Amerikalı doğabilimci John Burroughs, “Sevgi olmadan bilgi kalıcı olmaz. Fakat sevgi önce gelirse bilgi kesinlikle arkasından gelecektir,” diyor. Çocuklarımızı üzerinde yaşadığımız gezegene saygı duyan bireyler olarak yetiştirebilmek için biz ebeveynlerin öncelikli görevi, erken dönemde doğa sevgisi verebilmek. Onların minik omuzlarına taşıyabileceklerinden fazla yük ve korku bindirmeden, doğayla oyun arkadaşı olmalarını sağlamak, bu yolda atacağımız ilk adım. İkinci adım ise doğayla ve yaşadığımız çevreyle uyumlu, sürdürülebilir yaşam tarzı benimsemeleri için doğru rol modelleri sunan çocuk kitapları seçmek.
***
Gökçe’nin Yolu
Şehirde yaşıyor Gökçe, apartmanlar arasında. Telefonu vazgeçilmezi, tableti olmazsa olmazı. Derken bir gün yeni bir bilgisayar oyunu dahil oluyor hayatına. Ormanda geçen, belli hedefleri yerine getirmesi gereken bir oyun. Hep bildiğimiz oyunlardan bir başkası.
Ormanda kaybolmak oyunda kazanmaktan daha keyifli geliyor Gökçe’ye. Oyun konsolu sürekli, “Hedeften saptın, yönergeleri takip et” demesine rağmen. Sanal da olsa ormanın cazibesine kaptırıyor kendini.
Derken… derken daha önce hakkında hiç bilgisi olmadığı ve ücra bir köyde yaşadığını öğrendiği halasından, “Bu tatilde buraya gel” teklifini alıyor Gökçe.
Hemen annesine bir kısa soruşturma. “Telefon çeker mi orda?” “Çekmez”, “Tablet çalışır mı peki?” “Çalışmaz”, “Niye ama?!!” “Elektrik yoktur da ondan”
Aklı almaz Gökçe’nin elektriği olmayan bir yerde zaman geçirecek zorunda olma düşüncesi. Olmazlanır, huysuzlanır, gitmezlenir. Ta ki annesinden halasının köyünün hemen yanında uçsuz bucaksız bir orman bulunduğu bilgisini edininceye kadar.
Leylek Kadın diye anarlar Gökçe’nin Maya Halasını yaşadığı diyarda. Kızı ve torunu yani inek ve buzağısı ile ömrünü geçirirken Ardıç Korusu’ndan Ardıç Katranı Yağı çıkartır köyde belde yaşayanlara şifa dağıtmak için. Ardıçlarla koyunların kutlu ilişkisini de öğrenir orada Gökçe. Koyunlar, ardıçın çevresindeki otları yer ki ardıç serpilip gelişsin. Ardıç da kendinden çıkan katran yağı ile hastalıklı koyunları şifalandırır. “Ardıç varsa koyun var, koyun varsa ardıç yaşar” diyerek özetler bu durumu Maya Hala.
Hiç kimsenin hiç bir canlıya zarar vermediği bir köydür Salur. Köyün çobanı Ayhan’dan öğrenir tüm bunları Gökçe. Ayhan’ın nenesi Ilduz Ana ise çiçek tohumları ile kökleri toplar artık pek seçemeyen gözleri ile kök boyası yapmak için.
Köyde dünyayı, tabiatı öğrenir Gökçe. Onca zaman aklına bile gelmez telefonu, interneti, köyde elektriğin olmaması. Kekik toplamaya çıkar bir gün, bir başkasında halası yufka açarken halasının kızı ile torununu otlağa götürür, her yılanın zehirli olmadığını da öğrenir.
Kara Orman’ın avcı Temur’unu engelleyebilecekler midir peki, ya Gökçe’nin sürekli tepesinde dönüp duran ve sadece kanat çırpışlarını duyduğu büyük kuş da neyin nesidir? Sahi, o bölgede yaşayanlar neden Maya Halaya, “Leylek Kadın” demektedir?
“Gökçe’nin Yolu”, Günışığı Kitaplığı’nın “Köprü Kitaplar” serisinin 21. ve şu ana kadar son yayımlanan kitabı. Yazarı ise öyküleri ile yakından tanıdığımız Ahmet Büke.
Köprü Kitaplar serisi hakkında Günışığı Kitaplığı’nın web sitesinde yer alan bilgi ise, “Editörlüğünü Semih Gümüş’ün üstlendiği, Müren Beykan’ın yayıma hazırladığı 2010 Memet Fuat Yayıncılık Ödülü’yle taçlanan Köprü Kitaplar koleksiyonu, çocukları ve gençleri, hem çağdaş Türkiye edebiyatının usta yazarlarının daha önce yayımlanmış yapıtlarıyla, hem de günümüzün usta yazarlarının kaleme aldıkları yeni yapıtlarıyla buluşturuyor. Özellikle, okumak zorunda kaldığı “klasik”lerden bunalıp, her türlü kitaptan soğuduğunu sanan çocukları, gençleri ve her yaştan okuru, çağdaş edebiyatımızın unutulmaz tatlarıyla bir araya getiriyor.” şeklinde.
Bizden önermesi
Gökçe’nin Yolu
Yazan: Ahmet Büke
Yayınevi: Günışığı Kitaplığı
Sayfa Sayısı: 111
10 +
Alper Tolga Akkuş
#anavarrza