Köşe YazılarıManşetYazarlar

[İnsan kaynaklı çevre yıkımlarında bugün] Büyük Londra dumanlı sisi

0

Günümüzden 70 yıl önce Birleşik Krallık‘ın başkenti Londra, 5 Aralık cuma gününden 9 Aralık 1952 salı gününe kadar beş süren ve kaynaklara “Great Smog of London” veya “Great Smog of 1952” adıyla geçen; tarihin en şiddetli hava kirliliği olaylarından birine sahne oldu.

4 Aralık 1952 perşembe sabahı Londra Meteoroloji Müdürlüğü‘nde her zamankinden daha fazla hareketlenme ve telaş vardı. Sabah saatlerinde Meteoroloji Müdürlüğü binasının terasındaki hava tahmin ve ölçüm aygıtlarının değerlerini ölçen teknisyen, sonuçları baş teknisyene, o mühendise, o da baş mühendise; baş mühendis de baş bilim insanına gösterdi ve koridorda oluşan beş kişiden fazla meteoroloji müdürlüğü çalışanı müdürün odasına giren baş bilim insanını beklemeye başladı. Müdür: “Bu bir Donora! Bunu başbakanlığa acil bildiren bir yazı yaz. Okumazlar, ama Biz görevimizi yapmış olalım.” dediğinde Londra’da hava günlük güneşlik ve gökyüzü berraktı.

Donora felaketi

Donora, o zamana kadar bilinen insan etkisine bağlı en korkutucu doğal afet durumuydu. 26 Ekim 1948’de ABD’de Pensilvanya Eyaleti’ndeki iki dağ arasındaki çukur bir vadideki 14.000 kişinin yaşadığı Donora kasabasında yaşanan hava kirliliği sonucu 6.000 kişide solunum sorunları görülmüş, 20 kişi ölmüş, olaydan dolayı ilerleyen zamanlarda bu ölümlere 50 kişi daha eklenmiş ve hastalanan 7000 kişi kasabadan tahliye edilerek korunmuştu. Yaşanan olay, bir çinko işleme tesisinin bulunduğu kasabada sıcaklık inversiyonu ya da sıcaklık terslenimi denilecek bir doğal hava olayı sırasında fabrika bacasından salınan kükürt dioksit ve hidrojen florür gazlarının yer seviyesindeki sisle birleşip beş gün boyunca kasaba üzerinde hapis olması sonucu olmuş ve ölümler olaydan üç gün sonra başlamıştı. Bu olay ABD’de çok iyi incelenen ilk çevre sağlığı olaylarındandı ve Londra Meteoroloji müdürü ve başbilim insanı Londra’nın başına Donora benzeri bir olay gelmesinden korkmuştu.

Tesadüfler üst üste gelmişti. O yıl Londra’da elektrikli tramvay toplu taşımacılığından vazgeçilerek yerine benzinli otobüslere geçilmişti. O yıllarda benzin motorları ve kullanılan benzin bugünküne hiç benzemeyen yüksek egzoz emisyonu ve kurşun değerlerine sahipti. Üstelik kent içindeki beş ayrı bölgede bacalarından kükürt dioksit saçan çok sayıda büyük kömürlü elektrik santralı ve kömür yakan binlerce ev vardı. Kışları şimdikinden daha da soğuk olan Londra çok daha soğuk bir kış geçiriyordu. Ve havada yaprak kımıldamıyordu.

Tahmin ettikleri gibi başbakan Churchill’in ofisinde bu evrak beklenen ilgiyi görmedi, ama ana muhalefet partisi iktidarı yıpratacak bir malzemeye sahip oldu. Yaklaşık 12 saat sonra 5 Aralık 1952 günü Londra sisle karışık duman (smog) içine hapsolarak gömlek yakalarını siyahlaştıracak kadar güçlü ve giderek artan bir duman ve kükürt dioksit bulutuna gömüldü.

Londra sokakları, Noel kutlamaları için alışveriş yapmaya başlayan insanlarla doluydu. 5 Aralık öğleden sonra, duman tüm şehri hızla kapladı. Londra’da sis aslında şaşırtıcı bir durum değildi. Ancak bu sis daha farklıydı. Sisin kimyasal bir kokusu da vardı, ama insanlar bunun da geçeceğini düşünmüştü; öyle olmadı. 6 Aralık sabahı Londra sakinleri sarımsı yeşil bir gökyüzüne, daha da yoğunlaşan bir sise ve daha da kötü bir kokuya uyandı.

7 Aralık’ta sis yoğunlaştıkça hava da ağırlaştı ve dışarıda nefes almak çok zor hale gelmeye başladı. Gündüz görüş mesafesi bir metreye kadar düştü. Kapı eşiklerini, kaldırım taşları vb. gibi potansiyel engelleri hissetmek için insanların ayaklarını sürüyerek yürümeleri gerekti. Geceleri görme mesafesi 25 cm’e kadar indi, çünkü arka sokak lambaları, yayaların ayaklarını ve hatta bir lamba direğini görmesi için kaldırıma hiçbir ışık vermeyen akkor lambalardı. Sis, görüş mesafesini o kadar azaltmıştı ki insanlar evlerini bile bulamaz hale gelmişti. Hastane acilleri dolmaya başladı.

Beklenen ölüm sayısında yüzlerce artış

Londra metrosu dışında toplu taşıma ve ambulans hizmeti durunca insanlar hastaneye gitmekte zorlandı. Anayollarda  araçlarını terk edip yollarına yürüyerek gidiyorlardı. Sis o kadar yoğundu ki iç mekanlara bile sızdı; koltuklardan sahneleri ve ekranları görmek zorlaşınca konserlerin ve film gösterimlerinin ve açık hava spor etkinlikleri iptal edildi.

Kara trafiğinde ve demiryolunda kazalar arttı. Bir banliyö treni demiryolu işçilerine çarparak birkaçını öldürdü, çoğunu ağır yaraladı. Şoförler muavinlerini yola indirip önlerinde fenerle yürüterek yol almaya çalışıyordu.  Londra’nın bazı bölgelerinde büyük güvenlik sorunları yaşanmaya başladı.

İlk gün beklenen ölüm sayısında 135, ikinci gün 500 artış oldu. Doktorlar ve sağlık personeli de hastalanarak hizmet veremeyince sağlık personeli azaldı. Sosyal yaşam bitti. Hayat durdu.

BBC: Tanrının işi

BBC, sisi, “tanrının işi/doğal olay” olarak yorumladı. Churchill ise sel, kuraklık gibi bir doğa olayı olduğunu söylüyordu. Churchill ve hükümeti, başlangıçta ölümlerin hava kirliliğinden olduğunu kabul etmek istemedi, ama muhalefet ve bilimsel baskılar sonucu 8 Aralık’ta (sisin dördüncü günü) tek başına bir hastane ziyareti sonunda durumun önemi anladı ve yaptığı basın açıklamasında önce pahalı bularak kabul etmediği kamu araştırmasını yaptıracağını açıkladı. 9 Aralık Salı günü (sisin beşinci günü) çıkan rüzgarla sis dağıldı.

Londra sisiyle ünlü olduğu için şehirde panik olmadı. Ancak takip eden haftalarda, tıbbi hizmetler tarafından derlenen istatistikler, sisin 4.000 kişiyi öldürdüğünü ortaya çıkardı. Kurbanların çoğu çok genç ya da yaşlıydı ya da sigara içenler ve önceden solunum problemleri olanlardı. Ölüm oranı sisten sonra aylarca yüksek kaldı. Asla sonuçlanmayan bir ön rapor, bu ölümleri bir grip salgınına bağladı. Ortaya çıkan kanıtlar, ölümlerin yalnızca bir kısmının gripten olabileceğini ortaya koydu. Ölümlerin çoğu solunum yolu enfeksiyonlarından, oksijen yetmezliğinden ve dumanın neden olduğu akciğer enfeksiyonlarından kaynaklanan balgamın hava yollarını tıkanması sonucu gerçekleşti. Akciğer enfeksiyonları, esas olarak bronkopnömoni veya kronik bronşite eklenmiş akut pürülan bronşitti. Olayda en az 150 bin kişinin hastanelere başvurduğu ve hastalandığı tahmin ediliyor. 2004 yılında yayınlanan araştırma, ölüm sayısının yaklaşık 12.000 olduğunu gösterdi.

Birleşik Krallık tarihindeki en kötü hava kirliliği olayı olduğu düşünülen Büyük Londra Dumanlı Sisi (smog), çevre ve tıp araştırmaları, hükümet düzenlemeleri açısından hava kalitesi ve sağlık arasındaki  ilişkileri göstererek gerek Birleşik Kırallık gerekse diğer dünya halklarının ve hükümetlerin farkındalığını arttıran en önemli çevre sağlığı olaylarındandır.

Olayın edebiyata ve görsel sanatlara yansıması

  • Büyük Londra Dumanlı Sisi,  Netflix isimli dijital yayın kanalının The Crown isimli dizisinin 1. sezonunun Türkçe yayında “Doğal Afet” adıyla yayınlanan “Act of God” isimli dördüncü bölümünün ana konusudurHastanelerdeki siyasi önlem ve kaosun büyük ölçüde abartıldığı düşünülse de, hava kirliliğinin temsili eleştirmenler tarafından makul ölçüde doğru görülmüştür.
  • The Goon Show’un  BBC Home Service’te 21 Aralık 1954’te yayınlanan “Frog” başlıklı bölümü, öldürücü sis krizi üzerine ince örtülü bir hicivdi. 
  • Boris Starling’in Görünürlük romanı 1952’deki sis olayında geçer.
  • DE Stevenson’ın romanı The Tall Stranger (1957), 1952 sis olayına atıfta bulunarak, içeriye giren ve hastanedeki hastaları tehlikeye atan yoğun bir “sis” ile başlar.
  • Kate Winkler Dawson’ın Death in the Air (2017) adlı kitabı, Londra’nın Büyük Dumanlı Sisi’nin hikayesini seri katil John Christie’ninkiyle iç içe geçirir.

Yararlanılan kaynaklar

  1. https://onedio.com/haber/1952-londra-sinda-bes-gunde-binlerce-kisinin-canini-alan-urkutucu-doga-olayi-olduren-sis-913656
  2. https://www.britannica.com/event/Great-Smog-of-London
  3. https://www.britishturks.com/12-bin-kisinin-oldugu-buyuk-londra-sisi-great-smog-of-london/

 

 

You may also like

Comments

Comments are closed.