Köşe Yazıları

Genç Ormancı’ya dersler: Pirinç taneyle satılmaz, Orman ağaçla sayılmaz* – Cihan Erdönmez

0

Toplumsal hassasiyetin belirli konulara yoğunlaştığı zamanlarda farklı alanlara dikkat çekmeye çalışmak zordur ve kimilerine göre de densizlik sayılabilir. Hele o hassasiyet terör gibi insan yaşamına doğrudan yönelen bir tehditle alakalı ise. Ne yapalım ki kuzey yarıkürede baharın başlangıcını simgeleyen 21 Mart tarihi 50 yıla yakın bir süredir Dünya Ormancılık Günü olarak kutlanıyor ve ne yapalım ki uzun bir süredir durum bir kutlamadan çok alarm zillerinin çalması haline dönüştü. Durum dediğimiz elbette ormanların durumu!

Aslını soracak olursanız, özelde ormanlar ve genelde doğa üzerinde oluşan tehdit ve baskıları da bir çeşit terör olarak düşünmek çok da hatalı olmasa gerek. Terör üzerine söz söylemeyi sevmem. Hassas bir konudur, hele böyle zamanlarda. Fakat onun hakkında bildiğim bir şey varsa, o da terörün yaşamı doğrudan tehdit ettiğidir. Peki, ormanların ve doğal kaynakların her geçen gün kalite ve kantite kaybına uğraması da yaşamı tehdit etmiyor mu? Belki terör kadar kısa sürede değil fakat ondan çok daha geniş kapsamlı olarak. Neden bu mudur bilemedim, dün devletimizin en yüce katlarının katıldığı orman-su-meteoroloji torba kutlamasında insanların “şehitler ölmez vatan bölünmez” diye slogan atmalarına şahit oldum akşam haberlerinde. Ülkenin kan gölüne döndüğü, ormanların durumun içler acısı olduğu bir konjonktürde çokça manidar geldi bana bu slogan.

Ağaç sayısı ile orman hesabı

Böyle günlerde teknokratlar ve benim gibi akademisyenler açıklamalarını sayılar, grafikler ve tablolarla süslemekten müthiş bir haz duyarlar. İstesem bunu ben de rahatlıkla yapabilirim. Elimi şöyle veri çıkınıma bir atsam neler çıkar neler! Ancak buna gerçekten gerek var mı? Demek istiyorum ki, dünyanın ve Türkiye’nin ormanlarının durumunun iyiye gittiğini düşünen, buna samimiyetle inanan birileri yaşıyor mu bu gezegende? Bilmiyorum ve olduğuna inanmak istemiyorum.

Ne var ki, benim güzel ülkemin, tarihi 175 yılı geçen ormancılık örgütü, yolunda gitmeyen bunca şey varken “her şey kontrol altında” edası takınmaya devam etmekte bir sakınca görmüyor. Bunun için de kendilerince müthiş bir yöntem geliştirmişler; ağaç sayısıyla orman hesabı yapıyorlar. Üstelik neredeyse tamamı benim gibi orman mühendisliği eğitimi almış ormancılar olmalarına rağmen.

11

Örneğin bir yerde bir maden işletmesi için orman delik deşik mi edilecek; açıklama dünden hazır ve büyük puntolarla: “O kadar kesiyoruz ama bu kadar tane de dikeceğiz!” Ya da bir yerlerde bir yol ağı ormanı kesip, biçip yamalı bohçaya mı çevirecek; o büyülü ses derhal devreye giriyor: “Kestiğimizin şu kadar katı tane ağacı toprakla buluşturacağız!” Sanki toprakla ağaç ilk kez buluşacak liseli aşıklar da, bizimkiler bunların buluşmasına aracılık ediyor. Sık sık soruyorum kendime, bu mühendislerin yetiştiği fakültede hocalık yapmış olmanın sorumluluğunu da taşıyarak: Biz nerede yanlış yaptık?

Bak sevgili genç ormancı dostum!

Bak sevgili genç ormancı dostum, sözüm sana canım kardeşim; kolay anlaşılsın diye tane tane anlatayım: Sen sakın bunlara inanayım deme; orman rastlantı sonucu bir araya gelmiş ağaç kümesi değildir.

Orman; ağaçlar, diğer bitkiler, toprak, mikroorganizmalar, kuşlar, böcekler, sürüngenler, memeli hayvanlar ve daha bir çok unsurun denge içerisinde birlikte bulunduğu bir yaşam bütünü, bir ekosistemdir. Bu unsurların bir araya gelmesi tesadüfen ve birden bire olmamıştır. Yüz binlerce ve hatta milyonlarca yıl süren bir evrimin sonucudur orman. O nedenle, içine maden ocakları, HES’ler, üniversiteler, yollar, turistik tesisler ve daha neler neler serpiştirilen orman, ekosistem öylesine derin hasarlar alır ki, artık asla eskisi gibi bir orman, bir yaşam bütünü olmayacak, olamayacaktır.

Bak sevgili orman mühendisi; doğal ormanlara edilen bu ihaneti telafi etmek, vicdanları rahatlatmak için, Nasreddin Hoca’nın “inanmazsan ölç” hikayesinde olduğu gibi, “inanmazsan say” dercesine “şu kadar tane ağaç diktik” demenin de bilimsel anlamda hiçbir değeri bulunmamaktadır. Çünkü içler acısı hale getirilen doğal ormanlarla, bir yerlere askeri nizam dikilen ağaçların aynı şey olmadığı, gelişmiş ülkelerde ilkokul birinci sınıf konusudur. Gelip dozerle sen ve ailen içindeyken evini yerle bir etsem ve yerine iki kat fazla tuğla teklif etsem ne dersin? Bilmem anlatabildim mi?

Canım sıkkın, keyfim yok. İnsanlar ağlıyorken uzatmak manasız. Bu dersin özetini başlığı yineleyerek yapalım: Pirinç taneyle satılmaz, orman ağaçla sayılmaz.

Dünya ormancılık günün kutlu olsun genç ormancım benim. Orman senden laf değil hizmet bekler. Gözlerinden öperim!

1- Meslektaşlarım bu yazıyı “iğneyi kendine” faslından alır ve anlarlarsa mutlu olurum.

10 -Cihan-Erdönmez

 

Doç. Dr. Cihan Erdönmez

You may also like

Comments

Comments are closed.