Zorbayı zorbalar değil, kitleler korkutur-Aydın Engin

Bir ülke böyle sorumlu, böyle özverili, böyle bilinçli gençleri olduğu için olsa olsa övünür. AKP iktidarında ise dövülür.
 

Aşık İhsani sağ olaydı, alırdı bugün sazını eline ve o gürbüz sesiyle başlardı.

Korkuyorlar, korkacaklar, korksunlar…

AKP Reisi’nin Boğaziçi Üniversitesinin rektörlük koltuğuna bir kayyım atadığından bu güne 6 gün geçti. AKP Reisi uyanık. Atamayı 1 Ocak 2021 tarihli Resmi Gazete ile açıkladı. O gün tatildi. Böylece bu yöntemi bozuk ve geleneklere saygısız atamaya gelebilecek tepkileri geciktirmeyi hesapladı.

Siyasette hemen her kapının ipini çekmiş, rektörlüğü de adeta “meslek” bellemiş o adamcağıza yönelik tepkiler bugün dördüncü gününde.

İlk günden bu güne sürüp giden protesto eylemlerinde gözünüzden kaçmamıştır; kayyım rektörden, polis şeflerine, siyaset esnafından, televizyon zevzeklerine kadar geniş bir koro “Protesto edenler Boğaziçi öğrencisi değil ki… Onlar provokatör…” türküsünü çığırdılar, çığırıyorlar…

Nitekim ilk günkü protesto eylemlerinde polisin gözaltına aldıkları akşamüstü bırakıldılar ama ertesi gün sabahın köründe çok sayıda öğrencinin evleri basıldı. Özel harekat giysili, kalkanlı, ağır silahlar donanmış polisler tehlikeli suçluları yakalar gibi kapıları koçbaşı ile kırarak öğrencileri gözaltına aldılar. O baskınlardan sonra “çok önemli” istatistik bilgiler basına sızdırıldı.

Gözaltına alınanlardan sadece dördü Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi. Ötekiler farklı üniversitelerden gelen provokatörler…

Biliyorsunuz, insanların, özellikle üniversite öğrencilerinin alınlarında “provokatör” ya da “terörist” yazar. O yüzden hemen kimin ne olduğu anlaşılır.

Eylemin kitleselleşmesi korkusu

Sadece polis kaynakları ve onun medyadaki borazanları değil, Boğaziçi  Üniversitesinin bazı “aklı başında” üyeleri, hatta adının başında prof. rütbesi filan olanlardan da koroya katılanlar çıktı ve “Maalesef protestocu öğrencilerin arasına bizim öğrencimiz olmayan, yani yabancı öğrenciler katıldı. Onlar provokasyon yaptılar. Yoksa bizim öğrencilerimiz istedikleri kadar protesto eylemi yapmakta özgürdürler” gibi yaveler döktürdüler.

Son olarak da iktidar koalisyonunun “asma, kesme, vurma, kırma” işlerinde uzman, kudretli ve gayri resmi ortağı Devlet Bahçeli konuştu:

– Boğaziçi Üniversitesinden bir Gezi Parkı kalkışması çıkarmaya niyetlenmek başı ezilmesi gereken bir komplodur.

Böylece “vehbinin kerrakesi” ayan beyan oldu.

Korku, protesto eyleminin kitleselleşmesi korkusu… “Ama yabancı öğrenciler de eyleme katılıyor” teranesinin altında yatan işte bu korku.

Cevap ise pek yalın olmalı.

– Evet, katılıyorlarlar, katılacaklar, katılsınlar. İstanbuldaki üniversitelerden ülkesini seven, demokrasiyi, özgürlükleri, hukuk devletini, demokratik gelenekleri savunan, ilkeleri benimseyen ve benimsedikleri ilkeler için seyirci kalmayı onurlarına yakıştıramayan öğrenciler elbette Boğaziçi̕̕li arkadaşlarının yanına koştular, destek oldular, dayanışma gösterdiler.

Gösterirler, gösterecekler, göstersinler.

Bir ülke böyle sorumlu, böyle özverili, böyle bilinçli gençleri olduğu için olsa olsa övünür.

AKP iktidarında ise dövülür.

Devletin zorba gücü onların üstüne sürülür. Üniversitelerinin kapısına da, o gençlerin bileklerinde de kelepçe takılır. Devletin zorba gücü onların üstüne sürülür.

Çünkü ülke yönetimini zorba yöntemler uygulamak olarak kavrayan zihniyet kitlesel eylemlerden ölümüne korkar.

Zorbayı korkutan başka zorbalar değil, kitlelerdir. Demokratik protesto eylemlerinin kitleselleşmesidir.

(Bu yazı ilk kez T24’de yayımlanmıştır.)

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR