Biliyorum tam bir sinem filmi ismi gibi oldu. Fark ettim. Ama kabul edin, ilginizi çekti değil mi? Acaba neden sular yükselecek ve ne olacak sular yükselince diye sorduğunuzu da düşünüyorum. Yılın ilk günü kaleme aldığım bu yazıda bu sorulara beraber cevap bulmak isterim. Hatta biraz da acaba engel olabilir miyiz diye düşünüyorum.
Yandaki sadece bir ekran görüntüsü. Akşam evimde sıcacık oturur iken, elime aldığım modern çağ oyuncağı olan cep telefonuma düşen bir mailden aldım. ABD merkezli, iklim çalışmalar yapan İklim Merkezi isimli araştırma merkezi bir çalışmasını yıl sonuna yetiştirmiş ve tüm dünyada alanda çalışan kişilere iletmiş. Bu aslında basit bir şekilde bir haritalandırma çalışması. Ama etkisi çok güçlü.
Bugüne kadar iklim değişikliği ile ilgili tüm konuşmalarda mutlaka havaların ısınması sonucu, buzulların da erimesi ile beraber, deniz suyu seviyesinde bir yükselme olacağı konuşuluyordu. İşte bu bilgiyi haritaya aktarmış bu merkez. Tüm dünya haritasını almışlar ele ve üzerinde çalışmışlar. 2 derece sıcaklık artışı sonucunda oluşacak deniz seviyelerindeki artışın nereleri ne kadar etkileyeceğini harita üzerine işaretlemişler. Aynı çalışmayı 4 derecelik sıcaklık artışı ile bir kez daha yapmışlar. Bu iki çalışmayı da özellikle yan yana koyarak karşılaştırma imkanı yaratmışlar. Asıl çarpıcı olan da bu olmuş.
Herkes gibi bende ilk önce yaşadığım yere, Çanakkale’ye baktım. Hemen yanda gördüğünüz haritayı çıkardım ve bunun üzerine düşünmeye başladım.
Dünyamızın çevresindeki atmosfer aslında bizim her şeyimiz. Nefes almamızı sağlayan oksijen de orada, yaşamı devam ettirmemizi sağlayan yaşam döngüsü de onda. Bu kadar değerli bir tabakayı (dünyamızın çevresini sarmalayan bir tabaka) biz son zamanlarda durmadan kirletiyor ve de bizi korumasını da zorlaştırıyoruz. Her geçen gün fosil yakıtları tüketerek harcadığımız karbonu bu tabakaya salıyoruz. Oradan da başka bir yere gitmediği için dünyamızın çevresine sanki bir battaniye daha örtüyoruz. Her geçen gün de bu battaniye kalınlaşıyor ve dışarıya sıcaklık vermesi zorlaşıyor. Onun içindir ki dünyaya gelen güneş ışıkları ile ısınan atmosfer, bu battaniye nedeniyle gelen sıcaklığı dışarıya veremiyor. Her gün sıcaklık artıyor. Düzenli sıcaklıkların ölçülmeye başlamasından bu güne zaten bir derecenin üzerinde artmış olan dünyanın ısısı, battaniyenin kalınlaşması nedeniyle daha da hızlı artacak. Bu nedenle kutuplardaki buzulların erimesi de artacak ve deniz suyu seviyelerinde artış da daha gözle görünür olacak. İşte o görünürlüğü uzmanlar bu haritalara işlemişler. Şimdi o haritalara oturun ve bir kez daha bakın.
Buraya kadar yazdıklarımız, neden sorusuna belki bir cevap olmuştur. Peki ne olacak sorusuna da beraberce cevap vermeye çalışalım. Hepimizin bildiği bazı yerlerden söz edelim. Çanakkale’nin yerleşim alanlarının büyük çoğunluğu, deniz suyu seviyelerindeki artıştan hemen etkilenecek yüksekliklerde. Yani neredeyse deniz seviyesinde yaşıyoruz. Deniz suyu seviyelerindeki bu artış da doğal olarak bir çok yeri sular altında bırakacak. Yani belki evinizin, belki işinizin belki de yazlığınızın olduğu yerler sular altında kalacak. Hem de deniz suyu altında kalacak. Yani buralarda yaşayan bizler de daha yüksek yerlere göç etmek zorunda kalacağız. Mülteci/Göçmen olacağız.
Yine Çanakkale üzerinden konuşursak, harita üzerinden sizlerinde göreceği gibi sular altında kalacak olan alanlar, hep nehir suları ile taşınan alüvyonlu araziler üzerine yapılan yerleşimler. Deniz suyu seviyesindeki yükselmelerden en çok bu alanlar etkilenecek.
Çanakkale, Karabiga, Geyikli, Edremit, Enez, Menemen ovası ve bunun gibi yerler. Son zamanlarda bu örnek olarak verdiğim yerleri nasıl bir imar salgınına uğrattığımızı düşünün bir kere. Şimdi bu alanlardan teker teker kaçmaya başlayacağız yine. Lakin buralardan yararlanmak için yaptığımız yatırımları vede buralara harcadığımız paraları bir düşünün :) O kısımlara fazla girmeden sadece nelerle karşı karşıya kalacağımızı bir düşünmenizi isterim. Mesela bizim yazlığın olduğu yerler sular altında kalıyor. Çanakkale domatesi olarak övündüğümüz ve de en güzellerinin yetiştiği Batak ovasının da sular altında kalacağını görüyoruz. Bugün iki tanesi faal olarak çalışan ve de yanına daha da fazla termik santral yapmak istediğimiz Karabiga kıyıları da deniz suyu altında kalıyor.Yani evinize, işinize gidemeyeceksiniz. Tarım yapamayacaksınız. Buralarda oturanlar göç etmek zorunda kalacaklar.
Bu liste daha çok uzar. En iyisi burada keseyim. Gelelim bunu önlemek için ne yapabileceğimize. Her şeyden önce bir şey yapmak istiyor muyuz sorusuna cevap verelim. Yani yarın çocuğunuza, torununuza bir yaşam alanı bırakmak istiyor musunuz sorusuna cevap vermemiz gerekiyor. Bugün sizin olan, sizlerin yaşadığı yerleri görmesini, onun da oralarda yaşamasını istiyorsanız, bir şeyler yapmanız gerekiyor. Evet, ilk yapılması gereken neredeyse tüm yaşam alışkanlıklarımızı değiştirmek gerektiği. İkincisi, kirli elektrik üretim sistemlerinden hemen vaz geçmemiz gerekiyor. Biliyorum hemen “ama ben elektrik santrali mi kurabilirim ki” dediğinizi duyar gibiyim. Belki de zamanı geldi. Artık kendi elektrik santralimizi kurmamız gerekiyor. Evlerimizin çatısına kuracağımız güneş enerjisi panelleri ile kendi ihtiyacımız olan enerjiyi kendimiz üreteceğiz. Kömür santrallerine ihtiyaç duymayacağız. Onların teker teker devreden çıkmasına neden olacağız. Ve böylelikle en başta sözünü ettiğimiz battaniyeyi dünyamızın üstünden kaldıracağız. Hepimize daha yaşanır bir dünya bırakacağız.
Ama tekrar söylüyorum. Biz istersek. Yoksa inanın çok zor.
Oral Kaya