Köşe Yazıları

Herkes “yeşil” derken, Yeşil Hareket

0

Bu aslında bir umut ya da umutsuzluk yazısı değil. Bir deneme yazısı, bir fikir yürütme yazısı. Ana fikri de şu: Günümüzde, Yeşil Hareket’in ilk çıkışında savunduğu düşünceler, artık inkar edilemez bir şekilde toplumun ve siyasi yapıların hemen hemen hepsi tarafından kabul ediliyor ve yavaş yavaş da olsa savunulmaya başlıyor. Peki fikirleri bu kadar yayılmışken, Yeşil Hareket nasıl kendisini var edecek? Var etmesi için neler yapması gerekir?

Dünya, Yeşil Hareket ile tanıştığında, Yeşil Hareket’in fikirleri, uygulamaları ve yaşayışı bir çığır açmıştı. O güne kadar politikada kendisine yer bulamayan fikirlerin de katılımıyla gelişen Yeşil Hareket, mevcut iki düşünce yapsını da sorgulamış ve kendisine bir yol açmıştı. Yeşil Hareket’in tarihine baktığımızda birebir Gandhi’nin o ünlü sözünün hayata geçtiğini görebiliyoruz. Neydi o söz? “Önce seni inkar ederler. Sonra sana gülerler. Sonra seninle savaşırlar. Sonunda sen kazanırsın”.

Gerçekten de Yeşiller, ilk çıkışlarını yaptıklarında, bir kesim onları anlamak yerine “Kızılların bir oyunu” diye nitelendirirken, aynı olguya bakan diğer kesim ise “Burjuvazinin kitleleri ayartmak için yeni bir aracı” olarak nitelendiriyor. Bir sonraki adımda, Yeşil Hareket bir siyasi soytarılık, bir show siyaseti olarak suçlanıyor, itibarsızlaştırmaya çalışılıyor. Düşünsenize, parlamentoya boğazlı kazaklarla, ellerinde bitkilerle giren insanlar. Yeni şeylerden bahsediyorlar. Silahsızlanma diyorlar, tüketim toplumunun eleştirilmesi diyorlar, kaplumbağalar diyorlar, nükleer santraller kapatılsın diyorlar. Büyüyen bu hareket karşısında seçmen tabanlarının ayaklarının altından kaydığını gördüklerinde, üçüncü adıma geçildi. Yeşiller mevcut siyasete çekilmeye, köklerinden koparılmaya çalışıldı. Burada tabii ki, Yeşiller’den kaynaklanan hatalar da oldu. Yavaş yavaş gelen seçim başarıları ve büyüme, bir noktadan sonra muhalefetten, iktidara geçişi de beraberinde getirdi. Ve iktidarın kirleten yanından kaçamadı Yeşiller.

Peki sonunda ne oldu? Bugün, belki Türkiye’de etkileri henüz merkez siyasette tam olarak hissedilmese de, hemen hemen siyasi yelpazenin tüm kesimlerinin parti programlarında, siyasi hedeflerinde Yeşil Hareket’ten bir pay görmek artık mümkün. Bu bazen hem siyasi, hem de örgütsel düzeyde oluyor, bazen sadece bunlardan bir tanesinde kalıyor ama görülüyor. O zaman sormanın vaktidir: Bu bir kazanma hali mi Gandhi’nin dediği gibi? Şüphesiz ki bir bakıma öyledir. Çünkü bir hareket, kısa bir süre içerisinde fikirlerini mutlak doğrular olarak kabul ettirmiş ve sözünü ilk başta kendisini ciddiye almayanlara ya da kendisini inkar edenlere de söylettirmeyi başarmıştır. Fakat bir bakıma da öyle değildir. Çünkü hareket kendi özgünlüğünü koruyup, koruyamamak gibi bir tehlike ile karşı karşıya kalmıştır.

Türkiye’ye dönelim tekrar. Uzun siyasi geleneklerden gelen hareketlerin yaptıkları yayınlara bakıyorsunuz, söyledikleri sözlere bakıyorsunuz mutlaka ekoloji geçiyor. Bazıları daha utangaç, çevre diyorlar. Bunda tabii ki pragmatik nedenler var. Mücadele, halk hareketliliği en çok çevre mücadelesinde yaşanıyor ve örgütlenmek için en ideal yerler oralar. Yine de o şekilde ya da bu şekilde bir söz söyleniyor. Bir kaç ortodoks yapı dışında, devrimci örgütler, reformist örgütler hep Dünya’da Yeşil Hareket zamanında ne demişse, onu söylüyorlar. Tabii ki biraz kendilerine yontarak.

Gelinen bu noktada ne yapılabilir? Sorulara dönersek? Fikirleri bu kadar yayılmışken, Yeşil Hareket nasıl kendisini var edecek? Var etmesi için neler yapması gerekir? Hareket kendi özgünlüğünü koruyup, koruyamamak gibi bir tehlike ile karşı karşıyayken neler yapılabilir? Öncelikle, hala diğer politik odakların söyleyemedikleri ama Yeşil Hareket’in temelini oluşturan bir kaç kavram var. Bunlara ağırlık vermek gerekli. Endüstriyalizm karşıtlığı bunlardan biridir, Yeşil Hareket’in çıkış noktası olan tüketim toplumu eleştirisi bunlardan biridir… Adım adım düşünmek gerekir. Eğer, Yeşil Hareket’in yıllar önce ileriye doğru attığı adıma karşılık olarak, diğer siyasi hareketler de bir adım atıp yaklaşmışsa, artık daha radikal olup, daha cesaretli olup yeni bir adım atma sırası gelmiş demektir. Daha esastan bir sorgulama ve değişim isteğinin politik olarak da sırası gelmiş demektir. İklim değişikliği zaten bu sorgulamanın ve değişimin sırasının çoktan geldiğini bize gösteriyordu. Fakat politik olarak da bunu yapmak gerekli.

Sonuç olarak, herkes yeşile ucundan kıyısından bulaşmışken, “en devrimci” dergilerde bile ekoloji yazıları çıkmaya, bir kaç yıl öncesine kadar hayal edilemeyecek sözler, hayal edilemeyecek kişilerin ağzından duyulmaya başlandıysa bu Yeşil Hareket’in hegemonik başarısıdır fakat yetmez ve yetmiyor da. Artık var olan sistemle daha net ve radikal bir sorgulama sürecinin başlamasının vaktidir. Yeşil Hareket’in temel çıkış noktaları üzerinden gelecek bu sorgulama, hareketin özgünlüğünü korumasına yardımcı olacaktır. çünkü Yeşil Hareket’in söylediği ama hala başkalarının söylemeye cesaret edemediği sözler var. Bu yüzden de Yeşil Hareket’in önü açık, daha çok yolu var.

Yeşil Gazete yazıları ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net

https://twitter.com/#!/Urbarli

You may also like

Comments

Comments are closed.