Köşe Yazıları

Size gelecekteki hayatımı anlatıyorum!

0

Sevgili okurlar, size gelecekteki hayatımı anlatmaya karar verdim.

Bize ne senin gelecekteki hayatından diyebilirsiniz. Ama kabul edin ki fütürizm zevklidir. Benim şimdi yapacağım fütürizm çeşidi ise bayağı bilimsel. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) denen, 800’den fazla bilim insanınının bir araya gelmesiyle oluşan, dünyanın en prestijli bilim komitelerinden birinin geçen hafta yayınladığı 5. İklim Değişikliği Değerlendirme Raporu‘na dayanıyor.

İklim değişikliğiyle yakından ilgilenmeye başlayan, ya da daha az kibar bir şekilde söylersek kafayı iklim değişikliğine takan kişiler, ister istemez gelecek projeksiyonlarıyla birer kıyamet tellalı titizliğiyle ilgilenirler. Fazla sevilmememizin bir nedeni de budur. Aman yine geldiniz, sıcaklar kavuruyor, buzullar eriyor diye konuşmaya başlayacaksınız diye sizden kaçarlar. Ama korkunun ecele faydası yok. Hele kaçarken arabanızı kullanıyorsanız kaçınılmaz geleceği daha da yaklaştırıyorsunuz demektir.

Gelelim benim gelecekteki hayatımın iklimine…

IPCC’nin son raporunu temel alan Oxford Üniversitesi‘nden bilim insanları, Richard Millar tarafından modellenen ve Duncan Clark tarafından interaktif bir arayüz yazılan ürkütücü bir projeksiyon aracı tasarlamışlar. Doğum yılınızı giriyorsunuz, “go” diyorsunuz, gelecekteki hayatınızda, kaç yaşına geldiğinizde kaç derece sıcaklıkta yaşayacağınız gözlerinizin önünden film şeridi gibi akıyor.

Mecburen yaşımızı ortaya çıkacak ama, ben 1969 yılında doğdum. Modele 1969 tarihini giriyorum ve go diyorum.

Model bana önce endüstri devriminden bu yana sıcaklıkların ortalama 0,75 derece arttığını hatırlatıyor.

Yalnız işin fenası, bu artışın büyük kısmı ben doğduktan sonra olmuş. Ben doğduğumdan bu yana sıcaklıklar, sanayi öncesi dönemin ortalamasına göre yarım derece (0,5 C) artmış (maviyle taralı alan).

Model sağolsun benim teorik olarak 100 sene yaşayabileceğimi varsayıyor. Buna göre teorik ömrüm boyunca (yani 2070’e kadar) karbon emisyonlarının böyle devam ettiği varsayımıyla ve iklimin emisyonlara olan duyarlık cevabına göre değişik seçenekler göz önüne alınarak en az 2 derece ortalama sıcaklık artışını göreceğim kesin oluyor. (Bilmem 2 derecenin bilim insanları ve bütün uluslararası kuruluşlar tarafından “asla aşılmaması gereken üst sınır” olarak kabul edildiğini anımsatmama gerek var mı?)

Ama tabii bu alt sınır. Yani şansımız var da, iklim karbon emisyon artışından en az düzeyde etkilenecek ise, ölme eşeğim ölme… Açıkçası ben daha kötümser projeksiyonların gerçekleşebileceğinden korkmuyor değilim. Bu durumda 3-4 derece artışı görecekmişim! Model bana dünyanın on bin yıl önce son buzul çağından çıkması için 4 derece artışın yettiğini “kibarca” hatırlatıyor.

Diyeceksiniz ki, 100 yaşına kadar kim yaşayacak? Model onu da düşünmüş. Model benim 2034 gibi (65 yaşında) emekli olacağımı varsaymış. Ve diyor ki, çalışacağın yılların sonuna doğru sıcaklıklar en iyimser hesapla 1,2 en kötü ihtimalle 1,8 derece artmış olacak. Yani şu meşhur 2 dereceyi neredeyse 65 yaşına gelmeden görebilecekmişim. İnanın, iklim değişikliğine dair bütün kötümserliğime rağmen, ben bu kadarını beklemiyordum. Herhalde 2 dereceye gelmemiz en az 2050’yi bulur, o zaman de ben 80 yaşına gelmiş, bir bilen olmuş, “ben size demedim mi” diye söylenirim diye düşünüyordum. 65 yaş biraz erken.

Ve model diyor ki, emekliliğin boyunca da ısınma sürecek. Eğer bu arada karbon emisyonlarını ciddi biçimde azaltmadıysak, ama şansımız da yaver gitmişse, ömrümün sonuna doğru (ortalama olarak 90 yaşına yaklaşırken) 1,6 dereceyi göreceğim garanti. Yok eğer aynen bugünkü gibi fosil yakıtlarla atmosferi doldurmaya devam edip giderken, bir de iklimin sera gazlarına olan hassasiyetinin yüksek olacağı tutarsa ölmeden 3,1 dereceyi görebilirim! Ortalama 3 derece artışın ne anlama geldiğini anlatıp bu yazıyı iyice iç karartıcı yapmak istemiyorum. Belki başka sefere. Ama bugünkünden bile 2,3 derece sıcak bir dünyayı görmek ister miyim, bütün meraklı kişiliğime rağmen, emin  değilim.

Gördüğünüz gibi benim gibi bugün 44 yaşında olan, gençliğini ılıman bir iklimde geçirmiş şanslı biri için bile küresel ısınma yaşlılığında başına ciddi bela olacak bir meseleye dönüşmüş durumda.

Peki ya bugün doğan bir çocuk kaç dereceyi görecek sizce? Modeli hazırlayanlar onu da çizmiş. Eğer emisyonlar bugünkü gibi gider, önümüzdeki yıllarda arabalarımızdan, klimalarımızdan, uçaklardan, termik santrallardan, et yemekten vb. vazgeçmezsek, bugün doğan bir çocuk hayatının sonuna doğru (ortalama ömrün uzadığını da hesaba katmışlar) en iyimser tahminle 2,7 derece, en kötümser tahminle ise 6,3 derece ısınmayı görmüş olacak. Sanayi öncesine göre ortalama 6 derece daha sıcak bir dünyanın insanların yaşamasına elverişli olmadığını hepiniz biliyorsunuz tabii.

Gelecek kuşakları ise, bugünkü emisyonlar sürerse, 4-9,7 derece sıcaklık artışı bekliyor. Venüs sendromuna hoşgeldiniz!

Modeli hazırlayanlar IPCC’nin son raporuna göre iklim hassasiyetinin önceden tahmin edilenden biraz daha az olduğunu iyi haber olarak vermişler, ama bunun hesaplarda çok ufak bir fark yarattığını söylüyorlar.

Asıl “iyi haber” olarak da eğer hemen bugün, fosil yakıt kullanımını dıurdurmaya başlar ve emisyonları radikal biçimde kesersek, kritik 2 derece ısınmanın altında kalmamızın mümkün olduğunu hatırlatıyorlar.

Hala iklim değişikliğinin sizin için o kadar da önemli bir mesele olmadığını düşünüyor musunuz?

Eğer yaşıtsak, gelecekteki hayatınızın iklimi böyle olacak demektir. Eğer doğum tarihlerimiz farklıysa siz de kendi geleceğinizi görmek için buyrun bakalım.

(Yeşil Gazete)

You may also like

Comments

Comments are closed.