Baharı başka diyarlarda aramak

Tüm Dünya sokakları ayakta, isyan ediyor. Ekonomik sıkıntılar ile insana dair temel koşulların da paraya çevrilmesine dayalı en gerekli ihtiyaçların giderek artan fiyatlarla satışa çıkarılması birleşince ilk kıvılcım yanmış oldu. Her şey pahalanıyor ama ele geçen para azalıyor. Sosyal devlet kalıntısı bazı uygulamalar da paralı hale geliyor. Üzerine büyük bir ekonomik krizin Dünya’yı sarması eklenince, krizin asıl sorumluları tekrar gözlerini orta ve düşük gelirlilerin ceplerine çevirdi. Hadi açığımızı kapayın!! Bir kadın konuşuyordu Yunanistan’dan. Kriz sebebiyle maaşının %40’ı kesilmiş. Bir üniversiteli konuşuyordu İsrail’den, barınma hakkı elinden alınmış. Bir eski öğrenci konuşuyordu ABD’den okul taksidini ödeyemediği için okuldan atılmış.

Tabii bunlar bizim bildiklerimiz. Portekiz’de, Arjantin’de ya da başka bizim ufkumuzun dışına düşen ülkelerde olanları çok bilmiyoruz. Şili bir istisna, o da medyanın “kadın” figürü ile kurduğu çarpık ilişki sonucunda oldu. Aslında bu sefer suçu sadece medyaya atmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Biz de bu çarpık ilişkiyi kuruyoruz ve sürdürüyoruz.

Örneğin, geçen gün Wall Street protestolarında, 700 kişi bir köprüyü kapattı ve Türkiye için yumuşak sayılacak bir yöntemle gözaltına alındılar. Hemen hemen hepimiz ismi koyduk: ABD Baharı! Büyük bölümü öğrencilerden oluşan bir grupla başlayan hareket büyüye büyüye o hale geldi ve yavaş yavaş da yankılarını başka ABD şehirlerinde buldu. Güzel! Benzer bir örnek, Şili’de de oldu. Biz bir kadın öğrenci, Camila Vallejo, üzerinden takip ettik ama birazcık gerilere gidersek lise öğrencilerinin binlerce kişiyle yaptığı eylemleri hatırlayabiliriz ya da Şili’de zaten var olan hareketi görebiliriz. Bakan düşüren gösteriler yapılıyor Şili’de. Güzel!

Gelelim Türkiye’ye. Türkiye’de de simgesel olaylar oluyor. İşte iki örnek. Birincisi Genç-Sen, ikincisi Ferhat Tüzer ve Berna Yılmaz. Biraz açmak gerekirse, Genç-Sen bir öğrenci sendikası. Kuruluşundan altı ay sonra hakkında kapatma davası açıldı bu sendikanın. O kadar ters yere açmışlar yani sendikayı. Dava geçen günlerde sonuçlandı ve Genç-Sen hakkında kapatma kararı çıktı. Ferhat Tüzer ve Berna Yılmaz ise pankart açtılar! Üzerinde parasız eğitim talebi olan bir pankart açtılar ve 18 aydır tutuklular!

Genç-Sen’in de, Ferhat Tüzer ve Berna Yılmaz’ın da suçu aynı aslında. Türkiye, sosyal devlet kalıntısı bazı uygulamalarını da paralı hale getirip, sermaye sahiplerinin yararına kullandırmak istiyor. Buna karşı çıkan herkesi de ağır baskılar altında susturmaya çalışıyor. HES direnişlerine karşı çıkanlara yapılanlara bakın, kentsel dönüşüme karşı çıkanlara yapılanlara bakın, TEKEL işçilerine yapılanları hatırlayın, herhangi bir işçi eylemini gözünüzün önüne getirin. Aynı dürtü ile hareket ediliyor! Harçlara yapılan korkunç zamlarla, Genç-Sen’in kapatılmasının aynı döneme denk gelmesi tesadüfse de çok öğretici bir tesadüf. Paralı eğitime ses çıkartan iki kişiyi hapiste tutarak verilen mesajın gölgesinde harçlara zam yapmak ise tesadüfden de öte. Tüm bunların üzerine de, kamuoyu oluşturma sürecinde öne çıkan araçların tutumlarını düşünmek gerek. ÖSYM’nin kopya skandalı üzerine binlerce lise öğrencisi sokağa çıktığında Türkiye Baharı denmedi, onlar suçlu gibi gösterilmek istendi. Şimdi aynı insanlar ABD’ye bakıp, İsrail’e bakıp olanlardan mutluluk duyuyorlar. Dilşat Aktaş’ı eşkiya gibi göstermeye çalışanlar, Camila Vallejo’nun fotoğraflarından galeriler yapıyorlar. Bu yoğun kamuoyu baskısı da ister istemez Türkiye’de yaşayan muhalif kesimleri de etkiliyor. Dünyayı izleyen ve mutlu olan bir konuma indiriyor. Türkiye’ye gelebilecek olan baharın izlerini ise görmemizi engelliyor.

Sözün özü şu: Biz artık değişim ve düzene isyan duygularımızı başka ülkelerin kalkışmalarında tatmin etmeyi bırakmalıyız. Çok sorunlu bir ülkede, çok sorunlu koşullarda ve ağır baskılar altında yaşadığımızı görerek ama ABD üzerinden ya da Şili üzerinden rahatlamaya çalışarak kendimizi kandırmaktan başka ne yapıyoruz? Elbette ki, aklımız Wall Street’te, kalbimiz Atina’da. Fakat ortak ideallerimiz varsa, örneğin Şili’deki gibi eğitimin ücretsiz olması hakkını savunuyorsak, bahar havası almak için, ABD’ye, Şili’ye gitmenize gerek yok.

Yeşil Gazete yazıları ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net

Koray Doğan Urbarlı
Koray Doğan Urbarlıhttp://urbarli.net
İzmir’de doğdu. İzmir Kız Lisesi’nden sonra Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. İlk önce Ege Üniversitesi Sosyoloji’de, sorasında da Ankara Üniversitesi Sosyoloji’de yüksek lisans yapmaya başladı. İkincisine devam ediyor. Bir kamu belediyesinin Dış İlişkiler Müdürlüğü’nde beyaz yakalı işçi olarak hayatına devam ediyor. Yeşil Gazete ekibine köşe yazıları, Türkiye, spor ve Dünya haberleri ile katkı sunuyor.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Otoban

Otoban yapılmaya başlanmasıyla birlikte şehrin küçük nüfusunu oluşturan otomobil sahipleri yayalara değil, yayalar onlara tabi kılınmaya başlandı.

Kazdağlarını savunmak ve kurumların sessizliği: Yeni toplumsallık

'Üzerinde düşünülmesi gereken, neoliberal pratiklerle frenlenmiş toplumsal dinamik ve mekanizmaların baskı ve zor araçlarıyla kuşatıldığı şartlarda nasıl bir direnişin örülebileceğidir.'

Tanrı ve şiddet

İlahi şiddetin amacı hukuksal bir yaptırım ya da düzen değil, aksine kurbandır.

Açık Radyo’dan mesaj var: Buradayız, hazırız, neşemiz daim!

'Kainatın tüm seslerine açık' Açık Radyo,, sesini kesmek isteyenlerine inat cıvıl cıvıl, hareketli, ziyaretçi akınından başını kaldıramadan 30. yaş gününe ve dinleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor.

Kazdağları, yeniçeriler, madenler: Enter! – Gizem Kastamonulu

Cengiz Holding, hukuku da yanına alarak bakır madeni için Kazdağları'nda ağaç kıyımına başladı. Bu talanı durdurmak için Kirazlı'daki sesi yeniden yükseltmekten başka çaremiz yok.

EN ÇOK OKUNANLAR