Dünyaİnsan HaklarıManşet

AB’nin iltica reformu Alman Yeşilleri’ni böldü

0

Avrupa Birliği‘nin (AB) yeni iltica reformu, Almanya’da federal hükümet tarafından ‘zor, ama gerekli’ olduğu gerekçesiyle kabul görürken, ‘trafik ışığı’ koalisyon hükümetinin ortaklarından Yeşiller partisinin bir kesimi ile Sol Parti (Die Linke) ve uzmanlar reformu sert bir biçimde eleştirdi.

AB İçişleri Bakanlarının, iltica sürecinin Birlik sınırlarında yürütülüp karara bağlanmasına olanak verecek reform üzerinde mutabık kalmasına getirilen eleştiriler, bu işlemin hayata geçirilmesi halinde sığınmacıların AB içinde dengeli dağıtımının sağlanamayacağını, reformun temel bir insan hakkı olan iltica hakkına aykırı olduğu konularında yoğunlaşıyor.

Baerbock: Bize kalsa başka olurdu

Duvar‘dan Yunus Ülger’in aktardığına göre, resmi bir ziyaret kapsamında Kolombiya’da bulunan Yeşiller Partili Federal Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, konuya ilişkin yazılı açıklamasında, “Bize kalsa başka olurdu, ancak uzlaşma gerekliydi” diyerek reformu savundu. Baerbock, uzlaşma sağlanmaması halinde Suriye ve Afganistan‘dan kaçmak zorunda kalan kadın ve çocukların sınır kapılarında uzun süre beklemek zorunda kalacaklarını; Almanya’nın dayatmasıyla sınır kapılarında iltica işlemlerinin bu kişileri kapsamadığını söyledi.

Yeşiller ikiye bölündü

Yeşiller Partisi’nin eşbaşkanlarından Omid Nouripur da Twitter üzerinden paylaştığı mesajında uzlaşmayı savunup, iltica reformunun tartışılacak noktaları olduğunu belirtti. Ancak diğer eşbaşkan Ricarda Lang, “Almanya imzalamayacaktı” diyerek reforma karşı çıktı. Lang, reformun çocukları ve kadınları sınırda işlem dışında tutarak sığınmacıların AB içinde dengeli dağıtımını sağlayamayacağını söyledi.

Yeşiller’in Avrupa Parlamentosu (AP) Almanya sözcüsü Rasmus Andresen de “AB, ahlaki pusulasını kaybetti” sözleriyle reformu eleştirdi. Andresen, Sosyal Demokrat Partili (SPD) Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser’in reformu onaylamasını ‘utanç verici’ olarak niteledi.

Yeşiller’in AP Grubu Başkanı Terry Reintke ise reformun AB değerlerine ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olduğunu savundu, oylamada karşı oy vereceklerini bildirdi.

Yeşiller’in tabanı da reforma karşı çıkmış, 730 üye parti yönetimine açık mektup göndermişti.

Sert eleştiriler

İltica düzenlemesinin sertleştirilmesi nedeniyle Berlin’de koalisyon ortaklarına; özellikle Yeşiller ve Sosyal Demokrat Parti’ye (SPD) yönelik sert eleştiriler de yapılıyor.  Reformu ‘iltica hakkına yönelik cepheden bir saldırı’ olarak nitelendiren Alman mülteci yardım örgütü Pro Asyl, Birliğin adımını ‘Avrupa’da insan haklarının satılması’ olarak değerlendirdi.

Uluslararası Af Örgütü ise, Almanya’nın onayı halinde koalisyon anlaşmasının ruhuna aykırı biçimde bir ‘insan hakları tabusunun yıkılacağı’ uyarısında bulunuyor.

Sol parti ve göç uzmanları da karşı

Sol Parti Eşbaşkanı Janine Wissler de AB iltica reformuna sert eleştiriler yönelterek, federal hükümetin temel insan hakkı olan sığınma hakkını ihlal ettiğini belirtti.  Sığınma başvuru işlemlerinin AB’nin sınır kapılarında yapılmasını yanlış bulan Wissler, bunun AB sınır kapılarında hapishaneler inşa etmek anlamına geleceğini kaydetti. Wissler, sığınma başvurusu geri çevrilenlerin aralarında İtalya‘nın da olduğu aşırı sağcı hükümetlere teslim edileceği uyarısı yaptı.

Almanya’nın 190 üyeli Göç Konseyi de AB’nin iltica reformunu yanlış bir adım olarak niteledi. Yazılı bir açıklama yapan konsey, reformun temel insan haklarına aykırı olduğunu belirterek bunun sığınmacı krizini çözemeyeceğini, ayrıca AB içinde dengeli sığınmacı dağıtımını da sağlayamayacağını savundu. Konseyden Alman kanalı ZDF‘e konuşan Berlin Humboldt Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Bernd Kasparek, “Sınırda sığınma başvuru işlemleri, ancak hapishane koşullarında olur. Bu da Yunanistan’da şu anda olduğu gibi AB sınırlarında sığınmacı hapishaneleri demektir” dedi.

Lüksemburg’da varılan uzlaşıyı ‘tarihi’ olarak nitelendiren SPD‘li İçişleri Bakanı Nancy Faeser, uygulamadan çocuklu ailelerin ve reşit olmayan başvuru sahiplerinin muaf tutulması talebini diğer AB ülkelerine kabul ettirmek istemiş, ancak başarılı olamamıştı. Almanya’nın bu konudaki tutumunu birkaç üye dışında destekleyen olmadı.

Ne olmuştu, bundan sonra ne olacak?

Avrupa Birliği (AB) İçişleri Bakanları’nın perşembe günü düzenlediği zirvede varılan uzlaşma, iltica sürecinin ilk kez başvuru sahibi AB’ye girmeden, Birliğin sınırlarında yürütülmesinin yolunu açıyor. Almanya’nın da yeşil ışık yaktığı anlaşmaya göre iltica başvurularının kabul edilme olasılığının düşük olduğu Türkiye, Pakistan, Hindistan, Tunus, Sırbistan veya Arnavutluk gibi ülkelerden gelen sığınmacılar gelecekte AB’nin dış sınırlarında kurulan mülteci merkezlerinde, hızlı kararlaştırma prosedürlerine tabi tutulacak. Hızlandırılmış süreçte olumsuz bir karar çıkması durumunda ise bu kişiler AB’ye ayak basmadan doğrudan sınır dışı edilebilecekler.

Sınırda iltica süreci uygulaması ilk etapta yalnızca yapılan başvuruya kabul oranı AB ortalamasında yüzde 20’nin altında kalan ülkelerden gelenler için geçerli olacak. Başvuru sahiplerinin sınırlardaki mülteci merkezlerinde sonucu bekleyecekleri değerlendirme sürecinin en fazla 12 hafta sürmesi hedefleniyor.

Suriye, Afganistan ya da Sudan’dan gelen sığınmacıların çoğunluğu ise bu uygulama kapsamına girmeyecek. Bu ülkelerden gelenler için ağırlıklı olarak halihazırda geçerli olan başvuru süreci devam edecek.

İtalya, Yunanistan ve Avusturya; Lüksemburg’taki Bakanlar zirvesinde başvurusu reddedilen sığınmacıların Tunus ve Arnavutluk’un da aralarında bulunduğu güvenli üçüncü ülke kabul edilen ülkelere sınır dışı edilebilmesi konusunda ısrarcı oldu. Almanya ise başvuru sahiplerinin aile fertleri veya benzer bağları bulunmaması halinde bu ülkelere gönderilmesine karşı çıkıyordu. Ancak AB Komisyonu ve AB Konseyi’ne göre, sığınmacıların iltica başvurusunu yaptıkları ‘hedef ülkeye’ gelirken bu ülkelerden geçmiş olmaları söz konusu ülkelere sınır dışı edilebilmeleri için yeterli bir gerekçe olarak sayılıyor.

Kim destekliyor, kim karşı? 

Yoğun sığınma başvurusuyla karşılaşan ülkelerin diğer üye ülkelerin yardımına başvurmasına olanak sağlayacak olan reform, böyle bir durumda belirli sayıda başvurucunun başka ülkelere dağıtılmasını öngörüyor. Polonya ve Macaristan ise bu nedenle iltica reformuna kategorik olarak karşı çıkıyor. Mülteci kabul etmek istemeyen ülkelerin ise geri çevirdikleri her göçmen için 20 bin euro ödemesi, bu ödemelerin de göçmenlere yönelik projelerin finanse edileceği bir fona aktarılması planlanıyor. Bu iki ülkenin bu bedeli ödeyip ödemeyeceği ise henüz belirsiz.İki ülke, 29-30 Haziran’da Brüksel’de düzenlenecek AB Zirvesi’nde konuyu yeniden gündeme getirmeye hazırlanıyor.

İki ülkenin itirazlarının yanı sıra, AB ülkelerinin Avrupa Parlamentosu ile de reforma ilişkin mutabık kalması gerekiyor. Diplomatlara göre ise bu hiç de kolay bir süreç değil.

More in Dünya

You may also like

Comments

Comments are closed.