Hafta SonuKitapKöşe YazılarıManşetYazarlar

Gündelik hayatın dervişi

0

Kim mi? Bir modern Alman edebiyatı yazarı Wilhelm Genazino. Genazino ayrıntıların yazarı. Günlük hayatın içindeki sığlıkların, derinliklerin, insanlık hallerinin ve bunun renkli, çok yönlü bakış açısıyla dervişane bir şekilde ele alınışının yazarı o. Yaşamın kendisi o kadar da abartılacak bir şey değil. Yeter ki arzularınız, tutkularınız ve entelektüel dimağınız yerinde olsun! Üstelik bunun bir yaşı da yok. Her şey akıp giderken tutamazsınız elinizde. En büyük güzellikler bile ancak seyredilebilir ya da yaşarsınız an olarak kalır size. Alıp götüremezsiniz bir yere, hapsedemezsiniz çekmecenize. Yaşadığınız hikayeler sizi siz yapar. Yani sürekli özlemini çektiğiniz sonsuzluk hissini gündelik hayatın içinden çekip çıkarırsınız ve ona derinliğini siz verirsiniz. Buna zor ya da kolay demek çok zor.

Bu paradoks hep bir mizah ve kara mizah eşliğinde yer alır Genazino’nun romanlarında. Ne diyordu şair: “Yaşamın tüm zorluğu bu kadar basit olmasında.” (*) Zen Budizmi ve tasavvufun kimi ekolleri de içrek felsefeler olarak görünmelerine rağmen bireye, kaçınık yaşamayı değil hayatın karşılaşmalarına hazır olmayı salık verir. Küçük büyük fark etmeksizin her olayda aldığınız tutum ve tavırla var edersiniz kendinizi. Hata yapıp karmaya düşersiniz, uğraşır Dharma’ya yaklaşırsınız.

Romanlardaki felsefe

Askeri okul yani lise 3’üncüsınıf öğrencisiyken Ankara‘da karşılaştığım bir kitabevi çalışanı, felsefe kitapları sorduğumda “felsefe okumak güzel ancak roman okumayı hiç ihmal etmemelisin” demiş ve bana felsefe kitabı yerine bir roman vermişti. Hiç unutmuyorum Graham Green‘in “Havana’daki Adamımız” romanıydı verdiği kitap. İyi ki karşılaşmışım o insanla! Bugün çok roman okuyorsam, bundan hayata dair bir şeyler çıkarıyorsam ve şimdi kitapçıysam bu karşılaşmanın payı büyüktür.

Felsefe aracılığıyla düşünürsünüz ama edebiyat aracılığıyla düşündüklerinize dair şeyler kalıcı bir hikayeye dönüşür. Bir romanın karakteriyle kurduğunuz özdeşlik ve bağ ve belki de sorgulama, hayatınıza yepyeni, capcanlı bir boyut katabilir. Öyle ki karakter yapıp ettikleriyle rüyalarınıza girebilir.  Ettiği bir cümle yaşamsal yakıcılığıyla hayatınızı altüst edebilir. İyidir altüst olmak. Kafası karışan insan hakikaten yaşayan insandır. Geleneğin ve toplumun basit, sıradan uyumuna değil, başka türlü bir şeye meyledendir. İşte Genazino’nun romanlarındaki anlatıcı karakter, günlük hayat içerisindeki anlık olağandışı kararları, yaşam tarzı, kendini alaya alabilen tutumu, alışamadığı basitlik ve hiçlik, sıra dışı cinselliği, evlilik fobisi, içine düştüğü trajikomiklikler ve hayat işte dedirtecek karşılaşmalarıyla buluşur bizimle. Bir yönüyle yazarın hemen her konuya dair felsefi hesaplaşmaları ve iç konuşmalarıyla da karşı karşıya kalırsınız. Bu iç sayıklamalardan birinde şöyle diyor anlatıcı ya da yazar:

“Belki de yine Traudel’in, eve adımını atmasından korkuyorumdur. Onca zamandır onunla birlikte yaşıyor olmama rağmen, aslında hala bir başkasıyla sürekli bir arada olmaya tahammül edebilecek miyim diye korku içindeyim. Hayatın yarısı bu aslında sözcüğüne dayanıyor! Ben bir çamaşırhane yöneticisi olmama rağmen, aslında içimden başka şeyler yapmak geçiyor. Kocaman leş gibi bir kentte yaşıyorum ama aslında bambaşka bir yerde yaşamak isterdim.” [1]

‘Ne ölümü unutun ne de hayatın kendisini’

Onun romanlarının çoğunda, evlilik öncesinde mutlu pozları olan insanların durumunu, hemen herkes gibi güçlerini abartarak evlenip bir de üzerine çocuk yaptıktan sonra yüzlerindeki sıkılmış ve hayat karşısında ezilmiş ifadeyi acı bir tebessümle okursunuz.

İş hayatına dair kara mizah örneği anekdotlar yer alır onun romanlarında. Örneğin Aşk Aptallığı romanının ana karakteri politika ve ekolojiye dair seminerler vererek geçinen bir “kıyamet uzmanı” dır. Ve bu durumu sevgilisi tarafından yer yer alaya alınır. Romanın bu karakterinin kendimle olan yaş benzerliği ve gerçi ben gönüllü olarak yapsam da verdiğim ekoloji konferanslarında söylemek zorunda kaldığım dünyadaki iklim bozulması, benim için çok ilginç bir karşılaşma oldu. Bazen sırf olumsuz şeyler söylemek zor geldiği için konferansların bazılarına gitmek istememesi çok anlaşılır geldi. Ben de ekoloji politik okumaların ve yayınların içinde boğulma hissi yaşadığımda edebiyata atıyorum kendimi, zaten okumayı çok istediğim romana, şiire ve öyküye. Bu arada 2019 yılında Hamburg‘da verdiğim bir ekoloji konferansının simültane çevirisini yapan sevgili Tevfik Turan yapmış Genazino kitaplarından olan Elden Düşme Dünya kitabının çevirisini. Çok hoş bir tesadüf oldu.

İş yaşamına dair incelikli kafa yormalar türlü önerilerle çıkar yine karşımıza Genazino’da. Örneğin, çalışan insanın hiç kimseye söylemeden işten bir anda çekip gidebilme özgürlüğü. Bireyin o anki iç sıkıntısı, bunaltı ve bulantısını kimseye açıklamak zorunda olmaması. Ve yarım gün çalışma hakkı olması herkesin. Bu öneriler için mücadele veren karakterler de yer alır Genazino dünyasında. Genazino’da bütünsel bir mücadele ve politikaya dair pek bir heves yoktur. Daha çok bireyin dünyasına odaklanır.

Türkçeye çevrilmiş dört kitabını da okuduğum Genazino anlatılarına dair şunları söyleyerek bitireyim: Onun derdi hem büyük hem küçük, hem derin hem sığ, ona göre yaşam hem basit hem zor. Gençlik de hem olanaklı hem sorunludur yaşlılık da! Yaşamda büyük bir anlam aramaya gerek yok ama anlamsız da olmaz. En sıradan görünen en sıra dışı olabilir, bunun tersinin de olabileceği gibi. Varoluşsal kaygılarınız sizi bilincin coğrafyasında sürekli yürütecektir. Yeter ki panik yapmayın. Geleni ve gideni soğukkanlılıkla ve coşkuyla karşılayın. Ölümü unutmayın ve hayatın kendisini de!

(*) Melih Cevdet Anday
[1] Wilhelm Genazino, Mutsuzluk Zamanlarında Mutluluk, Ayrıntı Yayınları, syf.17

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.