Köşe Yazıları

Sola Soldan Yaklaşmak

0

Ne sağcıyım ne solcu, futbolcuyum futbolcu/anonim

Yeşillerin ne sağ ne sol olduğuna ilişkin uzun süre konuştuk yazdık ama soldan ve sağdan nasıl hangi argümanlarla beslendiğini bu tarz söyeleme pragmatik mi yoksa ideolojik olarak mı sahip çıkıldığı üzerinde durmadık…

Ne gerek vardı!.. Nükleer karşıtlığı sağ sol ayırmıyordu.. doğruydu Gezegenin felaketi sağ ya da sol ayrımı gözetmiyordu… Bu da hala öyle ama ütopyalarını bal gibi soldan ya da sol eleştirileri ile besleyen yeşillerin, sağ ya da sol olmaları olanaksız mıydı?

Sağcı olduğu halde nükleere karşı çıkanların ayrıca kendilerine “yeşilim” dedikleri de bir türlü görülmüyordu…

Salt herkesi mücadelelere çekebilmek uğruna bu kadar belkemiğini inkar da doğrusu pek acaip bir şey!

Bunları Sol’da yeni oluşumların yeni parti hazırlıklarının ele alındığı tartışmalara da bir katkı olur düşüncesiyle belirtme gereği duyuyorum

Sol’u dönemsel bir olgu olarak ya da marksizm eşittir sol olarak ele alan bir tutuma dikkat etmek gerekiyor. Sol marksistinden halk popülizmi yapanına varana dek çok çeşitli akımları bağrında taşıyor ve taşımaya devam ediyor. Solu Proleter ideoloji ile sınırlandırmak sonra da proletaryanın değişimine vurgu yapmak eleştirilerde takınılan tavırların başında geliyor. Bu vurguları yapanlar yüzyüze konuşsalar Proletaryanın geçirdiği değişim konusunda hemfikir olduklarını göreceklerdir.  Bundan eminim.. Bu durumda sol içinden sol a eleştiri getirmenin dürüst bir yolu olarak bir zamanlar aynı hastalıkları yaşamış olduğumuzu ve iyisi kötüsüyle eski solculardan da birileri olarak konuşuyor olmayı önemli görüyorum. Sol’un hatalarından bahsedip bu hataları yapanları uzaydan gelenlermiş gibi görmenin göstermenin ya da öyle davranmanın geçmiş sola da, şimdiki sola da gelecek sol a da hiçbir yararı olmadığı artık bilinmeli. Sola soldan bir yaklaşımla yeni bir sol oluşabilir.. Yenilenen insan davranış hastalıklarını kabul ederek üstesinden gelen insan olabilir. Her tanımlama çabası zamanı dondurmayı gerekli kılar ama zaman akmakta her söylenen tanım gerçeği biraz daha geriden yakalayabilme yeteneğine sahip olabilmektedir:

Sanayi Proletaryası İşçi sınıfının dün belirleyici bir kesimi olurken bugün bu niteliğini kaybetmiştir. Dün kapitalizm ülkeler ölçeğinde farklı “gelişmişlik” düzeylerine sahipken de her ülkede Sanayi Proletaryası işçi sınıfının belirleyici bir kesimini oluşturmayabiliyordu… Türkiye İşçi Sınıfı kendinde bir sınıf olarak ele alınırken bileşimi sürekli yenilenen bir ayağı köyde bir ayağı şehirde olan üyeleriyle sürekli bir su katılma hali yaşıyordu… Her ne kadar Marks tek ülkede sosyalizm gibi bir teoriye varmamış olsa bile ardılları işçi sınıfının farklı ülkelerdeki farklılık düzeylerine göre bu teoriye ulaşmakta zorluk çekmemişlerdir… Bu gün gelinen noktada küresel bir kapitalizmden bahsedersek ki öyle… Gezegen ölçeğinde bir üretim güçleri üretim ilişkileri durumundan hareketle hala bir marksist sol’dan yeşillere ekolojistlere, sosyal demokrat sola kadar geniş bir yelpaze mümkündür. Bu anlamda gezegensel ölçekte belirleyici bir sanayi proletaryasından bahsedilememesine karşın günümüz kapitalizmin genel geçer ücretli kölelik sistemini parçaladığından ortadan kaldırdığından söz edebilir miyiz? Hayır! Ticaretin metaya dayalı yoğunluğunun yok olduğunu söyleyebilir miyiz? Hayır!

Gezegende doğal yöntemlerle yapılan tarımın yeter ölçüde olmasına rağmen açlığın milyonları etkilediği ve küresel bir azınlığın refah içinde olduğu gerçeği ortada değil mi? Evet!

Bu durumu marksist yöntemle kavramak olanaklı mı? Evet!

O halde geçmiş ve günümüz kapitalizminin tüm farklılıklarına rağmen aslında en büyük probleminin paylaşımla ilgili olarak ortaya çıktığında hemfikir olmamak için bir neden var mı?

Tüm bunlar mülkiyetin sorgulanmasıyla bizi karşı karşıya bırakmıyor mu! Bu durumda mülksüzlüğün mü özel mülkiyetin mi toplumsal mülkiyetin mi savunucusu olmamız gerekliliğini yine bu üretim araçları karşısındaki konumumuzla belirliyor olmuyor muyuz!

Bugün aslında küresel sermaye denilen devasa mülkiyetin ve bilim ve teknolojinin geldiği boyutun insanlığın öz be öz egemen sınıfların belli bir kesimince el konmuş birikimi olduğunu bize kim söyleyecek? Suya sabuna dokunmama halindeki teknokrat çevreciliği yeşil olarak benimsetmeye çalışan dostlarımız mı yoksa sol mu?

Bu devasa el konulmuş birikimi tüm insanlık komününün denetim kontrol ve yönetimini birlikte yürütmesinin nasıl olacağının tartışılmasının zamanı gel medi mi?

Bu çok ağır bir problem olanlar için öz cümle sınıf sorunsalına geri dönerek te sorabiliriz kendimize:

Çalışanlar yarın rahatlıkla sınıf atlayabilecek konumlara daha mı yakınlar?

Avrupa’dan değil ama Türkiye’den bakarak Ortadoğu’dan Hindistan’dan ve de Çin’den bakarak bu soruyu bir açıklasak nasıl olur? AB ve ABD kaynaklı gözlüklere elbette ihtiyacımız var ama bu gözlüklerin gösterdiği dünyada hangi sınıfsal azınlıkların bir avuç entellektüelin teknokratın.. yaşadığını iyi bilmemiz gerek miyor mu?

Sınıf öldü Yaşasın sınıf demenin de anlamı yok. İnsanın ve dahi Doğa’nın sömürüsü son bulmadan Sol’un sonunu ilan edenlere sadece acırım.

Sömürüye itirazım nedeniyle sözümü tekrarlıyorum:

“Gezegen ölçeğinde bir üretim güçleri üretim ilişkileri durumundan hareketle hala bir marksist sol dan yeşillere ekolojistlere, sosyal demokrat sola kadar geniş bir yelpaze mümkündür ve olmalıdır”

Bu ise: Solculuğumuzu doğa ve insan sömürüsüne karşıtlığa devam ediyor olduğumuzu yeniden açıklamayı zorunlu kılıyor.

Biz dünkü hasta solculardık demek bugünden yarına olumlu ve yeniliklerle dolu bir solu miras bırakamayacağız demek değildir.

Ben eskiden solcuydum peki şimdi neyim.

Yeşilim

Yeşil olmak sömürü karşısında hayır dedikçe beni soldan koparmıyor aksine solculuğumun yeni bir karakterine işaret ediyor.

Ben egemen sınıfla sonuna kadar gezegen için ortak çaba sarfedebilme esnekliğini gösterebildiğim bunu taktik olarak görmediğim için yeşilim ama Kyoto’da benim gibi insanları sadece kandırmaya çalıştıkları için bugün Kopenhag’ta Gezegen için yapılması gerekenleri yapmaktan yan çizip Karbon piyasası oluşturma çabalarıyla hareket eden bu “ilkel” sınıfı durdurmak için de çaba göstermeden geri durmadığım için solcuyum.

Herkes bireysel varoluşunun solla ilişiğini dürüstçe ilan ettiği ölçüde adaleti eşitliği kardeşliği ekolojistliğiyle marksist solu aşkın bir boyutu yakalama olanağını da elde edebileceğiz..

You may also like

Comments

Comments are closed.