Doğa MücadelesiManşetSivil Toplum

Kazdağları’nın raporu çıktı: Doğayı korumanın faturası vatandaşa kesiliyor

0
Kaynak: Kazdağları Kardeşliği / Twitter

Gülpınar Sürdürülebilir Yaşam Derneği, Kazdağları‘nda yaşanan çevre tahribatını raporlaştırarak gözler önüne serdi. Elli sayfalık raporda Kazdağları bölgesindeki, termik santraller, metalik madencilik (altın, bakır, uranyum vb.), taş ve kum ocakları, rüzgar enerji santralleri (RES), jeotermal enerji santralleri (JES), artan yapılaşma, eko-turizm, tarım alanlarının, sulak alanların, tarihi ve doğal yapıların tahribi, yeni kıyı imar planları ve yoğunluğu arttırılmış imar planlarına dikkat çekildi.

Ayrıca Türkiye‘nin dört bir yanında doğasını korumak için mücadele eden insanların açılan davalarla nasıl bir ekonomik tahakküm altında olduğuna da işaret edildi. Projelerin tanıtımından, açılan sondajlara, verilen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) olumlu ve/veya muafiyet raporlarına, bilirkişi raporlarından açılan davalara kadar birçok aşamada aktivistlerin ödemeler yaptığı ve bunları kendi aralarında toplamak zorunda kaldığına, hukuka erişimin önündeki ekonomik engellere vurgu yapıldı.

‣[Bir konu/k] Kazdağları direnişinin üçüncü yılı: Her köyün tepesinde bir maden projesi
‣‘Kazdağları’nın toparlanması için en az 30 yıla ihtiyaç var’
‣Distopik bir gerçekliğin sınırlarında solumak: Termik Santraller
Kazdağları

Şahinderesi Kanyonu, Edremit, Kazdağları.

Kazdağları Bölgesinde Çevre Mücadelesinde Adalete Erişim Önündeki Maddi Engeller başlıklı raporda çok sayıda ekolojik örgütlenme olmasına rağmen olası bir çevre tahribatına karşı dava açmak için bir tüzel kişiliğin gerektiğine ve bu nedenle davaların ancakı meslek odaları, birlikler, belediyeler ve derneklerin açabildiğine işaret edildi.

Kazdağları

JES sondaj sahası, Çakıllıtepe, Gülpınar

Ek olarak yapılan rapor kapsamında gerçekleştirilen incelemelere değinilerek bazı köy derneklerinin avukatlık hizmetlerine ulaşmada zorluk çektiğini söylediğinin görüldüğü bildirildi. Raporda avukatlık hizmetine dair şunlara yer verildi:

“İzleme çalışmamızda, dava açmış dernekleri çoğunlukla aynı birkaç avukatın savunduğunu, bu avukatların gönüllü hizmet verdiğini ve bazılarının da bu derneklere üye veya yönetici olduklarını tespit ettik. Bir zorunluluğun ürünü olan bu gönüllülük hali aslında avukatın ücret hakkı göz önünde bulundurulduğunda sorunun başka hak kayıplarına da yol açtığını söylemek mümkün.

Bize ulaşan dava gerekçeli kararları üzerinden yürüttüğümüz çalışmada; açtığı davaları kaybeden derneklerin kendi bütçe büyüklüklerine göre orantısız yargılama giderleri ile karşı karşıya kaldıklarını gördük.”

Kazdağları

Kazdağları Bölgesinde Maden Ruhsatları, TEMA, 2020

Araştırma kapsamında “Çevre, Doğal Hayat, Hayvanları Koruma
Dernekleri” başlığı altında faaliyet gösteren Çanakkale’de bulunan 29, Balıkesir’de bulunan 31 dernekle görüşmeler gerçekleştirildi. Raporda derneklere sorulan sorular çerçevesinde birtakım bulgulara ulaşıldı.

Raporda öne çıkan bulgular şöyle:

  • Birçok dernek, yüksek yargılama giderleri nedeniyle dava açmaktan
    vazgeçmekte ya da ortak dava açmak için dava giderlerini karşılayacak
    bütçeye sahip olan meslek odaları veya belediyeleri ikna etmeye çalışmaktadır. Bu durum bir insan hakkı olan adalete erişim hakkını zorlaştırmakta ya da engellemektedir.

Kazdağları

  • Avukatlık ücreti, bilirkişi ve keşif ücretleri, harç gibi yargılama giderleri
    derneklerin finansal gücünü aşmaktadır. Avukatlık ücretini karşılayamayan dernekler, baroların çevre komisyonlarındaki gönüllü avukatlarla çalışma yollarını aramaktadır. Baroların yönlendirdiği az sayıdaki gönüllü avukatlar da çok yoğun tahribatın yaşandığı Kazdağları bölgesindeki davalara yetişmekte zorlanmaktadır.
  • Çevre davalarına katılan bilirkişi sayısı, birçok bilimsel disiplinin bulgularının birlikte değerlendirilmesi gereksinimi nedeniyle en az yedi kişiden oluşmakta, bu da bilirkişi ücretlerinin tüm dava giderleri içinde en yüksek kalem olmasına yol açmaktadır. Ayrıca bilirkişi keşifleri, davaya konu projenin bulunduğu yerde yapıldığından, keşif ücreti adı altında bilirkişilerin ulaşım giderleri de kaybeden tarafa yüklenmektedir.
Kazdağları

Altın madeni için ağaç kesimi – Kirazlı, Çanakkale

  • Türkiye’nin de taraf olduğu, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)’nin 14. maddesinde, taraf devletlerin, kadın ve erkeklerin eşitliği prensibine dayanarak, kırsal kalkınmaya katılmalarını ve bundan yararlanmalarını sağlamak için kırsal kesimdeki kadınlara karşı ayırımı ortadan kaldıran tüm uygun tedbirleri ve özellikle kırsal kesim kadınlarının ekonomik, sosyal ve kültürel hayatlarının iyileştirilmesi doğrultusunda CEDAW hükümlerinin uygulanması için gerekli önlemleri alacaklarından bahsedilmektedir. Kazdağları’nda çevreyi tahrip eden şirketler, toprağı, su kaynaklarını, havayı kirletmekte, ormansızlaştırma ile biyolojik çeşitlilik krizine yol açmakta, tarım alanları verimsizleşmekte; tüm bunlar işsizlik, yoksulluk ve göçe neden olmakta ve bu olumsuzluklara en çok kadınlar, kız çocukları ve LGBTİ+’lar başta olmak üzere haklara erişim olanakları engellenen gruplar maruz kalmaktadır. Bu tablo kadına yönelik her türlü ayrımcılığı önlemek ve önlem almak konusunda devlete görev ve sorumluluk veren CEDAW’ın da ihlal edildiği anlamına gelmektedir.
Kazdağları

Hasan Boğuldu Kanyonu – Kazdağları, Edremit

  • Günümüzde Türkiye’de, belde ve köylerde yaşayan nüfusun yüzde 7’nin altına düşmesi, tarımda istihdam edilen nüfusun azalması ve küresel ısınma ile iklim krizi sonucu ortaya çıkacak olan gıda üretimi darboğazı da düşünüldüğünde, madencilik ve enerji projeleri ile Kazdağları bölgesindeki tarım üretiminin göreceği zarar daha da önem kazanmaktadır. Tema Vakfı’nın Kazdağları Yöresinde Madencilik Raporu’nda “Tarımsal üretimiyle öne çıkan bu zengin coğrafyada tarım alanlarının yüzde 41’i aktif ruhsat sahasında, yüzde 37’ü ihale sahasındadır. Tarım alanlarının sadece yüzde 22’si herhangi bir ruhsat alanına dahil edilmemiştir. Aktif ruhsat sahalarının yüzde 64’ü arama, yüzde 36’sı işletme statüsündedir” denilmektedir.
  • Kazdağları bölgesinde gerçekleşmekte olan çevre yıkımı, idarenin ekoloji
    ve toplum yararından ziyade sermaye sahiplerinin kısa vadeli kazanımlarını gözetmesinden kaynaklanmaktadır. Çevrenin, ormanların ve tarımın korunmasına yönelik kanunlar uzun yıllar boyunca, enerji ve maden firmalarının lehine değiştirilmiştir. Kanun değişiklikleri ile “ÇED Gerekli Değildir” kararı almanın kriterleri firmalar için kolaylaştırılmıştır. Bu da Kazdağları bölgesini her geçen gün daha da artan çevre talanına açık hale getirmiştir.

Tabloya göre davası reddedilen dernekler, ilgili satırlarda yazılı olan yargılama
giderinin avukatlık ücreti kısmını davalı devlet kurumlarına (Bu tutar 2022
itibariyle maksimum 3.890,00 TL’dir. Önceki senelerde daha düşüktür); bu kısım
dışında kalan kısmı ise Maliye Bakanlığına ödemek zorunda bırakılmaktadır. – Kaynak: Kazdağları Bölgesinde Çevre Mücadelesinde Adalete Erişim Önündeki Maddi Engeller

  • Kazdağları, barındırdığı ekolojik ve kültürel çeşitlilik, tarım potansiyeli, doğal güzellikleri; tarihi varlıkları ile binlerce yıldır var olduğu haliyle bu bölgedeki insanların nesiller boyunca sağlıklı bir çevrede yaşamasını sağlayacak potansiyele sahiptir. Sivil toplum örgütleri ve aktivistler, doğayı ve yaşam alanlarını korumak, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını savunmak için çevre tahribatına yol açan madencilik, enerji projeleri ve eko-turizm adı altındaki çarpık yapılaşmayı yargıya taşıyor. Hukuki mücadele, yaşam savunucularının elindeki önemli araçlardan biri. Bölgedeki yaşam savunucularının çabaları, çok kısıtlı maddi imkanlar, sınırlı insan gücüyle ve dayanışmayla sürdürülüyor.
  • Avukatlık ücretleri, dava harçları gibi yargılama giderleri ile bilirkişi ve keşif ücretleri gibi adalete erişimin önündeki maddi engeller, sivil toplum örgütlerinin kaynaklarını ve enerjisini tüketmekte, adalete erişim hakkı ihlal edilmektedir.

Kirazlı, Çanakkale

Raporda bulgulara ek olarak bir de tavsiyelere yer verildi:

  • Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin, çevre haklarıyla insan haklarının buluşma metni olan Aarhus Sözleşmesi’ne taraf olması için gereken süreçleri başlatmalı ve TBMM zaman kaybetmeden onay kanununu çıkarmalıdır,
  • Çevre hakları alanında çalışan derneklerin çalışma alanlarıyla ilgili yargısal mekanizmaları hayata geçirebilmesi için adli yardım mekanizmasına erişimi sağlanmalı, bu dernekler kamu yararı statüsüne sahip derneklerin yararlandığı imkanlardan yararlandırılmalıdır, çevre davalarındaki yargılama ve bilirkişi giderlerinin idare tarafından karşılanması veya makul bir sınırı aşmayacak şekilde belirlenmeli, bunları sağlamak için TBMM Hukuk Muhakemesi Kanunu, İdari Yargılama Usulü Kanunu ile Avukatlık Kanunu’nda gerekli değişiklikleri yapmalıdır,
  • Mahkemeler, dava konusu idari işlemin iptal edilip edilmemesine ilişkin
    hukuki değerlendirmeden ayrı olarak; davanın (reddedilse bile) bir
    dayanağı olup olmadığı; Anayasa’nın 56. ve 125. maddeleri bağlamında
    idari işlemin hukuki denetimini gerektiren bir ihtiyacın somut olarak
    mevcut olup olmadığını değerlendirmeli, bunu teminen TBMM tarafından İdari Yargılama Usulü Kanunu‘nu değiştirmelidir,
  • Derneklerin borç ödemeden aczi halinde kapanmalarına neden
    olabilecek olan Türk Medeni Kanunun 87/3. maddesi, derneklerin
    çalışma alanlarında açtıkları davalar sonucunda aleyhlerine hükmedilen
    borçlar için uygulanmamalı, TBMM tarafından gerekli kanun değişikliği
    yapılmalıdır.

You may also like

Comments

Comments are closed.