Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Petrol bazlı olmayan alternatifler plastik kirliliğine çözüm olabilir mi?

0

Plastik kirliliğiyle ilgili sunumlarda karşıma en çok çıkan sorulardan biri de hep plastiğe alternatif malzemelerin varlığı ve yokluğuyla ilgili oluyor.  Soruların ekserisi, hakkında neredeyse hiçbir standart bulunmayan bazı kavramların hoyratça kullanılmasının neden olduğu kafa karışıklığıyla beraber geliyor. Bu kafa karışıklığı aslında oldukça normal, ama bir o kadar da tehlikeli. İşte bu kafa karışıklığını gidermek amacıyla bazı noktaların açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Çünkü alternatif diye ortaya atılan ve ismi, yerine göre “biyoplastik, biyopolimer, biyobozunur plastik, biyobazlı plastik ya da kompostlanabilir plastik” olabilen malzemelerin hangisinin tam olarak ne olduğu konusu oldukça muamma. Öncelikle bu kavramlar üzerinden başlayalım meseleyi irdelemeye.

‘Bozunur’ gerçekten bozunuyor mu?

Biyoplastik örneğin, tam olarak nedir? Eğer biyoplastik deyince aklınıza sonbaharda kahverengi gevrek bir yaprağın, parçalara ayrıldığı gibi ayrılan, doğadaki malzemelerden yapılmış ama plastik görünümlü olan ve aynı hissi veren bir malzeme hayal ediyorsanız fena halde yanılıyorsunuz. Çünkü neredeyse hiç alakası yok! Aslında, biyoplastik terimi, genellikle yanlışlıkla iki farklı terim için kullanılan belirsiz bir kelimedir: Biyolojik bazlı ve biyolojik olarak parçalanabilen plastikler. Piyasada bulunan bu tarz plastikler, aslında bitki veya hayvan kaynaklı organik madde ve fosil yakıtların bir kombinasyonu şeklinde üretiliyor. Üreticiler, ürünlerindeki fosil yakıt içeriğini beyan etmek zorunda kalmadan, genellikle plastik reçineleri organik malzeme ile karıştırıp öyle pazara sunuyor. Örneğin bu şekilde satılan PET şişelerdeki fosil kaynaklı olmayan maddelerin yüzdesi genellikle yüzde 20 civarında. Ancak bunu ne yazık ki pek bir kimse bilmiyor. Çünkü şirketler, bu alternatif iddiasındaki plastiklerin itibarı bozulmasın diye içerilerine ne kadar fosil yakıt kattıklarını insanların bilmesini istemiyor. Zaten ne yazık ki şirketlerin, bu tür plastiklerinin fosil yakıt içeriğini bildirmelerine dair bir etiketleme zorunlulukları da yok. İşte bu da kafa karışıklığın en önemli nedenlerinden biri!

Ayrıca biyolojik olarak parçalanabilen ve kompostlanabilir adı altında satılan plastikler de var. Bu ürünleri üreten ve satan bazı üreticiler, bu tür plastik ürünlerin tamamen kompostlanabilir ya da biyobozunur olduğunu iddia ediyorlar. Ancak, daha önce deneyip ev kompostunuza bir tane attığınızda bunun ya daha küçük parçalara ayrıldığını ya da bir yıl sonra nispeten sağlam kaldığını görmeniz muhtemel. Neden mi? Çünkü biyolojik olarak parçalanabilen plastikler yüzde 100 bitkisel ya da hayvansal organik malzemeden yapılmış olsalar bile, genellikle sadece endüstriyel olan ve yalnızca, doğru sıcaklık, nem seviyesi ve diğer şartları barındıran endüstriyel kompost tesislerinde biyolojik olarak bozunuyor. Ne yazık ki bu tür tesislerin sayısı oldukça sınırlı ve bu tesislere erişim de oldukça güç. İsterseniz kompostlanabilir diye satılan plastiklerinizi Bokashi kompostuna atmayı bir deneyin. Kompostlanmadıklarını göreceksiniz.

İşte bu tür terimlerin kafa karıştırmasının nedeni de tam olarak aldatıcı olmalarından kaynaklanıyor. Oysaki üzerine “Endüstriyel Düzeyde Kompostlanabilir/Biyobozunur” ya da “Evsel Şartlarda Kompostlanabilir/ Biyobozunur” şeklinde yazılması gerekir. Üstelik mikroskobik boyutta da değil büyük puntolarla yazılması gerekir. Dolayısıyla biyobozunur ya da kompostlanabilir plastiklerinizi endüstriyel bir kompost makinesine götürmeniz pek mümkün olmadığı için ya yıllarca kompost yığınınızda kalacak ya da diğer çöplerle beraber çöplüklere, yakma fırınlarına ya da çevreye çöp olarak karışacaktır. Bu durum da plastik kirliliği sorununu daha da karmaşık hale getirecektir.

Standartları da yok

Bunların yanında örneğin bazı üreticiler, ürettikleri plastiklerinin toprakta veya denizde biyolojik olarak bozunabilir olduğunu iddia edebiliyor. Ancak bunlar asla tamamen biyolojik olarak bozunamaz.  Örneğin, toprakta biyolojik olarak parçalanabilen plastiklerden olan ve plastik kirliliğini dert edinen çiftçiler ve bahçıvanlar tarafından tercih edilen malç naylonları üzerine Avrupa Çevre Politikası Enstitüsü tarafından hazırlanan bir raporda şu vurgulanıyor: “Biyolojik olarak parçalanabilen plastik malçların çoğu toprakta iyi parçalanmaz. Üstelik bu alternatiflerin AB’deki kullanım yüzdesi de ne yazık ki yüzde 3 (3 bin ton) ve bu malzemelerin de sadece 2 bin tonu en yüksek parçalanabilirlik kriterlerini karşılayabiliyor.” Raporda, ayrıca, yalnızca Fransa ve İtalya‘da plastiklerin toprakta biyolojik olarak parçalanabilirliğine dair standartları olduğunu, İspanya, Birleşik Krallık ve Almanya gibi ülkelerde böyle bir standardın olmadığı belirtiliyor. Kaldı ki malçlama amaçlı kullanılan plastiklerin de yalnızca %32’sinin tekrar değerlendirilebildiğini, geri kalanının da ya çöpe atıldığı ya toprakta bırakıldığı veya yakıldığı, yine aynı raporda belirtiliyor. Bunlara dair Türkiye’de ne bir standart ne de bir yönetim modeli söz konusu değil.

Bir diğer alternatif olarak sunulan malzeme ise biyo-bazlı plastik. Avrupa standardı EN 16575 ‘Biyo-bazlı’ malzemeyi ‘biyokütleden türetilmiş’ olarak tanımlanıyor.  Buradaki biyokütle ise jeolojik süreçlerde gömülü kalmış ve/veya fosilleşmiş malzemeler hariç, biyolojik kökenli malzeme olarak belirleniyor. Örneğin, kâğıt ve ahşap, ayrıca yapı taşları şekerlerden üretilen PLA gibi plastik türleri bu plastiklere örnek. Ancak bu plastiklerin de çok özel şartlar olmadıkça petrol bazlı plastiklerden farklı davranmadığını bilmek gerekiyor. O halde;

  • Önünde biyo ön adı olan malzemeler, her zaman ilgili tüketici ürünlerinin içine yüzde 100 oranında katılıyor. Dolayısıyla ortaya bir karışım malzeme çıkıyor.
  • İçeriği yüzde 100 biyo ön isimli malzemeden oluşmuş olsa bile bu malzemeleri evinizdeki komposta attığınızda herhangi bir değişime uğramayabiliyor.
  • Bir malzemenin üzerinde biyo ön adlı bir isim etiketi varsa, bu demek değildir ki siz onu rastgele attığınızda, o malzeme orada parçalanacak.

Çözüm denemeleri yeni sorunlar doğuruyor

Neticede bir şekilde bu tür malzemeler için özel atık yönetim stratejilerinin geliştirilmesi gerekiyor. Hali hazırda mevcut olanlara dair geliştirilmeyen atık yönetiminin, sorunu daha da karmaşık hale getirecek yeni kombinasyonlara göre revize edilmesi ne yazık ki pek de uygulanabilir görünmüyor.

Bu duruma dair bir grup araştırıcı ile birlikte Frontiers yayın grubu için özel bir çağrı yapmış ve ilgili araştırıcıların makalelerini davet etmiştik. Geçen yüzyıldan beri insanlar ve çevre, petrol bazlı plastik malzemelerden ve bunların türetilmiş ürünlerinden kaynaklanan kirleticilerden (kimyasallar ve plastikleştiriciler) derinden etkilenmesine rağmen buna dair araştırma sayısının şaşırtıcı bir şekilde az sayıda olduğu gerçeğiyle karşılaştık. Üstelik bu biyobazlı vs. gibi alternatiflere olan yönelim yeni de değil. Yine de sınırlı sayıda bir makale katkısı alabildik.

Çağrımızın ana başlığı şöyleydi: “Denizlerdeki küresel plastik kirliliği krizine petrol bazlı olmayan plastikler sürdürülebilir çözümler sağlıyorlar mı?” Gelen makalelerin verdiği cevaplar özetle “ne yazık ki o kadar basit değil” diyor. Örneğin makalelerden birinde Miksch ve ark. (2022), çevresel olarak tutarlı deniz suyu sıcaklıklarında ve pH’da hızlı bir deneyi kullanarak beş biyoplastik bileşiğin enzimatik bozunabilirliğini test etmiş ve enzimatik bozunma hızının düşük olduğunu ortaya koymuş. Yani deniz ortamında biyoplastiklerin yalnızca sınırlı düzeyde bir bozunabilirliği söz konusu. Diğer bir çalışmada da Pinnell ve ark. (2022), deniz dibi sedimentinde, polihidroksialkanoat (PHA) peletlerinin bozunma hızına dair sonuçları ortaya koyuyor ve PHA’nın nispeten yavaş bozunduğunu tespit ediyorlar. Yani plastik öyle bir malzeme ki yarattığı tüketim kültürünün idamesi için gerekli ikame ürünler bile pek zararsız olamıyor.

Sonuç olarak ister bayat ekmekten yapılsın ister laktik asitten, ister mısır nişastasından yapılsın isterse de başka bir şeyden, hali hazırda piyasada bulunan ve plastiğe alternatif olduğu iddiasında olan malzemeleri kurtarıcı olarak görmeden önce iki kere düşünmek gerekiyor.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.