Aydınların Sorumluluğu – Noam Chomsky

Bu yazı acikradyo.com.tr/ den alınmıştır. *Derleyen ve Türkçe’ye çeviren: Ömer Madra

Noam Chomsky’nin, bundan neredeyse 50 yıl önce, Şubat 1967’de The New York Review of Books‘ta yayımlanan “Aydınların Sorumluluğu” başlıklı uzun makalesinden bir derleme:*

Chomsky, Sidney'in çeperinde bulunnan, çoğu yerli kökenli olan gençlerin devam ettiği bir okulda (Cabramatta High School) öğrencilerle beraber beyaz güvercinleri uçururken. (AAP/ Tracy Nearmy / 2011)
Chomsky, Sidney’in çeperinde bulunnan, çoğu yerli kökenli olan gençlerin devam ettiği bir okulda (Cabramatta High School) öğrencilerle beraber beyaz güvercinleri uçururken. (AAP/ Tracy Nearmy / 2011)

Aydınlar hükümetlerin yalanlarını teşhir etme, hükümetlerin eylemlerini bunların nedenlerine, amaçlarına ve genellikle gizli niyetlerine göre tahlil etme durumundadırlar. En azından Batı dünyasında siyasal özgürlüklerden, bilgiye erişim özgürlüğünden ve ifade özgürlüğünden dolayı bu güce sahiptirler. Batı demokrasisi, günümüz tarihinde olup bitenler bize sunulurken onları gözlerden gizlemek için kullanılan çarpıtma ve aldatmacaların, ideoloji ve sınıf çıkarlarının örtüsünün altında yatan gerçekleri araştırmaya yetecek serbest zamanı ve eğitimi ayrıcalıklı bir azınlığa sağlar. Dolayısıyla, sahip oldukları benzersiz  ayrıcalıklar gözönüne alındığında aydınların sorumluluğu … “halkın sorumluluğu” diye adlandırılandan çok daha derindir.

***

Gerçekleri dile getirmek ve yalanları teşhir etmek, aydınların sorumluluğudur. Bu, en azından,  üzerinde daha fazla durulmadan geçip gidilecek kadar açık ve herkesin bildiği bir gerçek gibi görünüyor. Ama, acaba öyle mi?…

Aydın denen bu nahoş tipler genellikle psikologlar, matematikçiler, kimyacılar ya da felsefeciler arasından çıkıyor… [Washington’daki] yönetimle yakın bağları olanlar arasından değil… (Tıpkı Sovyetler Birliği’nde de görüldüğü üzere, en çok sesi çıkan muhaliflerin genellikle fizikçiler, edebiyatçı aydınlar ve iktidar konumundan uzak olan kişiler arasından çıkması gibi.)

***

Uzman olmayan sokaktaki insanın kavrayamayacağı hiçbir teorik yapı ya da bilgi bütünü yoktur ki, iktidarın siyasetini eleştiriden muaf tutmayı haklı kılsın. Dünya meselelerine “uzmanlık bilgisi” açısından bakılması ne kadar uygunsa, bu siyasi uygulamaların niteliği ve hizmet ettiği  amaçların sorgulanması herkes için elbette uygun, hatta namuslu bir insan için elzemdir. Bu gerçeklikler fazlasıyla ortada: daha ayrıntılı bir tartışmayı gerektirmiyor.

***

Gerçek olguları, bilmek isteyen herkes biliyor zaten. Ülke basını, dış basın, her yalanı ortaya çıktığı anda yalanlayacak belgeleri ortaya koyuyor. Ama hükümetin propaganda mekanizmasının gücü öylesine büyük ki, vatandaşların, bu konuda araştırma projeleri yürütmeyi göze almadıkça, hükümetin açıklamalarına gerçek verilerle karşı durması zor…

***

Eğer aydının sorumluluğu gerçeklerin üzerinde durmak ve bunda israr etmekse, olguları tarihi pespektifleri içinde görmek de onun görevidir.

***

Son olarak, Dwight Macdonald’a ve aydınların sorumluluğuna dönersem: Macdonald, bir Nazi ölüm kampı mutemedinin hikâyesini anlatıyor. Rusların onu asacaklarını öğrendiğinde ölüm kampı mutemedi gözyaşlarına boğulmuş: “Neden yapsınlar ki bunu?” demiş, “Ben ne yaptım ki?” Macdonald şöyle bağlıyor: “Otorite kendi kişisel ahlak kodlarıyla dayanılmaz derecede çeliştiğinde otoriteye direnmeye razı gelenler, ve ancak onlar, ölüm kampı mutemedini suçlayabilirler.” Dolayısıyla “Ben ne yaptım ki?” sorusunu, Vietnam’da her gün yeni katliam haberlerini okuduğumuzda – bir sonraki seferde özgürlükleri savunmakta gerekçe olarak kullanılacak aldatmaca ve yalanları yaratırken, veya bunları dile getirirken ya da hoş görürken. – bizim de kendimize sormamızda yarar var.

***

Makalenin tamamını İngilizce olarak okumak için: Noam Chomsky, “The Responsibility of Intellectuals,” The New York Review of Books, February 23, 1967

* Derleyen ve Türkçe’ye çeviren: Ömer Madra

 

Bu yazı acikradyo.com.tr/ den alınmıştır

 

noam chomsky

 

Noam Chomsky

 

 

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR