Dış Köşe

Sırf yapabiliyorsunuz diye – Andrew Finkel

0

İşte kimilerini eğlendirecek, kimilerinizi ise ürkütecek bir hikâye. Taraf’ın yanı sıra New York Times’ın internet edisyonunda da bir köşem var. Birbirinden farklı kitlelere seslendiğimi bilsem de konu bazen kaçınılmaz olarak aynı oluyor. Bu konulardan biri, Yenikapı’da yapılacak olan bir milyon kişilik miting alanını duyunca yaşadığım şaşkınlıktı. Planı itici yapan, sadece tarihî yarımadaya vereceği hesaplanmamış zarar değil, durup dururken, bir anda ortaya çıkmış olmasıydı.

Yenikapı’yı geliştirmek için uluslararası bir yarışma düzenlediler, belli ki belediye istememişti. Yarışma bölümleri arasında miting alanı diye bir şeyden söz edilmiyordu. Aslına bakılırsa bu, Peter Eisenman,Charles Jencks ya da Hollandalı Mecanoo gibi prestijli uluslararası ortakları olan Türk firmalarının, büyük bir zaman ve para harcayacağı detaylı şehir planlarının daha mürekkebi kurumadan geçersiz olacağı anlamına geliyordu.

O yüzden, “kim Yenikapı gibi, metro kazılarında insanlık tarihindeki en önemli alanlardan biri olduğu ortaya çıkan bir yeri deforme etmek ister” sorusunun yanıtını aradığım bir yazı yazdım. Hükümetin bunu güç gösterisi için yaptığı sonucuna ulaştım. Anlamlı olduğu için değil “yapabildikleri için” yapıyorlardı. Okyanusun öte tarafındaki editörlerim, köşeye “İstanbul’u Yok Etmek” başlığını attılar. Fotoğraf editörleri de, İstanbul’u sönük gösteren bir fotoğraf bulmak için sanırım arşivleri karıştırdı.

Yenikapı fotoğrafı kullanmadılar. Onun yerine Zorlu Centre’ın inşaat hâlindeki fotoğrafını seçtiler. Biraz mahcup oldum. Şans eseri Londra’da binanın mimarı Emre Arolat’ın bir konferansına katılmıştım. Konferans Charles Jencks ile onun arasında geçen ikili bir sohbete dönüştü. Nazik ve duyarlı bir adama benziyordu. Doğru bir tesbitle, İstanbul’un üzerindeki laneti, demokratik planlamadaki başarısızlığın bir sonucu olarak tanımladı. Kenti ilgilendiren bütün kararlar, ta Ankara’da alınıyordu. Üçüncü Köprü, Nâzım Planı’nda yer almıyor bile ama tabii ki bu ve bunun gibi İstanbul’un geleceğini planlamak için atılan her türlü adım bir şakadan ibaret.

İşin ironik tarafı, eğer İstanbul gerçek anlamda demokratik olarak yönetilseydi, Zorlu Centre gibi devasa ve dayatmacı bir bina asla inşa edilmezdi. Kentin en kalabalık noktalarından birindeki bu koca yapıya kaç kişinin girip çıkacağı hakkında bir fikri olanınız var mı? Yoktur herhâlde. Üçüncü Köprü için kaç yüz bin ağacın katledileceğini bilen de yok. Kimse bunun hangi trafik sorununu çözeceğini etüt etmedi. Karadeniz kıyısı boyunca devasa bir kentleşmeye ve İstanbul’u yaşanmaz hâle getirecek geri dönüşü olmayan bir iklim değişikliğine yol açıp açmayacağı üzerine çalışan da olmadı.

Ergenekon Davası’nın her nüansını sanki dünyanın en önemli meselesi gibi haber yapan bu gazete bile, cuma günkü baskısında, üçüncü havalimanı haberini sanki yeryüzündeki en doğal olaymış gibi işledi. En iyi bildiğim Avrupa kenti Londra’da, hükümetin Heathrow Havalimanı’na üçüncü bir pist inşa etmesi bile sözkonusu olamaz, çünkü halkın protesto gösterileriyle kıyameti koparacağını bilirler. Daha fazla hava trafiği gürültüsünü kimse istemez. Ama ne hikmetse İstanbul’da kimse üçüncü havalimanının tam olarak nerede olacağını, hangi sorunlara çözüm getireceğini ve hangi yeni sorunları yaratacağını bilmiyor. Yetkililer niye endişe etsin ki o zaman. Yapar da yaparlar, ne de olsa yapabiliyorlar.

Ergenekoncular meğer ne ahmakmış. Ülkeyi gerçekten ele geçirmek isteselerdi, tek yapmaları gereken TOKİ’de bir iş bulmaktı. İstanbul hâlihazırda idari emirle yönetiliyor; sıkıyönetimin kibar biçimiyle yani.

 

Andrew Finkel – Taraf


 

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.