Adalar’a akülü fayton neden olmaz?- Mehveş Evin

Adalar’a elektrikli fayton konulacak haberi çıktığından beri içim içimi yiyor. Baharla birlikte korkunç vapur kalabalığından mustarip olduğumuz yetmiyormuş gibi, bir de elektrikli faytonlarla dolaşan turistler mi çıkacak başımıza diye düşündükçe fenalık geçiriyorum.
Bir yıla yakın zamandır Adalar’ın birinde yarı zamanlı ikame ediyorum. Bu süre boyunca faytona binmedim. Zaten fayton, Adalıların zorunlu haller dışında pek kullanmadığı, ancak yazlıkçıların ve turistlerin başvurduğu bir taşıma aracı. Hem çok pahalı, hem de yürümek çok daha zevkli.
Fayton tartışması çıktığından beri Adalı arkadaşlarıma soruyorum… Doğrusu hiçbiri faytoncuların atlara yaptığı muameleden memnun değil. Faytoncuların büyük bölümü, yaz aylarında aşırı zorladıkları atları kışın aç biilaç sokaklara salıyor. Serbest gezen hayvanlar, çöplerden beslenmek zorunda kalıyor hatta plastik yedikleri için ölüyor!
Hayvanlara yapılan bu zulüm, istense engellenemez mi? İstense, ağır cezalar kesilerek atlara yapılan kötü muamele kontrol altına alınamaz mı? Anlaşılan, istenmiyor, uğraşılmıyor…

Vapur seferlerine bakın
Elektrikle fayton için öne sürülen bir başka gerekçe, çevre kirliliği. Atın dışkısından mı bahsediyorlar, burasını anlayamadım. Bunu bahane edenlere ancak gülünür… Hayvan dışkısına gelene kadar  insanın attığı çöplerle uğraşsınlar. Ama yok, kirlilik derken atların yaşadıkları yerin görüntüsüyse, bu da denetimle kontrol altına alınır.
Pek çok Adalıyı asıl endişelendiren mesele, Büyükşehir’e bağlı Ulaşım Koordinasyon Merkezi’nin (UKOME) konuya yaklaşma biçimi… UKOME, öncelikle sayısını azalttığı Bostancı seferini MaviMarmara’ya devrettiği ada vapurlarıyla uğraşsa ya! Bi gidip saysınlar bakalım, 220 can yeleği bulunan vapurlar, turist sezonunda kaç yolcu taşıyor? Ben söyleyeyim, en az 500!
UKOME, “kimse birden fazla faytona sahip olamayacak” derken kriterini atına, arabasına iyi bakan faytonlardan yana da kullanmıyor. Tek amaç var: “Mevcut fazla”ları kamulaştırmak. Kamulaştırmanın Türkçesi, tez zamanda özelleştirilecek demek! Ondan sonra al başına belayı.

Sokakta akü sesleri
UKOME, kendini şu cümleyle ele veriyor: “Evrensel standart”lara uygun olarak 40 tane akülü fayton hizmete sokulacakmış!
Evrensel standardınızı yesinler. Madem o kadar evrenselliğe meraklısınız, mevcut faytonların kullanımını, temizliğini, atların bakımını düzeltin. Bunun için gerekiyorsa Adalar Belediyesi’ne bütçe ayırın. Bugün Belçika’daki Bruges gibi, Polonya’daki Krakov gibi nice şehir, atlı arabalarıyla gayet evrensel standartlı hizmet veriyor!
Kaldı ki Adalar’a akülü faytonun girişi, başka akülü taşımacılığın da önünü açacak… O güzelim sokaklar at nalı değil, akü bızırtılarıyla titreyecek. Fayton taşımacılığını günün moda deyimiyle “sürdürülebilir” hale getirmek, adanın özelliğini ve güzelliğini ister istemez bozacak.
Sait Faik, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Reşat Nuri Güntekin, Ahmet Rasim gibi Adalı edebiyatçıları düşünüyorum da… Acaba akülü faytonların eşliğinde o eserleri üretebilirler miydi?
Son soru: “Barınak bulunamadığı için ortalıkta kalan atlar”ı, yerini akülü faytonla dolduracağınız 86 faytonu çeken ortalama 172 atı ne yapmayı planlıyorsunuz? Sucuk mu, salam mı?
Hah bakın işte gerçekten evrensel bir çözüm bu!

Mehveş Evin – Milliyet

 

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR