Köşe Yazıları

Eğitimde müdür/müdür yardımcılığı sınavları ve çocukların üstün yararı! – Ahmet Toköz

0

Şaibe; Arapça kökenli bir kelime. Arapçada kirlilik, bulanıklık, leke gibi anlamlara gelir. Türkçede ise bu anlamlarının yanında muvazaa yani art düşünce, eksiklik, kusur, ayıp, hile gibi anlam karşılıkları için de kullanılır. Ne acı ki; Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı eğitim kurumlarında görev alacak müdür ve müdür yardımcılarının belirleneceği sınavlarla ilgili olarak ‘Bu sınavlar şaibelidir’ dediğimizde bu cümlenin aksinin bir önerme olarak ileri sürülebileceğine inanan bir Türkiyeliye bile rastlanamayacağını hepimizin bilmesidir. Yine de meseleyi incelemek belki geleceğe ‘Herkesin Eşit’ olduğunu hatırlatma olur.

Ortaya çıkan mesajlarda kişilerin atanacakları yerlerin bile önceden belirlendiğini gördük. Sanki bilmiyor musunuz tavırlı açıklamaları, meselenin inkar edilemediğini soruşturma açıldı açıklamasının aslında biz size unuttururuz açıklaması olduğunu gördük. Mesela Ankara’da sınava katılanların önceden numaralandırılarak fişlendiğine ve kişilere verilecek puanların sınavlardan bağımsız olarak belirlendiğine dair dedikoduları duyduk. Ama soru şu; sınavın kurgusu zaten bize tüm illerde adayların önceden okullara yerleştirildiğini anlatmıyor mu? Mutlak adalet olamayacağını bilerek yazarsak zaten adil ve eşit bir sınavın bu şekilde kurgulanamayacağını bilmiyor muyuz? Sonuçta bu sınavları önceden belirlediğimiz adayları mevzuata uygun bir şekilde yerleştirebilmek için belki mevzuata uygun ancak hukuka aykırı bir şekilde yapmıyor muyuz?

Peki bu sınav nasıl bir sınav? Eğitimci olanlar belki bilirler ama bütün kamu kurumlarında aşağı yukarı meslek içi yükselme sınavları bu şekildedir.

Anlatalım;

-Öncelikli bu sınavlar illerde valilik denetiminde İl Milli Eğitim Müdürlüklerince oluşturulan komisyonlarca gerçekleştiriliyor.

-Sınavlar için ‘Mülakat’ yöntemi benimsenmiş

-2018 yılında da mülakat 2017 yılı esaslarına göre yapılıyor.

-Mülakat içeriği ise %40 mevzuat bilgisi, %10 genel kültür, %10 Atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi, %10 analitik düşünme ve analiz yapabilme kabiliyeti, %10 temsil kabiliyeti ve liyakat düzeyi, %10 muhakeme gücü ve kavrayış düzeyi, %10 iletişim becerileri özgüven ve ikna kabiliyeti olarak belirlenmiş

-Sonuçta adaylar aldıkları puanlara göre boş kontenjanlara yerleştirilecekler

Aslında yukarıda sınavdan bahsettiğimizde ve sınav içeriğini de gördüğümüzde açıklanan sonuçların ‘Şaibesiz’ olamayacağı anlaşılıyor. Ama konuyu biraz daha irdeleyelim.

Öncelikle sınav beş komisyon üyesine karşı bir adayla gerçekleştiriliyor. Sınavda adaya bir zarf seçtiriliyor ve adaya iki mevzuat bir genel kültür bir de Atatürk İlkeleri ve inkılap tarihi sorusu yöneltiliyor. Soruların kolaylık ve zorlukları ‘Tesadüfi’. Ama unutmamak gerekir ki bir kişinin bilgisini ölçmede sadece dört soru yetersiz. Bu kısım sınavın yüzde altmışı. Bu arada doğru veya yanlış cevaplar örneğin Ankara’da yazılı olarak kaydedilmiyor. Mülakatın yüzde kırkını oluşturan kısım tamamen sübjektif ve komisyon üyelerinin de puanlama yapabilecekleri bir alan olarak gözükmüyor. En önemlisi sınavın sonrasında bağımsız olarak yeniden değerlendirilebilmesi için mülakat olmasına rağmen görsel bir kayıt alınmıyor. Bir adayın olası ‘haksızlık’ iddiasına karşı da beş komisyon üyesinin ‘hayır’ yanıtı başkaca bir delil olmadığı için yeterli kabul edileceği biliniyor.

Son olarak Türkiye bilgi odaklı sınavlara katılanların başarılı sonuçlarıyla ünlü bir ülke olmamasına rağmen geçen yıl Ankara’da bu sınava katılan adaylar yüz üzerinden seksen beş aldıklarında çoğunlukla herhangi bir kontenjana yerleştirilemedi. Vasati elli aday bu sınavlardan yüz tam puan aldı. Hiçbir görsel ve yazılı kayıt olmaması karşısında sınavı kazanamayan adayların itirazlarının sonuçsuz kalmasının yanında sınavı tam puanla kazanan adayların da dehalarını kamuoyuyla kimse paylaşmadı. Oysa naçizane alan dışından önerim. Geleceğimiz olan çocukların geleceğinin karartılmaması için çocukların üstün yararının korunması adına okul yöneticilerinin atanmasında -biliyorum o da kendi içinde kötü ama en azından adil olmaya daha yakın olarak- yazılı sınav yönteminin kullanılması ve sınavı kazanma puanının öyle 50-60-70 değil en az 80 olmasıdır.

Yazılı sınavın sonrasında illa mülakat da düşünülecekse mülakat görselleri kaydedilmeli atanan da atanamayan da kamuoyu da ‘şaibe’ kültüründen uzaklaştırılmalıdır.

 

Ahmet Toköz

Avukat, İnsan Hakları Savunucusu

@atokoz

You may also like

Comments

Comments are closed.