Saraçoğlu ile Lefter’in tarihi karşılaşması

Lefter Küçükandonyadis[Lefter’in ölümü üzerine yazarımız Mahmut Boynudelik’in 14 Ocak 2011 tarihli yazısını yeniden yayımlıyoruz.]

Fenerbahçe Spor Kulübü’ne on altı sene başkanlık yapan Şükrü Saraçoğlu ile efsane futbolcu, fubolun “ordinaryüs”ü Elefterios Küçükandonyadis acaba oturup karşılıklı iki kadeh rakı içmişler midir hiç? Tarihin garip bir şekilde birçok kez karşı karşıya getirdiği bu iki şahsiyet gerçek hayatta bir araya gelirler miydi? Bir araya geldiklerinde birbirleri hakkında ne düşünürlerdi? Yüz yüze baktıklarında ne hissederlerdi, içlerinden neler geçerdi?

Lefter ümit vaad eden genç bir futbolcu olarak o zamanın önemli kulüplerinden Taksim’den Fenerbahçe’ye transfer edildiğinde Şükrü Saraçoğlu Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı sıfatını taşıyordu. Fenerbahçe’ye transfer olduğunda Lefter Diyarbakır’da askerlik yapmaktaydı. Saraçoğlu ise geçmişinde parlak bir kariyer olan “ağır” bir devlet adamıydı.

Saraçoğlu’nun parlak kariyeri Türkiye Cumhuriyeti tarihinin bir özeti gibidir. Cumhuriyet’in önemli dönemeçlerinde Saraçoğlu en ön saflardadır. Sırasıyla Eğitim, Adalet, Dışişleri Bakanlığı yapmış, 1942’de Başbakanlık görevini üstlenmiş olan Saraçoğlu Lefter’in Fenerbahçe’ye transferinden kısa bir zaman sonra da TBMM Başkanlığı’na getirilecekti. On altı yıl FB başkanlığı görevini sürdüren Saraçoğlu Dışişleri Bakanlığı yaptığı dönemde Almancı yönüyle sivrilir. Hitler’in Ankara büyükelçisi Von Papen’le yakınlığı herkesin malumudur. Hitler’e hayranlığından olsa gerek. Başbakan olur olmaz 5 Ağustos 1942’de okuduğu Hükümet programında “Biz Türk’üz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. Biz azalan veya azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz. Ve her vakit bu istikamette çalışacağız” demiş ve kısa zaman sonra Varlık Vergisi’ni yürürlüğe koymuştur.

Varlık Vergisi’nin gerekçesi olarak söyledikleri ise Cumhuriyet tarihinin utanç verici belgeleri arasında hatırlanır: “Bu memleket tarafından gösterilen misafirperverlikten faydalanarak zengin oldukları halde, ona karşı bu nazik anda vazifelerini yapmaktan kaçınacak kimseler hakkında bu kanun, bütün şiddetiyle uygulanacaktır.”

 

Bu kanun gerçekten de şiddetle uygulanmış, Saraçoğlu’nun Başbakanlığı döneminde hazırlanan özel vergi cetvellerinde Müslüman olmayanlara “G”, dönmelere ise “D” harfleriyle işaret konulmuş, çoğu İstanbul’da olmak üzere binlerce gayrimenkul el değiştirmiş, vergilerini ödeyemeyen azınlık mensupları Saraçoğlu’nun hayranlık duyduğu Hitler’in çalışma kamplarını andıran Aşkale çalışma kamplarına sevk edilmiştir.

Saraçoğlu’nun TC resmi tarihinin bir özeti olması gibi Lefter de İstanbul’un sivil tarihinin bir özetidir. O meşum 1943 yılında Lefter’in babasının isminin yanına vergi cetveline de “G” işareti konuldu mu, Büyükadalı bir balıkçı olan Lefter’in babasına da bir vergi salındı mı, salındıysa o vergi tutarını ödeyebilmek için satabileceği malı mülkü var mıydı bilemem. Ama Lefter’in Büyükada’da birçok konağın el değiştirmesine, Adalar’dan pek çok komşularının Aşkale yolculuğuna çıkmadan önce yaşadığı mütevekkil isyana tanıklık ettiğini tahmin edebiliriz.

Yine de eğer karşılaşıp, karşılıklı bir kadeh rakı içme fırsatı bulsalardı yüz yüze bakarlarken

ne konuşmuş olabileceklerini ve başka bir çok konuyu dehşetle merak ederim. Söz gelimi 1948 yılında, yani Lefter’in Fenerbahçe’deki daha ilk yılında Atina’da oynanan ve Türkiye milli takımının 3-1 kazandığı maçta Yunanistan milli takımına Lefter’in attığı gole sevinmiş midir Saraçoğlu? Attığı bu golden dolayı Atinalılar’ın Lefter’i hain ilan ettiklerini duymuş mudur? 1952’de transfer olduğu Nice takımında oynadığı maçlarda tribünleri dolduran Fransız seyircilerin “ turco turco Lefter” diye tezahürat yaptığını öğrendiğinde ne düşünmüştür acaba? Lefter’i transfer ederken, gün gelip sadece Fenerlilerin değil, benzer şekilde Galatasaraylıların ve Beşiktaşlıların da bu vergi cetvellerine “G” ile işaretlenmiş ailenin çocuğunu bağırlarına basabileceklerini tahmin edebilir miydi? Milli formayı 50 seferden fazla giyen ilk futbolcu unvanıyla altın şeref madalyası alacağını söyleselerdi inanır mıydı? Gün gelip de Şükrü Saraçoğlu adını kimsenin hatırlamazken, 85 yaşında yorgun kalbine direnen Lefter’in kendi isteğiyle ambulans uçağa binip Yunanistan’dan Büyükada’ya dönüşünü televizyonlardan izleseydi hiç mi pişmanlık duymazdı?

Lefter ve Saraçoğlu gerçek hayatta hiç yan yana bulunmamış olabilirler. Tarih onları şimdi başka bir biçimde karşı karşıya getirdi. Lefter’e gönül veren milyonların üye olamadıkları için giremedikleri Fenerbahçe Kulübü sosyal tesislerinin kapısında” Lefter Küçükandonyadis” ismi gümüşi harflerle yazılmış. Kim olduğunu pek az kimsenin hatırladığı Şükrü Saraçoğlu’nun ismi ise Lefter’i yüreklerinde taşıyan cefakâr taraftarların karda kışta her hafta doldurdukları Papazın Çayırı’ndaki görkemli stadyuma.

Tarih böyledir; garip oyunlar, sürprizli sonlar hazırlar insanlara.

Mahmut Boynudelik
Mahmut Boynudelik
1957 doğumlu ve YG ekibinin şimdilik yaşça en tecrübelisi, kimsenin bilmediği bağzı eski kelimeleri kullanır. 6 Ağustos 2012’de kırk yılın başında Yeşil Gazete için yazdığı köşe yazısı vasıtasıyla Noam Chomsky, James Hansen ve Bill Mc Kibben ile köşe komşusu olması nedeniyle yerli yersiz övünür. Aslen Yeşil Gazete esenler muhabiridir; yani estikçe yazar. Bazen okur yazar, bazen yazar okumaz, bazen okumadan yazar, bazen okur yazmaz, bazen ne yazar, ne okur. Okumadığı ve yazmadığı zamanlarda Kazdağları ve İstanbul arasında tembellik hakkı aktivistliği yapar. Ha, bir de YG dış köşe ve yorum editörüdür, yorum yazıları göndermeyi düşünüyorsanız iyi geçinmenizde fayda var. Rumuzu: MB

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Otoban

Otoban yapılmaya başlanmasıyla birlikte şehrin küçük nüfusunu oluşturan otomobil sahipleri yayalara değil, yayalar onlara tabi kılınmaya başlandı.

Kazdağlarını savunmak ve kurumların sessizliği: Yeni toplumsallık

'Üzerinde düşünülmesi gereken, neoliberal pratiklerle frenlenmiş toplumsal dinamik ve mekanizmaların baskı ve zor araçlarıyla kuşatıldığı şartlarda nasıl bir direnişin örülebileceğidir.'

Tanrı ve şiddet

İlahi şiddetin amacı hukuksal bir yaptırım ya da düzen değil, aksine kurbandır.

Açık Radyo’dan mesaj var: Buradayız, hazırız, neşemiz daim!

'Kainatın tüm seslerine açık' Açık Radyo,, sesini kesmek isteyenlerine inat cıvıl cıvıl, hareketli, ziyaretçi akınından başını kaldıramadan 30. yaş gününe ve dinleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor.

Kazdağları, yeniçeriler, madenler: Enter! – Gizem Kastamonulu

Cengiz Holding, hukuku da yanına alarak bakır madeni için Kazdağları'nda ağaç kıyımına başladı. Bu talanı durdurmak için Kirazlı'daki sesi yeniden yükseltmekten başka çaremiz yok.

EN ÇOK OKUNANLAR