Uzun yıllardır enerji ihtiyacının önemli bölümünü nükleer santrallerden sağlayan Japonya, bir santralını daha kapatarak nükleer enerjiden vazgeçmeye iyice yaklaştı.
Geçen yılki deprem ve tsunami felaketi sırasında Fukuşima Santralı’nda yaşanan nükleer sızıntı ardından, ülkedeki nükleer santrallerin hemen hepsi güvenlik nedeniyle kapatılmıştı.
TEPCO şirketine ait Kashiwazaki-Kariwa santralında da şalterlerin indirilmesi ardından, 54 nükleer reaktörü bulunan ülkede sadece tek bir reaktör faaliyetini sürdürüyor.
Kuzeydeki Hokkaido Adası’nda bulunan bu reaktör de Mayıs ayında bakım için devre dışı bırakılacak.
Japonya normalde 13 ayda bir, reaktörleri bakım amacıyla bir süreliğine kapatıyordu. Ancak Fukuşima’daki sızıntıdan bu yana halkın tepkileri dolayısıyla denetimler için devre dışı bırakılan hiç bir reaktör yeniden açılamadı.
Bu durum ‘nükleer enerji alanında bir güven buhranı’ olarak yorumlanıyor.
Hükümet, bir süredir santrallar çevresinde yaşayanları reaktörlerin dayanıklı olduğuna ikna edebilmek için sistemler üzerinde stres testleri düzenliyor.
Ülke enerjisinin yüzde 30’unu sağlayan bir kaynağın bu şekilde denklem dışında kalması, uzun zaman sürdürülebilir bir durum değil.
Açığı kapatmak için elektrik şirketleri eski, atıl santrallarını yeniden hizmete alırken, doğalgaz ve diğer fosil yakıtların ithali büyük oranda arttı.
Bu da ülke üzerinde ciddi bir ek maliyet yaratıyor ve üretim girdilerine yansıyor. Japonya’nın Ocak ayında verdiği 437,3 milyar yen (5,4 milyar dolar, 9,5 milyar TL) tutarındaki rekor cari açığın en önemli nedenlerinden biri de buydu.
Dahası, önümüzdeki yaz ayları sıcak geçer ve soğutma için elektriğe talep yüksek olursa, kaynakların yetmeyebileceğinden endişe ediliyor.
Geçen yaz, aşırı talep yüklenmesini önlemek için bazı büyük fabrikalarda üretim gece saatlerine ve hafta sonlarına kaydırılmış, hükümet de işyerlerinden enerji tüketimini yüzde 15 azaltmalarını istemişti.
(BBC)