Geçtiğimiz haftalarda Adana’da yapılan bir endüstri toplantısında, bakanlık yetkilileri Hatay’dan Mersin‘e uzanan kıyı şeridinde bir hilal şeklinde endüstri yatırımları yapılacağı ve bunun için de uygun arazileri bulmak için adeta bir emlak memuru gibi çalıştıklarını anlattı, toplantıya katılan sanayiciler de fabrikalarının yakınındaki tarımsal arazileri nasıl tesislerine katabileceklerinin yollarını sordu.
Katılan sanayicilerin çoğunluğu plastik çöp, ham plastik, kimya, petrol ve benzeri sektörlerde faaliyet yürütüyordu.
Bundan birkaç ay önce de bir grup devlet erkânı yine Adana’da devasa bir petrokimya fabrikasının temel atma törenine katılmış ve ekonomiye yapılacak katkıların ne düzeyde olacağını anlatmış; vatana millete hayırlı olması temennisiyle ilk düğmeye basmıştı.
Benzer bir açılışı bu defa muhalefet erkânı İstanbul’da yine “en büyük” ve “en heybetli” unvanlarıyla süslenmiş bir tesis için gerçekleştirdi ve bu yatırımın yapılmasına katkı sunan önceki belediye reisinin ruhuna Fatiha okudu.
Geçtiğimiz ay plastik üreticileri daha fazla üretim yapabilmek için kendilerine istisna sağlanmasını ve gerekirse tüm kısıtlamaların kaldırılarak sanayicinin önünün açılmasını talep eden açıklamalarıyla gazete manşetlerini süsledi. Eğer böyle giderse gıda enflasyonuna bir de plastikten kaynaklı yeni zamların ekleneceğini parmak sallayarak ifade ettiler.
Daha geçen hafta bir plastik lobi derneği yöneticisi plastiksiz yaşayabilene bir milyon dolar hediye edeceğini söyleyerek plastiğin çok faydalı bir ürün olduğunu ballandıra ballandıra anlattı.
Aranan plastik insan kanında bulundu
Yine geçen gün Türk inşaat sektörünün lokomotifi olan çimento sanayicileri, kömür fiyatlarında meydana gelen artışla baş edemediklerini ve yakmak üzere çöp ithal etmek istediklerini bunun için kendilerine izin verilmesi gerektiğini söyledi.
Bu esnada İngiltere’den gelen plastik çöpler arasında Covid test kitlerinin olduğu ve hatta içinde endüstriyel atıkların da olabileceği, sahadan elde edilen numunelerde bunu destekleyen kimyasal kalıntılara rastlanıldığı açıklandı.
Aynı dönemlerde insan plasentasında plastiklere rastlanıldığı ve kuvvetle muhtemel daha doğmadan bu plastiklerin bebeklere geçtiği belirtildi. Başka bir grup araştırmacı da gezegenin plastik kirliliği de dahil olmak üzere kimyasal kirlilik açısından kapasitesini aştığını ve bir an önce önlem alınması gerektiğini ortaya koymuştu.
Bir grup başka araştırıcı plastiklerdeki kimyasalların obeziteye, başka bir grup araştırıcı ise kansere doğrudan neden olabildiklerine dair kanıtlara ulaştıklarını ifade etti.
Ve nihayet en sonunda aranan plastik insan kanında da tespit edildi. Geçen hafta bir grup bilim insanı inceledikleri insanların %80’inin kanında plastik partiküllere rastlanıldığını açıkladı. Üstelik en çok rastlanan plastik türü de tekstil ve ambalaj sektörünün vazgeçilmezi olan PET türü plastiklerdi. Tamam ölen kuşlar, burnundan pipet çıkan kaplumbağalar, balinalar ya da plastik açma halkasına takılarak ölen balıklar umurumuzda değil, ama artık plastik için katı önlemler almak adına daha ne bulunması lazım? Kanımızda da bulduk artık bunu. Beynimizde de de kati suretle mevcuttur aksi takdirde bu tutulumun plastikleşmiş kafalardan başka kafalar tarafından sergilenmesi mümkün değil.
Artık plastik damarlarımızdaki kanda da dolaşıyor. Şimdi bir karar vermemiz gerekiyor: Damarlarımızda kan mı dolaşsın yoksa kâr için gözü dönmüş petrokimya endüstrisinin ürettiği zehirler mi? Karar sizin!
Soluduğumuz hava çimento yapımından, çöp ithalatından, kimyasal ve plastik üretiminden kaynaklanan kirli kimyasallarla işgal edilmiş vaziyette. Ya temiz hava soluyacağız ya da daha fazla kar isteyen sanayicinin ürettiği zehri soluyacağız. Karar sizin!