Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Yapay resif furyası

0

Yaşam tarzımız, doğaya olan yaklaşımımız ve yarattığımız etkinin boyutları insanoğlunun kötülüğünü anlatsa da insanoğlunun iyi yanları olduğunu da unutmamak lazım. O tarafı hep onarmaya ve tedavi etmeye meyilli bir özellik gösteriyor. Çoğunluğa hâkim olmasa da zamanla büyüme eğilimi gösterdiğini söylemek mümkün.

Ancak burada bir parantez açmakta fayda var. İyiden kastımız bilmekle de ilişkili olduğu için, bilgiden yoksunluk bazen kaş yapayım derken göz çıkartmaya neden olabiliyor. Ayrıca insanoğlunun iyi tarafının kullanılmaya ve istismar edilmeye de gayet açık olduğunu hepimiz zaten biliyoruz. Fakat konumuz bu değil. Konumuz daha çok bu iyi yanı taklit eden ve aslında onarmaktan çok yeni problemler yaratanlar. Doğayı onarmak için destekleyici olsun diye yapılan ancak en nihayetinde telafisi zor hasarlar bırakan ve sistemi içinden daha da çıkılmaz hale getiren müdahaleler. Bu müdahalelerin sayısı çok fazla ama ben bunlardan bir tanesine yani son zamanlarda sıkça duyduğumuz yapay resiflere değineceğim. Öncelikle resifin ne olduğundan bahsetmekte fayda var. National Geographic resif için şu tanımı veriyor:

“Resif, doğal bir su kütlesinin yüzeyinin altında uzanan, kaya, mercan veya benzeri nispeten kararlı malzemeden oluşan bir sırt veya sığlıktır.”

Her malzemeden resif olmaz

Başka daha detaylı tanımları olsa da genel olarak bu şekilde tanımlanabilir. Resifler genellikle mercanlarla birlikte anıldığı için mercan resifleri daha çok aşina olduğumuz bir tanımdır. Bunlar, biyoçeşitliliğin çok zengin olduğu ve birçok farklı canlı grubunun yaşamak üzere tercih ettiği ekosistemlerdir. Dolayısıyla resif varsa yüksek düzeyde canlılık vardır denilebilir. Resifler doğal kayalıklar ya da benzeri yapılardan oluşabildiği gibi yapay olarak da oluşturulabilirler. Birçok farklı malzemeden yapay resif oluşturulabilmektedir. Eski metro/tren vagonlarından tutun da beton bloklara, ömrünü tamamlamış uçaklardan, otobüslere ve gemilere kadar birçok materyal yapay resif oluşturulmak üzere dünyanın birçok bölgesinde denizlere bırakılmıştır. Hatta işlevini yitirmiş deniz madenciliği yapıları da bir nebze olsun bu işlevi görebilmektedir.

Bunun yanında bazı uyanık kıyı tahribatçısı şirketlerin yetkilileri, tahrip edecekleri kıyılara yapacakları beton faaliyetlerini, iskele bacaklarını vs. resif işlevi görüp biyoçeşitliliğin destekleyeceği savıyla pazarlayabilmektedir.  Ancak burada önemli bir nokta var ki o da bu tür platformlardaki faunanın çoğunlukla, gerçek bir resif topluluğunun aksine tipik bir ‘kirlenme topluluğu’ özelliğine sahip olduğudur (Bu konunun daha detaylı bir incelemesi için tıklayın).

İstilacı türler için cazibe merkezi

Yapay resiflerin doğal resifler gibi olmasa da bir biyoçeşitlilik zenginleşmesine katkı sunduğu açıktır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken konu bu biyoçeşitliliğin yerli türleri mi yok yoksa yabancı türleri mi çekerek gerçekleştirdiğidir. Örneğin hali hazırda herhangi bir resif bulunmasa dahi istilacı türlerin yoğun olarak etkisi altında bulunan bir bölge için konuşacak olursak ne yazık ki yapay resifler yerli türleri değil yabancı ve istilacı türlerin toplanması için cazibe noktası olacaktır. Bunun örneklerini örneğin Meksika Körfezi‘nde görmek mümkün. 2014 yılında yayınlanan bir makaleye göre yeryüzünün en istilacı türlerinden biri olarak nitelendirilen aslan balığının yapay resiflerdeki yoğunluğu doğal resiflere göre iki kat daha yüksek düzeyde rapor edilmişti. Hatta yapay resiflerde tespit edilen yoğunluk Batı Atlantik kıyılarında tespit edilen en yüksek yoğunluktu. Avcı karakterde olan bir balığın yoğunluğunun bu düzeyde artması, ortamdaki av konumunda olan diğer türlerin üzerinde de inanılmaz bir baskının şekillenmesine neden olacaktır. Ayrıca istilacı karakterde olan bir balığın yabancı olduğu bir ortama yerleşmesine de destek olacak bir yapı ile karşı karşıya olduğumuzu unutmamak gerekiyor.

Nitekim yapılan deneysel çalışmalarda aslan balığının popülasyon yoğunluğundaki artışın, küçük ve orta boylu balıkların popülasyonlarında dramatik bir azalmaya neden olduğu rapor edilmiştir. Daha da ilginci benzer bir etkinin doğal resif alanların yapılan gözlemlerde olmadığının da rapor edilmiş olmasıdır. Yani doğal süreçler içerisinde oluşmuş resiflerde, aslan balığı popülasyonunun sayıca artış açısından daha yavaş olduğu ve av baskısı oluşturma açısından da daha yeteneksiz kaldığını söylemek mümkün. Bunun yapay ve doğal resifler üzerindeki komünite yapılarındaki farklılık ve resiflerin morforfolojik farklılıklarıyla ilgili olduğunu söyleyebiliriz.

2020 yılında yayınlanan başka bir çalışmada da yapay resiflerin istilacı ya da yabancı türlerin yaygınlaşmasına katkı sağladığına dair örnekler yine Meksika Körfezi üzerinden değerlendirilmiştir. İlgili çalışmada yapay yapıları işgal eden istilacı veya rekabetçi türlerin, doğal habitatlarda doğal olarak oluşan türlerin yerini alabildiği belirtilmiştir. Spesifik bir örnek olarak da, Cliona ve Chondrilla cinsinin süngerlerin, mercan ölüm olaylarının ardından sert mercanların yerini aldığı ve mercanların yeniden kolonizasyonunu da önlediğinden bahsedilmektedir. Bahsi geçen süngerlerin doğal resiflerin yakınlarında destek amaçlı bırakılan yapay resiflerin yarattığı destekleyici mekanizma sayesinde bölgeye yerleştiği tahmin edilmektedir.

Doğal habitatın bozulmasına yol açabilir

Yapay resiflerin bölgenin yerleşik olmayan türlerinin yerine başka türler için cazibe merkezi olması konusu oldukça önemlidir. Örneğin kumlu ya da kayalık olmayan zemine sahip olan alanlara anti-trol amaçlı, sportif olta balıkçılığını desteklemek amaçlı ya da biyoçeşitliliğin desteklemesi amacıyla bırakılan yapay resif yapılarının, kayalık olmayan alanların yerleşik olmayan türlerinin de bölgeye gelmesine neden olabilmektedir. Yani gelen türler o denizin doğal türleri de olabilir. Buradaki önemli nokta habitat yapısının bozulmasıdır.

Yapay resif furyasının Türkiye’de de son zamanlarda artış gösterdiğini, birçok kurum ve kuruluşun yapay resif temalı reklam haberlerinden anlıyoruz. İskenderun Körfezi’nden Karadeniz’e kadar tüm kıyılarımızda farklı yer ve zamanlarda çeşitli kurumlar yapay resif faaliyeti gerçekleştirmiştir. Bu resiflerden bazıları atıldığı yerin dip yapısı doğru düzgün araştırılmadan atıldığı için kısa süre içerisinde gömülmüş kimisi ise bugün aslan balıkları ve istilacı ve zehirli deniz kestaneleri tarafından istila edilmiş vaziyette. Yani bu resifler istilacı türler için birer fırsat alanına dönüşmüş.

Akdeniz, Süveyş Kanalı yüzünden istilacı tehdidi altında. Dolayısıyla yapılacak her aktivitenin buna uygun olarak yapılması elzemdir. Konunun uzmanı olmayan ve adeta her konuda uzman olanların proje sevdasına kurban edilmemesi gereken bir durum söz konusu. Ekosisteme müdahale edilmesinin akıl alır bir tarafı yok. Milyonlarca yılda oluşmuş ekosistemleri birkaç beton yığını ile taklit etmek fayda değil felaket getirebilir.

Balıkçi filosunu küçültmek yerine… 

Yapay resiflerle ilgili tek sorun tür kompozisyonu problemi değil. Yapay resif yapımında kullanılan malzemeler de ayrı bir problem. Çoğu yerde kullanılan betonların hangi standartlarda üretildiği belirsiz. Konvansiyonel çimento ile yapılıyorsa zaten fecaat. Hele ki eskimiş ve miadını doldurmuş araçları kullanmak bambaşka bir problem. Bu araçların metal aksamları üzerindeki kimyasal maddeler resif faaliyetiyle birlikte denize bırakılmış oluyor. İstenildiği kadar sıyırılsa da hepimiz herhangi bir standarda kimsenin bu ülkede uymadığını gayet iyi biliyoruz. Birbirimizi kandırmayalım değil mi?

Sonuç olarak balıkçılık desteklenmek isteniyorsa balıkçı filosunu küçültmek yerine mevcut devasa filo daha fazla avlansın diye manasız resif faaliyetleri yapmanın mantıklı bir tarafı yok. Yine anti trol amaçlı resif atılıyorsa bunun için resif atmaya değil yine balıkçılığı daha sıkı kontrol ve kısıtlamalarla sınırlandırmak daha kesin çözüm! Doğanın bizim kalitesiz resif fikirlerimize de aklı evvel projelerimize de ihtiyacı olmadığına emin olabiliriz. Ona müdahale etmeden, onu değiştirmeyip sömürmeyip onun bir parçası gibi yaşamamız yeterlidir.

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.