EkolojiManşet

Gerçek bedel: Altın madenciliğine dair bilmeniz gerekenler

0

Altın madenciliği, insanlık tarihindeki yerini M.Ö. 5000 yıllarında aldı ve Anadolu’nun batısındaki Lidya‘da M.Ö. 700 yıllarında basılan ilk paralarla altın, ekonomik değer olarak kullanılmaya başlandı. Türkiye‘nin maden yatakları, 8000 yıl öncesine dayanan köklü bir madencilik geçmişine işaret ediyor. Ülkemizde modern jeolojik keşiflerin ve maden yataklarının detaylı incelenmesi ise 1985 yılını bulduğu biliniyor.

Türkiye Jeolojik Araştırma Kurumu‘na bağlı Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü‘nün (MTA) 1935 yılında kurulmasıyla başlayan maden envanterleri ve Türkiye’nin metalojenik haritalarının çıkarılması süreci, ülkedeki madencilik faaliyetlerinin bilimsel temellere dayandırılmasında önemli bir adım oldu. 1985’te madencilik yasası ve yönetmeliklerinde yapılan değişikliklerle birlikte, birçok küresel şirketin modern keşif yöntemleri kullanarak ülkede mineral keşifleri gerçekleştirmesi sağlandı. Son yıllarda, Alp-Himalaya segmenti gibi karmaşık jeolojik yapılar üzerinde yer alan Türkiye’de, porfir ve epitermal sistemler başta olmak üzere çeşitli altın yatakları keşfedildi.

Türkiye, dünyanın beşinci büyük altın tüketicisi. Ülkemizde resmi altın üretimi 2001’de 1,4 ton ile başlayarak, 2021’de 45 tona ulaştı. Türkiye’nin altın rezervlerinin tahmini 1500 ton civarında olduğu biliniyor. Ancak üretimin, artan tüketimi karşılayamaması ve Türkiye’nin son 25 yılda yıllık ortalama 157 ton altın ithal etmek ‘zorunda’ kalması, dış ticaret açığını önemli ölçüde etkileyen bir faktör. Türk hanehalkının “yastık altı” olarak adlandırılan yaklaşık 3 bin 500 ile 4 bin ton altına sahip olduğu tahmin ediliyor.

Altın madenciliği

Altın madenciliği yalnızca büyük maden şirketlerince değil, küçük topluluklarda artizan (küçük ölçekli) olarak da yapılabiliyor. Fotoğraf: DepositPhotos

Altın madenciliği neden zararlı?

Altın madenciliği, yeryüzüne ve canlılara çeşitli yollarla zarar verebilir. Bu zararlar çevresel, ekonomik ve sosyal boyutlarda kendini gösterir:

Su kirliliği: Altın madenciliği sırasında kullanılan siyanür, civa gibi kimyasallar, su kaynaklarının kirlenmesine neden oluyor. Bu kimyasallar, su yollarına sızarak sucul yaşamı tehdit eder ve içme suyu kaynaklarını kirleterek insan sağlığı için risk oluşturuyor. Ayrıca, madencilik faaliyetleri sırasında açığa çıkan ağır metaller de çevre ve insan sağlığı üzerinde uzun vadeli etkilere sahip.

Toprak erozyonu ve habitat kaybı: Yer üstü madenciliği, büyük arazi parçalarının yok olmasına neden oluyor. Bu durum, yerel flora ve faunanın yaşam alanlarını yok eder ve biyolojik çeşitliliği azaltıyor.

Hava kirliliği: Madencilik faaliyetleri sırasında toz ve diğer kirleticiler atmosfere salınıyor ve bu da hava kalitesini düşürerek solunum yolu hastalıklarına yol açıyor.

İklim krizine etkisi: Altın madenleri bir yıl içerisinde, Avrupa ülkeleri arasındaki tüm yolcu uçuşlarının toplamından daha fazla sera gazı salıyor. Bu da küresel ısınmayı önemli ölçüde artıran faktörlerden biri.

Bölge halkı üzerindeki etki: Altın madenciliği genellikle yerel toplulukların yaşam alanlarına ve tarım arazilerine zarar veriyor. Bu durum, toplulukların yerinden edilmesine ve geleneksel yaşam tarzlarının bozulmasına yol açıyor. Altın madenciliği aynı zamanda özellikle çocuklarda zayıflatıcı hastalıklara neden olabilen kronik cıva zehirlenmesine neden olan yıllık küresel cıva emisyonlarının yüzde 38’ini oluşturuyor.

Çalışma koşulları: Madencilik sektörü genellikle düşük ücretler, uzun çalışma saatleri ve yetersiz iş güvenliği önlemleri ile, iş kazaları ile tanınan bir sektör. Dünyanın dört bir yanında gerek artizan (küçük ölçekli) madencilik, gerekse endüstriyel madencilik faaliyetleri olsun, işçi sağlığı ve güvenliği konusunda altın madenciliğinin geçmişi hiç de parlak değil.

Altın madenciliği

Westonaria, Güney Afrika. Fotoğraf: Waldo Swiegers / Bloomberg

İliç’teki altın madeninde kayan siyanürlü yığının iki kattan fazla artması istenmişti
Altın madenciliğinde kapasite artırımı: Fatsa’nın geleceği kararmasın!
Erzincan İliç’teki zehir saçan Çöpler altın madeninde ikinci bilirkişi keşfi

Altın madenciliğine gerçekten ihtiyacımız var mı?

Oxford Üniversitesi Smith İşletme ve Çevre Okulu’nda araştırma müdürü Stephen Lezak, 2023’te The Conversation’da yayınlanan makalesine, 16. yüzyılda İspanya Kralı Ferdinand’ın tebaasını şu emirle yurtdışına gönderdiğini anlatarak başlıyor: “Mümkünse insani bir şekilde altın alın, ancak ne pahasına olursa olsun altın alın.”

Ferdinand’ın açıklamasının bugün için de geçerli olduğunu belirten Lezak, “Altın dünyanın en pahalı maddelerinden biri olmayı sürdürüyor ancak altın madenciliği gezegendeki çevresel ve sosyal açıdan en yıkıcı süreçlerden biri” diyerek açıklıyor.

Dünya çapında her yıl satın alınan altının yalnızca yüzde 7’sinin sanayi, teknoloji veya tıp için kullanıldığı, gerisinin de banka kasalarında ve kuyumcu dükkanlarında bulunduğu belirtiliyor.

Altın madenciliği nedir, nasıl yapılır?

Herhangi bir altının çıkarılmasından çok önce, hem maden yatağının boyutunun mümkün olduğu kadar doğru bir şekilde belirlenmesi hem de cevherin verimli, güvenli ve sorumlu bir şekilde nasıl çıkarılacağı ve işleneceğinin belirlenmesi için önemli araştırma ve geliştirmelerin yapılması gerekiyor. Bir altın madeninin külçe haline getirilebilecek malzeme üretmeye hazır hale gelmesi, bir yatağın keşfedilmesinden sonra genellikle 10 ila 20 yıl sürebiliyor.

World Gold Council’de yer alan bilgilere göre, altın madeni keşfi zorlu ve karmaşık bir süreç. Coğrafya, jeoloji, kimya ve mühendislik gibi birçok disiplinde önemli miktarda zaman, mali kaynak ve uzmanlık gerektiren bir madenin geliştirilmesine yol açacak bir keşif olasılığı da oldukça düşük.

Potansiyel sahaların yalnızca yüzde 0,1’inden azının ‘verimli’ bir maden olarak kullanılabildiği belirtilirken uzmanlar, küresel altın yataklarının yalnızca yüzde 10’unun, daha fazla genişlemeyi ve gelişmeyi haklı çıkaracak kadar yeterli altın içerdiğini ifade ediyor.

Altın madeninin geliştirmesi, altın madenciliği sürecinin ikinci aşaması olarak açıklanıyor. Madenin ve ilgili altyapının planlanmasını ve inşasını içeren bu süreçte madencilik şirketlerinin inşaata başlamadan önce uygun izin ve lisansları alması gerekiyor.

Altın madenciliğinin üçüncü aşaması olan operasyon aşaması, cevherin çıkarılıp altına dönüştürüldüğü bir altın madeninin üretken ömrünü temsil ediyor. Bu süreçte altının işlenmesi; kaya ve cevherin, tipik olarak yüzde 60 ila 90 arasında altın içeren, dore olarak bilinen önemli saflıkta metalik bir alaşıma dönüştürülmesini içeriyor.

Altın madenciliği

Fotoğraf: Nicolas J Leclercq / Unsplash

Herhangi bir maden muhtemelen cevher kütlesinin tükenmesi veya kalan maden ocağının kârsız hale gelmesi nedeniyle faaliyetlerini durdurduktan sonra çalışma, bulunduğu arazinin hizmetten çıkarılması, sökülmesi ve rehabilitasyonu üzerinde yoğunlaşıyor. Altın madeninin kapatılması karmaşık bir girişim olarak tanımlanıyor ve maden kapatıldıktan uzun süre sonra da madencilik şirketinin maden sahasını izlemesi ve rehabilitasyon çalışmaları yapması gerektiği ifade ediliyor.

Dünyada altın madenciliği

Dünya genelinde altın madenciliği, 2023’ün ilk çeyreğinde 856 tonluk üretimle tüm zamanların rekorunu kırdı.

Rakamlar yıllık yaklaşık yüzde iki oranındaki bir büyümeyle, altın endüstrisinin genişleme hızını gösteriyor. 2023 yılı genelinde de maden üretimi rekor bir seviyeye ulaşarak üçüncü çeyrekte 971 tona ulaştı ve bu, toplam altın arzının yıl bazında yüzde altılık bir artışla bin 267 tona yükselmesine yardımcı oldu.

Yıl boyunca, maden üretimi yeni bir yıllık rekora ulaşarak toplamda 2 bin 744 ton oldu.

Altın madenciliği

World Gold Council verilerine göre 2022’nin sonunda Türkiye, altın üreticisi ülkeler arasında 30,9 tonluk üretimle 29. sırada yer aldı.

Altın madenciliğinde siyanür kullanımı yaygın 

Maden Mühendisleri Odası’na göre, dünya genelinde altın çıkarım işlemlerinin yaklaşık yüzde 85’inde siyanür kullanımı söz konusu. Küresel ölçekte büyük şirketlerin operasyonlarında da siyanürün geniş çapta tercih edildiği biliniyor.

Ancak siyanür kullanımına ilişkin bazı ülkelerde belirli yasaklar ve kısıtlamalar da mevcut. 2010 yılında Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu‘na siyanür tabanlı madencilik faaliyetlerinin yasaklanması yönünde çağrıda bulunmuş, ancak Komisyon bu yönde bir yasağı hayata geçirecek yasal düzenlemeyi teklif etmekten kaçınmıştı.

BBC‘nin aktardığına göre, ABD‘nin Montana ve Wisconsin eyaletlerinde ve Güney Afrika Madencilik ve Metalurji Enstitüsü‘nün (SAIMM) belirttiği üzere, altın madenciliğinde siyanür kullanımı yasaklanmış durumda. Arjantin‘de ise siyanürle madencilik bazı eyaletler tarafından yasaklanmış olsa da, federal bir yasaklama söz konusu değil.

Çekya ve Macaristan gibi ülkeler, çevresel ve sağlık endişeleri nedeniyle altın madenciliğinde siyanür kullanımını yasaklayan kararlar aldı. Çekya Parlamentosu 2002 yılında, Macaristan ise 2009 yılında bu yönde adımlar attı.

Geçmişte yaşanan büyük altın madeni kazaları

Altın madenciliği tarihinde insanlar ve çevre üzerinde olumsuz etkiler bırakan pek çok kaza yaşandı.

  • 2000’de Romanya‘da meydana gelen ve Baia Mare siyanür sızıntısı olarak bilinen maden kazası, Çernobil felaketinden bu yana Doğu Avrupa‘da yaşanan en büyük endüstriyel kazalar arasında yer alır. Bu kazada nehirlere karışan siyanür, büyük bir çevresel yıkıma yol açmış ve Tuna Nehri boyunca çok sayıda balığın ölümüne neden olmuştu.
  • 1971’de Romanya’nın Certej bölgesinde bir altın madeninde meydana gelen baraj patlaması, büyük bir çevresel felakete yol açarken, 89 kişinin yaşamını yitirmesine sebep oldu.
  • 1984’te Papua Yeni Gine‘deki Ok Tedi madeninde büyük miktarda atık suyun çevreye salınması, en az 50 bin kişinin zarar görmesine yol açtı. Aynı yıl ABD’deki Summitville madeninde siyanür kullanımı sonucu büyük miktarda zehirli atık su birikti ve şirketin iflası sonrası temizlik için ABD hükümeti büyük maliyetlerle karşı karşıya kaldı.
  • 1995’te Guyana‘daki bir madenden sızan 3 milyon metreküp siyanürlü atık su, çevresel bir felakete neden oldu.
  • 1996’da Filipinler‘deki bir maden kazası, zehirli atıkların yerel nehirlerde yayılmasına ve bölgede geniş çaplı tahliyelere sebep oldu.
  • 1998’de Kırgızistan‘daki Kumtor madeninde siyanür taşıyan bir kamyonun nehre düşmesi, büyük bir çevre sorununa yol açtı.
  • 2000’de Papua Yeni Gine‘deki bir madene malzeme taşıyan helikopterin düşmesi sonucu ormana siyanür bulaştı.
  • 2006’da Avustralya‘daki Beaconsfield Madeni‘nin çökmesi bir madencinin ölümüne ve iki madencinin yer altında mahsur kalmasına neden oldu.
  • 2009’da Gana‘daki bir madenden sızan siyanür, bölgedeki su kaynaklarını kirletti ve çok sayıda balık ölümüne neden oldu.
  • 2014’te Güney Afrika‘da bir maden kazası sekiz işçinin ölümüyle sonuçlandı.
  • 2015’te Arjantin‘deki Veladero madeninde meydana gelen siyanür sızıntısı, çevresel bir felakete neden oldu ve birçok su kaynağının kirlenmesine sebep oldu.

More in Ekoloji

You may also like

Comments

Comments are closed.