Röportaj

Hasan Hüseyin Küçükaydın: “Sadece engelliler konusunda değil, partinin sözünün olduğu her alanda katkım olsun istiyorum”

0

Hasan Hüseyin Küçükaydın

Bu haftaki söyleşimizi Yeşiller ve Sol Gelecek Parti Meclisi üyesi Hasan Hüseyin Küçükaydın ile yaptık. Cerebral Palsy nedeniyle konuşma güçlüğü çeken Küçükaydın ile Barış süreci ve Gezi direnişini ve bir engelli olarak politika yapmanın ne demek olduğunu konuştuk.

Sizi tanıyabilir miyiz? Ne iş yapıyorsunuz, ne zamandan beri siyasetle ilgileniyorsunuz? Yeşiller ve Sol Gelecek Parti Meclisi’nde yer alan engelli arkadaşlarımızdan biri olarak konuşma güçlüğü çektiğinizi biliyoruz. Sizi daha yakından tanıyabilmemiz için bu engelinizin hikayesini de anlatabilir misiniz?

Hasan Hüseyin Küçükaydın

1974 yılında Giresun’da doğdum. İlkokul, ortaokul ve lise öğrenimini Giresun’da tamamladıktan sonra, 1993’de Marmara Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünü kazanınca okumak için İstanbul’a geldim. 97’de mezun olduktan sonra bir süre ailemle ticaret yaptım. Rehber öğretmen olmak için Mili Eğitim’e de başvurduysam da konuşma engelimi gerekçe göstererek atamamı yapmadılar. Gerçi çok da istemiyordum, biraz baba baskısıyla başvurmuştum.

2002 yılında Sabancı Üniversitesi’nde Toplumsal Duyarlılık Projeleri görevlisi olarak işe başladım, halen de bu görevi sürdürüyorum. Kısaca anlatmak gerekirse; üniversite öğrencilerine sosyal sorumluluk kavramını öğretmeyi amaçlayan bir saha dersinin yürütücülüğünü yapıyoruz. Her sene yaklaşık 1000 civarında üniversite öğrencisiyle 75’e yakın proje gerçekleştiriyoruz.

Siyasi konulara çok küçük yaşlardan beri ilgi duyuyorum. 83 seçimleriydi sanırım, oturup Özal ve Cindoruk’un katıldığı açık oturumları izlediğimi hatırlıyorum. O günden bu güne siyasete ilgim hiç azalmadı. Üniversite yıllarında öğrenci hareketlerinin içinde pek yer almadım, bunda o dönem daha kendi içime dönük bir psikoloji içerisinde olmam da etkili oldu. Kendi ayaklarımın üzerine basabildiğim yaşamımın belli bir düzene girdiği günden itibaren de aktif siyasetin içinde olmak istedim. Bir süre de bana uygun parti beklentisi içine girdim, sonra önce EDP’yi fark ettim ve takip etmeye başladım. Sonra da EDP+Yeşiller birleşme sürecini görünce de “tamam artık, olmam gereken yer burası” diye düşündüm.

Normal hamilelik süresine göre geç ve oldukça zor bir evde doğumla dünyaya gelmişim. Doğum sırasında bir süre oksijensiz kaldığım için beynin hareket merkezinin bir kısmı zarar görmüş, bu nedenle Cerebral Palsy’liyim (spastik). Konuşma güçlüğüm de bu durumun bir tezahürü. Çocukken yürüme anlamında da konuşma anlamında da çok daha fazla güçlük çekiyordum. Zaman ilerledikçe birçok yetim gelişti ve bence gelişmeye de devam ediyor. Konuşmamı ilk duyanlar anlamakta güçlük çekseler de bir süre sonra alışıyorlar.

Bir insanın hele hele beni yeni tanıyan bir insanın benim konuşmamı anlamaması olabilecek bir şey, bunu anlayabilirim.  Ancak bu durumda o kişinin yapması gereken anlamış gibi kafa sallamak yerine “anlamadım, söylediğini tekrarlar mısın?” demek olmalı bence.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nde aktif çalışan, PM toplantılarına düzenli katılan ve katkı veren bir insansınız. Bir engelli olarak parti içinde ne gibi güçlük ve engellerle karşılaşıyorsunuz?

Sanrımı katıldığım 2. PM toplantısıydı, o an konuşulmakta olan gündemle ilgili merak ettiğim bir iki konuyu yakınımda oturan birkaç arkadaşa sormaya yeltendiğimde, söylediklerimi anlamadıklarını ve anlamadıklarını bana belirtmek yerine de sanki anlamış gibi kafa salladıklarını gördüm. Bir insanın hele hele beni yeni tanıyan bir insanın benim konuşmamı anlamaması olabilecek bir şey, bunu anlayabilirim.  Ancak bu durumda o kişinin yapması gereken anlamış gibi kafa sallamak yerine “anlamadım, söylediğini tekrarlar mısın?” demek olmalı bence. Bu rahatsızlığımı da partinin PM mail grubunda açıkça dile getirdim. Mailimi gören birçok arkadaş, bana hak verdiklerini yazdılar. Zaten sonraki toplantıların hiçbirinde benzer bir sıkıtı yaşamadım. Mesaj alınmış bence:)   Bu olay dışında partide bir sıkıntı ya da engelleme yaşamadım, aksine arkadaşlarımdan hep ilgi ve destek gördüm ve görmekteyim.

Siyasette öncelikli ilgi ve çalışma alanınız konusunda bilgi verebilir misiniz?

Tabi ki öncelikle engelliler için bir şeyler yapmak, yaşam koşullarımızı iyileştirecek bir şeyler başarmak istiyorum. Ancak sadece bu konuda siyaset yapmak istemiyorum. Partinin söz söylediği her alanda katkım olsun istiyorum.  Barış süreci şu anda kuşkusuz önümüzdeki en önemli ve en öncelikli süreç. Benim de önceliklerim arasında tartışmasız birinci sırada.

3 ay evvel yan yana gelmekten imtina eden farklı kesim ve siyasi görüşlerden insanlar ne oldu da bugün aynı eylemlilikte bir araya gelip benzer sloganlar atabiliyorlar? Bunun iyi irdelenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Gezi direnişine katıldınız. Süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce Gezi direnişi Türkiye’de neleri değiştirecek?

Gezi direnişi Türkiye’de yeni bir dönemin kapılarını araladı bence. İnsanlar yaşamlarına ve düşüncelerine sahip çıkma anlamında önemli bir eylemlilik ortaya koydular ve halen de koymaya devam ediyorlar. Bu çok ama çok değerli.  Bunun karşısında ise bu makul talepleri ısrarla göz ardı eden ve ürettiği türlü komplo teorileri ile bu hareketi bertaraf edebileceğini sanan bir tek adam diktası var.  Ama bence bu iş sürecek. İnsanlar hakları yendiğinde, ya da talepleri yerine gelmediğinde sokağa çıkmaya devam edecekler.

Tahlil etmek anlamındaysa, Gezi direnişi tam olarak anlayacak veri ve bütüncül bir değerlendirmeye henüz sahip olmadığımızı düşünüyorum. Yaygın olan “İnsanların yaşam tarzlarına yapılan müdahalelere ve kendi taleplerini bu kadar görmezden gelen iktidara karşı birikmiş tepkilerinin açığa vurumu” tespitine ben de katılıyorum. Ancak bu yeterli değil, 3 ay evvel yan yana gelmekten imtina eden farklı kesim ve siyasi görüşlerden insanlar ne oldu da bugün aynı eylemlilikte bir araya gelip benzer sloganlar atabiliyorlar? Bunun iyi irdelenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bence Gezi direnişi seçmenin partilerden beklentilerini de çok artırdı. Şu anda direnişlere katılanların büyük çoğunluğunun hiçbir partinin onları tam temsil edemediğini düşündüğünü gözlemliyorum. Buna mukabil Yeşiller ve Sol Gelecek olarak, bu beklentilerin hemen tamamına cevap verebilecek yeterlilikte olduğumuzu düşünüyorum. Aynı zamanda son parti toplantımızda gündeme gelen il ve ilçe kongrelerimizi parklarda yapma ve hatta büyük kongremizi de mümkün olursa parklarda yapma karar önerisini de çok önemsiyorum. Bunu yapabilirsek, parklardan yükselen taleplerin de ışığında partimizi bir anlamda yeniden kurma iradesini göstermiş olacağız.

Bakın elimizi vicdanımıza koyalım, ülkenin bir yerinden ölüm haberleri gelmeye devam etseydi bizler burada Gezi direnişini gerçekleştirebilir miydik? Bence kesinlikle hayır.

Türkiye’de Gezi direnişi büyük ölçüde gündemi değiştirse de barış süreci, özellikle yerelde devam eden ekoloji mücadeleleri, yeni anayasa yapımı gibi çok ciddi ve ağırlıklı gündemler var. Siz yeni durumda bu konulara nasıl yaklaşılması ve hangilerine öncelik verilmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?

Önceliğimizin kesinlikle Barış süreci olması gerektiğini düşünüyorum. Saydığınız konuların hepsi çok önemli ve üzerinde titizlikle durulması gereken konular. Ancak Barışın önceliği var, hepsinden daha fazla bir önemi var. Bakın elimizi vicdanımıza koyalım, ülkenin bir yerinden ölüm haberleri gelmeye devam etseydi bizler burada Gezi direnişini gerçekleştirebilir miydik? Bence kesinlikle hayır.

Belki farkında olmadığımız bir konu var; Barış süreci tamamlanabilirse bizler hepimiz ilk kez “normal” şartların olduğu bir ülkede yaşamanın nasıl bir şey olduğunu deneyimleme fırsatı bulacağız.  Cumhuriyetin kuruluş aşaması, darbe ve muhtıra dönemleri ve nihayetinde 30 yılı aşan bir savaş sürecinin sonucunda bizim ya da bizden evvelkilerin olağan şartlarda yaşama fırsatı olmadı. Anayasa sürecinde BDP’ye destek verecek politik bir duruş sergilemenin yararlı olacağı düşüncesindeyim ama Barış sürecinden sonra en fazla ağırlık verilmesi gereken konu kesinlikle ekolojik mücadele. Dünya ekolojik bir yıkıma doğru hızla gidiyor. Ülkemizde de kalkınma kisvesi altında, kapitalizmin tüm yıkıcı ve talan edici enstrümanlarını çekinmeden kullanan bir iktidar var.

Biz burada Gezi’ye bakarken, bakmadığımız yerlerde HES, termik santral, üçüncü köprü inşaatları devam ediyor.  Nükleer santral inşaatı için hazırlıklar sürüyor. Gezi direnişinde oluşan enerjiyi doğru bir şekilde buralara yöneltebilirsek, etkili bir ekolojik mücadele başlatabiliriz.

Bence bir partinin engelliler alanında yapabileceği çok şey var; öncelikle üye olmak isteyen engelliler teşvik edilmeli, partinin imkanları elverdiği ölçüde parti il ve ilçe örgütlerinin büroları engellilerin kolay erişebilecekleri binalarda tutulmalı.

Parti içinde engellilerle ilgili politikalar konusunda da çalıştığınızı biliyoruz. Sizce bu konuda neler yapılmalı? Bir parti engellilerin hakları ve yaşamı için neleri değiştirebilir?

Partimizin politika üreten birimleri olarak çalışma grupları var. Gerekli talep olduğu takdirde hemen her konuda çalışma grubu kurulabiliyor. Biz de yaklaşık 10 arkadaşımla Engelliler ve Dezavantajlılar Çalışma Grubunu kurmuş bulunuyoruz. Bence bir partinin engelliler alanında yapabileceği çok şey var; öncelikle üye olmak isteyen engelliler teşvik edilmeli, partinin imkanları elverdiği ölçüde parti il ve ilçe örgütlerinin büroları engellilerin kolay erişebilecekleri binalarda tutulmalı.  Siyasi partiler engelli bireylerin sorunlarının neler olduğunu araştırmalı, konu hakkında çalışan sivil toplum kuruluşlarıyla sürekli dirsek teması içinde olmalı.  Ve tabi bu sorunlara çare olacak politikalar üretmeli..

Teşekkür ederiz.

Bana düşüncelerimi ifade etme şansı verdiğiniz için asıl ben çok teşekkür ederim.

Röportaj: Ümit Şahin – Yeşil Gazete

More in Röportaj

You may also like

Comments

Comments are closed.