Türkiye’de gelmiş geçmiş tüm hükümetler kalkınma adı altında ekonomik büyümeyi tek amaç olarak kabul eden, toplumun ve doğanın yararını göz ardı eden politikalar yürüttüler. Ancak AKP iktidarı bu alanda, gördüklerimizin en saldırganı ve yıkıcısı. Tek amacı ekonomik büyümeyi hızlandırmak olan ekonomik tercihlerle doğayı tüketecek enerji, madencilik ve sanayi yatırımlarını ve inşaat sektörünü körüklüyor.
Bursa’ya baktığımızda doğanın talanının kentimizde de büyük bir hızla sürdüğünü görüyoruz. Nilüfer Çayı, Uludağ, İznik ve Uluabat gölleri, Başköy bu talandan nasibini alan yerler arasında. Kirazı ile ünlü Kozağacı da termik santral tehdidi altında. Geçtiğimiz yıl yapılmak istenen ÇED toplantısı Kozağacı halkının kararlı tepkisi karşısında yapılamadı ama tehlike henüz geçmiş değil.
Son günlerde Bursa’yı tehdit eden iki olay daha gündeme bomba gibi düştü. İnegazi’ye yapılması düşünülen Çimento Fabrikası ve DOSAB Termik Santralı.
DOSAB Termik Santralı
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Bursa DOSAB Bölge Müdürlüğü tarafından kurulması planlanan “DOSAB Buhar ve Enerji Üretim Tesisi” ne izin verdi. Adı “Buhar ve Enerji Üretim Tesisi” olarak geçse de aslında bir termik santral. Kömür yakacak ve enerji üretecek. Kömürün de Dursunbey’den geleceği belirtiliyor.
Konuya ilişkin ÇED süreci başlatılmakla birlikte “halkın katılım toplantısı yapılmaması, bunun yerine istek, öneri ve görüşlerin doğrudan Valilik, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ve Bakanlığa iletilebileceği” ifade ediliyor.
Termik santral hava kirliliği demek, iklim değişikliğine en büyük katkı demek, yöredeki tarım alanlarının zarar görmesi demek. Soma’da maden işçilerini öldüren kömür şimdi de Bursa halkını öldürmeye devam edecek. Güneş ve rüzgar cenneti ülkemizde hala kömüre bağlı kalmak akıl işi değil. Bursa halkı, kentin merkezine, Demirtaş’a yapılmak istenen bu santralı kabul etmeyecektir.
İnegazi Çimento Fabrikası
Bursa Çimento’nun havaya, toprağa verdiği zararlara karşı şikayetler giderek artarken, Kestel bölgesinde fabrikaya tepkiler yükselirken şimdi de İnegazi’ye Çimento Fabrikası kurulmak isteniyor. İlke Çimento A.Ş. tarafından Nilüfer/ İnegazi’ye 125 milyon dolarlık bir yatırım ile Çimento Fabrikası kurulmasına ilişkin ÇED raporu geçen yıl Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanmıştı. Bursa’daki STK ve odalar karara itiraz etmiş, yürütmeyi durdurma davası açmışlardı.
24 Haziran 2014’te Çevre ve Şehircilik Bakanlığı fabrika yapılması düşünülen bölgeyi “sanayi alanı” ilan eden plan değişikliğini yaparak askıya çıkardı. Bursa halkının, STK ve odaların, Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Nilüfer Belediyesi’nin onayı alınmadan verilen bu karar Bursa’da büyük tepki yarattı.
İnegazi, Nilüfer ilçesine bağlı bir köy iken yeni yasa ile mahalle haline getirilmiş, küçük bir yerleşim yeri. Tarım ve hayvancılık ile geçinen halk tarlalarını ve hayvanlarını satarak İnegazi’yi terk ediyor. Çilek, fasulye tarlaları birer birer yok oluyor. Çimento fabrikası yapılacak olursa sadece İnegazi değil, yörede diğer yerleşim yerlerinde de tarım ve hayvancılık yok olacak, Nilüfer ve hatta Bursa’nın havası daha da kirlenecek.
Kral Midas’a ait bir efsane var. Tanrı Kral Midas’ın duasını kabul ederek tuttuğu her şeyin altın olmasını sağlamış. Ancak bu kez de Midas yiyecek bir şey bulamadığı için aç kalmış. Evet, biz de her yere fabrika, maden ocağı, baraj, köprü vb yapıyoruz ama bu gidişle yiyecek sebze, meyve, tahıl bulamayacağız.
Kızılderili deyişiyle “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak”.
Serdar Esen