Hafta SonuHaftasonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Thüringen ve Hamburg seçimleri, Alman merkez siyasetine ne diyor? – Orhan Esen

0

Federal Almanya‘da iki merkez partili sıkıcı tahterevalli yılları biterken, her yeni seçim yeni bir siyasal depreme denk geliyor. Federal Meclis (Bundestag) seçimleri, yerel seçimler ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinin yanı sıra, Federasyonu oluşturan 16 devletin her biri kendi anayasası uyarınca farklı tarih ve periyodlarla ve farklı seçim yöntemleri ile kendi parlamentolarını yeniliyor. Yakın tarihli Thüringen ve Hamburg seçimleri ortamı hayli hareketlendirdi.

Almanya’da bildiğimiz merkez, Antarktika buzulları hızıyla eriyor.

Ekim 2019’daki Thüringen seçimleri sonrası sembolik açıdan anahtar önemde bir siyasal kriz patlamıştı. Aylar süren pazarlıklar sonucu kriz, 21 Şubat 2020’de aşıldı ve dört parti (Sol  [Parti], Sosyal Demokratlar (SPD), Yeşiller ve Hıristiyan Demokratlar (CDU) ) Nisan 2021’de erken seçim ve seçimlere kadar mevcut başbakan Bodo Ramelow‘nin önderliğinde üç sol partinin Hıristiyan Demokrat destekli azınlık hükümeti formülünde uzlaştı. Thüringen krizinde kabak, görünürde sürekli yalpalayan ve kriz yönetiminde berbat performans gösteren CDU’nun tepesinde birden fazla kez patladı: Seçmen bu partiden hıncını geçtiğimiz pazar günü yapılan Hamburg şehir devleti parlamentosu (”Bürgerschaft”) seçimlerinde dibe vurdurarak aldı. CDU daha 2004’de 121 koltuktan 63’ünü elde ederek tek başına iktidar olduğu Hamburg’da, pazar günü 123 koltuktan 15’ine razı geldi.[1] Angela Merkel‘in yerini elcağızı ile emanet ettiği veliaht prensesi AKK, Annegret Kramp Karrenbauer, bu hezimeti yaşayacak kadar bile tutunamayıp, genel başkanlıktan krizin orta yerinde sinir krizleri içinde istifa etmişti. Partisi, başsız tavuk misali, ama kalan gövdenin de tek parça olduğu su götürür. Tahterevallideki eşleri SPD, durumdan kazanç sağlayacak halde değil, an itibari ile belki daha da sert düşmekte. Bildiğimiz merkez, Antarktika buzulları hızıyla eriyor.

Doğu’daki ‘gole’ kuzeyden cevap

Thüringen ve Hamburg Almanya siyasetinin iki atipik ve belki de aşırı görünümünü temsil ediyor. Sosyo-ekonomik koşullar, dolayısı ile siyasal aktörlerin dizilimi birbirinden çok farklı. Eski Doğu’nun merkezindeki Thüringen, radikal sağ AfD’nin kalesi ve seçimlerden sonra yaptığı bir oylama manevrası ile CDU ve liberallerin (FDP) basiretsizliğini kullanarak Anayasal düzeni ters köşeye yatırdı. Savaş sonrası tarihin en sembolik krizini yaratmayı becerdi, düzene çok tehlikeli bir gol attı. Tepki Kuzeyden, Atlantik kıyısından gelmekte gecikmedi: Hamburg’da sol cenah toplamda 94 koltuk ile tulum çıkarırken, üç sağ parti; AfD, CDU FDP ise 27’de kaldı. 

Önce Thüringen’e bakalım. Buranın iki büyüğü, oylarını istikrarla arttırarak federal devleti [2] üç dönemdir yöneten Sol ile son seçimde oyunu %12,8 arttırarak ikiye katlayan aşırı sağ AfD. Her ikisini de ulusal düzeyde tanınan karizmatik liderler taşıyor. AfD’nin lideri Björn Höcke, etrafında yarattığı kişi kültü ile partisi için bile rahatsızlık kaynağı. Kendisine tapınan Höcke Gençliği, Almanca kısaltması ile HJ üzerinden gayet net bir referans veriyor. 90 koltuktan 22’sini aldı, ikinci parti oldu.

Thüringen’de AfDnin lideri Björn Höcke.

29 koltukla en büyük parlamento fraksiyonu olan Sol Parti’nin Thüringen lideri Bodo Ramelow ise çok köklü, tarihte teologlar ve girişimciler yetiştirmiş protestan bir familya olan Fresenius‘lardan geliyor. Kültürel kodları ile merkez sağ seçmene de hitap eden pragmatist bir karakter; ideolog, hiç değil. Sol’un çıkardığı şimdilik ilk ve tek başbakan. Teşbihte hata olmaz, Ekrem Bey için ‘bir nevi İstanbul’un Bodo’sudur’ dense yeri. İki dönem başbakanlığın ardından oylarını %2,8 arttırdı ancak koalisyon ortağı Sosyal Demokratların %4,2  oy kaybederek yenilmesi ile o da “yenilmiş sayıldı”. Almanya’nın Orta Anadolusu’nda “yükselen yeşil hareket” gibi fantezilere zerrece yer yok: Yeşiller burada %0.2 oy kaybı ile %5lik barajı ucu ucuna tutturabilmişti. Art arda ikinci seçimdir oy kaybetmiş oldular. Sonuçta üçlü sol koalisyon parlamentoda 90’da 42 koltuk elde ederken Parlamento’nun toplam dengesi küçük sol çoğunluktan cüz’i sağ çoğunluğa geçmiş oldu.

Buralarda Akdeniz güneşi parlamıyor, bu iklimin seçmeni bu kadar yalpalamayı kaldırmıyor.

AfD ile sağ koalisyon gündem dışı

Ancak yeni Almanya’nın siyasal amentüsü AfD ile işbirliği yapmama ve istikrarla görmezden gelme. Bu ilke gereğince Sağ koalisyon tartışılmadı bile. Sol’un Hıristiyan Demokratlar ile sayısal açıdan yeterli koalisyonu tarihsel bir ilk ve düğümü çözecek sihirli formül idi, CDU’nun yerel lideri Mike Mohring ve fraksiyon çoğunluğu buna sıcak da baktı, ama basit matematik hesabı yapmaktan aciz, şaşkın genel başkan AKK “Sol ile AfD aynıdır !” diye zılgıtı çekince sindiler. CDU için Hamburg’da perçinlenen düşüşün başlangıcı bu sözde tespit oldu. Anayasal düzene bağlılıkları konusunda aralarında fersah mesafe bulunan sol ile AfD’nin aynı kefeye konmasını özgürlükçü aydınlanmış liman kenti Hamburg seçmeni daha sonra CDU’nun oylarını %22’den %16’ya çekerek ağır cezalandırdı. Kamuoyu araştırmaları CDU’yu Thüringen günahı yüzünden cezalandırma eğiliminin yaygın olduğunu ortaya koyuyor.

Thüringen Parlamentosu sonuçsuz koalisyon görüşmeleri ardından kanun gereği başbakan seçimine geçti. Üçlü azınlık sol koalisyon CDU veya FDP’den gelecek üç vicdanlı ödünç oya bakıyordu, bütün Almanya nefesini tutup bekledi, ancak o üç oy gelmedi. Bu noktada Almanya’da bir Güneş Motel bulunmadığını, parlamenter siyasal kültürün üç oya üç bakanlık verecek inceliği yakalayamadığını, üç vicdanlı gizli oy sahibi dışında çözümün akıl edilemediğini hatırlatalım.[3] Sistem teamüllerin esiri olurken, AfD kendi adayını çıkardı ve 22 oyunu verdi, Hıristiyanlar ve Liberaller pas geçti. Sadece basit çoğunluk gereken üçüncü tura Liberaller (5 koltukla en küçük fraksiyon)  ‘şan olsun diye’ aday çıkardı, sonuçta üç aday yarıştı. En çok koltuğa sahip olan sol blok 42 oyla başbakan seçilecekti. AfD grubu beklenmedik stratejik golü burada attı: Kendi adayı yerine topluca liberal adaya oy verince liberal aday Thomas Kemmerich Hıristiyan Demokratların ve radikal sağın desteği ile 48 oyla seçilmiş oldu.

Ancak sorun seçilmesi değil, görevi kabul etmesi oldu. Höcke’nin kendisini tebrik eden fotoğrafı ertesi gün tüm basında 8 sütuna manşet verildi; yanında Hitler’in Hindenburg’un elini sıktığı fotoğraf ile birlikte tabii. Bütün Almanya ayağa kalkınca liberal Kemmerich “yuh” tezahüratları altında istifa ederek siyasi kariyerini de bitirmeye yaklaştı. CDU dağıldı, tükürdüğünü güzel yaladı, kriz üç ayın sonunda geçen gün üçlü sol azınlık hükümetine dışarıdan CDU desteği formülü ile çözüldü. Bu görüşmelere FDP çağrılmadı bile. Hıristiyan demokratlar 4 Mart’ta üçlü azınlık hükümetine verecekleri güven oyu ile bu kez de Sol ile faşist partiyi aynı görmediklerini, sınırlı süre için de olsa Sol başbakan Bodo Ramelow’a güven oyu vereceklerini kamuoyuna resmen ilen etmiş olacaklar. Aynı adımı atmayı dört ay önce becerseler, demokratik düzenin bu kadar yara almasına mahal vermeyeceklerdi. Partinin Thüringen örgütü içinde ciddi bir kanat ise AfD ile yakınlığını iyice açık etti, onların da kopması ve radikal sağı daha da büyütmeleri artık an meselesi. Buralarda Akdeniz güneşi parlamıyor, bu iklimin seçmeni bu kadar yalpalamayı kaldırmıyor.

Yeşil listeden meclise giren 33 milletvekilinin 22’si kadın, yaş ortalaması 41. Üçü Türkiyeli olmak üzere en az dördü  göçmen kökenli.

Sosyal Demokrat -Yeşil koalisyonu 

Thüringen tartışmaları, liberal liman şehir devleti Hamburg seçim kampanyalarına denk geldi ve derinden yankı buldu. Seçmen AfD’yi de onu meşrulaştıran CDU ve FDPyi de affetmedi.

Hamburg Federal Şehir Devleti Parlamentosu (Hamburger Bürgerschaft)  seçim sonuçları 2004-2020

2020 seçimlerinde SPD %39’un üstünde oyla hala birinci parti, ancak 2011’den beri süregiden düşüşü durduramıyor; dört koltuk kaybettiler. Ülkesel ölçekten  bakınca, Hamburg hala az sayıda kalan kalelerinden biri. Yeşiller  %24,2 ile oylarını ikiye katladı ve merkez konuma oturdu. Sol ise %9,1 ile Hamburg’daki en iyi tarihsel sonucunu elde etti, çıkışları istikrarlı. Thüringen sabıkalılarının durumu hiç iyi değil: Hıristiyan Demokratlar %11,2 ile sadece Hamburg’da değil tarihsel olarak en kötü sonuçlarından birini aldılar. AfD ve FDP seçim akşamı ciddi baraj (%5) korkusu yaşadı. Biri kılpayı geçti diğeri kılpayı altında kaldı. Ancak FDP bireysel oylar üzerinden kendi seçim çevresinde en yüksek oyu alan bir adayını bağımsız olarak sokabildi.

Yeşil listeden meclise giren 33 milletvekilinin 22’si kadın, yaş ortalaması 41. Üçü Türkiyeli (Filiz Demirel, Sina Demirhan, Yusuf Uzundağ) olmak üzere en az dördü (muhtemelen altısı) göçmen kökenli. Hükümeti muhtemelen yine Sosyal Demokratlar ile Yeşiller kuracak. Ancak sayısal olarak Hıristiyan Demokratların oyu da yeterli olduğundan onlarla da görüşeceklerini bildirdi SPD.

Yeşillerin yükselişinden sözederken, Hamburg çerçevesinde iki değinme daha yapmak zorunlu: Hamburg aynı zamanda Almanya’nın iklim krizi merkezi. Tam seçim öncesinde 10-12 şubatta şehir merkezi “Sabine fırtınası” ile taşan Atlantik okyanusu ile Elbe nehrinin 2,5 metre kadar altında kalmıştı. İnkarcı FDP ve AfD hariç diğer dört parti, “iklim krizi ile mücadele”yi devletin Anayasal görevi haline getirmek konusunda uzlaştılar ve böylece Hamburg, bu adımı atmış ilk Alman devleti olmuş oldu.

‘Al gülüm ver gülüm’ rejiminin son perdesi

Almanya siyasetinde savaş sonrası oluşmuş ve iki Cumhuriyetin birleşmesini de taşımış olan iki devlet partisinin “al gülüm ver gülüm” rejiminin son perdelerine şahit oluyoruz. Bu değerlendirme artık abartı sayılmıyor. Thüringen krizinde kabak, görünürde Hıristiyan demokratların, özünde rejimin tepesinde patladı. AfD oy verdiği Başbakan adayının görevi kabul etmesi skandalı ile ayağını kapının arasına koymuş oldu. Buna karşın CDU, dört aylık nazlanma ve bedel karşılığında Sol’un siyasal itibarını teslim etmek zorunda kaldı.

Tehdit ciddi: Yoğurttan ağzı ciddi yanmış Almanlar, sütü çok dikkatle üflüyor.

Geleneksel merkez siyasetin taşıyıcıları olan, Sosyal ve Hıristiyan Demokratlar birlikte tepetaklak giderken, merkez sol siyaseti ise temsil edecek yeni güçler belirginleşiyor: Geçmişten çıkıp gelmiş bir bürokratlar ve sendikacılar kulübü görüntüsü veren, kendini kömürcü politikalardan kurtaramayan SPD erirken, Yeşiller ve uygun ortamı ve adayı bulduğunda Sol da merkez sol seçmen nezdinde SPD’nin yerini doldurabilir görünüyor. Hamburg’da oyunu ikiye katlayarak %24e oturan Yeşiller’in bu rolünü artık kanıksadık. Thüringen’de ise merkez solu temsil rolü Sol’a düştü. Bu özgün hikayeyi başka yerlerde tekrarlama ihtimalleri şimdilik çok muhtemel olmasa da, rüştlerini ispat ederek, güvenilir kilit parti, olası koalisyon ortağı, devlet emanet edilir parti imajlarını netleştirdiler. Bu partinin köklerinin eski Doğu’nun devlet partisi SED ve onun devamı PDS’e de dayandığı ve sıra dışı yerel lideri Bodo Ramelow faktörleri hesaba katılmalı.

Almanya’da ciddiye alınabilir bir merkez sağ ise, an itibari ile artık yok sayılır. Hıristiyan demokratlar erirken FDP/Hür Demokratlar siyasal liberalizmle ilişkisini kesmiş bir patronlar lobisi görüntüsü veriyor. Eriyen CDU şimdilik kendi konumunun emanetçi kayyımı gibi duruyor. Göçmen krizi esnasında CDU içinden çıkan, ama dışındaki radikal sağla da zaman geçirmeden flörtleşmeye başlayan AfD, işte tam da o pozisyona, merkez sağa hamle ediyor. Türkiye’de Amerika’da, Macaristan’da olanı zorluyor. Tehdit ciddi: Yoğurttan ağzı ciddi yanmış Almanlar, takdir etmek lazım, sütü çok dikkatle üflüyor. Radikal sağ pozisyonların başka yerlerde olduğu gibi ana akımlaşmasına karşı ciddi direniş var.

Taşların yerine oturması zaman alacak

Bir ülkede merkez sağın mutlaka var olması şart mı ? Çoğu ülkede merkez pozisyona sağ, hatta popülist ve radikal sağ çöreklenmiş durumda, solun esamesi okunmuyor. Almanya’da merkez politikaların bundan sonra bir dönem üç alternatifli sol politikalarca domine edilmesi ve sağ kanatta ise merkezde bir boşluk, buna karşın merkeze erişimi kapalı, ancak hatırı sayılır irilikte bir popülist sağın var olacağı bir yeni pozisyonlanma, olası senaryolardan biri gibi duruyor. CDU’nun daha uzunca bir süre fetret döneminden çıkamaması, toparlanamaması, sağ kanadı popülizme kaptırması, kalan gövdenin ise küçülüp etkisizleşmesi ihtimali gözardı edilmemeli.

Taşların yeniden yerine oturmasına daha zaman var. Bağlarken, federalizmin nimetlerinden hisse çıkarmak farz oluyor: Farklı anlarda farklı periyodlarla seçilen 16 federal devlet parlamentosu, Federal Meclis’in dışında da çok farklı yerel siyasi koalisyonları test etme imkanı sağlamakla, siyasi aktörleri esnekliğe, sürekli değişen koşullarda dinamik diyaloğa zorluyor. En sert siyasi krizleri bile taşıyacak, yumuşatacak tampon zaman aralıklarını ve siyasal zeminleri açıyor. Her siyasal sorunu yeniden farklı zamansal ve mekansal bağlamlarda düşünme imkanı sağlıyor.

***

[1] Almanya’daki seçim sistemleri genellikle dar bölge ve nispi temsilin karışımı oluyor: Her bir federal devlette ve federasyon düzeyinde sistemler farklı olsa da genelde her seçmene 2 (Hamburg’da:10) ayrı oy hakkı veren seçim sistemlerinde hem doğrudan adaylara hem de listelere oy veriliyor. Karmaşık bakiye hesapları ve mahsuplaşmalar sonucunda meclislerin toplam koltuk sayıları her seçimden sonra farklı oluşuyor. Kanunlar, asgari koltuk sayısını belirliyor. Üst sınır değişken.

[2] Bundessaat, Türkçedeki yerleşik yanlış kullanımı ile ‘eyalet’. Almanya Federasyonu 13 arazi+3 şehir devletinden oluşuyor. Her birinin ayrı anayasası, parlamentosu, hükümet, farklı idari yapılanma düzeni ve farklı seçim kanunu var. Kaplumbağanın sincapla alakası ne kadarsa, Alman Federasyonun oluşturan federal devletlerin Osmanlı merkeziyetçiliğinin ürünü “eyalet’ler ile alakası da o kadar.

[3] Thüringen anayasasına göre Başbakan gizli oyla seçiliyor. İlk iki turda salt çoğunluk gerekli, üçüncü turda ise birinci gelmek yeterli. Başbakan, seçildikten sonra federal devlet kabinesini kuruyor. Pazarlıkları daha önce yapılmış oluyor.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.