Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Yeşiller Partisi’nin seçim süreci nasıl geçti?

0

14 Mayıs 2023’te yapılan seçimlere, tarihi 40 yıla yaklaşan Yeşiller Partisi çizgisinde ilk defa, bağımsız adaylar dışında ve iddialı bir kampanya yürütme hedefini önümüze koyarak katıldık. Bu katılımın amacı TBMM‘de bulunacak ilk Yeşil milletvekillerinin bu seçim sonucunda seçilmesiydi elbette. Bu aynı zamanda 21 Eylül 2020’den beri devlet bürokrasisi ve hükümet yetkilileri tarafından engellenen bir partinin, “Biz buradayız ve fikirlerimizle karşınızdayız!” demesinin de bir yoluydu.

Yeşiller olarak enteresan bir seçim süreci yaşadık. Bu konuda not edilmesi gereken en önemli tarih 22 Mart 2023’tür. Bu tarihte HDP, kapatılma ihtimaline karşı seçime yönelik olarak hazır tuttuğu Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) ismi altında seçime girme kararı aldı. Bir anda Yeşiller Partisi’nin bazı üyelerinin (benim de) kurucusu olduğu, o güne kadar kamuoyunun ismini çok bilmediği bir parti, Türkiye‘nin en büyük 3. partisi oldu ve kulvar değiştirerek Kürt Sorunu’nun çözümünü temel mesele olarak gören geleneğin partisi haline geldi.

Yeşil Sol ile Yeşiller karışıklığı

Yeşiller ismi kimsenin tahmin etmediği bir şekilde, taşıdığı anlamlardan ve ideolojik bağlantılardan sıyrılarak gündemin üst basamaklarına tırmandı ve orada kaldı. Bu hamle ile Yeşiller Partisi olarak bizlerin hem partimizi, hem de yeşil ideolojiyi kamuoyuna duyurma sorumluluğumuz daha da arttı. 22 Mart’tan sonra sorumluluğumuz daha zorlu ve daha hayatî hale geldi. Hem bürokrasi ve siyasi mekanizmalar tarafından engellenerek hem de kendimizi taşıdığı ideolojik anlamlar haricinde başka bir kulvarda siyaset yapan bir parti ile karışan bir konumda bularak 14 Mayıs 2023’e ilerledik.

 

Seçim hedeflerimize adım adım ilerleyerek yaklaştık. Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’ne tek adayla gidilmesinin önemli olduğunu ve bu adayı da tüm demokrasi güçleri ile birlikte desteklediğimizi 31 Mart’ta kamuoyuna duyurduk. (Akılda kalması için not etmek isterim Emek ve Özgürlük İttifakı benzer bir kararı 28 Nisan’da kamuoyuna duyurdu.) 31 Mart’tan önce de Türkiye İşçi Partisi listelerinden aday olacağımızı ve Kemal Kılıçdaroğlu‘nu destekleyeceğimizi biliyorduk elbette fakat adım adım ilerlemek ve yukarda belirttiğim karışma halinin iki taraf için de sıkıntı olmaması ve farklılaşmanın netleşmesi için tüm kararlarımızı aynı anda açıklamadık. Millet İttifakı‘na değil, Kemal Kılıçdaroğlu’na verilen bu destek sonrasında TBMM Seçimleri’nde ise Emek ve Özgürlük İttifakı’nı destekleyeceğimizi 6 Nisan’da açıkladık. Son olarak da 9 Nisan’da adaylıkların kesinleşmesi sonrasında 11 Nisan’da bu kararımızı “TİP ile Yeşiller Meclise!” sloganı ile duyurduk ve çalışmalarımıza başladık.

Yeşiller Partisi’nin iki eş sözcüsü olarak sorumluluk aldık. Özlem Teke İstanbul 3. Bölge’de, ben de İstanbul 2. Bölge’de TİP listelerinden seçime girdik. Fakat yukarıda belirttiğim gibi amaç sadece 2. ve 3. Bölgeler ile sınırlı bir kampanya yapmak değildi. Yeşiller Partisi’nin, yeşil düşüncenin sesini duyurmak partimizin önüne koyduğu bir amaçtı. Fakat bunun yanında seçime giren ve iki yeşil aday olarak, savunduğumuz fikirleri ve mücadelemizi de seçim platformunu kullanarak hem niteliksel hem de niceliksel olarak geliştirmenin yollarını aradık.

Sokakta ve dijital ortamda propaganda

Yaklaşık 40 günlük, görece kısa bir sürede, imkânlarımız dâhilinde (ki bunu bir bahane ya da artık duyana bir şey ifade etmeyen bir adaletsizlik vurgusu için değil kayda geçmesi için söylüyorum. Beş katlı bir binanın yüzeyini kiralayabileceğimiz ama pankart bastırıp asamayacağımız bir bütçe ile hareket ettik.) bir kampanya sürdürüp hem sokakta hem de dijital platformlarda bulunmaya çalıştık. Yeşillerin Adayları olarak Akkuyu Nükleer Santrali‘ne ilk yakıtın getirilmesine karşı yeşil düşünceyi seçimlerde savunan iki aday olarak Akkuyu’da bulunduk. TİP Mersin Milletvekili Adayı Hakan Güneş ile birlikte üç aday olarak bu durumu protesto ettik.

Plastik çöp ithalatını, kadın emeğinin görmezden gelinemeyeceğini, kuraklığı, Marmara‘daki kirliliği, gıda üreticilerinin ve kentteki tüketicilerin sorunlarını, tarımdaki yıkımı, kent tarımını ve ithalata dayalı tarımın sorunlarını, temiz enerjinin çözüm olduğunu, deprem ve kentsel dönüşüm problemlerini dile getiren videolar çektik ve dolaşıma soktuk. Politikalarımızı anlatan broşürleri partililerin çok özverili çalışması ile İstanbullularla buluşturduk. Halk buluşmalarında ve toplantılarda konuştuk. Yeşil ideolojiyi, fikirlerimizi ve Türkiye’nin sorunlarına dair çözüm önerilerimizi anlattık. Bunlar sürecin güzel taraflarıydı. Eksik kaldığımız noktalar için hem partiyi, hem de adayları konu alan iç değerlendirmeler elbette yapılacaktır.

Kısaca çirkin tarafı hakkında da konuşmak lazım. 11 Nisan’dan 14 Mayıs’ta sonuçlar belli olana kadar yalan bilgilere dayalı olan ve kısmen Yeşiller Partisi’ni, çoğunlukla da listelerinden girdiğimiz Türkiye İşçi Partisi’ni hedef alan saldırı ve suçlamalar ile de karşılaştık. Bunlara da yanıt vermek için enerji harcadık. İçlerinden en komiği “Türkiye İşçi Partisi’nin sahte bir Yeşiller Partisi kurdurduğuna” yönelik iddiaydı herhalde. Fakat bu komik olması kadar bir fikrin, bir ideolojinin sadece sahibi olmanın yetmeyeceğini de bize göstermesi ve bu kampanyanın öneminin altını bir daha çizmesi açısından da önemliydi.

‘Tarihin doğru tarafındayız’

Türkiye İşçi Partisi 14 Mayıs’ta seçimlerden önemli bir başarıyla çıkıp sosyal demokrasinin solundaki partilerin makûs talihinin kader olmadığını, vizyoner ve varlığını ortaya koymayı (Biz buyuz, bize oy verin!) aşan bir politik çabanın başarılı olabileceğini tüm ülkeye gösterdi. Bunun içerisinde Yeşiller Partisi ve Yeşillerin Adayları olarak ne kadar payımız varsa o kadar mutluyuz. Seçim döneminde siyaset yapan tek yapının içinde olmaktan ise daha fazla mutluyuz.

Aday olduğumuz her iki bölgeden de birer milletvekilinin seçilmeyi başardığı seçimlerin sonucu TİP ve Yeşiller Partisi özelinde olumlu yanlar barındırsa da, Yeşiller Partisi olarak 14 Mayıs gecesi elbette Cumhur İttifakı’nın çoğunluk oylarını alması ve Recep Tayyip Erdoğan‘ın seçilmeye bir adım kalacak kadar yaklaşması sebebiyle üzgün ve yıkılmıştık.

Bu noktada Yeşiller tarihi açısından olumlu bir durumun altını çizmek istiyorum. Çünkü bu durum Yeşiller Partisi’nin seçim sürecindeki duruşunu açıklamak için önemli. Koskoca partiler daha ilk turun şokunu atlatamamışken ve bocalarken, biz, Türkiye’de ilk olarak 15 Mayıs 2023’te daha saat 10.00 olmamışken “Tarihin doğru tarafındayız! Milyonlarca insanız. Okullarda oy vermek için beklerken önümüzde arkamızda duran genç, yaşlı herkes ile aynı geleceği istiyoruz. Kafamızı kaldıralım! Milyonlarız! Kimse bizim varlığımıza rağmen bize zarar veremez!” diyerek 2. Tur için çalışmalara başlamıştık bile. Millet İttifakı bileşenleri sokağa çıkmamışken sokağa çıktık. Parti aidiyetini bir kenara bırakarak “Oylar Kemal’e” sloganıyla çalıştık. 15 Mayıs’tan 28 Mayıs’a kadar herhangi bir politik manevranın bu yolu değiştirmesine izin vermeyerek hareket ettik ve ilerledik.

 

Bugünden geçmişe bakınca süreç kaba hatlarıyla böyle görünüyor. Bir kaç ilçeye ve bir kaç konuya sıkışmış gibi görünen Yeşiller Partisi’nin afişleme ve tarama için gece yarılarına kadar şehrin sokaklarında ve yeşil fikriyatın çıkış noktası olan nükleer karşıtı mücadele için gereken yerlerde olduğu, ismini, fikrini ve varlığını savunduğu bir süreç geçirdik. Sonuçlara aldığımız doğru kararlar sonucunda Türkiye İşçi Partisi ile sevindik, Emek ve Özgürlük İttifakı ve Kemal Kılıçdaroğlu ile üzüldük.

Bugünden geleceğe bakınca bizi nasıl bir sürecin beklediği bir başka yazısının konusu. Fakat geleceğe dair şunu söylemem gerekir: Ne yazık ki bu seçimde de TBMM’ye bir ya da bir kaç Yeşil milletvekili giremedi ve bu ilkin yaşanması gelecek seçimlere kaldı. Ama 2023’te açılan bu yolun sonunun bu hedefe varacağı konusunda şüphem yok.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.