Köşe Yazıları

MC Recep ve Gezi’den bu yana mizah anlayışımız üzerine – Can Kazaz

0

Bu yazıda, daha fazla görülmemi ve bilinmemi sağlamış bir çalışmam olan MC Recep merkezde olmak üzere, Gezi Direnişi’yle doğan mizah ve ardından gelişen “mizahi” süreci ele alacağım. Dünya görüşüme yepyeni ve geniş bir pencere açan Gezi Direnişi, gerçekleşmesinden yakalaşık bir ay sonra doğurmuştu MC Recep denen müzikli siyasi parodi parçalarını. Bu çalışmanın viral olarak yayılması sayesinde atölyeler düzenleme, ses ve politika üzerine görüşlerim bağlamında sunumlar gerçekleştirme, insanlarla tanışma ve kendimi daha fazla insana duyurma şansı yakaladım. MC Recep’in etkisi açıkça sönümlenirken hem hakkını teslim etmek hem de “Gezi Mizahı” bağlamında geldiğimiz durumu değerlendirmek ve bir kez daha teşekkür etmek adına yazıyorum bu yazıyı.

MC Recep ve Gaz Arkadaşları adı altında toplanan çalışmalarımın tamamı

“Bir kişi, iki kişi, üç kişi, dört kişi, orda da bunu görelim!” diyen abidik gubidik bir “devlet büyüğü” duymak, üstelik bunu dans edebileceğim bir hip-hop beati üzerinde duymak açıkçası henüz kimse parçayı duymamışken beni de çok eğlendirmişti. Milli İradeye Saygı Mitingleri’ndeki hezeyanı izlerken suratımda oluşan sırıtış, MC Recep sayesinde kahkahaya dönüştü. O dönem, yapabildiğim şeyleri göz önünde bulundurduğumda kendimi rahatlatacak başka hiç bir şey bulamıyordum açıkçası. Saatlerce biber gazı yiyip, dumanın içinden koşmak fiziksel becerimin bir yere kadar yettiği bir şeydi. İlk haftanın sonunda ciğerlerimden garip sesler gelmeye başlamıştı bile. Haliyle iktidarın tüm bu korkusunun karşısında verdiğim refleks gülmekti!

Şimdi söyleyeceklerim “benim için Gezi” temalı bir lise kompozisyon yarışmasından fırlamış gibi olabilir ama hakikaten de benim için Gezi, kocaman bir umut olmuştu. Bu iktidardan kurtulacağımız günün umudu. Kurtulduğumuz gün müzik olacaktı, dans olacaktı, kahkaha olacaktı, şiirler ve dayanışma olacaktı, bunu gördüm. Tüm bu baskıdan ve zulümden kurtulmayı hayal etmekten bahsediyorum. O gün, yediğimiz içtiğimiz şeylerin lezzeti artacaktı, bahar daha da fazla kokacaktı burnumuza, güneş daha parlak doğacaktı. Soluduğumuz gazdan mıdır bilemeyeceğim ama gaza gelmiştik işte, hatırlayın…

Bu kadar romantik olmanın vakti geçti artık. Gezi’nin ikinci yılına doğru yaklaşıyoruz şimdi. Daha iki yıl dolmadan gündemi çok yoğun sarsan olaylar ve seçimler geçirdik. Bu esnada “Gezi Mizahı” diye doğan kavramın rüzgarını sırtına alıp güzel işler çıkartan insanlardan ziyade, zorbalık seviyesine varmış geyik muhabbeti görüyorum artık sosyal medyada. Eril dille küfür edince komik olunduğu varsayımı etrafında kümelenmiş “troll” hesaplar, bir insanın öldüğü gün ölümüyle dalga geçecek kadar seviyesizleşiyorlardı.

Gezi Mizahı dediğimiz şey, ezilen ve zulüm gören tarafta olduğu için meşru ve kuvvetliydi. Bir etik gözetilmediğinde ve insanların zaaflarıyla alay edildiğinde yaptığınız şeyin ismi mizah değil, en hafif tabiriyle olsa olsa zorbalık olur. Bir âmânın göremeyişiyle alay etmek, işitme engelli birinin yanında onun hakkında kötü konuşmak gibi gaddar bir noktada durmaya benzer. Konu somutlaşsın diye verdiğim bu fiziksel örneklerin yanısıra, politik örnekler de mevcut. Çok yakın zamanda iç güvenlik yasası çıkarken mecliste yaratılan direniş ortamıyla dalga geçip itibarsızlaştıran, şuursuz tweetler ve paylaşımlardan da bahsediyorum. Genç ve neşe dolu olabiliriz, zira henüz doksanlardaki ya da daha eskiden halka doğrudan ateş açan polisle tam olarak yüzleşmiş değiliz. Ama bu; mecliste bunun için uyumadan, yemeden, içmeden mücadele veren insanları küçük görebileceğimiz anlamına gelmez. Her ne kadar magazinel yanıyla mizah malzemesi vermiş bir sanatçı da olsa,  Erol Büyükburç gibi ardında değerler bırakmış bir insanın hayatını kaybettiği anda ölümüyle ilgili saygısızlaşan “şaka”lar yapmayı meşrulaştırmaz. İşte Gezi Mizahı’nın kontrolsüz şekilde, “ya bizim gençler de çok komik ha” noktasına varması her şey hakkında fütursuzca dezenformasyon ve itibarsızlaştırma yapılabileceği olarak anlaşılması biraz ürkütücü. Ahkam kesmek gibi olmasın ama mizah sorumluluk gerektirir ve kuvvetli bir araçtır. Aciz olana uygulandığında öldürücü bile olabilir. Abartmıyorum! Şimdilik Türkiye’de öyle bir vaka yok sanırım ama sosyal medya üzerinden aşağılamak, Amerika’da bazı bireylerin intiharıyla sonuçlandı. Gerçekten duracağımız noktayı bilmemiz gerekiyor ve kimin incineceği noktasını hep göz önünde bulundurmak gerekiyor. Kısacası vicdanlı olmak gerekiyor.

Kendi adıma, MC Recep materyallerini seçerken hep çok dikkatli davrandım. İtibarsızlaştıran ama hakaret içermeyen bir noktada durmayı özellikte tercih ettim. Bel altı şakaları bile en kötü ihtimalle, parçaları yaptığım esnada var olan güncel konular üzerinden ima etmişimdir. Küfür etmeyelim, dilimizi temiz kullanalım gibi bir demagoji yapmak değil niyetim. Ama dikkatli ve sorumlu olmak zorundayız. Haklıyken haksız konuma düşmemek için. Yine aynı bağlamda KOFF Animation’ın “Başbakan İn Hadi” için yapmış olduğu animasyonun da düzeyliliği için teşekkür etmek isterim. Olaya bakış açımla uyum içinde, çok da eğlenceli bir çalışma çıkardılar ortaya. Benzer siyasi örneklerden Educatedear isimli Youtube profilinden yayınlanan “Uzun Adam” remixi de muazzam. Sosyal medyada da yüzlerce iyi örnek de bulmak mümkün.

Uzun Adam (educatedear remix)

Zalimleri itibarsızlaştıran, saldırganlaşmadan gülünçleştiren, umut veren, moral veren mizahın, önümüzdeki süreçte de bizi şiddetten koruyan en önemli faktörlerden biri olacağına ve bizleri genç tutmaya devam edeceğine eminim. Tek başarılı mizahi çalışmam olan MC Recep’in çektiği ilgiyi sırtıma aldığım çalışmalarda da desteğini esirgememiş herkese, iki yıl içinde hayatıma girmiş ve beni etkileyen herkese ne kadar teşekkür etsem azdır. Hala psikolojilerine iyi geldiği için teşekkür eden insanlar oluyor. Tüm bu çalışmalarda benimle ortaklaştığınız ve anlaştığınız için ben teşekkür ederim. Haberi olmayanları da her zaman beklerim. Malzemeyi ve ortamı yakaladığımda yeni bir çalışma yapmak için her zaman tetikteyim. Bu on gün sonra da olabilir, on yıl sonra da bilemiyorum.

7 Haziran seçimleriyle, son on üç yıldaki seçimlerin hepsinden farklı bir döneme gireceğimize inanıyorum. Kolay olmayacaktır ama daha özgür, mutlu ve umutlu bir ülkeye hala dönüşebiliriz. Kötücül, kibirli, karanlık ve basit bir karşıtlık üzerinden sadece reaksiyoner davranan görüşleri sindirip; özgür, bir arada yaşayan, renkli ve barışçıl bir toplumun rehberleri olmak durumundayız. Nasıl olacağını tartıştıkça tanıyacağız. Işıyacağız.

18.Can Kazaz.yeşil gazete

 

Can Kazaz

You may also like

Comments

Comments are closed.