Alın size istikrar

Seçimlerin üzerinden on gün geçmesine rağmen yeni bir şey yazamamıştım. Seçim sonuçlarını değerlendirmeyen kimse kalmadı, ama ben yazamadım.

Yazsaydım parti olarak yaptığımız açıklamadaki tonda bir şeyler yazardım. Barış için de, demokrasi için de, yeni Anayasa’nın katılımcı bir şekilde yapılması için de umutlu olurdum. Ne güzel Mersin’de nükleer karşıtı bir milletvekilimiz oldu, İstanbul’da üç milletvekilimiz birden var, BDP’li vekiller sayesinde artık Ankara’da çok daha güçlü olacağız diye sevinirdim.

Hatta demokrasi için talep çıtasını iyice yükseltirdim. Çünkü seçim sisteminin bütün adaletsizliğine rağmen daha dengeli bir Meclis tablosu çıkmış, Kürtler ve sosyalist partiler parlamenter mücadeleye sahip çıkmak adına en büyük başarılardan birini kazanmışlardı.

Ama bu tür bir yazıyı yazmadım, yazamadım. Herhalde basiretim bağlandı. Nedeni buymuş.

Yüksek Seçim Kurulu görev sırasını boş geçirmedi ve 2 ay önce aday olmasında sakınca olmadığını söylediği ve 80 bin insanın kendisine oy vermesini sağladığı Hatip Dicle’nin milletvekilliğini düşürerek BDP’nin (ve aralarında Yeşiller’in de olduğu çok sayıda  siyasi parti ve kuruluşun) desteklediği 36 milletvekilinin Meclis’e girmesinin önünü tıkadı.

Şimdi ne olacak? Bunu herhalde Başbakan’a sormak lazım.

Ama ülkede bütün bunlar yaşanırken on gün önce balkondan bütün dünya başkentlerine kendinden emin selamlar gönderen Başbakan’dan tıs çıkmıyor.

Oysa BDP liderlerinden Hakkari milletvekili Selahattin Demirtaş bakın ne diyor:

“Bunun gideceği nokta PKK’nin ateşkesi bozmasıdır. O olmasın diye, çok sert mesajlar vermeye çalışıyoruz. Oraya gidiyor. Bu kararı verecek olan biz değiliz. Ateşkesi biz ilan etmedik, biz bozmayız. Bozulmasını da istemeyiz. Ama bir adım sonrası odur. PKK’yi bizden daha iyi tanıyan kimse yoktur. Tartışmaları izliyoruz. PKK’nin o tartışmaları takip edeceğini biliyoruz. PKK kadrolarının şu anda nasıl bir his içinde olduğunu biliyoruz. Ateşkesin bozulması an meselesidir. O zaman kan dökülür. Bunun müsebbibi kim olur, artık o saatten sonra onun önemi olmaz. 3-5 eylemden sonra ateşkesi kim bozmuştu, unutuluyor ve maalesef sadece ölüler geliyor.”

Başbakan’ın bu suskunluğu, eğer krizi aşmak için bir çözüm üretme çabasından kaynaklanmıyorsa, kaygı verici. Hazır, bir tezgahla Kürtleri parlamentodan uzaklaştırmışken, buradan yeni krizler yaratıp bu arada 330’u geçmeyi, oradan başkanlık sistemiyle  ortalığın tozunu atmayı planlıyorsa çok çok daha kaygı verici.

Sen oyların yarısını al, “istikrar sürsün”, ondan sonra da Kürtlerin silahlı mücadeleyi değil, sorunları Meclis’te  çözmeyi savunan temsilcilerini Meclis’ten uzaklaştır. Al sana istikrar.

Ateşkes biterse, operasyonlar ve çatışmalar artarsa, bu ülke yeniden her gün gelen ölüm haberlerine alışmaya başlarsa bunun sorumluluğu Başbakan’da olmayacak mı? 94’de DEP milletvekilleri yaka paça Meclis’ten atıldıktan sonra ülke yangın yerine dönüp insanlar sokak ortasında infaz edildiğinde bunun sorumlusu kimdi? Şimdi adlarını kimsenin hatırlamak istemediği o zamanın zavallı koalisyon ortakları, başbakanı, ordu komutanları ve derin devlet şefleri değil mi?

Sihirli bir formül üretemez ve bu krizi hemen çözemezseniz istikrarınız balkonda kalır. Yüksek yargının karanlık hakimleri savaş olsun, insanlar ölsün diyor. Biz ise savaş olmasın, insanlar ölmesin diyoruz.

Peki Başbakan ne diyor? Galiba asıl önemli olan da bu. Yakında öğreniriz.

Ümit Şahin
Ümit Şahinhttp://umitsahin.blogspot.com/
Yeşil Gazete’de iklim değişikliği başta olmak üzere ekoloji ve yeşil politika alanlarında yazar ve editör. Halen Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nde uzman ve iklim değişikliği çalışmaları koordinatörü olarak çalışan Ümit Şahin 1991’de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni bitirdi. Halk Sağlığı doktorası yaptı, Çevre Sağlığı alanında yoğunlaştı. Çevre İçin Hekimler Derneği, Üç Ekoloji dergisi ve Yeşiller Partisi’nin kurucularındandır. Bir dönem Yeşiller Partisi Eşsözcülüğü yaptı, yeşil politika ve ekoloji üzerine seminerler düzenledi. Halen Açık Radyo’da Ömer Madra ile birlikte Açık Yeşil’i hazırlayıp sunuyor.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Otoban

Otoban yapılmaya başlanmasıyla birlikte şehrin küçük nüfusunu oluşturan otomobil sahipleri yayalara değil, yayalar onlara tabi kılınmaya başlandı.

Kazdağlarını savunmak ve kurumların sessizliği: Yeni toplumsallık

'Üzerinde düşünülmesi gereken, neoliberal pratiklerle frenlenmiş toplumsal dinamik ve mekanizmaların baskı ve zor araçlarıyla kuşatıldığı şartlarda nasıl bir direnişin örülebileceğidir.'

Tanrı ve şiddet

İlahi şiddetin amacı hukuksal bir yaptırım ya da düzen değil, aksine kurbandır.

Açık Radyo’dan mesaj var: Buradayız, hazırız, neşemiz daim!

'Kainatın tüm seslerine açık' Açık Radyo,, sesini kesmek isteyenlerine inat cıvıl cıvıl, hareketli, ziyaretçi akınından başını kaldıramadan 30. yaş gününe ve dinleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor.

Kazdağları, yeniçeriler, madenler: Enter! – Gizem Kastamonulu

Cengiz Holding, hukuku da yanına alarak bakır madeni için Kazdağları'nda ağaç kıyımına başladı. Bu talanı durdurmak için Kirazlı'daki sesi yeniden yükseltmekten başka çaremiz yok.

EN ÇOK OKUNANLAR