Hatay havaalanı hala sular altında !

Hatay havaalanı hala kapalı, çünkü hala sular altında. Yetkililer tarafından 15 Mart’ta açılacağı yolunda yapılan açıklama kimseyi inandırmışa benzemiyor. Zaten 15 Mart’ta açılsa bile ilk yağmurlardan sonra tekrar kapatılmayacağının, ne kadar süre açık kalacağının güvencesini hiç kimse veremiyor; ne meteoroloji, ne havaalanı yetkilileri, ne Ulaştırma Bakanı,  ne de Başbakan. Hatay Havaalanının pist, apron ve otoparkındaki yükselen su seviyesi nedeniyle 29 Ocak tarihinde hava trafiğine kapatılmış, devam eden yağışlarla su seviyesinde düşme olmadığı için kapalılık süresi 15 Mart tarihine kadar ertelenmişti.

Hatay havaalanı doğaya karşı üstünlük sağlama mücadelesinin kaybedilmesi tarihinin sayısız hikâyelerinden birisidir. Hatay’ı ilginç kılan esas nokta ise yenilgilerden ders çıkartmayı bilmeyen zihniyetin bütün çarpıklığıyla ortaya çıkmasındadır. Yağışlar karşısında acz içinde kalan yetkililer Amik Gölünün kurutulması kararını veren yöneticiler sınıfının bir sonraki kuşağıdır.

Havaalanının kurulduğu alan 1950’li yıllarda, eskilerin anlattığına göre güzelliği ve temiz suları ile bilinen bir göl idi. Bereketli Amik ovasının ortasında büyüklüğü 100 km2 bulan Amik gölü Amanoslardan gelen dereleri ve Asi nehrinin taşkın sularını düzenliyordu. Göl onbinlerce dönüm tarım arazisine hayat getiriyor ve gölün etrafındaki alan müthiş bir biyoçeşitliliği barındırıyordu. Devir büyüme ve kalkınma dönemiydi. Her mahallede, her köyde bir milyoner çıkarmak amaçlanıyordu ve yeni tarım alanları yaratılmalıydı.

Bir grup mühendis ortaya çılgın bir projeyle gelip Amik Gölünün etrafındaki Sarısu Gölünü ve Kara Gölü kurutmayı planladılar. Göllere akan derelerle gelen sular kanallarla başka yerlere akıtıldı ve bu iki göl kurumaya bırakıldı. Bu değişiklikler sonucu yağış ve akarsu rejimleri bozuldu ve Amik gölü de kurumaya başladı. Bunun üzerine planın ikinci safhası da devreye sokularak Amik Gölünüm tümüyle ortadan kaldırılması tamamlandı. 1975 yılından sonra yapılan haritalarda Amik gölü görünmez olmuştu.

Operasyon tamamlanmış, doğaya karşı olan mücadelenin ilk raundu kazanılmıştı. Yeni kazanılmış tarım alanlarında sulu tarım başlatılmış, verim katlanmış, zenginlik ve refah gözle görülür şekilde artmaya başlamıştı. Fakat bu mutluluk tablosunun fazla sürmeyeceği kısa zamanda anlaşıldı. Doğal yapının bozulmasını, bazı canlı türlerinin yok olmasını kimse umursamadı ama tarımda ilk birkaç yılda artan verim düşmeye başlayınca soru işaretleri çoğalmaya başladı.

Amik gölünün kurutularak tarım amaçlı kullanılması çılgın projesini ortaya atan genç mühendislerden biri de geleceğin Başbakanı ve hatta Cumhurbaşkanı olarak siyasi tarihimizde müstesna bir yer edinen Süleyman Demirel idi. Süleyman Demirel uzun kariyerinin özeleştirisi mahiyetindeki bir konuşmasında, en büyük üç yanlışının başında DSİ genel Müdürlüğü sırasında verdiği Amik gölünün kurutulması kararını sayar.

Amik gölünün kurutulmasında yapılan yanlışlıktan gereken ders maalesef alınmamıştır. Kendi yasalarının doğa yasalarından üstün olduğunu sananlar yine bir büyüme ve kalkınma furyasında giderek verimsizleşen Amik Ovasının havaalanına dönüştürülmesi projesini gündeme getirirler. Havaalanı yapılarak geçmişin bir büyük yanlışının üzeri örtülmeye çalışılmaktadır. Bilim insanlarının uyarıları ciddiye alınmaz. Halkın ve Sivil Toplum Kuruluşlarının söyledikleri her zamanki üslupla geçiştirilmeye çalışılır. Tüm itirazlara rağmen bir zamanlar Amik gölünün en derin noktasına, su toplama havzasının bulunduğu alana kurulan “modern” havaalanı 2007’de Başbakan’ın da katıldığı şatafatlı bir devlet töreniyle açılır.

Ocak ortasından beri süren yağışlardan sonra ovada 100 000 hektar ekili alan su altında kaldı, havaalanı ve çevresinde 260 milyon m3 su birikti. Yer yer 2-3 metre yükselen su son yağışlardan sonra 4 metreye kadar yükselmiştir. 260 milyon m3 su demek kurutulan amik gölünün kurutulduğu zamandan iki kat daha fazladır. Yani her şey aslına rücu etmeye başlamış, Doğa mühendislere bıraktığı alanı geri almaya başlamıştır. Doğa’yı alt etme mücadelesi Hatay’ın Amik Ovasında ikinci kez yitirilmiştir.

Antakya’lılar soruyorlar “ Tarım alanı kazanmak için koca Amik Gölü’nü kuruttunuz. İklimi değiştirdiniz. Küresel ısınmaya karşı sembolik de olsa hiç bir önlem almadınız, hiç bir katkı sağlamadınız. Küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin başlıca nedenleri olan Termik Santralları yapmayı, yaptırmayı sürdürüyorsunuz. Bir de onlarca bilim insanı ve sivil toplum kuruluşunun uyarılarına rağmen Amik Gölü’nün aynasına havaalanı yaptınız. Üstelik onları vatan haini ilan ettiniz. Sonra da Sayın
Başbakan’a açılış yaptırdınız. Halkın vergileriyle toplanan trilyonları suya gömdünüz. Düzensiz yağan yağışlarla Amik Gölü yeniden oluştu. Kim verecek bunun hesabını ? “

Evet, şimdi kim verecek bu işin hesabını?

Mahmut Boynudelik
Mahmut Boynudelik
1957 doğumlu ve YG ekibinin şimdilik yaşça en tecrübelisi, kimsenin bilmediği bağzı eski kelimeleri kullanır. 6 Ağustos 2012’de kırk yılın başında Yeşil Gazete için yazdığı köşe yazısı vasıtasıyla Noam Chomsky, James Hansen ve Bill Mc Kibben ile köşe komşusu olması nedeniyle yerli yersiz övünür. Aslen Yeşil Gazete esenler muhabiridir; yani estikçe yazar. Bazen okur yazar, bazen yazar okumaz, bazen okumadan yazar, bazen okur yazmaz, bazen ne yazar, ne okur. Okumadığı ve yazmadığı zamanlarda Kazdağları ve İstanbul arasında tembellik hakkı aktivistliği yapar. Ha, bir de YG dış köşe ve yorum editörüdür, yorum yazıları göndermeyi düşünüyorsanız iyi geçinmenizde fayda var. Rumuzu: MB

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Tanrı ve şiddet

İlahi şiddetin amacı hukuksal bir yaptırım ya da düzen değil, aksine kurbandır.

Açık Radyo’dan mesaj var: Buradayız, hazırız, neşemiz daim!

'Kainatın tüm seslerine açık' Açık Radyo,, sesini kesmek isteyenlerine inat cıvıl cıvıl, hareketli, ziyaretçi akınından başını kaldıramadan 30. yaş gününe ve dinleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor.

Kazdağları, yeniçeriler, madenler: Enter! – Gizem Kastamonulu

Cengiz Holding, hukuku da yanına alarak bakır madeni için Kazdağları'nda ağaç kıyımına başladı. Bu talanı durdurmak için Kirazlı'daki sesi yeniden yükseltmekten başka çaremiz yok.

Güzelliğe, iyiliğe açık kalmak için Açık Radyo

Kötülüğün eşiği aşıldı. Elimizdekileri kaybetmememiz ve kötülüğe karşı durabilmemiz için Açık Radyo açık kalmalı. Sesimize ve sözümüze sahip çıkmak için elimizden geleni yapmalı, dayanışmayı büyütmeliyiz.

Açık Radyo’suz olmaz!

'Hüznün fiziği'nin diyalekti açısından bakarsak en derin hüzünler en coşkulu ve en mutlu adımları getirecektir. Tabii yaşama ve mücadeleye olan inancımızı yitirmemişsek...

EN ÇOK OKUNANLAR