Hayvan HaklarıManşet

Üsküdar’da hak eylemi: Başıboş olan köpekler değil, nefret siyasetiyle beslenen yöneticiler

0

Yaşam için Yasa İnisiyatifi‘nin çağrısıyla İstanbul Üsküdar’da bir araya gelen hak savunucuları ve hayvanseverler  “Yerel seçim öncesi kendi suçlarını ve sorumsuzluklarını örtmek için yine en savunmasız halkalardan biri olan hayvanlara savaş açan siyasilere oy yok” dedi.

Yerel seçimler öncesi siyasi propaganda haline getirilen canavarlaştırma kampanyalarına ve hayvan katliamlarına dur demek için Üsküdar Belediyesi önünde toplananlar adına basın açıklamasını Elif Gökteke ve Ahmet Caner Altay okudu.

Açıklama şöyle:

“Yaşamdan, hak ve hukuktan yana olan vicdanlı tüm insanlara…

Bugün burada 2024 yerel seçimleri öncesi dostlarımızın, sokakta yaşayan kent sakinleri kedi ve köpeklerin sesi ve oyu olmaya geldik. Eşit, adil, yaşanabilir bir dünya için bir araya gelen Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi ve hayvan hakları savunucuları olarak, yerel seçimler öncesinde Kadıköy, Sarıyer ve Beşiktaş gibi İstanbul’un farklı ilçelerinde tek ses olduğumuz eylemlerimize şimdi Üsküdar’da devam ediyoruz.

Amacımız; yerelde örgütlenmeyi harekete geçirerek Türkiye’nin her ilinde ve ilçesinde yaşam savunucularının benzer eylemler yapmasını, hayvanların sesi olmasını ve belediye başkan adaylarıyla örgütlü bir şekilde hayvan özgürlüğü ve hakları için görüşmeler yapmasını sağlamak. Burada bizi dinleyen vatandaşların, birer seçmen olarak sandıkta, tüm canlılar adına barışçıl, şefkatli ve adil kararlar alabilmesi için onlara yol göstermek.

Image

Buradayız, çünkü:  

Açlık, soğuk, şiddet, zehirleme ve araçla ezilme gibi yaşamsal tehditler sebebiyle, son derece zor şartlarda hayatta kalmaya çalışan sokak köpeklerinin “itlaf”, “toplama” ve “uyutma” adı altında kitlesel toplatılmalarının ve katliamlarının yeniden tartışmaya açıldığı, 2024 Yerel Seçimleri’nde ülkede başka hiçbir sorun yokmuşcasına hedef tahtası haline getirildiği bir dönemden geçiyoruz. Neredeyse her gün bir belediyenin, vatandaşın hayvan katliamına, eziyetine, şiddetine tanık oluyoruz.

  • Yasal ve yasadışı hayvan üretimi ve satışı yasaklanmazken ve denetlenmezken,
  • Hayvan bakımı ve barınaktan sahiplendirme bilinci sistemli bir şekilde aşılanmazken ve işlemezken,
  • Belediyeler tarafından kısırlaştırma ve aşılama yapmak yerine hayvanlar dağ başlarına, çöplüklere, otoban kenarlarına atılarak daha da çoğalmaya, sefalet içinde yaşamaya ve ölüme mahkûm edilirken,

Doğmak dışında hiçbir suçu olmayan hayvanların “başıboş” diye yaftalandığını, düşman ilan edildiğini, geldiğimiz durumun en büyük sebebi olan nefret dilinin bizzat yetkililer tarafından körüklendiğini görüyoruz.

Buradayız, çünkü: 

Cumhurbaşkanlığı söylem ve genelgeleri baş tetikleyici olmak üzere;

  • İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Kurum’un ve Yeniden Refah Partisi’nin çocukları ve ailelerin hassasiyetini sömürerek, gerçekleri çarpıtarak ve kendi yasal sorumluluklarını ve “sorumsuzluklarını” gizleyerek topluma verdiği “çocuklarımız tehdit altında, annelerimiz endişe içinde” mesajları, “ahlak yoksa başıboş köpekler vardır” ve “güvenli sokaklar yaratacağız” sloganları,
  • Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mansur Yavaş’ın “kısırlaştırmayla bu iş çözülemez” diyerek uzman veteriner hekimlerce uygulanabilir olan tek bilimsel çözümü keyfi şekilde yok sayması,
  • İstanbul Valisi Davut Gül’ün, hayvanları birer mal gibi sunduğu, “Sahipsiz köpek olmaz. Bu hayvanların bir sahibinin olması gerekiyor” hezeyanı,

Sokaktaki hayvanları “da” koruma maskesi altında köpeklerin ömür boyu hapsedilerek özgürlüklerinden alıkonmalarına neden olacak.

Yerel yönetimler ve siyasi partiler tarafından defalarca ortaya konan bunlar gibi hukuka aykırı eylem ve açıklamalar, türlü hastalıklara maruz kalacakları alanlarda insandan uzak mutsuz ve sağlıksız yaşamlar sürmelerine, kapalı kapılar ardında işkence görmelerine ve hesap vermeyecek şekilde, gizlice öldürülmelerine sebep olacak.

Çocuklara, kadınlara, hayvanlara tecavüz eden, şiddet ve işkenceyle öldüren katiller serbestken, başımızdaki ve aday siyasiler hangi ahlaktan, hangi güvenli sokaklardan bahsediyor? Daha kısırlaştırma yapacak yeterli alanı bile olmayan belediyelerin tüm köpekleri devasa tecrit merkezleri inşa ederek beton duvarlara hapsetmeye girişmesi, hangi hukuka, vicdana ve inanca sığıyor?  

Buradayız, çünkü: 

Canlı yayında bir grup tarafından işkence edilen sokak hayvanlarının görüntüleri hala zihnimizdeyken:

  • Düzce’de hayvanların toplandığı alanda ölü ve hasta yavru köpekler bulundu.
  • Fatsa’da bir belediye çalışanı bir köpeğin boğazına ip bağlayarak yerden yere vurdu.
  • İzmir Çiğli’de bir vatandaş, bir gecede 13 köpeği zehirleyerek 11’ini öldürdü.

Peki, 2021’de güncellenen ve “sahipli/sahipsiz” hayvanlara yönelik şiddet ve işkenceye “hapis cezası yaptırımı” getirdiği söylenen “sözde” Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında, toplumsal tehdit oluşturan bu katillere ve daha pek çoğuna 2023 yılında ne ceza verildi, biliyor musunuz? Peki, katiller şu an nerede, biliyor musunuz?

Kağıt üzerinde geçen hapis cezalarının hepsi 3 yılın altında kaldığı ve sicillerine işlenmediği için asıl katiller “başıboş” bir şekilde sokaklara, aramızda salıverildi.

Örneğin;

  • Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından defalarca örnek gösterilen Konya Büyükşehir Belediyesi Sahipsiz Hayvan Bakımevinde yer alan “sözde” doğal yaşam alanında bir köpeği başına kürekle vurarak öldüren ve tutan iki kişi hakkında 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi ama katiller hapis yatmadı. Sayısız suç duyurusuna rağmen, Konya Cumhuriyet Başsavcılığı kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Konya köpek katilleri şu an aramızda geziyor!
  • Elazığ Belediyesi Geçici Hayvan Bakımevi’nde yaşanan, görüntüler ve bilirkişi raporuyla ispat edildiği üzere sayısız hayvanın öldürülmesini konu alan vakada mahkeme, “kamu zararının olmadığı gerekçesiyle ölümlere sebebiyet veren veteriner hekimler hakkında beraar kararı verdi. Köpeklerin dışkıları içinde, zayıf ve soğukta tutuldukları yerinde tespit edilmesine rağmen soruşturma dosyasına takipsizlik kararı verildi. Hayvan düşmanı veteriner hekimler şu an kliniklerde, barınaklarda görev yapmaya devam ediyor!
  • Kandıra 2. Asliye Ceza Mahkemesi, bir köpeğe tecavüz eden faile sadece 5 ay hapis cezası verdi; hükmün açıklaması geri bırakıldığı için cinsel istismar fiili siciline dahi işlenmedi. Cinsel istismar faili, şu an komşumuz, hatta belki arkadaşımız olarak aramızda dolanıyor!
  • Kırklareli 2. Asliye Ceza Mahkemesi yavru köpek Köpük’e dakikalarca eziyet ederek öldüren faile sadece 6 bin TL para cezası verdi. O katil şimdi, göstermelik bir hapis cezası bile almadan yanıbaşımızda yaşıyor.   
  • Yaşadığı barakada yakılarak öldürülen Şila’nın katili, Seferihisar 2. Asliye Ceza Mahkemesince 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı ve yine sokaklara salındı. Şila’nın katili, yatarı olmayan hapis cezaları getiren siyasiler sayesinde, sokaklarımızda hayvana ve insana tehdit oluşturmaya devam ediyor!
  • Kediyi asansörde botlarıyla tekmeleyerek öldüren şahıs, sadece 1 yıl 3 ay hapis cezası aldığı için elini kolunu sallaya sallaya mahkemeden çıkıyor. Kendisiyle her an sokağınızın bir köşesinde karşılaşabilirsiniz!

90’lı yıllarda canlı canlı çöp konteynırına atılıp preslenerek öldürülen o köpeğin çığlıklarını ve korku dolu bakışlarını ekranlardan hatırlayan var mı? Bugün o köpek sokaklarımızda, barınaklarda, ormanlarda ve şehrin çeperlerindeki çöplüklerde yaşam savaşı vermeye devam ediyor. Yıllar içinde bazıları kapalı kapılar altında iğneyle öldürülüp barınakların dibine açılan toplu mezarlara gömülürken, bir kısmı da kitleler halinde toplanarak açlıktan ölmeleri, birbirlerini yemeleri için ormanlara, köylere atıldı. Tecrit ve katliam odaklı bu düşmanca uygulamalar hiçbir zaman çözüm olmadı.

Şimdi ise, hukuksuzca çıkarılan Cumhurbaşkanlığı genelgeleriyle iktidar, belediyeler ve Tarım ve Orman Bakanlığı mevcut kanunları alenen çiğniyor, hiçbir çekinceleri olmadan resmen suç işliyor. Kendilerini kanundan ve hayvandan üstün görerek tepeden inme nefret söylemlerini toplumun her kesimine yaymaya çalışıyorlar.

Buna izin vermiyoruz, vermeyeceğiz! Çünkü Türkiye hâlâ, sokakta yaşayan hayvanlara yemek ve su verilen, kışın onlara barınacak yerler yapan, hayvana şiddet vakalarının büyük bir tepkiyle karşılandığı bir kültüre sahip.

Türkiye’nin sokak hayvanlarıyla ilgili olarak öyküdüğü Avrupa’yla teması çarpık bir modernleşme ve ekonomik uçurumu kapatmak için kapital kaynak arayışı odaklı. Bu sermaye ve meta arayışının ayaklarından biri hayvanlar ve doğa. Hal böyle iken bu politikaların hedefindeki halka, doğaya, tüm hayvanlara topyekûn saldırılarla geri dönüşü; 6306 sayılı kanunla soylulaştırma yapılarak mahalle sakini hayvanlar ve onlara bakan mahallelileri yersizleştirmek, yurtsuzlaştırmak oluyor. Yeni barınak ihaleleriyle rant devşirmek ve yandaş müteahhitler güçlendirilmek isteniyor.

Buradayız, çünkü: 

“Doğal yaşam alanı” adı altındaki tecrit ve toplama kamplarında neler yaşandığını Konya, Beykoz, Keçiören gibi sayısız karanlık ve kanlı örnekten gördüğümüz üzere,

  • Sokakta yaşayan hayvanların aşılanıp, kısırlaştırıp, tedavi edilerek sokaklarda, gözümüzün önünde yaşamaya devam etmesinin adil, ahlaklı ve etik olan tek çözüm olduğunu biliyoruz.
  • Hayvanlara yüklenmeye çalışılan, ancak belediyelerin sorumluluktan kaçmasından kaynaklanan mevcut durumun tek çözümünün, ortadan kaldırılmaya çalışılan Hayvanları Koruma Kanunu’nun 6. maddesinin uygulanmasından geçtiğini biliyoruz.
  • Uygulanmamış olan bir kanun maddesinin kaldırılması halinde sorunlara çözüm bulunabileceği iddiasının gerçekçi ve mantıklı olmadığını yıllardır deneyimliyoruz.
  • 2019 yılında hazırlanan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu’nda tek etkili çözümün kısırlaştırma olarak vurgulandığını biliyoruz.

Yaşatmak mümkün. Tüm sorunların sebebi insanlar iken, hayvanları ölüme gönderecek hiçbir seçeneğin hayvan hakları savunucuları olarak bizim ve toplumun büyük kesimi tarafından kabul edilmeyeceğini tekrar ediyoruz. Sonuna kadar hayvanların yaşam hakları için mücadele edeceğimizi gerek kurumlara, gerekse sokak hayvanlarının toplatılmasının çözüm olacağına inanan kişilere buradan bir kez daha sesleniyoruz.

“Başıboş” olanlar köpekler değil, yıllardır Türkiye’nin sırtına çökmüş, nefret siyasetiyle beslenen yöneticilerdir; hapis cezası dahi almadan sokaklara salınan hayvan ve potansiyel insan katilleridir. Artık yeter! Dostlarımıza el uzatan, onları düşmanlaştıran ve birlikte yaşama kültürünü baltalama vaadiyle sandıklara yüklenen siyasilere oy vermeyeceğiz. Gerici ve faşist düşmanlık politikalarına boyun eğmeyeceğiz. Yaşamak haktır. Hayvana, insana, yeryüzüne özgürlük!

‘Sokak hayvanlarını belediyelere teslim etmek, onları ölüme göndermektir’

“Yeni Hayırsızada katliamına hayır”, “Sokak hayvanları sahipsiz değildir”, “Madde 6 kırmızı çizgimizdir” pankartları taşıyan grup, belediyelerin, 5199 sayılı Hayvan Hakları Yasasında belirtilen görevleri yerine getirmesini istedi.

2004’e kadar belediyelerin zehirli kıyım için bütçe ayırdığını  belirten açıklamada, 2004’te hayvan hakları kanunu çıkarıldığı, bunun örnek bir kanun olduğu, ancak uygulamayan belediyeler için bir yaptırım öngörmemesinin kanunu işlevsiz hale getirdiği belirtildi.

Açıklamada belediyelerin büyük çoğunluğunun sokak hayvanları için bütçe ayırmadığına, barınak veya kısırlaştırma için bakım ve tedavi merkezleri kurulmadığına aynı zamanda bugün 1389 belediyenin 1200’ünde barınağın olmadığına da yer verildi.

‣Sokaklarda yaşayan köpeklerin toplanması ve kısırlaştırılmasına ilişkin komisyon kuruldu
‣Bilecik’te katliam: 14 köpek ölü, bir köpek yaralı halde bulundu
‣Köpük eziyet edilerek öldürülmüştü: Altı bin TL ceza verildi
‣Bakanlıktan sokakta yaşayan hayvanlar hakkında genelge
‣Erdoğan yine sokakta yaşayan hayvanları hedef aldı: ‘Sorun’u inancımıza uygun şekilde çözeceğiz

 

You may also like

Comments

Comments are closed.