Dış Köşe

Sağlıksız beslenecek kadar zengin miyiz? / Umut Kocagöz

0

Bu yazı karasaban.net sitesinden alındı

Geçtiğimiz günlerde, halkımızın büyük çoğunluğu için büyük, ülkemiz için ise küçük bir haber yayınlandı. Bu habere ve peşinden yapılan değerlendirmelere göre, açık açık ifade etmek gerekir, zehir yiyoruz! Başka bir ifade ile söyleyelim, yediğimiz yiyecekler içerisinde zehir barındırmakta.1 Çocuğundan yaşlısına, memurundan çiftçisine, kentlisinden köylüsüne, bu ülkenini milyonlarca insanı sağlıklı beslenmiyor.

Bu haber elbette ilk defa yayınlanmıyor. Daha önce bu konuda yapılan çeşitli araştırmalar, tartışmalar olduğu söylenebilir.2 Konu ne yazık ki kamuoyunda yeterli ilgiyi görmüş değil. Bunun çok çeşitli toplumsal, psikolojik, sosyo-ekonomik sebepleri bulunuyor. Bunların başında, “sağlıklı beslenme” meselesinin bir “ayrıcalık” olduğu düşüncesi geliyor. Doğru da. Sağolsunlar, bu meseleyi bir girişimcilik hikayesine çevirdiler. Sağlıklı, doğal ürünler belirli bir gelir düzeyinin üzerinde yaşayan kişilerin ulaşabileceği, satın alabileceği bir piyasa hizmetine dönüştü. “Organik dükkan”lar, köyden kente ürün getiren “web siteleri”, kentten köye göçen yeni girişimci “organik çiftlikler”, büyük marketlerin “organik” rafları, ve organik sertifikalı çiftçiler… Burada devasa bir kâr yatıyor; bunun farkında olan yatırımcılar, şirketler, ve küçük girişimciler, bu pazarın esas kazananları olarak karşımızda duruyor.

Peki, ne pahasına? Başta söylediğim gibi, öncelikle çocuğundan yaşlısına, kentlisinden köylüsüne, bu pazara erişimi olmayan, dolayısıyla “diğer” pazardan beslenmek zorunda kalan, bu ülkenin milyonlarının sağlığı ve yaşamı pahasına. Başta dünyanın en büyük zirai ilaç ve sağlık sektöründe payı olan şirketler olmak üzere, gıda ve sağlık sisteminin iç içeliği ürperticidir. Bu devasa şirketler, milyonlarca insanın sağlığı pahasına bu sağlıksız, adaletsiz sistemi yaygınlaştırıyor.3

Eskilerde adalet arayışı “ekmek kavgası” olarak da ifade edilirdi. Ekmek meselesi ise daha çok çalışma karşılığında elde edilen ücretler üzerinden düşünülürdü. Ücretler bölündü, parçalandı, un ufak hale geldi. Şimdi, ekmeğimize, kelimenin gerçek anlamıyla, göz dikilmiş durumda. Daha doğrusu, bizi ekmek adı altında zehir yemeye mahkum eden bir gıda sistemi içinde yaşamaktayız.

Sağlıksız beslenmenin elbette ciddi “maddi” sonuçları da olacaktır. Sağlığı kaybetmenin iş gücünü, yaşam kapasitesini, kalitesini kaybetmek olduğunu bir yana koyarsak, bir de iyileşmek için içine gireceğimiz sağlık sisteminin yaratacağı maddi tahribatı düşünebiliriz. Sahi, sağlıksız beslenecek kadar zengin miyiz?

Sağlıklı, nitelikli, besleyici gıdaya erişim meselesinin azınlık ve varlıklı bir grubun ayrıcalığı değildir. Aksine, bu ülkenin tarımsal üretimi, gıda güvenliği, gıdanın dağıtımı, kamunun gıda üretim ve tüketim süreçlerindeki rolü, asgari ücret ilişkileri gibi bir çok şeyin iç içe geçtiği, birbirine bağlandığı en hayati meselelerinden bir tanesidir.

Bu konuda bir yandan kamunun rol üstlenmesini savunmak gerekir. Gıdanın üretim sürecinden denetimine, dağıtımına kadar bütün süreçte, yani “gıda sistemi” üzerinde halkın çıkarlarını güvenceye alacak gıda egemenliği tesis edilmelidir. Bunun için de, bugünden başlayarak gıda alışkanlıklarını, gıdaya eriştiğimiz kanalları, gıda üretimini tartışmak, sorgulamak; gıda sistemini değiştirmek gerekmektedir. Gıda ve tüketim kooperatifleri kurmak, gıda topluluklarına katılmak, üretici sendikalarına katılmak, ekolojik tarım yöntemlerini halk için geliştirmek ve yaygınlaştırmak çözüm olabilir.

Sağlıklı, nitelikli, besleyici gıdaya erişim, kelimenin bütün anlamlarıyla “ekmek kavgasıdır”. Dolayısıyla, adalet meselesinin en başında gelmektedir. Türkiye toplumu, ekmeğinden vazgeçebilir mi?

Umut Kocagöz –  karasaban.net

1 “Yasaklı zehir ihraç ürünlerinin iade sebebi oldu” http://www.hurriyet.com.tr/yasakli-zehir-ihrac-urunlerinin-iade-sebebi-ol-40520883

Ayrıca bknz:” Türkiye’de yasaklanmasına rağmen kullanılan zehir: klorpirifos” http://t24.com.tr/haber/turkiyede-yasaklanmasina-ragmen-kullanilan-zehir-klorpirifos,414879
2 Bu konuda kamuoyunu bilgilendiren çalışmaların başında gıda güvenliği uzmanı Bülent Şık’ın çalışmaları çok önemlidir. Bülent Şık’ın bu konudaki bir çok yazısı için bknz: https://bianet.org/yazar/bulent-sik?sec=bianet
3 Bu konuda detaylı bir çalışma için bknz: Abdullah Aysu (2015) Gıda Krizi. İstanbul: Metis.

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.