ManşetHafta SonuKöşe YazılarıYazarlar

Yassine Lembarki: İnsanlık için en kötü ve en iyi çağ, krizi aşabiliriz [İklim Kuşağı-28]

0

Yassine Lembarki, Endülüs‘ün (günümüzde İspanya’da yer alan) eski Arap- İslam kültürünün ve Kuzey Afrika Amazigh bedevi (berberi göçebeleri) kültürünün her iki kökünü de paylaşan 30 yaşında bir Latin-Afrikalı Arap. Ayrıca nöroçeşitlilik açısından spektrumda.. 

Şu anda yaşadığı yer ve Fas Krallığı‘nın en güzel şehri olduğunu söylediği başkent Rabat’ta doğmuş. Lisanslı bir fizyoterapist, aynı zamanda yabancı dil öğretmeni olarak da boş zamanlarında ek gelir kazanmak için çoğunlukla İngilizce ve Türkçe öğretiyor. İklimle ilgili çalışmaları için kendini kesinlikle bir “plastik kirlilik karşıtı” ve “iklim adaleti meraklısı”  olarak adlandırıyor. 

Lembarki ile iklim krizinin ülkesindeki etkilerini ve çalışmalarını konuştuk.

Atlas Sarrafoğlu: İklim krizinin Fas’taki başlıca etkileri nelerdir?

Yassine Lembarki: Fas World News’e göre, Afrika’nın çoğunda olduğu gibi Fas’taki iklim krizinin başlıca etkileri, daha yüksek sıcaklıklar, azalan yağışlar ve aşırı hava olaylarının şiddetinde artış olarak kendini gösteriyor. Ekonomik faaliyetlerinin çoğu kıyıya yakın olduğundan Fas, tarım, balıkçılık, su kaynakları, turizm ve ülkenin eşsiz ekosistemleri için gerçek bir tehdit oluşturan deniz seviyesinin yükselmesine karşı özellikle savunmasız. 

‘Hükümetin plastik planı işlemeyince devreye girdik’

İklim aktivizmine dahil olmaya nasıl başladın?

Her aktivist gibi benim de daha iyi bir gelecek için bu mücadeleyi başlatmak adına benzersiz bir nedenim vardı. Ama onlardan farklı olarak, beni değişim talep etmeye iten şey, yerel yönetimin hareketsizliği değildi, tam tersi, gerçekten de öyle ya da böyle bana ilham veren kesin önlemler alma konusundaki erken kararlılıkları ve sonuçlarıydı.

1 Temmuz 2016’da, plastiğe radikal bir çözüm getirmeyi amaçlayan “Sıfır mika” (Mika, Fas’taki plastik kelimesinin karşılığıdır) adı altında tek kullanımlık plastik poşetleri yasaklamak ve okyanus kirliliğini azaltmak için iddialı bir proje başlatıldı. İlgili kanunun yayımlanmasından itibaren altı ay içinde plastik poşetleri yasaklayarak, bu projeyi başarıya ulaştırmak için harcanan tüm çabalarına rağmen, çok sayıda gözlemcinin gözünde amaçlarından hiçbirini gerçekleştirememiş, 2019 yılında hükümeti de yasa konusunda revize etmeye zorlamış ve benim gibi çok fazla dünyasever genci de plastik karşıtı savunuculuk ve/veya iklim aktivizmine yönelmişti. Plastik kirliliğini azaltmaya yönelik bu eşi görülmemiş önlem vaatlerini yerine getiremedi, çünkü insanlar hazır değildi ve hükümetin bilinçlendirme kampanyası sıradan vatandaşlar için yeterince ilgi çekici değildi. Muhtemelen yeni neslin çevre için harekete geçmeye yönelik dikkatli bir ilham kaynağı, benim de dahil olmak üzere çok sayıda genç Faslıyı, bu mücadelede sesimize gerçekten ihtiyaç duyulduğunu, politika yapıcıların doğru şeyi yapmak için harekete geçseler bile plastiksiz bir Fas’ın çevreden ve doğal yaşam alanımızdan sorumlu hisseden ‘plastiksiz vatandaşlara’ ihtiyacı olduğu konusunda kamuoyu olmadığı sürece başarılı olmadığını anlamaya zorladığı yerdi. Ve eğer talep etsem ve geleceğim buna bağlıysa, tüm geleneksel Faslı aileler gibi benim ailem de plastikten vazgeçmeye hazırdı. Aynı zamanda neredeyse benim gibi sıradan biri bile “daha az duş” küresel kampanyasından başka dünya mücadelesi hakkında hiçbir şey bilmiyordu, bu yüzden farkındalığı artırmak ve daha yeşile geçişi -yani daha sürdürülebilir bir Fas’ı kastediyorum- kolaylaştırmak için ihtiyaç duyulduğunu hissettim.

İşte bu kadar basit ve o sırada eğitim amaçlı Türkiye‘de olmama rağmen, iklim hareketine katılmaya karar verdim ve iklim okuryazarlığı ve günlük olarak kullanılan plastiğin, özellikle tek kullanımlıkların alternatiflerini savunmaya başladım. Daha çok plastik kirliliği karşıtı bir savunucu olarak çoğunlukla dijitalde olduğum için, kendimi iklim aktivisti olarak adlandırmaktan her zaman çekindim, çünkü aktivistlerin geleneksel anlamda gerçekçi ve fiziksel bir eylemde bulunmaları gerekir. Ama o sırada hem bir öğrenci hem de bir yabancı olarak  iklim aktivistlerinin yaptığı gibi iklim krizi konusunu ele almak için hem zamanım hem de donanımım yoktu. Kendimi bir iklim adaleti “meraklısı” olarak adlandırmayı her zaman daha doğru buluyorum, yaptığım işin ne kadar önemli olduğunu bilmediğimden veya buna inanmadığımdan değil, özellikle Ortadoğulular ve Afrikalıların “aktivist” kelimesini nasıl algıladığını düşündüğümde böyle olmasını daha uygun hissettim.

Fas’taki grevleri nasıl organize ediyorsunuz? Kişisel olarak iklim kriziyle mücadele etmenin başka yolları var mı? 

Grev her zaman bir seçenek olsa da, anayasada yer alan ve ilgili yasalara uygun olarak kullanılabilen belirli bir haktır. Şu anda bulunduğum yerde, şu anda böyle bir eyleme ihtiyacımız yok, çünkü hükümetin çevrenin korunmasına yönelik taahhüdü, küresel eylem oranlarıyla karşılaştırıldığında zaten yeterli ve bu konuda farklı alanlarda uzmanlaşmış devlet kurumları ve STK’lar tarafından, gerektiğinde hükümetle temasa geçerek belirli bir çevre veya çevreyi etkileyen karara karşı tavsiyede bulunmak veya uyarmak için kontrol altında ve dengede tutuluyor. Bence grev bundan sonra gelmesi gereken adımdır ve bu yolculuğa başladığımdan beri buna asla ihtiyaç duyulmadı, ancak yine de bazen, çoğunlukla halkı motive etmek ve karar vericileri doğru yolda tutmak için grevler yaptık. 

‘Krizden en çok etkilenenler, asgari bilgiden yoksun’

Bunun yerine, çoğumuzun ve bununla demek istediğim bir STK’nın veya derneğin parçası olmayan iklim aktivistlerinin / meraklılarının veya çevrecilerin yaptığı şey, bu gücü başkalarını aynı şeyi yapmaya motive etmek için kullanmak yerine, başlangıçta küçük çevremizi değiştirmeye çalışmak. Ayrıca kendi ilgimiz ve genel fayda dahilindeki tüm olası faaliyetler için gönüllü oluyoruz, ek olarak birebir veya dijital sohbet ortamlarında etkinliklere katılarak çok çeşitli küresel ve yerel toplulukları ve kuruluşları desteklemekten mutlu oluyoruz, benzersiz hikayelerimizi anlatarak ve dijital yollarla daha iyi bir gelecek için küresel çeşitlilikte fikir birliği sağlamaya çalışıyoruz.

Yukarıda belirttiklerim dışında kişisel olarak yaptığım şey, esas olarak plastikten arınmış bir dünya için çalışmak. Plastik topluyorum ve plastik kullanımına karşı tavsiye verenleri takip ediyorum. Üç yıldır dur durak bilmeden alternatifleri tanıtmak ve plastik ürünlerini (özellikle tek kullanımlık olanları) gündelik hayatımdan çıkarmak için uğraştığım bir deneyim sonucunda evim nihayet plastikten arındığı için dünyanın en gururlu insanıydım ve ayrıca bu bana insanların davranışlarını değiştirmenin ne kadar zor, ama yine de imkansız olmadığını öğreten bir deneyim oldu. Ayrıca, artık ünlü olan kara tahtamla her Cuma farklı yerlere gidiyorum, gençlerin önderlik ettiği Fridays For Future eylem grubuyla dayanışma içinde fotoğraf çekiyorum, aynı zamanda dolaşan halkın meraklı bakışlarına ve sorularına da cevap veriyor, sürdürülebilirliği teşvik etmek ve iklim bilincini de iletmeye çalışıyorum.  Ancak asıl etki alanım dijital medya sanırım çünkü Twitter ve Instagram’da iklim okuryazarlığı sayfası olan @Plus212youth’un kurucusuyum. Sayfa çoğunlukla Faslılar, MENA ve Afrikalılar için, Türkçe, Arapça ve İngilizce olarak iklim adaleti perspektifini tanıtan bir sayfa. Ve bu fikrin arkasındaki sebep, bu verimli toplulukta birkaç ay geçirdikten sonra, o zamanlar küresel iklim adaleti aktivizminde bir şekilde hala çoğunlukla tek dilli olması sebebiyle sorun olduğunu fark etmemdi. İngilizce bilgisi az olan veya hiç olmayan insanlara etraflarında neler olup bittiğini bilme şansı vermiyordu bu durum. En çok etkilenen insanların, iklim krizinde olduğu gibi, temel hizmetler çoğunlukla MAPA‘nın hatası olmadığı halde, eğitim yetersizliği sebebiyle nelere maruz kalabilecekleri veya zaten acı çektiklerinin nedenlerine dair asgari bilgiden yoksun bırakılmaları adaletsizdir. 

Hükümetinizin iklim kriziyle ilgili algısı nedir?

Bir süredir ve birbirini takip eden hükümetler aracılığıyla Fas, iklim değişikliğinin olumsuz etkileriyle mücadele etmek için iddialı bir yolculuk yapıyor. Hatta Fas’ın Küresel Isınmaya Karşı Ulusal Planı (PNLCRC, 2009) ile iklim değişikliği stratejisi ve eylem planı geliştiren ilk ülkelerden biri olduğunu söylemek bile mümkün. Aynı nedenle bir dizi uluslararası iklim anlaşmasını da onayladı. Ayrıca, COP22‘nin cömert ev sahibi olmak da çok mutluluk vericiydi.  Bu planların uygulanması mükemmele yakın olmasa ve  mutlaka bazı zorluklarla karşılaşsa da, geçtiğimiz yıllardaki iklim politikası sayesinde Birleşmiş Milletler Mukim Koordinatörü tarafından Fas’ın iklim eylemi girişimlerinde kilit bir lider olduğu şeklinde tanımlandı. 

Fas, iddialı bir sera gazı emisyonu azaltma programı ve doğal kaynakların korunmasına yönelik stratejiler aracılığıyla, sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar yüzde 45,5 oranında azaltmayı ve aynı yıl içinde enerji karışımında yenilenebilir enerjinin yüzde 52’sini elde etmeyi planlıyor. Bu çok fazla görünmese de, tüm Afrika kıtası gibi iklim krizine önemli bir katkısı olmamasına rağmen Fas’ın şu anda  1.5° C küresel hedefi ile geleceğin iyi bir göstergesi olarak ulusal olarak belirlenmiş katkıya (NDC) uygun birkaç ülkeden biri olduğunu unutmamalıyız.

Faslı bir iklim aktivisti olarak hükümetinizden/ politikacılarınızdan talepleriniz nelerdir?

Karar vericilerden istediklerimi beş maddede özetleyebilirim, daha fazlası değil.

  • daha az kömür ve daha fazla yenilenebilir enerji
  • daha az plastik ve daha fazla geri dönüşüm
  • daha az araba, daha çevreci toplu taşıma
  • daha az anlaşmazlık ve daha fazla toplu eylem
  • ve halkın ve gençlerin tüm sürece daha fazla katılımı.

‘İklim krizi Afrika için günlük bir sorun’

Ülkendeki en önemli iklim olayı ne şekilde kendini gösteriyor? Ayrıca lütfen MAPA olmanın senin için ne anlama geldiğini söyler misin?

Pek çok iklim gözlemcisi ve benim gözümde tartışmalı olsa da, Fas’ı etkileyen bir numaralı sorun çölleşme ve diğer tüm problemler de tam bu noktadan başlıyor. Toprakta artan tuzlanma, sulamanın artmasına ve birçok zengin ekosisteme sahip ülkede sulak alanların kurumasına, hayvanların yer değiştirmesine ve biyolojik çeşitliliğin kaybolmasına neden olan su kaynaklarının azalmasına ve hatta tükenmesine yol açtı. Tüm bunlara ek olarak ekonomik ihtiyaçlardan dolayı artan ağır metal madenciliği de su kaynaklarını kirleterek ve toprak erozyonuna neden olarak bu sorunu daha da ağırlaştırdı. 

Bana göre MAPA’nın bir parçası olmak, işlemediğin bir günahtan dolayı cezalandırılmak ve onu işleyenden daha kötü olmak demektir. Ayrıca gelecekte yaşıyormuş gibi hissettiriyor. Bu kaotik iklim krizinde mümkün olan en iyi versiyon, Ugandalı genç aktivist Hamira Kobusingye’nin dediği gibi, “Küresel kuzey için iklim krizi 20- 30 yıl sonra gelecek, ama bizim için Afrika’da günlük bir sorun. İklim değişikliği nedeniyle halihazırda hayatlar kayboluyor, evlerini terk etmek zorunda kalan mültecilerimiz ve insanlarımız var.

MAPA’nın bir parçası olmanın yanı sıra, özellikle Afrika’dan olmak, bu iklim adaletsizliğini daha geniş bir resimde görmemizi sağlıyor. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği bilgi notlarına göre, Afrika önemli bir sera gazı emisyonu kaynağı değil. Kıtada enerji ve endüstriyel kaynaklardan kaynaklanan emisyon, dünyadaki karbondioksit emisyonlarının yalnızca yüzde 4’ünü oluşturuyor, ancak iklim krizine karşı en savunmasız kıta ve muhtemelen dünyadaki iklim krizinin en kötüsünü yaşayacak.

Lütfen seni gelecekle ilgili umutlu hissettiren şeyin ne olduğundan bahseder misin? Aktivizmin için herhangi bir ilham kaynağın var mı?

Hayattaki ilhamım ve beni geleceğe dair bu kadar umutlu hissettiren şey birbirinden farklı değil, aslında ortak bir duygu, inanç. Afrika’nın çoğu yerli halkı gibi atalarımdan miras aldığım inanç. Bizim çok inançlı bir kıta olduğumuz bir sır değil. Bu, daha yüksek bir güce, Afrika’nın çocuklarına ve güzel doğasına bakan, hayat veren bir enerjiye olan aynı mistik inançtır. Kurtarılmayı bu kadar zorlaştırdığımızda bile, bizi kurtarmak için her zaman devreye girecek olan odur, çünkü o her şeye muktedirdir. Hayat dediğimiz mucizeye olan inanç… onun çok hızlı bir şekilde daha iyiye doğru değişebilme kabiliyeti, küresel değişime öncülük eden insan devlerinin yeni kuşağına, korkusuz, vitessiz küçücük, kocaman yüreklerine inanç. Gerçekten de, insanlığın en kötü çağı olarak daha iyi tanımlanabilecek sonuçsal zamanlarda yaşıyoruz, ama aynı zamanda belki de insanlık için en iyi çağ, çünkü insanlık yalnızca en karanlık zamanlarda gelişir, çünkü taşıyıcılarına rehberlik edecek bir ışık olması gerekiyordu, bölücü Berlin Duvarı ve diğer birçok tarihi olaydaki örneklerde olduğu gibi, ne zaman sarsılmaz bir baskı altında kalsak, bölünen hücreler gibi bir araya geliyor ve bir gibi hareket ediyoruz. Biliyorum klasik bir söz ama ne zaman şu cümleyi duysam içimde bir umut doluyor: “İnanmaktan vazgeçme”.

‘İnsanlık çok hızlı ilerledi, gezegen bize ayak uyduramadı’

Dünya liderlerine hitap edecek bir mikrofonun olsaydı, onlara iklim krizi hakkında ne söylerdin?

Sanırım bir ya da bin mikrofonum olsaydı, aşağıdaki ifadeden fazlasını söylemezdim: 

Senin hareketsizliğin yok oluşa, bizim yok olmamıza yol açıyor, ama bizden önce, arılar, ağaçlar, yedi göklerin ve yedi denizin harika yaratıkları yok oluyor. Sen ancak arzu ettiğin şeysin ama ağaçsız, arısız, havasız ve denizsiz, bensiz, çeşitlilik olmadan var olmaya devam edemezsin. Toplu yok oluş yerine toplu eylemi seç, ucuz kâr yerine paha biçilmez insanları seç.

İklim krizine ilişkin gelecekle ilgili ne düşünüyorsun? 2030’da kendini nasıl hayal ediyorsun?

Geleceğe dair hem bölgesel hem de küresel ölçekte büyük umutlarım var.

Bölgesel ölçekte, çok ihtiyaç duyulan ve görünüşte de çok gerçekçi görünen 2030 Fas vizyonu sayesinde, sera gazı emisyonlarının yarıya indirilmesi ve enerjisinin yarısından fazlasının yenilenebilir kaynaklardan sağlanması, tehdit büyüdükçe halkın bu özel konuya artan ilgisi ile daha iddialı planlar ve bunları desteklemeye ve yürütmeye yardım etmeye istekli daha fazla insan olacağını düşünüyorum. 

Küresel ölçekte, iklim hareketinin dünya çapında ivme kazandığına ve kamuoyunu olumlu yönde şekillendirdiğine, “beyaz aktivizmi” olarak bildiğimiz şeyin aldatıcı çabalarına rağmen, bu genç hareketin kesinlikle bir tür olarak davranışlarımızda ve diğer türler ile evreni bir bütün olarak görmemizde radikal değişikliklere yol açacağına ve iklim konusunda daha bilinçli olmaya ittiğine inanıyorum. İklim okuryazarı gençler arasında, bu on yılın, geri dönüşü olmayan sonuçlarla karşılaşmadan önce iklim krizini azaltmak ve hırslı önlemler almak için gerçekten son on yıl olduğuna dair yaygın bir inanç var, tıpkı sınavdan bir gün önce hazırlanmaya başlayan tembel bir öğrenci gibi insanlığı yarının gerçekten sınav günü olduğuna, zeki bir tür olarak hayatta kalma sınavımıza kesinlikle hazırlanmamız gerektiğine ikna edebiliriz. 

İnsanlığın ne kadar tembel ve değişmeye isteksiz göründüğünü biliyorum, biz aptal değiliz, bu konuda kuşkunuz olmasın, bu gezegene ya da evrenin herhangi bir yerine ayak basan en entelektüel yaratıklarız. Ve bununla ilgili herhangi bir kanıta ihtiyacı olan varsa, etrafa bakıp gezegenin ne hale geldiğini görmeleri yeterli olacaktır. Tüm bu yıkımlar biz gelişemediğimiz veya ilerleyemediğimiz için olmadı, tam tersi çok hızlı ilerlediğimiz için oldu çünkü gezegen bize ayak uyduramadı. İklim değişikliği, bir tür olarak başarımıza gelmesini istemeyeceğimiz bir sonuçtur. Onu kelimenin tam anlamıyla öldürüyoruz, “o” elbette annemiz, tek yuvamız, dünya. Kısacası, gezegeni yakıp yıkma iradesine sahip olanların onu kesinlikle düzeltebileceğine güvenmeliyiz.

2030 yılına kadar kendimi iklim ve sürdürülebilir bir gelecekle ilgili karar vericilerden biri olacağımı hayal ediyorum, o yüzden sadece bekleyelim ve en iyisini umalım, çünkü en iyisi henüz gelmedi.

Sosyal medya hesapları:

(twitter): @physiolmy
(instagram): @physiolmy 

 

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.