Dış Köşe

Dünya doldu – Thomas L. Friedman

0

Bundan birkaç yıl sonra, yani gıda ve enerji fiyatları fırladıktan, dünya nüfusu alıp yürüdükten, hortumlar şehirleri altüst ettikten, taşkınlar ve kuraklıklar rekor kırdıktan, insanlar toplu halde yerinden yurdundan olduktan ve hükümetler bütün bunların etkisiyle sallanmaya başladıktan sonra dönüp 21’inci yüzyılın başlarına bakacak ve acaba kendimize şu soruyu soracak mıyız: Aklımızdan ne geçiyordu? Büyüme/iklim/doğal kaynaklar/ nüfus konularının hepsinde kırmızı çizgiyi aştığımız kanıtlarla apaçık ortadayken nasıl telaşa kapılmadık? “Büyük Kopuş: İklim Krizi Niçin Alışverişin Sonunu Getirecek ve Yeni Bir Dünyayı Başlatacak?” adlı kitabında bunu açıklayan Avustralyalı emektar çevrecigirişimci Paul Gilding, “Tek cevap gerçeği inkâr olabilir” diyor. “Çok büyük bir şeyle karşı karşıya kalıyor ve bu yüzden dünyayı düşünme ve görme şeklinizi kökten değiştirmeniz gerekiyorsa buna vereceğiniz doğal tepki, inkârdır. Fakat bekleyiş uzadıkça verilmesi gereken tepki de büyüyecektir”. Gilding, mevcut büyüme hızlarını sürdürmek için kaç “Dünya gezegenine” ihtiyaç duyduğumuzu hesaplayan Küresel Ayak İzi Ağı (GFN) adlı bilim topluluğunun bir çalışmasını anıyor.

GFN, mevcut teknolojiyi kullanarak, tükettiğimiz kaynakları üretmek ve atıklarımızı sindirmek için ne kadar toprak ve su alanı gerektiğini ölçüyor. GFN’ye göre halen yeryüzü kaynaklarını kullanma hızımız, onların sürdürülebilir bir tarzda yerine konma hızından çok daha büyük, dolayısıyla aslında geleceğimizden yiyoruz. Şu anki küresel büyüme dünyanın kabaca bir buçuk katını gerektiriyor. Gilding, “Oysa tek bir gezegenimiz var, yani sorun ciddi” diyor. Bu bilim kurgu değil. Hem büyüme düzenimiz, hem de doğa aynı anda duvara çarparsa olacağı budur.

Geçen yıl Yemen’deyken başkent Sana’da bir tankerle su dağıtıldığını görmüştüm. Neden? Çünkü Sana önümüzdeki on yıl içinde dünyada suyu tükenen ilk büyük şehir olabilir. Bir ülkede bir nesil sürdürülebilir kapasitenin yüzde 150’siyle yaşarsa bu olur. Gilding, “Yetiştirdiğinizden fazla ağaç keserseniz ağacınız biter. Bir su sistemine azot ilave ederseniz o suyun kaldırabileceği hayatın türü ve miktarı değişir. Dünyanın CO2 battaniyesini kalınlaştırırsanız yeryüzü ısınır. Hem bunları, hem de birçok başka şeyi aynı anda yaparsanız Dünya gezegeninin davranış sistemini toptan değiştirirsiniz ve bunun topluma, ekonomiye ve yaşam destek sistemlerine de etkisi olur.

Bunlar uydurma değil, lise öğretilen bilim derslerinden çıkaracağınız gerçekler” diye yazıyor. Çin Çevre Bakanı Zhou Shengxian geçenlerde, “Çin’in binlerce yıllık uygarlık tarihinde insanla doğa arasındaki çatışma hiç bu kadar ciddi boyutlara ulaşmamıştı. Kaynakların talan edilmesi, kalitesizleşmesi ve tükenmesi; ekolojik çevrenin bozulması yüzünden ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınması darboğaza giriyor, bunlar kalkınmaya ciddi bir engel teşkil ediyor” dedi. Gilding’in dediğine göre Çinli bakanın söylemek istediği şey, “Dünya doldu. Artık o kadar çok kaynak kullanıyoruz ve yeryüzüne o kadar çok atık bırakıyoruz ki, mevcut teknolojiyle sınıra dayandığımız söylenebilir”. Yine de bir kriz yaşanmadan insanlar düzen değişikliğine yanaşmayacaktır. Ama merak etmeyin, az kaldı.

Şu an iki kısır döngüye tutulmuş durumdayız. Birincisi, hem nüfusun hem de küresel ısınmanın artışı dolayısıyla besin fiyatları artıyor; artan besin fiyatları Ortadoğu’da siyasi istikrarsızlığa yol açıyor, bu yüzden petrol fiyatı artıyor, petrol fiyatları besin fiyatlarını daha da artırıyor, bu da istikrarı daha kötü bozuyor. İkincisi, verimlilik artışı. Fabrikalarda daha çok mal üretmek için daha az insana ihtiyaç duyuluyor. Yani daha çok iş istiyorsak daha fazla fabrikaya ihtiyacımız var. İşte tam burada iki döngü birleşiyor.

Fakat Gilding aslında iyimser bir çevreci. Gilding’e göre tüketim güdümlü büyüme modelinin sona erdiğini; insanların daha az çalıştığı mutluluk güdümlü bir büyüme modeline geçmek zorunda olduğumuzu anlayacağız. “Ölüm döşeğinde, ‘Keşke daha çok çalışsaydım veya hissedarlara daha çok kazandırsaydım’ diyenler mi, ‘Keşke daha çok maça gitseydim, çocuklarıma daha çok kitap okusaydım, daha çok yürüyüşe çıksaydım’ diyenler mi daha fazladır?” diye soruyor. “Bunları yapmak için hayattan zevk almaya daha çok vakti olan, ama bunu daha azla yetinerek yapan bir büyüme modeline ihtiyacımız var”. Hayal mi? Gilding gerçekçi olduğunda ısrar ediyor. “Krizin zorladığı bir tercihe doğru gidiyoruz” diyor Gilding. “Ya çöküşe teslim olacağız, ya da sürdürülebilir yeni bir ekonomik model geliştireceğiz. Fakat ikincisini tercih edeceğiz. Ağır kalabiliriz, ama aptal değiliz” diyor.

New York Times – Sabah

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.