Yeşeriyorum

Hasankeyf Yok Olsun!

0

Doğu Anadolu. Türkiye’nin doğusunda. Açılımın merkezi.Yıllardır bölge hakkında birilerinin karar verdiği ve halkın da uygulayan/uygulanan taraf olmaktan kurtulamadığı yer. Başlangıç tarihinin üzerinden bugün tam 32 yıl geçmiş, “oradakilerin” hayat kalitesini yükseltmeyi hedefleyen GAP’ın  mekânı. Öteki görülmekten kurtulamamış, herkes “orası” için “iyi” bir şeyler yapmaya çalışmış. Çünkü işsizlik had safhada. Eğitim lazım, batının sahip olduğu hayat standartları orada da olmalıymış!

Bütün bu iyi niyetli düşüncelerin ardında hiç düşünülmemiş, sadece “yaptık” diyebilmiş olmak için yapılmış, yapıldığında bölgeye faydasından çok zararı dokunmuş bir çok şey görüyorum ben. Koskocaman yok edişler, boşa kürek çekişler.

Hükümet Dicle Vadisi, Hasankeyf ve beraberinde birçok önemli kültür alanını yok edecek olan Ilısu projesini çok önemsiyor. Baraj yapımı için Türkiye’nin gerekli şartları yerine getirmediğini gören Almanya, Fransa ve İsviçre hükümetleri kredi vermekten vazgeçtiklerini açıkladılar. Fakat Türkiye ısrarla “o zaman biz tek başımıza kazma, kürekle girer, barajı da yaparız” demekte diretiyor.

Devlet Ilısu Barajı kandırmacasına kamuoyunu alet etmek ve orada yaşayanları da ikna etmek için birçok meselenin üstünü kapatıp anlatıyor. Aşağıda devletin kendi sitesinde yayınladığı projenin devlet açısından önemi tek tek ve gerçeklerin üzeri kapatılarak sıralanıyor.

Ilısu Projesi’nin Devlet Açısından Önemi

  1. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık vizyonunun içinde yer alan, önemli bir yatırım projesidir.
  2. Ülkemizin; refah, çağdaşlık ve gelişmişlik adına hayati bir projesidir ve bölge huzurunu tesis edecek, enerji problemine çare olacaktır.
  3. Başta Diyarbakır, Batman, Mardin, Siirt ve Şırnak İlleri olmak üzere Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin tamamının kalkınmasına katkıda bulunacaktır.
  4. Yukarıda sayılan bölgelerde, inşaat süresince çalışanlar ve aileleriyle birlikte 80 000 kişinin geçimine imkan sağlayacaktır.
  5. Tamamlandığında, üreteceği yıllık ortalama 3,833 milyar kWh enerji ile ekonomimize yılda 300 milyon ABD Doları katma değer temin edecektir.
  6. İnşaatı süresince, yukarıda sayılan bölgelerde, 600–700 milyon ABD Doları tutarında bir ticari faaliyet de sağlayacak ve bölge halkını refaha ulaştıracaktır.
  7. Ilısu Baraj Gölü altında kalan mevcut yol, köprü, demiryolu ve köylerin yeniden ve çağdaş bir teknikle yapılmasını sağlayacaktır.

Hasankeyf. Türkiye’nin doğusunda. Sular altında bırakılıp bölge halkının refah seviyesinin arttırılması, Türkiye’nin enerji probleminin çözülmesi, 80.000 kişiye iş imkanı sağlaması planlananlar dahilinde.

Bölge halkının kültürüne, yaşayışına vurulan bir darbe ile, yok edilecek olan insanların yaşam alanı değilmiş gibi yapıp nasıl refah ve huzur seviyesi arttırılır? Bir baraj yapımı ile bölgeye turist çekmek mi amaçlanmaktadır? Ya da Türkiye’nin enerji problemini çözmeye yetmeyeceği zaten uzmanlar tarafından defalarca anlatılmış bir konuda nasıl gözgöre göre yalan söylenebilir? Nüfusu 2000 yılı itibariyle 7493 kişi olan bir yer yerde (Hasankeyf için), baraj yapılarak aslında birçok mühendisin çalışacağı, üniversite mezunu olmayanların kapısından bile giremeyeceği bir baraj sisteminde 80.000 kişiye istihdam sağlanacak demek, insanları yanlış yönlendirmek ( yalan demeyeceğim özellikle) değil midir?

Ayrıca devletin yaptığı bir diğer açıklama;

Hasankeyf Kültür Varlıklarının Korunması ve Kurtarılması

Uzun bir tarihi geçmişe sahip olan Hasankeyf’teki kültürel varlıkların korunması maksadıyla; Kültür ve Turizm Bakanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve Ilısu Konsorsiyumu koordinasyonunda hazırlanan, Hasankeyf Master Rehber Projeleri Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi makamları tarafından onaylanmıştır.
Ilısu Projesi’nin maksimum su kotundan etkilenmeyen Hasankeyf Yukarı Şehir Alanı’nda yer alan kültürel varlıklar, bu bölgenin geliştirilmesiyle birlikte bir “Arkeolojik Park ve Açık Hava Müzesi”nde yeniden hayat bulmaya devam edecektir.

Hasankeyf’in %80’den fazlası (!)  Ilısu Barajı suları altında kalmayacaktır. Bu bağlamda Yukarı Şehir’de bulunan onlarca mezar, türbe, höyük, eski kalıntılar ve 4200 mağara ev, Ilısu Baraj Gölü’nden etkilenmeyecektir. Bölge yukarıda belirtildiği şekilde “Arkeolojik Park ve Açık Hava Müzesi” olarak düzenlenecek ve Hasankeyf Yeni Kültürel Park Alanı ile birlikte “Türkiye’nin ve Dünyanın Kültür ve Turizm Cazibe Merkezi” olacaktır.

Ilısu Baraj Gölü altında kalacak olan bütün kültürel varlıklar ve yerleri YYEP çalışmaları çerçevesinde belirlenmiştir. Bu kültürel varlıklar Ilısu Barajı ve HES Projesi’nin 7 yıllık inşaatı süresince kazılarla çıkarılıp korunacaktır.

Her yıl için %15’lik yüzey çalışması ve %15’lik kazı ve taşımanın yapılacağı kabul edilmektedir. Bu kabule göre yüzey çalışmaları, kazılar ve taşımalar için ayrılan tahmini bütçe 53 000 000 ABD Doları olarak belirlenmiştir.

Sizce inandırıcı mı?

Hasankeyf’in yeni alana taşınacağına ve orada %80’inin korunacağına inanmak hayal ve kandırılmaya hazır olmaktan başka bir şey değildir. Zira bunu anlamak için değil Hasankeyf’e gitmek hayatında bir kere Hasankeyf’in fotoğraflarına detaylıca bakmış olmak bile yeterlidir. Yukarıda sayıldığı gibi mezar, türbe ve başka birkaç kültürel miras yapılacak olan “Arkeolojik Park” a taşınabilir (ki taşınamayacağını sanırım çoğumuz biliyoruz) fakat ya geride kalanlar? Ömrünü Hasankeyf’te o sokaklarda, köprüye bakarak geçirmiş insanlar, hayatlar? Dicle’nin kenarında yeşeren aşklar, unutulmayan anılar, orada hergün biraz daha büyüyen çocuklar, benim gözlerimin ta içine bakıp “abla ben burada büyüdüm be!” diyen kızın gözleri?

Bu mesele bir kültürü, yaşayan hayatları kesip atmak ve her şeyi değişime zorlamaktır. Bir kültürü yok ederken diğer taraftan da doğaya vereceği zarar, yok edeceği birçok tür boyutu var çok istenilen Ilısu Barajı’nın.. Yok olacak olan hayvan, bitki türleri ne olacak? Geri dönülemez şekilde yok edilecek olan o huzur veren Hasankeyf?

Geçtiğimiz günlerde TRT’de yayınlanmaya başlayan ve 10 Bölüm sürecek olan “Sudaki Umut” belgesel dizisi insanların beynini yıkamaya çalışan, onları “Hasankeyf Sular Altında kalsın” fikrine alıştırmaya çalışan zihniyetin akıllara ziyan ürünüdür. Ayrıca belgesel sponsoru şirketler aynı zamanda baraj yapımı için para çıkarmaya hazır şirketler. Nasıl ama?

Örneğin birçok kişi Halfeti’nin nerede olduğunu, Halfeti’de neler olduğunu bilmese de ‘su altında kalmış minare’ fotoğrafı herkese tanıdık. İşte o fotoğraf Şanlıurfa’ya bağlı Birecik’te yapılan baraj sonucu üçte ikisi sular altında kalan Halfeti’ye ait. TRT’nin, Kerime Şenyücel yönetmenliğinde iki yıl önce başladığı belgesel projesinde, Halfeti’nin baraj sonrası durumu ve yeni Halfeti’de yaşayan insanlarla röportajlar yer alıyor. Yapılması planlanan Ilısu Barajı nedeniyle de Hasankeyf’teki durum yansıtılıyor. İnsanların ne kadar mutlu olduğu, halkın refah seviyesinin yükseldiği Halfeti’nin “neresinde yaşadığı bilinmez” kadın ve erkekler tarafın dan anlatılıyor. Ama Halfeti’ye gittiğimde birçok mutsuz insanla tanıştım ben. Sabahtan akşama kahvede işsizlik yüzünden oturan, baraj yapımı zamanında topraklarına devlet tarafından el konulan karşılığında eline 3-5 kuruş sıkıştırılan ve o parayı nereye harcayacağını kestiremeyip çarçur edip ortada bırakılmış insanlar. Söz verilen iş, eğitim, turizm cenneti kriterlerinin hiçbirinin Halfeti’ye uğramadığını gördüm.

Ortada yaşananlar ve çıkarılması gereken dersler var. Eğer devlet herhangi başka bir meselede asla bu kadar uygulamadığı kararlılığından vazgeçmezse Hasankeyf sular altında kalacak. Kaçınılmaz sonuda gözle görülür bir şekilde Halfeti’ye benzeyecek. Elimize kalanlar yine mutsuz insanlar, yok edilmiş 15.000 yıllık kültür mirasından başka hiçbirşey olmayacak.

Başbakan’ın Hasankeyf’i helikopterden kuşbakışı dışında görmediğini biliyorum. Acaba illa yapacağız derken içiniz sızlamıyor mu? Durumun bütün duygusal ve kültürel bağlarını bir yana bırakıp ülkece kafa yorduğumuz “enerji ve kalkınma” tarafından düşünsekte geriye gerçekten boşa yok edilmişlikten başka bir şey kalmıyor..

Hasankeyf bu haliyle kalmalı. Yok olmayı değil, barıdırdığı 9 tam kriteriyle Unesco Dünya Mirası Listesine girmeyi hak ediyor. Fakat hükümet ısrarla Hasankeyf’in taşındığında turizm cenneti haline geleceğini söylüyor. Tam önündeki “fırsatı” görmüyor.

Hasankeyf sular altında kalmazsa ne olur?

Doğa Derneği, 9-10 Ocak 2010’da ‘Barajsız Hasankeyf Arama Konferansı’ düzenleyecek. Dicle Vadisi ve Hasankeyf’in UNESCO Dünya Mirası listesine dahil edilmesi halinde Türkiye ve dünyaya katacağı faydalar ve Hasankeyf’in sular altında bırakılmaması durumunda neler olacağı konuşulacak.

Maddi ve manevi yönden devleti tamamen zarara sokan, akılcılığı içinde barındırmayan bir proje neden bu kadar ısrarla uygulanmak istenir bilinmez.

Hasankeyf.’te yok edilmek istenen kültür senin. Devletin nedeni bilinmez bir ısrarla istediği baraj yüzünden sen tarihini sulara gömmeye razı mısın? Hasankeyf’i bundan sonra sadece fotoğraflarda görmeye?

Peki Hasankeyf’i yok etmek isteyen, sustuğun zihniyetin bu gidişle bütün kültür mirasını senden almak isteyeceğinin farkında mısın?

-Seçil Türkkan-

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.