Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Çocuk oyuncakları: Renkli ve sevimli maskotların karanlık yüzü

0

Geçen hafta hiçbir şeffaflığı olmayan üretim bantlarından çıkan plastik ambalajların içeriğindeki kimyasalları neden bilmediğimizi ve buna rağmen bundan pek de rahatsız olmayıp, onların en kıymetlilerimizle temas etmesine nasıl da müsaade ettiğimizi yazmıştım.

Bu durumun oldukça ilgi çekici olduğunu görünce bunu daha da ileri götürüp çocuk oyuncaklarına da değinmenin faydalı olacağını düşündüm. Aslında uzun süredir bu meseleye değinmek aklımdaydı ancak sürekli farklı konulara değinmek gibi bir durum ortaya çıkınca hep ertelemiştim. Çünkü yakın zamanda bir arkadaşımın çocuğuna doğum günü için bir hediye alma girişiminde bulunmuş ve çocuk ürünleri satan mağazalarda plastikten yapılma oyuncaklar ve eşyalar dışında neredeyse hiçbir şey olmadığını görmüş ve şok olmuştum. Ancak tahta bloklarla oynanan bir oyun bulmuş ve onu almıştım. Almak istediğim oyuncakların neredeyse hepsi plastik ve üstelik içeriği belli olmayan plastiklerdi. Ancak içeriği belli olmamasına rağmen bu kadar plastik oyuncak nasıl oluyor da tüm oyuncak pazarını işgal edebiliyordu?

Bu sorunun çok sayıda cevabı olabilir. Üreticilerin kar marjı daha yüksek olduğu için plastikten başka madde kullanmaması, ebeveynlerin bu konuda çok da kaygılı olmaması ve tabii ki piyasada başka tipte oyuncak olmaması ya da olanları da fahiş fiyatta olması ilk başta sayılabilecekler. Malum sağlıklı yaşamak ya da çevre dostu olmak zengin olmayı gerektirir. Aksi takdirde sağlıklı ve kaliteli ürünleri satın alamıyorsunuz. Ayrıca denetimsizlik ve başıboşluk da önemli bir faktör.

‘Geri dönüştürülen’ oyuncaklar da güvenli değil

Plastik oyuncakların ne düzeyde tehlike yaratabildiğine değinmeden önce bazı şeylerden bahsetmekte fayda var. Mevcut kullan at kültürünün, kaynaklar açısından israf ve Dünya’nın sınırlı kaynaklarını tüketmekten başka bir anlamı olmadığına hep değiniyoruz. Buna karşı alınan önlemler de yok değil. Örneğin 2021’de Avrupa Parlamentosu, Döngüsel Ekonomi Eylem Planı’nı bu kültürden kurtulma iddiasıyla kabul etti. Bu bağlamda ürün ve malzemelerin yeniden kullanılmasını, onarılmasını ve geri dönüştürülmesini teşvik eden bir dizi düzenleme gerçekleştirdi. Ancak sorun şu ki, her türlü ürün tekrar kullanılabilir ya da geri dönüştürüldükten sonra güvenle tekrar kullanılabilir değil.

Göteborg Üniversitesi‘nden araştırmacılar yakın zamanda Journal of Hazardous Materials Advances isimli bir dergide eski oyuncakların ve süs eşyalarının kansere neden olabilecek, DNA’ya zarar verebilecek veya çocukların gelecekteki üreme kapasitelerini bozabilecek zehirli kimyasallar içerebileceğini gösteren bir makale yayımladılar. Çalışma kapsamında plastik oyuncaklarda plastikleştirici ve alev geciktirici olarak kullanılan fitalatlar ve kısa zincirli klorlu parafinler keşfedilmiş. Araştırma için, yeni üretilmiş ve kullanılmış olan iki farklı gruptan 157 farklı oyuncak toplanmış ve kimyasal içerikleri ölçülmüş. Çalışma, eski oyuncakların ve eşyaların çoğunun (%84) mevcut yasal sınırları aşan miktarlarda zehirli kimyasal içerdiğini ortaya koyuyor. Yeni oyuncakların ve eşyaların da %30’u zehirli kimyasallara ait yasal sınırları aşıyormuş. Burada yasal sınırların da zaman içinde değişebildiğini söylemek lazım. Hatırlayın daha önce de PFAS için eskiden belirlenen sınırların altık olmadığını ve en düşük miktarın bile zehirli kabul edildiğinden bahsetmiştik. Yani yeni oyuncaklarda ya da eski oyuncaklarda bu zehirli kimyasalların varlığı yeterli. Ancak bazı plastiklerde plastik üreticileri ellerini korkak alıştırmamış ve kimyasalı boca etmişler. Örneğin, kullanılmış oyuncak topların çoğunda, oyuncağın ağırlığının %40’ından fazla ve yasal sınırın da 400 katından daha fazla olan fitalat konsantrasyonlarına rastlanmış.

En zehirli kimyasallar plastik oyuncaklarda

Avrupa’da oyuncakların kimyasal içeriğine ilişkin düzenlenmiş olan bir AB mevzuatı mevcut. Bu mevzuat çocukların sağlık ve güvenliğini korumak amacıyla oyuncaklarda bulunan bir dizi kimyasal maddenin miktarlarının ne kadar olabileceğine karar veriyor. Bu direktif yeni oyuncaklarda fitalatlar için izin verilen sınır değeri ağırlıkça %0,1 ve kısa zincirli klorlu parafinler için de ağırlıkça %0,15 olarak belirlemiş. Göteborg Üniversitesi’nden Bethanie Carney Almroth ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada ortaya konulan sonuçlar olayın kontrolsüzlüğünü ve plastiğin neden beşikten mezara şeffaf bir üretim bandına sahip olması gerektiğini anlamak açısından ibretlik bir duruma işaret ediyor. Bu çalışma, yeniden kullanım ve geri dönüşümün her zaman iyi bir şey olarak kabul edilemeyeceğinin de göstergesi. Sağ olsun plastik üreticileri halk sağlığı konusunda o kadar vurdumduymaz ve bir o kadar da oksimoron ki hem döngüsel ekonomi, hem plastik hayatı kolaylaştırıyor diye propaganda yapıp hem de plastik ürünlerin hem de en hassas olunan çocukların kullanımına yönelik olanlarına en zehirli kimyasalları boca ediyorlar. Olacak iş değil. Dolayısıyla plastik gibi son derece zehirli ve tehlikeli bir kimyasal için döngüsel ekonomiye geçişte, tehlikeli kimyasallardan kurtulmak için ikna ya da uzlaşmaya değil yasaklar ve diğer kısıtlayıcı ve sınırlayıcı politika önlemlerine ihtiyacımız var.

Türkiye’de durum

Peki, Türkiye’de durum nedir? Oyuncakların içeriğindeki bu zehirli kimyasalların bulunurluğuna dair bir yönetmelik ya da geri dönüştürülmüş plastiklerin ya da yeniden kullanıma uygun olarak pazarlanan plastiklerin içeriklerinde bu kimyasallardan ne düzeyde yer alması gerektiğine dair bir yönetmelik mevcut mu? 2016 yılında (2019’da revize edilen) oyuncakların güvenliğine ve serbest dolaşımına ilişkin usul ve esasları belirleyen bir yönetmelik yayımlanmış. Ondan önce maruz kalınanlar için geçmiş olsun. Bu yönetmelik ve eklerinde bazı düzenlemeler ve kısıtlamalar mevcut. Örneğin 55 farklı kokunun alerjik olduğu gerekçesiyle kullanılması yasak ve 11 tanesi de 100 mg/kg’dan daha fazla bulunamayacağı belirtiliyor (Kokular konusunda geçmişteki kokulu silgileri hatırlayınız).

Yönetmeliğin tüm referansları AB direktifine yapılmış. Cıva ve kurşun da dâhil olmak üzere birçok ağır metal için migrasyon limitleri belirlenmiş ama çoğunluğu merdiven altı üretim olan plastik oyuncakların, bu migrasyon testlerine tabii tutulup tutulmadıklarını bilmiyoruz. Ayrıca yönetmelikte fitalat, bisfenol A dışındaki bisfenoller, alev geciktiriciler ya da diğer plastik eklenti kimyasallarının ne düzeyde kullanılıp kullanılamayacağına dair herhangi bir ibare gözüme çarpmadı. Kaldı ki bu oyuncaklara dair bir denetimin olup olmadığı, oluyorsa denetimlerin ne sıklıkla yapıldığı ve yapılan denetimlerde hangi zehirli ve hormon bozucu kimyasalın test edildiği ve ne sonuçlar elde edildiğini bilmiyoruz (Oyuncaklardaki fitalatlara dair Dr. Bülent Şık 2017 tarihinde bir yazı kaleme almış ve durumu özetlemiş). Bu arada aklınıza plastik toplardaki ya da oyuncaklardaki o kesif plastik kokusunu getirin ve bu kokunun nasıl da hafızanızda yer edindiğini anımsayın.

Sonuç olarak özellikle gıdayla temas eden ya da çocukların kullandığı plastik ürünler başta olmak üzere plastik ürünlerde içeriğe dair tüm detayların belirtildiği bir etiketleme zorunluluğu şart. Sadece bu da değil bu tür plastiklerde ve hatta tüm plastiklerde tehlikeli olan bazı kimyasalların da kullanımının yasaklanması gerekiyor. Bunun için de plastik üretiminde beşikten mezara şeffaflık zorunluluğu getirilerek, plastiğin zehirsiz üretiminin ve tekrar kullanıldığında ya da geri dönüşüme sokulduğunda sıfır zarar prensibiyle üretimine izin verilmesi şarttır.

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.