Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Temsil edil(e)meyenler-2

0

Yeraltı ve köprü altları haritalarda yer almaz!

Salt köprü altları değil bodrumlar, tavan araları, mahzenler, ambarlar, terk edilmiş binalar, uzun süre kullanılmayan evler, merdiven altları, moloz yığınları, çöp kutuları ve dağları, yeraltına döşenmiş su, elektrik, doğalgaz, kanalizasyon boruları döşemek için açılmış ama unutulmuş tüneller de haritalarda yer almaz.

Kaybolma Kılavuzu adlı deneme kitabında Rebecca Solnit her şehrin eninde sonunda zamanın şiddetine direnemeyerek yıkılacağını belirtir ve yıkılan mekânları “harabe [= metruk yer (= getto)]” olarak adlandırır: Çürüme, paslanma ve erozyona her şehir eninde sonunda teslim olacaktır çünkü. Harabeler insanın vahşi doğaya teslim olduğu, neme, rüzgâra ve ısıya karşı olan çaresizliğinin dışavurumudur.

Hatırlayalım: Bir Çin bilgesi, “Aynı yere sürekli damlayan bir su damlasının sabır ve kararlılığına hiçbir şey karşı koyamaz” demişti.

Haritanın dışındaki harabenin söyledikleri

Harabenin bir nedeni de şehre gelen “yabancı”dır; şehre yaratıcı dinamizmini yabancı verir. Yabancının dışarıdan gelişiyle birlikte tartışma, çatışma ve anlaşma da başlar. Her çatışmayla birlikte mevcut “kamusal alan” yıkılır, her anlaşmayla birlikte “kamusal alan” yeniden yapılır. Bu yüzden yabancıyla karşılaşacak özgüvene sahip, etki eden ve etkilenen mekanizmaları açık olduğu için esin de veren, çok yasadan az yasaya doğru evrilen her şehir “sürekli yıkılan” ve “sürekli yapılan” bir yerdir.[1]

Bu yüzden her harabe, toplumsal hafızanın unutmak istediği bir toplumsal sorunu da saklar.

Bu yüzden her harabe entelektüel, kendinden emin, istikrarlı, denenmiş ve başarısız olmuş modern [= kapitalist (= uygar)] erkek özne tarafından tanımlanan ve tasnif edilen mekân düzenlemelerine de ayna tutar.

Bu yüzden her harabe hamamböcekleri, gökyüzünü çiçeklendiren leylekler, köpekleri kovalayan kargalar, evlerin kuytu köşelerine ağlarını ören küçük örümcekler, saçlarımıza tohum sıçan serçeler, duvar diplerini şenlendiren ebegümeciler, esen yelde uçuşarak hayal gücümüzü ateşleyen karahindibalar, bit, ayrıkotu, solucan, pıtrak, sinek, gelinçiçeği, pire, katırtırnağı, tırtıl, labada, kene, şahtere, karınca, ısırganotu, kırlangıç, dilkanatan, arı, yapışkanotu, çekirge, semizotu, güve, köpek papatyası, kelebek, pisipisiotu, kırkayak, devedikeni, peygamberdevesi, madımak, sivrisinek, kaktüs, hardalotu, tahtakurusu, yonca, kertenkele, kediotu, yaprakbiti, haşhaşotu, cardın, rezene, uğurböceği… gibi evcilleştirilemeyen canlı türlerine hayat verir.

Bu yüzden her harabe, aynı zamanda, şehrin hem üretip hem de dışarıya attığı, unutmak istediği, görmezden geldiği çöp {= ıskarta [= atık (= cüruf)]}tür.

Bu yüzden her harabe haritanın dışında kalarak varlığını sürdürür.

Bu yüzden her harabe dışarıya atılanların yaşama mekânıdır.

Bu yüzden her harabe bilinemeyen ve öngörülemeyeni besler; ele geçirilemezlik potansiyelini biriktirir.

Bu yüzden her harabe yabandaki çürüyen cesetlerin yabani çiçekleri beslemesi gibi yeni bir başlangıç noktasıdır: “Bir harabe, doğaya terk edilen insan yapısından başka bir şey değildir ve şehirdeki bir harabede cezbedici olan, çağrıştırdığı vahşi doğadır: Tüm tezahürleri ve tehlikeleriyle, bilinmeyenleri vaat eden bir yer. (…) Bir şehir bilinçli bir zihni andıracak şekilde inşa edilir; hesap yapabilen, yönetebilen ve üretebilen bir ağ söz konusudur. Harabeler ise şehrin bilinçaltıdır; hatıraları, bilinmeyen yönleri, karanlığı ve kayıp toprakları barındırır içinde. Şehrin bilinçaltı, buralarda ve bunlar aracılığıyla yeniden canlanır. Harabelere dönüşen binalarla birlikte, şehir planlardan kurtulur ve kısa sürede yaşamın kendisi kadar karmaşık bir hale gelmekte gecikmez. Keşfedilebilecek fakat asla haritalanmayacak bir şeydir o artık.”[2] [3]

*

[1] Konuya daha önce de değinmiştim. Bkz.: Faruk, Ö., Aşk ve Ereksiyon “Aşk”ı, s. 48-57.
[2] Solnit, R., Kaybolma Kılavuzu, s. 86-87.

Her iki yazıya eşlik edecek film önerisi: Jim Jarmusch’un Only Lovers Left Alive (= Sadece Âşıklar Hayatta Kalır). Filmde insanlardan “zombi” olarak söz edildiğini belirtmek ve dış mekânlara da dikkatinizi çekmek isterim.

[3] Yeni İnsan Yayınevi tarafından yayımlanacak olan Yarabıçak adlı deneme kitabından bir bölüm.

 

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.