Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Videolardan geleceğimize kalan…

0

Mayısın başında hayatımıza öncekilerden farklı bir yerden girdi Sedat Peker.  Şimdilik sekiz tane video yayınladı ve milyonlarca insana pazar sabahları erken kalkma alışkanlığını yerleştirmeye başladı. Sedat Peker’in bu sekiz videosunun toplam izlenme sayısı sadece YouTube’da 70 milyona yaklaşmış durumda. Bu rakamları sadece kendi adını taşıyan kanalın rakamları bu arada. Yani kelimenin her anlamıyla bir fenomenle karşı karşıyayız. Öyle bir karakter ortaya çıktı ki devletin en tepesinde de gündem o; 15 yaşındaki çocukların çektiği komik TikTok videolarında da konu o.

Herkes bir yerinden yakalanıyor videolara. Kimileri bir teatral gösteri gibi izliyor; kimi durdura durdura Türkiye’nin yakın geçmişini ile 90’ların iliklenmesini araştırarak… Kimiyse “Ya demek öyleymiş!” gibi bir farkına varma seansı şeklinde geçiriyor saatlerini.

‘Bir nevi uzaktan eğitim ile yakın tarih’

Videolar kendi katma değerini de yaratıyor. Videonun değerlendirme videoları, büyüyünce Sedat Peker olmak isteyen ufak mafyaların kendi çaplarıyla yayınladıkları videolarıyla birleşince mayıs ayımızı bir hızlandırılmış “Aktörlerinin gözünden hızlandırılmış son 30 yıl” dersiyle geçirdik. Bir nevi uzaktan eğitim ile yakın tarih.

Peki, son 30 yılı böyle olan bir ülkenin sonraki 30 yılı nasıl olmalı? Esas biraz da bunun üzerine konuşalım. İtirafta bulunan bir kişiye bile, siyasi olarak işe gelmiyorsa soruşturma açmayan bir hukuk sistemimiz ile ne Marmara Denizi’ndeki kirliliğe ne de siyasetteki kirliliğe araştırma izni veren ve o bilindik “AKP ve MHP oylarıyla reddedildi” kalıbıyla, işlerin üstünü kapatmaya çalışan bir siyasetimiz var. KKTC’de AKP ve MHP olmadığı için “oylarıyla reddedilmeyen” Kutlu Adalı cinayeti araştırılıyor mesela. KKTC’den öğreneceklerimiz var.

‘Normal’ yaşamları izlerken, biz..

Bir de biz varız. İşte burada şunu söylemek lazım:

Biz bunları hak etmiyoruz! Geçmişi böyle olan, geleceği bu kadar karanlık olan bir ülkede yaşamayı hak etmiyoruz. YouTube’dan üzerimize boşaltılan, haber kanallarında saatlerce dinleyip bir tek doğru düzgün yanıt alamadığımız yayınlarla zihnimizi işgal eden zamanların bir bölümünü yaşadık; bir bölümünü yaşamadık fakat çok anımız, hayalimiz, zamanımız çalındı. Üzerimizi kaplayan bir sarmaşık gibi ya da bataklığa düşmüş gibi çırpına çırpına yaşamaya çalıştık. Bu sırada dünyaya, yaşıtlarımıza, normal insanların mutlu hayatlarına baktık. Zaman önümüzden tüm renkleriyle geçerken biz arkadaşlarımızın üzerinden insan parçaları sildik. Çocukların anmalarında gazdan, madencilerin anmalarında sudan kaçtık. Ve şimdi üzerimize boşaltılanlardan görüyoruz ki bu pislik öyle kolay kolay, öyle parça parça temizlenecek gibi değil.

Bunu hak etmeyenler olarak bir araya gelmemiz gerekiyor. Milyar milyar dolarları sakız parası gibi harcayanlara karşı bırakın bir akşam dışarıda yemek yemeyi, akşam evinde yemek olmayanlar olarak “iki kutu maske götürmek için” dünyanın öbür ucuna gidebilenlerden, bu yalanları gözümüze baka baka söyleyerek bizimle dalga geçenlerden kurtulmamız gerekiyor.

Yapabilir miyiz? Zor. Yeni bir siyasi araca ve birlikteliğe ihtiyacımız var. Bu dünyaya gelmiş normal insanlar gibi yaşayıp normal insanlar gibi mutlu olup normal insanlar gibi anı biriktirmek için. Bu “kirli ayrıcalıklıları” defetmek için!

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.