Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Avrupa’nın uzun kışı

0

6 Eylül tarihinde Norveç merkezli enerji şirketi Equinor’un iki numaralı yöneticisi Helge Haugane, gelmekte olduğu herkesçe bilinen 2022 kışı enerji krizine büyük bir finansal risk de eklendiğini işaret ediyordu. Heuage’e göre Avrupalı enerji şirketlerinin kar marjlarını korumak için yaptıklarını finansal işlemler, doğal gaz fiyatlarındaki aşırı oynaklık nedeniyle beraberinde 1.5 trilyon avroluk bir likidite ihtiyacı doğurmuştu ve aracılık işlemi yapan bankalara ve bu işlemlere taraf olan enerji şirketlerine ihtiyaç şirketlerine acil destek verilmez ise ‘Avrupa’nın Lehman Anı’ patlak vermek üzereydi.

Kuzey Akım 1’in tamamen kapatılması Avrupa’yı ayazda bırakmakla kalmayacak, finansal sistemine de çok ağır bir hasar verecekti. Aşağıda bu yardım çağrısının altındaki nedenleri ve hükümetlerin yanıtlarını ve devam etmekte olan bu sürecin açığa çıkardığı durumu kısaca değerlendirmeye çalıştım:

  • Elektrik fiyatları tarihi zirvesinde ancak;

  • Doğal Gaz fiyatları ayak uyduramıyor:

Kaynak: Steno Signals Blog, Reuters, Bloomberg.

Ağustos ayında elektrik fiyatlarındaki artışa ayak uyduramayan doğal gaz fiyatlarındaki artış -ki doğal gaz fiyatları da tarihsel ortalamadan 6 kat fazla- 1.5 trilyon dolarlık riskin oluşmasındaki temel gerekçe olarak gösteriliyordu: Elektrik dağıtıcıları belirli bir vade için, doğal gaz ve karbon kontratı alıp elektrik kontratı satıyorlar ve ortaya kar marjları çıkıyor, buna da “clean spread” deniyor. Spot elektrik fiyatlarının European Power Exchange (EPEX SPOT) denen borsada aşırı yükselmesi kar marjlarını sabitlemek için yapılan vadeli elektrik satış sözleşmelerinin aşırı değer kaybetmesine yol açıyor ve ilgili firmaların ve aracı ve saklama kuruluşlarının manşetlere 1.5 trilyon dolar olarak yansıyan devasa kısa vadeli fon eksiğini(teminat tamamlama çağrısını) ortaya çıkarıyor.

Enerji krizi, görülmemiş enflasyon ile birlikte daralmaya neden olabilir

Yukardaki durum olağan dışı anlarda finansal piyasalarda oluşan anomalileri andırsa da henüz geçen ay yaşanan bu örnek, Avrupa’nın entegre enerji sistemlerindeki talep dalgalanmaları nedeniyle yaşanabilecek risklerin çarpıcı bir örneği oldu. Şayet AB ülkeleri politika yanıtlarında isabetsiz olurlarsa, 400 Megawat/Saat seviyelerinde seyreden mevcut elektrik fiyatlarının daha da yükselmesi AB genelindeki üretimde büyük aksamalara yol açacak ve zaten hali hazırda 6 kat artmış olan elektrik faturalarının hane halkı üzerindeki etkisinin siyasi yansımaları da kaçınılmaz olacaktır.

Bütün bu gelişmelerin son 40 yılın en yüksek enflasyonist ortamında ve Avrupa Merkez Bankası eylül ayında tarihinin en yüksek faiz artışını gerçekleştirmişken (%0.75) yaşandığını unutmayalım. Bu durum Küresel Finansal Kriz’den bu yana düşük faiz ve hızlı para alışkanlığıyla yaratılan, ekonomi için destekleyici parasal politikaların sonuna gelindiği anlamına geliyor. Avrupa’dan gelen öncü veriler son üç ayda daralmaya işaret ederken, ekonomik projeksiyonlar baz senaryolarda dahi %1’lik küçülmeyi öngörüyor. İzlenecek politikalarda hata payı yok denecek kadar az, zira 600 Euro MW/Saat’lik bir elektrik fiyatı AB ekonomilerini %8’lik tarihsel olarak görülmemiş enflasyon ile birlikte %5’lik daralmaya, dolayısıyla da AB’de tecrübe edilmeyen işsizlik krizine sürükleyebilir. Küresel talebin daraldığı bir ortamda ise değer kaybetmekte olan bir Avronun ihracat üzerinden ekonomiye katkısı çok sınırlı kalacaktır.

Avrupa ülkeleri bu krizi bertaraf etmek için şu ana kadar yaklaşık 314 Milyar Avroluk bir dizi tedbir paketi açıklarlarken, fosil yakıtlarla alakalı geri bırakılan pek çok projeyi de tekrar gündemlerine aldılar. Bu adımları bir sonraki yazıda ele alalım. Ezcümle, tarihin çok hızlandığı, enerji, insan hakları veya aklımıza gelen hemen her konuda önemsiz gözüken kazanımların dahi savunulmaya ihtiyaç olduğu bir dönemden geçildiğini görmek zor değil.

 

More in Hafta Sonu

Comments

Comments are closed.