Ana Sayfa Blog Sayfa 1310

Mavi balinalar, 40 yıl sonra İspanya’nın Atlantik kıyılarına geri dönüyor

Dünyanın en büyük memelileri mavi balinalar, 40 yılı aşkın bir aradan sonra İspanya‘nın Atlantik kıyılarına geri dönüyor.

Galiçya’da yıllardır süren balina avcılığı endüstrisi ve balina avcılığı limanları vardı. İspanya, 1986 yılına kadar balina avcılığını yasaklamadı. O zamana kadar bölgedeki mavi balina soyu tükenmişti.

Geri dönüş

Mavi balinalardan ilki 2017 yılında İspanya’nın kuzeybatısında yer alan Galiçya eyaletindeki O Grove’da Şişe Burunlu Yunus Araştırma Enstitüsü‘nün başkanı deniz biyoloğu Bruno Díaz tarafından görülmüştü.

Bir diğeri 2018 yılında, bir başkası ise sonraki yıl tespit edilmişti. 2020 yılında aynı balinalar tekrar görüntülendi. Bir hafta önce ise O Grove yakınlarındaki Islas Cíes açıklarında farklı bir birey bulundu.

Sebebi iklim krizi olabilir

Díaz, iklim krizinin canlıları alışkanlıklarını değiştirmeye ve neredeyse yok olmaya yüz tutmuş bir bölgeye geri dönmeye yönlendirip yönlendirmediğinin henüz net olmadığını söyledi.

The Guardian’dan Stephen Burgen’in haberine göre, bilim insanları, balinaların dönüşünü iyi haber olarak görmüyor. Deniz memelileri üzerine çalışan deniz biyoloğu Alfredo Lopez, “Karamsarım çünkü iklim değişikliğinin mavi balinaların yaşam alanı üzerinde büyük bir etkisi olma olasılığı yüksek” dedi.

‘Kutlanacak bir şey değil’

“Birincisi, balinalar ekvatorun güneyinde yaşamıyorlar, eğer küresel ısınma habitatlarını kuzeye eksenine çekerse, yaşam alanları azalacaktır. İkincisi, bu geri dönüş, yedikleri yiyeceklerin ortadan kaybolduğu anlamına geliyor olabilir. Balinaların geri dönmesi, kutlanacak bir şey değil”

Diaz, balinaların, yurt özlemi nedeniyle dönmüş olabileceklerini tahmin ederek “Bu yıl planktonda kayda değer bir artış olmadı, ama işte buradalar. Deneyimler kolektif hafızada tutulur ve türlerin bazen bazı bölgelere geri dönmesini sağlar” ifadelerini kullandı.

Antalya, Kastamonu ve Sinop’ta afet bölgeleri için acele kamulaştırma kararı alındı

Resmi Gazete‘de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı‘na göre, Antalya‘nın Gündoğmuş ilçesinde meydana gelen yangınların yaşandığı yerler ile Kastamonu ve Sinop‘ta sel ve heyelanın meydana geldiği yerler için acele kamulaştırma kararı alındı.

Karara göre, Antalya’nın Gündoğmuş ilçesine bağlı Ortakonuş Mahallesi sınırları içerisinde bulunan 114 ada, 65 parsel numaralı taşınmaz, bölgedeki yangınlar nedeniyle ihtiyaç duyulan yapılaşmanın gerçekleştirilmesi gerekçesiyle Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) tarafından acele kamulaştırılacak.

Kastamonu’nun Bozkurt ve Abana ilçeleri ile Sinop’un Ayancık ilçesinde bulunan özel mülkiyete konu bazı taşınmazlar da, bu bölgelerde meydana gelen sel ve heyelan nedeniyle ihtiyaç duyulan yapılaşmanın gerçekleştirilmesi gerekçesiyle TOKİ tarafından acele kamulaştırılacak.

Ayman Yaylası’nda taş ocağına karşı olan köylüler iş makinelerini durdurdu

Bolu ili sınırları içerisindeki Ayman Yaylası’nda yapılmak istenen taş ocağına karşı çıkan bölge halkı sabah saatlerinde çalışmaya başlayan iş makinelerinin önüne geçti.

Seben ilçesinde yapılması planlanan hidroelektrik santral (HES) barajının inşaatında kullanılacak olan taşları çıkarmak için iş makineleri dün sabah saatlerinde yaylaya girmişti.

Hayvanlarını otlattıkları Karaköse mevkiinde bulunan merada taş ocağı yapılmasını istemeyen köylüler ise çalışmayı durdurdu.

‘Burada hayvanlarımızı otlatıyoruz’

bianet’ten Ferid Demirel’e konuşan köylüler taş ocağının 70 dönümlük alanda açılacağı bilgisini aldıklarını söyledi.

Taş ocağına karşı çıkan bölge halkı “Buna müsaade etmeyiz. Burası bizim hayvanlarımızı otlattığımız yer. Burada dinamit patlatacaklar, her yer toz bulutu olacak, belki de canlarımız kırılacak. Taş ocağı yapıyorlar, üzerinden yüksek gerilim hattı geçiyor” ifadelerini kullandı.

‘Daha önce de taş ocağı açıldı’

Bölgede daha önce de taş ocağı açıldığını belirten köylüler “Daha önce de yaylanın ilerisinde bir dağı taş ocağı olarak oydular. O zaman dinamit patlattıklarında, evlerimiz, hayvanlarımız zarar gördü, görüyor. Gidip orayı kullansınlar” dedi.

Yetkililerin kendilerine üç yıl içinde söz konusu alanı ağaçlandıracaklarını söylediğini belirten köylüler, “Bu üç yıl içinde hayvanlarının ne olacağını bilemediklerini” kaydetti.

Dilekçe sunuldu

“Ormanlarımızdan, yaylamızdan ellerinizi çekin. Köy halkı olarak yetkililerden bir açıklama bekliyoruz. Buna müsaade etmeyeceğiz” diyen köylüler, yetkililerin yaylaya içme suyu getirmek şartıyla kendilerine engel olmamalarını istediğini belirtti.

Köy muhtarı ve Köy Cemiyeti Heyeti ise taş ocağının yapımının durması için Valiliğe dilekçe sundu. Köy halkı ayrıca Orman Bakanlığı ve Enerji Bakanlığına da dilekçe ile başvuracaklarını ifade etti.

HDP Milletvekili Murat Çepni yaptığı paylaşımda “Sarayın dozerleri şimdi de Bolu Kıbrısçık yolu üzerindeAyman Yaylası Karakilise mevkisinde. İkizdere gibi buraya da taş ocağı yapmak istiyorlar. Köylüler dozerlerin önüne geçerek çalışmayı durdurdu” diyerek taş ocağına tepki gösterdi.

A Milli Kadın Voleybol Takımı bir üst tura çıktı

A Milli Kadın Voleybol Takımı, 2021 Avrupa Şampiyonası D Grubu’ndaki beşinci müsabakasını da başarıyla tamamlayarak grubu lider oldu.

Hollanda ile karşı karşıya gelen takım, ilk iki sette 25-21 skoru yaptı. Sonuncu seti ise 25-20 skoruyla  tamamlayan A Milli Kadın Voleybol Takımı, 3-0’lık galibiyetle maçı tamamlamış oldu.

A Milli Kadın Voleybol Takımı daha önceki maçlarında Romanya‘yı 3-1, Ukrayna‘yı da 3-0, İsveç‘i 3-0 ve Finlandiya‘yı 3-0 yenmişti.

Çekya ile eşleşti

D Grubu’ndaki son maçında Hollanda’yı 3-0 yenen ve lider olarak tur atlayan A Milli Kadın Voleybol Takımı, Bulgaristan’a 3-0 mağlup olan ve B Grubu’nu dördüncü sırada tamamlayan Çekya ile eşleşti.

Türkiye ile Çekya arasındaki mücadele, 29 Ağustos Pazar günü Bulgaristan’ın Plovdiv kentinde oynanacak.

137 örgütten çağrı: Afganistan’daki LGBTİQ’ları koruyun

LGBTİ+ çatı örgütü ILGA Asya öncülüğünde dünyanın dört bir yanından 137 hak örgütü, Taliban‘ın ele geçirdiği Afganistan’daki LGBTİ+’ların korunması için çağrı yaptı.

Aralarında Kaos GL’nin de olduğu örgütler, “Kadınları, Çocukları, LGBTİQ’ları ve Diğer Savunmasız Kişileri Koruyun” diyerek ülkeleri sınırları açarak Afgan LGBTİ+ mültecileri kabul etmeye çağırdı.

‘Endişeler artıyor’

“Çeşitli cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, ifadesi ve cinsiyet özelliklerine (CYCKİCÖ) sahip kişilerin insan haklarını geliştirmek için çalışan aşağıda imzası bulunan kuruluşlar olarak bizler, Afganistan’daki kadınların, çocukların, LGBTİQ kişilerin ve diğer savunmasız kişilerin korunması çağrısında bulunuyoruz” ifadelerinin kullanıldığı açıklamada şunlar söylendi:

15 Ağustos’tan bu yana, Kabil’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın Taliban tarafından ele geçirilmesi ve Afganistan İslam Cumhuriyeti hükümetinin ani çöküşü, insan hakları ve ülkedeki ötekileştirilmiş grupların güvenliği konusunda endişeleri artırıyor. LGBTİQ’lar ve çeşitli cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, ifadesi ve cinsiyet özelliklerine sahip insanların yanı sıra kadınlar, zulüm gören dini azınlıklar, gazeteciler ve insan hakları savunucuları tehdit altına girdi ve birçoğu korkudan saklanmaya başladı.

Taliban’ın kendi katı Şeriat yasasını uygulamaya koyduğuna dair iddia edilen raporlarla ilgileniyoruz ve birçok kadın ve kız çocuğunun kamusal hayata katılmaktan korktuğu ve tekrar okula ve üniversiteye gitmelerinin yasaklanma riskiyle karşı karşıya olduğu bildirildi. Kadın gruplarının on yıllardır kaydettiği ilerlemenin potansiyel olarak aniden ve felaketle tersine döndüğünü görmekten dolayı üzgünüz.

‘Öldürülme korkusuyla yaşıyorlar’

Taliban yetkilileri, gey erkekler için ölüm cezasının geri getirileceğine dair açıklama yaptığı için LGBTİQ kişilerin kriminalize edileceğinden ve cezalandırılacağından da korkmaktayız. Afgan LGBTİQ kişiler halihazırda yıllardır şiddet ve öldürülme korkusuyla yaşıyor ve biz, bu durumun daha da tırmanmasından korkuyoruz.

ILGA World’ün en son Devlet Destekli Homofobi (2020) raporunda Afganistan, rızaya dayalı eşcinsel cinsel eylemler için ölüm cezasının yerleşik ceza olduğuna dair tam bir yasal kesinlik bulunmayan ülkeler arasında listelenmiştir (buraya bakınız). Aynı rapor, Afganistan 2017 Ceza Yasası’nın 646. Bölümü kapsamındaki “eşcinsel davranışı” açıkça suç sayan hükümler ve son yıllardaki yaptırımlar hakkında da güncellemeler yapıyor (buraya bakın).

Taliban Afganistan’da bir “genel af” ilan etmiş ve kadınları “şeriat kanunlarına göre” hükümetine katılmaya çağırmış olsa da, gerçekleşen herhangi bir yönetim biçiminin kadınları ve azınlıkları güçlendirmesi, insan hakları ve kanıta dayalı uygulamalar temellerine dayanması zorunludur. Taliban kadınları dahil etmek istiyorsa, öncelikle kadınların kamusal yaşama ve eğitime erişimini engellemeyi bırakmalı ve kadınlara ve azınlıklara yönelik herhangi bir zararı devam ettirmemelidir.

Afganistan’daki kriz karmaşık ve zordur, ancak uluslararası topluluğa – özellikle sorunun büyümesinde rol oynayanların – siyasi krizin Afganistan’a öncelik veren bir çözüm yoluyla dağıtmak, savunmasız kişileri zarar ve şiddetten korurken Afgan halkının kendi kaderini tayin hakkını da koruyarak sağlamak gibi ahlaki bir yükümlülüğü olduğunu hatırlatırız.

‘İnsan haklarına saygı duymaya çağırıyoruz’

Açıklamanın devamında Taliban’a ve uluslararası camiaya yönelik şu talepler dile getirildi:

  •  Taliban’ı, CYCKİCÖ statülerine bakılmaksızın, Afganistan Anayasası, Afganistan tarafından onaylanan uluslararası sözleşmeler, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve uluslararası insan hakları normları tarafından tanınan tüm insanların haklarına saygı duymaya çağırıyoruz.
  •  Bu siyasi krizi bastırmak için her türlü çabanın LGBTİQ kişiler ve kadınlar da dahil olmak üzere Afganistan’daki savunmasız kişilere danışılarak yapılmasını talep ediyoruz. Siyasi bir barış anlaşması için insan haklarından taviz verilmemelidir.
  •  Uluslararası toplumu tüm Afganlara acil insani yardım ve koruma sağlamaya çağırıyoruz.
  • Ülkeleri sınırlarını açmaya ve Afganistan’dan gelen mülteci ve sığınmacıları kabul etmeye çağırıyoruz. Kanada’nın 20.000 savunmasız Afgan’ı kabul etme ve LGBTİQ kişilere, kadın liderlere ve diğer gruplara öncelik verme taahhüdünü takdir ediyor ve diğer ülkelerin de aynı şeyi yapmasını bekliyoruz.
  •  Herkesi kendi kapasitesi ölçüsünde destek sağlamak için birlikte çalışmaya çağırıyoruz. Afganistan’daki LGBTQ örgütlerinin eksikliğine dikkat çekerek, bireyleri ve grupları bağışta bulunmaya, bağışçıları acil durum fonu sağlamaya ve kuruluşları fonların toplanması ve dağıtımını koordine etmeye yardımcı olmaya çağırıyoruz.

 

Tek kullanımlık plastik mağazası tepki topladı: ‘Bu ne vizyonsuzluk?’

Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Başkanı Yavuz Eroğlu, Türkiye’nin ilk Tek Kullanımlık Ürünler Perakende Zinciri’nin açıldığını duyurdu.

Marketin SEPAR Plastik‘ten Önder Bal tarafından açıldığını duyuran Eroğlu, “Hayatı kolaylaştıran, hijyenik ürünleri uygun şartlarda halkla buluşturan bu zincirin benzerleri için bir örnek olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.

‘Ülkeler yasaklarken Türkiye’de teşvik ediliyor’

Ancak bu paylaşım sosyal medyada büyük tepki topladı. Dünyanın birçok ülkesinde plastik kullanımının azaltılması için çalışmalar yapıldığını dile getiren kullanıcılar, Türkiye’de ise plastik kullanımını artırmak adına çalışmalar yapılmasını eleştirdi.

Alakır Nehri Kardeşliği tarafından yapılan paylaşımda “Şaka gibi. Ama değil. Tek kullanımlık plastik ürünlerin mikroplastik düzeyinde doğaya ve insana olan zararlarından dolayı birçok ülkede yasaklanmışken üretimleri bizde bir ilk olarak sunuluyor ve teşvik ediliyor. Gerçekten inanılır gibi değil” denildi.

‘Tarihin akış yönünün tersine yatırım yapmayın’

“Ufak bir tavsiye: Tarihin akış yönünün tersine yatırım yapmayın” ifadelerini kullanan Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Koray Doğan Urbarlı ise “Tüm dünya tek kullanımlık plastikten vazgeçiyor. Bu yakın zamanda bir ayıp olarak anılmaya başlayacak. Türkiye’de yerel yönetimler de bu yönde kararlar alıyor. Tarih böyle akarken paranızı sokağa atmayın” dedi.

‘Plastik canavarı mı görmemiz gerek?’

Yangın ekologu İsmail Bekar ise “Plastiklerin ne kadar büyük bir çevre tehlikesi olduğunu anlamak için devasa bir plastik canavarı falan mı görmemiz gerek?” sorusunu sordu.

Bekar paylaşımında “Hayır çeşitli insan aktivitelerinin doğaya verdiği zararı ancak seller ya da aşırı büyük yangınlar gibi olaylar gördüğümüzde konuşuyoruz da o yüzden sordum” ifadelerini kullandı.

‘Şaka değil, gerçek’

Dr. Memo isimli kullanıcı tarafından yapılan paylaşımda ise “Tüm dünya tek kullanımlık plastiklerden kurtulmanın, tek kullanımlıkları yasaklamanın yollarını ararken; Türk sanayicisi memleketi daha fazla plastik çöpe boğacak icraatların peşinde koşuyor ve bundan iftihar duyuyor. Şaka değil, gerçek!” ifadeleri kullanıldı.

Çevre dostu olduğu iddiası

Mağazanın PAGEV tarafından yapılan tanıtımında ise ürünler “çevre dostu” olarak tanıtılıyor. Metinde “Dünyada önemi artan yeşil ekonomi trendi içinde yer alan tek kullanımlık ürünler, geri dönüştürülebilir özellikleriyle aynı zamanda çevre dostudur” ifadeleri kullanılıyor.

Ayrıca ürünlerin karbon salımını engellediği ve döngüsel ekonomiye katkı sağladığı öne sürülüyor ve “Pandemide talep patlaması yaşayan ve hayatı kolaylaştırdığı için tercih edilen ürünlerin kullanıldıktan sonra geri dönüştürülebilmesi önem taşıyor” deniliyor.

Kısa sürede yüzlerce eleştiri topladı

Kısa sürede 500’ün üzerinde eleştiri alan paylaşıma kullanıcılardan gelen diğer cevaplar ise şu şekilde:

Çanakkale’de yangın kontrol altına alındı, Muğla’da söndürme çalışmaları devam ediyor

Muğla‘nın Seydikemer ilçesi Karaköy Mahallesi‘nde ve Çanakkale‘nin Ezine ilçesi Tavaklı köyünde yangın çıktı.

Çanakkale’de çıkan yangında alevler kontrol altına alınırken, yangın sebebiyle üç hektarlık ormanlık alanın zarar gördüğü belirtildi.

Muğla’daki yangını söndürme çalışmaları ise devam ediyor.

Muğla’da orman yangını

Muğla Seydikemer’de ormanlık alanda alevleri fark eden vatandaşların durumu 112 Acil Çağrı Merkezi‘ne bildirmesi üzerine, bölgeye Muğla Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı ve Muğla Orman Bölge Müdürlüğü ekipleri gönderildi.

Yangını söndürmek için ekiplerin karadan ve havadan müdahalesi sürüyor.

Çanakkale’de orman yangını

Çanakkale Tavaklı köyü yakınındaki ormanlık alanda da çıkan yangını vatandaşların bildirmesi üzerine bölgeye ekipler gönderildi.

Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü, Ayvacık ve Bayramiç Orman İşletme Müdürlükleri, Ezine Orman İşletme Şefliği‘ne bağlı ekipler, arazöz ve diğer ekipmanlarla alevlere müdahale etti.

Bölgedeki yangın kontrol altına alındı. Ancak, üç hektarlık ormanlık alanın zarar gördüğü açıklandı. Yangın bölgesinde soğutma çalışmaları ise devam ediyor.

Dünya’nın en güvenli şehirleri listesinde İstanbul 37’nci sırada yer aldı

The Economist dergisi tarafından iki yılda bir yayımlanan dünyanın en güvenli şehirleri raporu açıklandı.

İlk kez çevresel güvenlik ölçümlerini içeren Güvenli Şehirler Endeksi‘ne göre Danimarka‘nın başkenti Kopenhag, 100 üzerinden 82,4 puan alarak dünyanın en güvenli şehri oldu.

Araştırma, kentsel güvenliğin beş şartı (dijital, sağlık, altyapı, kişisel ve çevresel) üzerine yapıldı.

Kopenhag

İstanbul 37’nci sırada

Kopenhag’ı 82,2 puanla Kanada’nın Toronto şehri takip etti. Toronto’yu da sırasıyla Singapur, Sidney ve Tokyo izledi.

Toronto

Amerika Birleşik Devletleri‘nin New York şehri 77,8 puanla 12’nci sırada, Birleşik Krallık‘ın başkenti Londra 77,2 puanla 15’inci sırada ve Fransa’nın başkenti Paris ise 74,3 puanla 23’üncü sırada yer aldı.

Paris

Türkiye‘den de İstanbul‘un bulunduğu listede, İstanbul 62,9 puanla listenin 37’nci sırasında yer aldı.

Listede 60 şehir bulunuyor.

Beyşehir Gölü’nün rengi yeşile döndü

Su kaynaklarının hızla azalması ve kirlenmesiyle birlikte sıcaklıklardaki aşırı artışlar, göllerin dibinde biriken mavi- yeşil algler yüzeye çıkıyor. Türkiye’nin en büyük üçüncü, tatlı su açısından ise en büyüğü olan Beyşehir Gölü‘nde de suyun rengi yeşile büründü.

Göldeki alg patlamasını görüntüleyen bölgeden vatandaşlar, göl yüzeyini yeşil bir tabakanın kapladığı, su azaldıkça renginin de yemyeşil olduğunu söylediler. Gölde çok ağır bir koku yayıldığını belirten köylüler, otların kıyıya vurduğunu dile getirdi.

TTKD bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, Isparta ve Konya sınırlarındaki Beyşehir Gölü’nün Mada Adası ve Gölyaka kısmında su renginin tamamen yeşile boyandığının görüldüğünü belirtti.

Fotoğraf: DHA

‘Halk sağlığı için tehlikeli’

Aynı Marmara Denizi’ndeki gibi göllerde de meydana gelen, temel nedeni azot ve fosfat yoğunluğuna bağlı aşırı kirlilik sonucu ortaya çıkan alg patlamasının Beyşehir’de de görüldüğünü anlatan Dr. Kesici, DHA’ya şunları söyledi:

“Göllerin müsilajı dediğimiz bu algler siyonobakteri türü olup, mavi- yeşil algler mikrosystis türüdür. Bu tür sular daha önceleri de belirttiğimiz gibi Beyşehir gölünde su seviyesinin giderek azalması sonucu oluşan dip sularının içinde bulunduğumuz ayda göldeki su seviyesinin giderek azalmasıyla tamamen yüzeye vurmuştur. Bilimsel çalışmalarda, bu tür suların dördüncü sınıf kalitede su olduğu, bunların içme suyu olarak kullanımını bırakın tarımda bile kullanılmasının halk sağlığı açısından da tehlikeli olduğunu bildirmektedir.”

‘Dip çamuru temizlenmeli’

Dr. Kesici, geçtiğimiz günlerde Beyşehir Gölü’nün bir yerinde meydana gelen balık ölümlerinin nedeninin yine göldeki aşırı alg artışı olduğunu dile getirdi.

Çözüm önerilerini de sunanKesici, gölü besleyen kaynakların önlerinin bir an önce açılması, dip çamurunun temizlenmesi ve göle atık bırakılmaması gerektiğini söyledi.

TOKİ ders almıyor: Rize’de dere yatağına ev yapılacak

Rize’nin merkez ve Çayeli ilçelerinde bulunan bazı taşınmazların selde zarar görmesi üzerine, yapılaşma amacıyla acele kamulaştırma kararı verildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzalı ilgili karar 19 Ağustos tarihinde Resmi Gazete’de yayınlandı.

Yapılaşmaya açılan bölgenin dere yatağı olduğuna dikkat çeken TMMOB‘a bağlı Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, karara “Yaşanan afetlerden ders almamakta ısrar eden anlayışı uyarıyoruz” sözleriyle tepki gösterdi.

‘Yanlışlar üzerinde ısrar ediliyor’

Dere yatağının yerleşime açılmasının ölümcül sel felaketlerine yol açtığı hatırlatırlan açıklamada bugüne kadar yapılan hatalardan ders çıkarılmadığı belirtildi. Evrensel Açıklamada şunlar kaydedildi:

“Son yaşanan selde Sinop, Ayancık, Babaçay köyünde 37 yıl önce yaşanan sel felaketi sonrası yine dere yatağına yapılan afet evlerinin tamamının yıkılarak haritadan silinmesi gibi vahim olaylar başta olmak üzere afetzedeler için yapılacak konutların parsel kamulaştırmalarının yine ıslah edilmiş derelerin kenarında yapılacak olması ve Cumhurbaşkanının ‘Dere yataklarına yerleşilmesine ve yüksek katlı mimariye hep karşı çıktım’ şeklindeki sözlerine rağmen bu karara imza atmış olması geçmişte yapılan yanlışlardan ders alınmadığı gibi aksine yanlışlar üzerinde hâlâ ısrar edildiğini göstermektedir.”

‘Aynı acılar tekrar yaşanmasın’

Afetlerde mağdur olan vatandaşların mağduriyetlerinin kalıcı çözümlerle giderilmesi gerektiği dile getirilen açıklamada, “Sel ve heyelan sebebiyle evleri yıkılan vatandaşlara yine dere kenarlarında TOKİ tarafından yapılacak yapıların tahsis edilmesi hepimizin aynı acıları tekrar tekrar yaşamasına neden olacaktır” ifadeleri kullanıldı.

Yayımlanan Cumhurbaşkanı kararlarının ivedilikle geri alınması gerektiği vurgulanan açıklamada, “Havza hesapları başta olmak üzere bilimin ve aklın ışığında titiz çalışmaların yapılması ve yaşanabilecek olası afetlerde vatandaşlarımızın tekrar mağdur edilmemesi gerektiğini yineliyoruz” çağrısında bulunuldu.