: Siyasi darbe

Sancar, Diyarbakır’da Demokratik Toplum Kongresi ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada “Sevgili arkadaşlarımız Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın milletvekillikleri düşürüldü, haksız ve hukuksuz bir şekilde temsiliyetleri ellerinden alındı. Ayrıca, CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun da milletvekilliği düşürüldü. Bu işlemler halkın iradesini yok sayma anlamına geliyor” dedi.

Bu işlemlerin siyasi bir darbe operasyonu olduğunu belirten Sancar, “Darbeler sadece tank ve toplarla yapılmaz. Darbeler, yargı eliyle, iktidarın baskı yöntemleriyle de gerçekleşir. Bunlara siyasi darbe diyoruz. Bütün darbeciler ister tankla topla yönetime el koysunlar ister diğer yöntemleri kullansınlar, önce halkın iradesine yönelirler, halkın iradesini yok sayacak eylemler, işlemler yaparlar” ifadelerini kullandı.

 

 

Olympos’un koruma derecesinin düşürülmesine itiraz süresi sona erdi

Antalya‘nın Kumluca ilçesinde bulunan Olympos Antik Kentinin birinci derece arkeolojik SİT alanından üçüncü derece arkeolojik SİT alanına çevrilmesine yol açan askıdaki imar planı değişikliğine itiraz için verilen süre sona erdi.

Antalya’da aralarında Mimarlar Odası, Antalya Kent İzleme Platformu ve Beydağları Kardeşliği gibi pek çok oluşum ve yerel halk konuyla ilgili itirazlarını sundu.

‘Bölgeyi yapılaşmaya açacak’

Yazılan itiraz dilekçesinde bu düzenlemenin bölgenin turizm amaçlı yapılaşmaya açma amacı taşıdığı belirtildi. Dilekçede “Tarım alanları, korunması gereken tabiat ve kültür varlıkları ağır ve telafisi imkansız bir yapılaşma baskısı altında kalarak doğrudan zarar görecek niteliktedir” denildi.

Planlarda Olympos Antik Kenti’nin Arkeolojik Sit Alanı çevresi ile bütüncül bir şekilde değerlendirilmediğinin belirtildiği dilekçede “Doğal sit alanı, Milli Park alanı, tarımsal alanlar olarak korunan alanlar ile Antik Kent arasındaki ilişki kurulmamış aralarında tmapon bölgesi oluşturulmamıştır” ifadeleri kullanıldı.

‘Üst ölçekli plana aykırı’

Yapılan itirazda ayrıca değiştirilen alt ölçekli plan değişikliğinin 1/100.000 üst ölçekli planlara aykırı olmasından dolayı hukuki olarak hatalı olduğu belirtildi.

Bütün bu sebepler yüzünden plan değişikliğinin bölgede kalıcı ve telafisi imkansız zararlar vereceğinin belirtildiği dilekçede, koruma alanındaki derece düşürülmesine ilişkin düzenlemenin iptali talep edildi.

Tepe: Olympos şu ana kadar çok zarar gördü

Beydağları Kardeşliği‘nden Gizem Tepe Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada bu zamana kadar Olympos’un artan kalabalık sebebiyle çok fazla zarar görmüş olduğunu söyledi.

Otellerin SİT alanlarının yakınlarında da açıldığını belirten Tepe “Olympos’u zaten baya yitirmiştik ama daha fazla mahvedilmesine karşı çıkmayacak da değiliz” değerledirmesinde bulundu.

‘Ormanlık alanlar yapılaşmaya açılacak’

Koruma değişikliğinin bölgenin yapılaşmaya açılmayan yeni yerlerini imara açacağını belirten Tepe “Haritalar yayınladı. Sadece mevcut yerleşim olan yerleri değil ormanlık alanda yeni bir bölgeyi de inşaata açıyorlar. Bu da oranın yaklaşık yüzde 30 daha da kalabalıklaşmasına sebep olacak” dedi.

Burada inşa edilmesi planlanan yapıların kalıcı yapılar olduğunu belirten Tepe, “Kalıcı yapılar bölgenin ekolojik yapısına uygun değil. Ayrıca Akdeniz Üniversitesi’nden araştırmacılar Antik Kent’in yakınında bulunan iki arazide yeni kalıntılar çıktığını tespit etti. Bu bölgelerin de yapılaşmaya açılması planlanıyor” ifadelerini kullandı.

Gizem Tepe, itirazlar değerlendirilmeye alındıktan sonra plan değişikliği itiraz edilmediği takdirde Antalya’daki çevre dernekleri ve meslek odaları tarafından açılacak davaya müdahil olacaklarını söyledi.

 

Göstericilerin üzerine araç süren Ku Klux Klan lideri tutuklandı

Açıklamada, Henrico County’de polis şiddetine karşı düzenlenen protestolarda Rogers’ın göstericilerin üzerine ‘pervasızca’ ve hızla arabasını sürdüğü belirtildi. Bir kişinin yaralandığı ve olay yerinde tedavi edildiği kaydedildi.

‘Cezasız kalmayacak’ 

Sanığın KKK lideri olduğunu söylediğini aktaran Henrico County’den bölge savcısı Shannon Taylor, “Barışcıl protestoculara karşı düzenlenen bu saldırı çok çirkin ve alçakçadır. Bu berbat suç cezasız kalmayacak. Benim gözetimim altında nefrete yer yok” dedi. Savcılık, Rogers’ın sosyal medya paylaşımlarının da incelenerek, davanın nefret suçu kapsamında da değerlendirilebileceğini aktardı.

Dünya limit aşımı günü 22 Ağustos tarihine ilerledi

Küresel Ayak İzi, bu yıl koronavirüs salgını ve alınan tedbirler sebebiyle Dünya Limit Aşım Günü’nün üç hafta ilerleyerek 22 Ağustos tarihine denk geldiğini duyurdu. 2019 yılında dünyanın kaynaklarını 29 Temmuz’da tükettiği belirtilmişti.

Dünya Limit Aşım günü insanlığın doğa üzerinde bir takvim yılı içinde yarattığı talebin, dünyadaki doğal kaynakların yenilenme hızını aştığı günü belirtiyor. Yani gezegenin 12 ayda ürettiği doğal kaynağı 8 ay içinde tükettiğimizi gösteriyor.

En son 2005 yılında gözlemlendi

Açıklamada üç haftalık gerilemenin sebebi olarak enerji talebindeki düşüşün emisyonları geriletmesi ve ekonomik aktivitelerin karantina uygulamaları sebebiyle azalmış olması gösterildi. Hazırlanan rapora göre bu yıl insanlığın karbon ayak izi yüzde 14,5, orman ürünleri ayak izi ise yüzde 8,4 azalacak.

1970 yılında Limit Aşım Günü 29 Aralık olarak belirtilmişti. O zamandan bu yana kaynakların tükenme tarihi daha erken bir tarihe çekiliyor. Koronavirüs salgını sebebiyle 1970 yılından bu yana ilk kez limit aşımı, bir önceki yıla göre daha ileri bir tarihte gerçekleşti ve Ağustos oldu. Bu değer en son 2005 yılında gözlemlenmişti.

 

 

İki yaşındaki Suriyeli sığınmacı pompalı tüfekle öldürüldü

Hatay Reyhanlı’ya bağlı Uzunkavak Mahallesi’nde bir kişi, Suriyeli bir ailenin iki yaşındaki çocuğu Halid Yusuf’u pompalı tüfekle öldürdü.

Pazar günü gerçekleşen saldırıda bebeğin dedesi Muhammed Yusuf ağır yaralandı ve Kırıkhan Devlet Hastanesi‘nde tedavi altına alındı. Saldırının ardından fail T. B. jandarma tarafından gözaltına alındı.

Nefret cinayeti mi?

Saldırıya ilişkin sosyal medyadan paylaşılan bir görüntüde, Halid’in yaralı bir şekilde motosikletle hastaneye götürüldüğü görülüyor. Kaynaklar, çocuğu taşıyan kişinin o esnada “Allah’ım, çocuk bu Allah’ım. Bir Türk onu katletti” dediğini belirtiyor.

Cinayetle ilgili detaylı bilgi alınamazken bazı Suriyeli sosyal medya hesapları olayın nefret saldırısı olduğu görüşünde.