Yeşeriyorum

Eroğlu ve alternatif Cem Uzan vaatleri – Benan Molu

0

Karadeniz İsyandadır Platformu’nun “son dakika” uyarısıyla televizyonu açtım. Balçiçek Pamir’in (İlter mi demeliydim, bilemedim.) Söz Sende programının bu akşamki konuğu Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’ydu ve Karadeniz İsyandadır Platformu eylemcileri de Habertürk stüdyosunun önünde bekliyorlardı. Bu sefer sakin sakin izleyebilirim sandım ama yanılmışım. Zat-ı şahaneleri daha ilk dakikadan “Bizim yaptığımız barajların ömrü 500-600 yıl.” diyerek beni yerimden etmeyi başardı. İlk önce alternatif Cem Uzan vaadi sandığım bu söylemin, Balçiçek Pamir tarafından da şaşkınlıkla karşılandığını  “50-60 yıl demek istediniz sanırım” diye düzeltmeye çalışmasıyla anlayıp, bir kez daha irkildim. Bakan durmuyor, devam ediyordu. Küsüratlı sayılar –aman uydurduğum belli olmasın- söyleyip ekonominin canlandığından, iktidarda oldukları dönem boyunca yaptıkları ve yapacakları barajların enerji için büyük bir yatırım olduğundan ve barajların bizim bir parçamız haline geldiğinden bahsediyordu. Arada programın sunucusunun da “Ama çevreciler öyle demiyor, bakın bir sürü mail atmışlar” temalı cümleleriyle sesini duyduk tabii ama Bakan’ın zamanında vatan haini ilan ettiği “çevreciler”i dinlemeye, lütfedip cevap vermeye pek niyeti yoktu.

Barajlar konusunda hızını alamayıp hidroelektrik santrallere (HES) geçtiğinde ben çoktan koltuk il sınırını terk edip evin içinde dolaşmaya başlamıştım. Bakan, “Şimdi bu çevreciler yok derelerin can suyu kuruyacak yok oradan akacak su zehirli falan diyor”la başlıyor,  bu kendini bilmez çevrecilerin kim olduğunu açıklamaktan da geri durmuyordu. O’na göre kıymet bilmez, nankör çevreciler halka yalan yanlış şeyler söylüyor, “purotostolar dışarıdan tahrik ediliyor, bir grup var bunlar sürekli bir yerden bir yere geziyor.”du. Zaten kendisi “Allianoi diye bir yer yoktur.” da dememişti, bunlar şüphesiz birtakım medya kuruluşlarının uydurmasıydı. Aynı şekilde Tarkan için söylediği “Sanatınla ilgilen” cümlesi de bir tavsiyeden öteye gidemezdi çünkü Tarkan’ın çok güzel şarkıları vardı. Hasankeyf de bir sene sonra “cazibe merkezi” haline gelecekti. Tam uzun vadeli planlarını “Ben size hangi barajın hangi yıl hangi gün hangi dakika biteceğini söyleyebilirim, o kadar iyi çalışıyoruz işte biz” diyerek açıklayacakken Hasankeyf konusuna geri dönüyor ve ekliyordu, “Oralardaki tarihi eserlerin korunmasını isteyen sanatçılar da azıcık ellerini ceplerine atsınlar, öyle uzaktan lafla olmuyor bu işler.”

Balçiçek Pamir konuyu Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı’na getirmeye çalışıyor, “çevreciler”le başlayan cümleler kuruyor ama cümlesini bir türlü tamamlayamıyordu çünkü Eroğlu sürekli iktidarda oldukları dönem boyunca halka verdikleri hizmetleri, yaptıkları yatırımları ve Türkiye’yi bekleyen bol barajlı, bol HES’li günleri anlatmak istiyordu haklı olarak. Ben artık bitse de gitsek diye televizyon başında sinir harbi geçirirken sevgili Bakan’ımız bana daha çekilecek çilem olduğunu –sağolsun- şu sözlerle hatırlattı: “Bakın Balçiçek Hanım, biz gelmiş geçmiş en çevreci hükümetiz.” O an aklıma Ece Temelkuran’ın polis şiddeti yüzünden bebeğini kaybeden kadın öğrenci hakkında yazdığı yazıda kullandığı “Ben çok küfür biliyorum.” cümlesi geldi. Nefes aldım, koltuk sınırlarına geri döndüm ve bildiklerimi düşündüm. “Ben çevre mühendisiyim, hocayım, lütfen ama” diye bağıran o adamdan farklı olarak bildiklerimi. “Vatan toprağı kutsaldır.” Gibi ulusalcı söylemlere hiç bulaşmadan. Bir Hes’in ömrünün ancak kaynaklar elverişliyse en çok 200 yıl olacağını, barajların tuzlanmaya, çoraklaşmaya ve sera gazı üretimine, göçlere neden olduğunu, alternatif enerji kaynaklarının başlangıçta maliyeti yüksek olsa da uzun vadede gerek enerji gerek fiyat gerek temiz hava bakımından HESlerden ve barajlardan kat kat daha fazla yarar sağlayacağını, Dünya’da barajlardan sağlanan elektrik oranının yalnızca %19 olduğunu , üçüncü köprünün sorunları çözmeyeceğini, Allianoi’siz Hasankeyf’siz Türkiye’nin “cazibe merkezi” olamayacağını, Loç’ta, Senoz’da, Munzur’da insanlar direnirken “Ama halk bunu istiyor” demenin saçmalığını, mahkemelerin verdiği durdurma ve iptal kararlarını hiçe sayarak inşaata devam eden şirketleri düşündüm. Muhteşem çevreci icraatlarını anlatmak için Balçiçek’ten bir program sözü almak isteyen Eroğlu’na baktım, Tabiat ve Biyoçeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı’nı beklemeden koruma altındaki alanlarda HES yapabilmenin önünü kanun değişikliğiyle açan bu hükümetin samimiyetini bir kez daha sorguladım. “HESler çevreye çok zarar veriyor, çocuklarımız bizi affetmeyecek.” Diyen AKP’li milletvekili geldi aklıma, Eroğlu hala konuşuyordu, “Adamın gol diyor ama n’aber?” diye bağıracaktım, Serkan Köybaşı’nın geçen gün “insanın sinirini sıfır noktasından zirveye taşıyan AKP”yi yazdığı yazısını hatırladım. Televizyonu kapatıp sinirimin geçmesini bekledim. Bu senenin çevrecinin daniskasının değil vatan hainlerinin senesi olmasını diledim.

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.