Hafta SonuHaftasonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Keşke siz de Ali’yi tanısaydınız – Mehtap Doğan

0

“Hayatınızdaki dönüm noktalarını sayın” deseniz, hiç tereddüte düşmeden, birisi Aligül ile tanışmam derim. Ne yazık ki bunu ona söyleyecek fırsatım hiç olmadı.

8 Mart Gece Yürüyüşü ile ilgili bir toplantı sırasında tanıştım Aligül ile. Sanıyorum, 8 Mart yürüyüşünde neden LGBTİ+’lar da olmalı üzerine tartışıyorduk. Ben o toplantıya kadar eşcinsellerle ilgili önyargılarım yok zannediyordum, çünkü insanların geçmişlerinde tacize, tecavüze uğradıkları, “kız gibi” yetiştirildikleri, “erkeklere özendikleri” için gey ya da lezbiyen olmadıklarının farkındaydım. Eşcinselliğin tedavisi olan bir hastalık değil, cinsel yönelim olduğunu savunuyordum. Benim de eşcinsel arkadaşlarım vardı, ama bütün eşcinselleri komik ve eğlenceli bulmuyordum. Sadece solcuların, yazarların, şairlerin ve zengin çocuklarının eşcinsel olmadıklarını, eşcinsellerin hepsinin kedi sevmediğini ve sanatla ilgilenmediğini biliyordum.

Bütün bunlara rağmen ayrımcı, ötekileştiren bir dile sahip olduğumun, içten içe sorguladığımın, zaman zaman yargıladığımın, lezbiyen, gey, biseksüel, transgender ve interseks bireyler hakkında çok az şey bildiğimin de farkında değildim. Ali ile yaptığım tek konuşma sayesinde öğrenmem gereken ne çok şey olduğunu anladım. Bana sabırla cinsel tercih-cinsel yönelim, trans-travesti-transgender, lezbiyen-trans erkek arasındaki farkları detay detay anlatmasaydı, nasıl yok sayıldıklarından, görünmez olduklarından, hak mücadelelerinden bahsetmeseydi, muhtemelen LGBTİ+ hakları konusunda bu kadar hızlı yol alamazdım.

 

Türkiye’nin ilk trans erkek örgütlenmesi olan Voltrans’ın kurucularındandı Ali. Hayatı hep mücadeleyle geçti. Son nefesini verene kadar bu alanda mücadele etmesine, politik tartışmalarda sözünü esirgememesine, sadece LGBTİ+’ların değil kadınların da sorunları üzerine çokça kafa yormasına rağmen pek çok kadın, trans erkek, bekar anne gibi jinekoloğa gitmekten çekindi ve sırf bu nedenle geç teşhis edilen rahim kanseri yüzünden 26 Eylül 2013’te aramızdan ayrıldı. Ali’nin gidişi, LGBTİ+’ların sağlık hakkına erişiminin önündeki engelleri bir kez daha görünür kılmakla kalmadı, “farklı” olmanın yarattığı zorlukları da görmemizi sağladı.

Atanmış değil, seçilmiş aile

Kaos GL Derneği’nin ilk üyelerinden olan ve Lambdaistanbul için gönüllü çalışmalar yapan Ali, interseks mücadelesinin de öncülerindendi. Trans erkeklikle ilgili mücadelenin görünür olması, cinsel istismar ve şiddet konuları onun için çok önemliydi. Hayatına dokunan mevzuları bir şekilde görünür kılıp kendi mücadelesinin parçası yapıyordu ve etrafındaki insanları bu mücadeleye katıyordu. Bıkmadan, usanmadan bulunduğu her ortamda transları anlatır, transfeminizm üzerine çeşitli yazılar yazar, çeviriler yapardı. Hastaneye yatırıldığında da yazmayı bırakmadı. Eli kalem tutamaz hale geldiğinde ise, trans dostu Ulaş’tan katibi olmasını talep etti.

 

Ali’nin babası yaşlı ve hastaydı, annesini erken yaşta kaybetmişti, tek çocuktu ve pek akrabası yoktu. LGBTİ+ ve feminist hareketlerden yoldaşları, dostları, onun deyimiyle “atanmış değil, seçilmiş ailesi” tedavi sürecinde inanılmaz bir dayanışma gösterdi. Hasta olduğunda onca insanın pervane olması tesadüf değil, harcadığı emeğin küçük bir karşılığıydı.

Ali Destek Grubu adında bir e-posta grubu kuran, nöbet çizelgeleri oluşturan, keyfi yerine gelsin diye videolar hazırlayan, işten, okuldan çıkıp refakatçi olmak için hastaneye koşan arkadaşları bakımını üstlenmekle kalmadılar, her defasında kimlik adıyla veya “… Hanım” diye seslenen hastane personeline, “Ali Bey” dedirtmeyi de başardılar.

Kürtler, milliyetçiler, feministler, homofobikler, LGBTİ+’lar, plaza çalışanları, anarşistler gibi farklı kesimlerin aynı zeminde direnmesini mümkün kılan Gezi direnişinin sürdüğü günlerde Ali hastanedeydi. Sokaktaki direnişin, hastane odasında direnen arkadaşlarına güç vermesi umuduyla ona bir penguen aldılar, odasını parktan fotoğraflarla, resimlerle kapladılar, kapısına “Diren Ali Bey” afişi astılar…

Direnemedi… 

Aligül 26 Eylül 2013’te aramızdan ayrıldı. O gün Karacaahmet’in pek de alışkın olmadığı bir “cemaat” vardı. Sadece bir kez sohbet etmiş olmamıza rağmen, haberi aldığımda içim çok yanmıştı. Cenazede LİSTAG; LAMBDA, SPOD, SFK, Mor Çatı, İFK gibi çeşitli LGBTİ+ ve feminist örgütlerde politika yapanlar ağırlıktaydı. “Kadınlar arkaya, erkekler öne geçsin” uyarısının hiçbir anlam ifade etmediği, cinsiyet ayrımcılığı için mücadele veren bir kalabalık…

Ali cenazesini trans dostlarının yıkamasını, “er kişi” diye uğurlanmayı istiyordu. Öyle de oldu. LGBTİ+ bayrağı ile sarmalanan tabutunun üzerine pembe değil, mavi isimlik koyduruldu. İmam hem Ali’nin kendi talebini, hem de ailesini gözeterek cinsiyetsiz bir dil kullanmaya gayret etti, Ali’nin kimlik ismini kullanmadan ve ‘hatun kişi’ demeden helallik istedi.

Ali Aligül Arıkan Kütüphanesi katkılarınızı bekliyor

Pembe Hayat Derneği, Ali’nin doğum günü olan 10 Eylül’de, bir kütüphane oluşturduğunu duyurmuştu. İşte o kütüphanenin kapıları geçtiğimiz günlerde Ankara’da aralandı. 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Haftası kapsamında açılan Ali Aligül Arıkan Kütüphanesi’nde feminizm, transfeminizm, LGBTİ+, kuir içerikli kitaplar ve yayınlar bulunuyor. Aligül’ün adını ve mücadelesini yaşatmak amacıyla kurulan bu kütüphane katkılarınızı bekliyor. Kütüphaneye bağışta bulunmak isterseniz 0532 462 17 05 veya 0312 433 85 17 numaralı telefonları arayabilir ya da [email protected]’dan bilgi edinebilirsiniz.

Ali, Boysan, Zeliş ve Mert’e özlemle…

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.