Ana Sayfa Blog Sayfa 81

Yenişehir’de maden şirketinin atıkları nedeniyle tarlalar parçalandı: ‘Gücünüzü halka değil şirketlere gösterin!’

Bursa, Yenişehir‘e bağlı Kirazlıyayla mahallesinde, Meyra Madencilik‘in Çinko-Kurşun-Bakır Zenginleştirme (Flotasyon) Tesisi ve Atık Barajı Projesi ısrarı nedeniyle bölgedeki tarlalara atıklar döküldü. Olaya tepki gösteren bölge halkı “Gücünüzü halka değil şirketlere gösterin!” diyerek tepki gösterdi. Artık isyan etme noktasına gelen Kirazlıyaylalılar, beş yıldır Meyra Madencilik’e karşı mücadele veriyor. Son yaşanan tarlalara atık bırakma olayı ise yurttaşın kamerasına yansıdı. Bölgede yaşayan bir yurttaş gördüğü manzara karşısında tepki göstererek şu ifadeleri dile getirdi:

“Burası, Bursa, Yenişehir, Kirazlıyayla mahallesi, yani köyümüz. Köyümüzdeki tarlalarımız… Meyra Madencilik’in kontrolsüz yaptığı atık dökümü sayesinde tarlalarımız patladı burada. Tüm yetkilileri göreve davet ediyoruz. Sadece bizim tarlalarımız değil. Orman Bölge Müdürlüğü neredesiniz? Ben tarlamdan bir tane odun kesemiyorum evime yakmak için. Bak neler yapmışlar ormanını? Ben buradan bir odun kessem benim traktörümü bağlarsınız, mahkemeye verirsiniz. Gücünüz sadece bize yetmesin herkese yetsin. Karşınızda bir şirket var, hadi görelim sizi bakalım. Orman gitmiş, orman! Tarla zaten gitmiş. Çevre Şehircilik Bakanlığı, tarım arazilerini bitiriyor bu adamlar. Neredesiniz? Göreve davet ediyoruz sizleri. Buralar ekilir biçilir bir tarlaydı sonuçta. Buradan bütün sağduyulu kurumları göreve davet ediyoruz. “

 

 

‣Bursa Kirazlıyayla’da bilirkişi keşfi: Yenişehir Ovası’na saatli bomba kuruluyor
‣Kirazlıyayla’da bilirkişi raporunu tanımayan mahkeme kararını Danıştay iptal etti
‣Kirazlıyayla’da şimdi de yüksek gerilimli enerji hattı krizi

Yenişehir Çevre Platformu ise konuyu sosyal medya hesabından paylaşarak şu ifadeleri dile getirdi:

“5 yıldır Meyra Maden’e karşı mücadele devam ediyor. Hukuki süreç işlerken flotasyon tesisi ve atık barajı inşa edildi mahkeme ÇED raporunu iptal edene kadar da bir süre çalıştı. Bu kısa çalışma süresi bile köye ciddi zararlar verdi. Flotasyondan çıkan atığı kontrolsüzce döküldüğünü söyleyen köylüler
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın numune almasını istiyor.”

Kirazlıyayla’da üç gün arayla ikinci müjde!

Gazze’de her 10 kişiden dokuzu, en az bir kez yerinden edildi

Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) İşgal Altındaki Filistin Topraklarındaki İnsani İşler Koordinatörü Andrea de Domenico, aylardır İsrail saldırısı altında bulunan Gazze‘de her 10 kişiden dokuzunun en az bir  kez yerinden edildiğini duyurdu.

AFP‘nin aktardığına göre, Kudüs‘ten çevrim içi bağlanarak BM’deki gazetecilerin sorularını yanıtlayan De Dominico, İsrail’in Han Yunus’un doğusuna ilişkin “tahliye” çağrısının ardından BM’nin insani yardım operasyonlarını bir kez daha düzenlemek zorunda kaldığını vurguladı.

İsrail’in saldırılarının kendisinin ilan ettiği “sözde güvenli bölgelerde” de devam ettiğini, şimdiye kadar 247 meslektaşının hayatını kaybettiğini bildiren Demonico, meslektaşlarının birçoğunun görevi başındayken, bazılarının da evlerinde aileleriyle öldürüldüğünü belirterek, “Buna artık bir dur deme zamanı geldi” dedi.

Bazı insanlar 10 kez yerinden edildi

Gazze’de her 10 kişiden dokuzunun en az bir kez, bazı insanların ise neredeyse 10 kez yerinden edildiğini bildiren Domenico,  “İnsanlar son 9 aydır oyun tahtasında piyonlar gibi oradan oraya gönderiliyor” ifadesini kullandı.

BMKoordinatörü,  bölgede kalmaya devam edeceklerinin altına çizdi ancak yardım dağıtımının her gün zorluklara dolu olduğuna dikkati çekti.

Filistin İstatistik Bürosu‘nun verilerine göre Gazze’nin nüfusu 2.3 milyon. Yaklaşık 110 kişi Gazze’den çıktı, en az 37 bin kişi ise öldürüldü. 2.1 milyon kişi ise temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor.

De Domenico, bu rakamların ardında duyguları, korkuları ve umutlarıyla insanlar olduğunu belirtti.

‘Hastaneler çöktü, sağlık çalışanları korku içinde’

İsrailli yetkililerin son tahliye çağrısında hastanelerin boşaltılmasını talep etmediklerini savunduklarını aktaran de Domenico, İsrail’in bu bilgiyi zamanında paylaşmadığını ifade etti:

“Aynı zamanda insanların hafızalarında Şifa ve Nasır hastanelerinde olanlar hala hafızalarda taze. İsrail ordusu bu hastaneleri işgal ettikten sonra doktorlar, hastalar, hemşireler tutuklandı, sorgulandı ve bazıları günler sonra toplu mezarlarda bulundu. Bu nedenle korku hakim oluyor”

Bu nedenle Avrupa Hastanesi’nin de boşaltıldığını, bu hastanenin bölgede son temel hizmet veren hastanelerden biri olduğuna dikkati çeken de Domenico​​​​​​​, “Bu da gitti” dedi.

9. yargı paketi Meclis’te: AYM kararına rağmen kadınlar kendi soyadını tek başına kullanamayacak

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), 9. Yargı Paketi’ni TBMM Başkanlığı’na sundu.

AKP’nin Grup Başkanı Abdullah Güler, Grup Başkanvekili Bahadır Yenişehirlioğlu ve kamuoyunda “9. Yargı Paketi” olarak bilinen Kanun Teklifi’nin  ilk imza sahipleri Meclis’te düzenledikleri basın toplantısıyla teklifin TBMM Başkanlığına sunulduğunu bildirdi. Güler 2 Mart 2021’de kamuoyu ile paylaşılan İnsan Hakları Eylem Planı’nda “özgür birey, güçlü toplum ve daha demokratik bir Türkiye” vizyonunun “pakette” ön plana çıktığını öne sürdü.

Teklifte kadının bekarlık soyadını ancak eşinin soyadıyla birlikte kullanabileceği öngörülüyor.

Anayasa Mahkemesi (AYM), kadının bekarlık soyadını ancak eşinin soyadı ile birlikte kullanabilmesine ilişkin düzenlemeyi “eşitlik” ilkesine aykırı bularak iptal etmişti. AYM’nin gerekçeli kararında, kadının evlendikten sonra da isterse bekarlık soyadını tek başına kullanmasına olanak tanınması gerektiği vurgulanmış ve TBMM’ye de bu doğrultuda yeni düzenleme yapması için dokuz aylık süre vermişti.

AYM kararı: Kadınlar evlendikten sonra da yalnızca kendi soyadını kullanabilecek
Evlilikte kadının soyadının değişmesi hükmünün son kullanma tarihi 28 Ocak
AYM’den emsal karar: Boşanmış anne çocuğuna soyadını verebilecek

Ancak 9. Yargı Paketi’nde, AYM’nin iptal gerekçesi dikkate alınmadı ve iptal edilen düzenlemedeki gibi kadının bekarlık soyadını ancak eşinin soyadıyla birlikte kullanabileceği öngörüldü. Gerekçede de, “anne ve babanın ayrı ayrı soyadı kullanmalarının, çocuk üzerinde olumsuz etkiler doğurabileceği, çocuğun hangi soyadını kullanacağını tartışma konusu haline getireceği” savunuldu.

Teklife göre, kadının soyadı, kendi soyadı ile daha önceki kocasının soyadından oluşuyorsa bu soyadlarından sadece birisini evleneceği kocasının soyadının önünde kullanabilecek.

Paketin kadınların kazanılmış haklarına yönelik bir geri adım olarak değerlendiren kadın örgütleri ise söz konusu maddeyi toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaktan uzaklaşan politikaların parçası olarak görerek eleştiriyor.

‘Etki ajanlığı’ taslakta yok

Öte yandan muhalefetin karşı çıktığı ve kamuoyunda “etki ajanlığı” olarak nitelendirilen yeni casusluk suçu düzenlemesi, yeni taslakta yer almadı.

AKP Grup Başkanı Abdullah Güler, hiçbir zaman “etki ajanlığı” konusunda bir çalışma yürütmediklerini, ancak casuslukla ilgili yeni bir düzenlemenin daha sonraki tekliflerinde yer alacağını açıkladı.

Bu maddenin teklifte yer alacağına ilişkin haberler en önce hükümet yanlısı TRT Haber ve Yeni Şafak‘ta yer almıştı. Buna göre, “devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda” araştırma yapan veya yaptıranların hapis cezasına çarptırılması öngörülüyordu. Ayrıca devletin savaş hazırlıklarını, savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeyle atanların da hapse mahkum edilmesi talep ediliyordu.

Güler, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) “bilgi-belge teminine dayanan casusluk suçu” düzenlemesinin teknolojinin geldiği noktada yetersiz kaldığını savunarak, üzerinde çalışılan yeni düzenlemeyle ilgili şu bilgileri verdi: “Bir istihbarat örgütü ya da bir ülke adına, TCK’yı ihlal eden değişik suçlar işlenebilmektedir. Bunun çerçevesinin daha somut, daha kesin deliller belirlenmesini sağlayacak bir maddeye erişilmesi noktasında önümüzdeki tekliflerde bu yer alacaktır.”

Mevcut kanuni düzenlemelerin yetersiz kaldığını savunan Güler, “Türkiye’de suç işlemiş kişi ya da yapılarla da etkin mücadele edilmesini sağlamak gerekiyor. Ancak ‘etki ajanlığı’ gibi bir düzenleme hiç yer almamıştı. Halen ne içerdiğini öğrenmiş değiliz. Keşke içerikten de bahsedilseydi” dedi.

Casusluk düzenlemesinden vazgeçilmedi

AKP, Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği yasalarla ilgili süre sınırlamasını dikkate alarak, 9. Yargı Paketi’ni hızla geçirmek için muhalefetin karşı çıktığı tartışmalı düzenlemelere yer vermese de yeni casusluk suçuyla ilgili düzenleme hazırlığından da vazgeçmiş değil.

AKP kurmayları, yeni casusluk suçu düzenlemesine son şeklinin verilmediğini, ancak somut, çerçevesi belli ve casusluk suçunun kapsamının yeniden belirleneceği bir düzenleme yapılabileceğini ifade ediyor.

Yeni düzenlemenin, Meclis’in yeni yasama yılının başlayacağı Ekim ayı sonrasında gündeme gelebileceği ifade ediliyor.

‘İkinci barolara devlet ödeneği artırılıyor’

Abdullah Güler, “birden fazla baronun bulunduğu illerde, her 5 bin nüfus için tespit edilecek toplam puana göre barolara yeni imkanlar getirileceğini” de duyurdu. Buna göre, birden fazla baronun bulunduğu illerde barolara gönderilecek adli yardım ödeneği, yüzde 40 yerine yüzde 30 olacak.

Bu madde de çok kısıtlı üyesi olan “ikinci” baroları, merkezi barolarla denk tutarak kamu kaynaklarının, hükümet yanlısı bu kuruluşlara kaynak aktarma girişimi olarak eleştiriliyor.

Teklifte yer alan bazı diğer önemli düzenlemeler şöyle:

  • Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı doğrultusunda, anneye de baba ile çocuk arasındaki soybağının reddi için dava açma hakkı tanınacak.
  • İdari yargıda tek hakimle çözümlenecek davaların ve duruşma yapılmasının zorunlu olduğu davaların belirlenmesinde dava tarihindeki parasal sınırların esas alınacak ve bu parasal sınıra göre davaların tek hakimle veya heyetle görülecek.
  • Hakim ve savcı yardımcılığı mülâkatına çağırılacak aday sayısı, sınav ilanında belirtilen kadro sayısının iki katından bir katına indirilecek. Ayrıca soru sorulacak alanlar arasına milletlerarası hukuk, milletlerarası özel hukuk ve ticari işletme ve şirketler hukuku konuları da eklenecek.
  • Yargıtay ve Danıştay üyeleri ile hakim ve savcıların ek tazminatları (15.000) ek gösterge rakamında eşitlenecek.
  • Karayolları Trafik Kanunu uyarınca trafikten men edilerek alıkonulan araçlardan yediemin otoparklarında bulunup da sahipleri tarafından teslim alınmayan veya sahiplerine ulaşılamayan araçların satış usulü kolaylaştırılarak, ekonomiye kazandırılacak.

Güler bu teklifin ardından gelecek hafta Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’nin komisyondan geçerek Genel Kurul gündemine geleceğini aktardı; ayrıca “Tasarruf tedbirlerine yönelik genelgeyi destekleyecek mahiyette Hazine ve Maliye Bakanlığı açısından acil teklifi de bu hafta vermeyi” istediklerini belirtti.

Akbelen’i katleden YK Enerji’nin son vukuatı tepki çekti: İkiyüzlü adımlarınıza izin vermeyeceğiz

Limak ve IC-İçtaş‘ın ortak şirketi YK Enerji, yeniden ağaç katliamıyla gündemde. Dün (3 Temmuz) Milas, Karacahisar‘da çıkan yangına iş makinesi gönderen ve yangına destek verdiğini basınla paylaşan şirketin yangına araç gönderdiği günün gecesinde ormanlık bir alanı kepçe ile kürüyerek yok ettiği bildirildi.

Akbelen Ormanı’nda bir doğa katliamına imza atan YK Enerji’ye karşı yıllardır direnen İkizköylüler şirketin, gece yarısından sonra, köylülerin el ayak çekip uyumasını bekledikten sonra ormanlık alana girerek ağaçları sökerek toprak altında bıraktığını aktararak o anlara ilişkin görüntüleri paylaştı:

‘Fırsatçı ve ikiyüzlü adımlarınıza asla izin vermeyeceğiz!’

İkizköylüler olayla ilgili dilekçe vererek ilgili kurumlara başvuruda bulundu. Konuya ilişkin açıklama yapan İkizköylüler şu ifadeleri paylaştı:

“Biliyoruz ki bu, şirketin ilk vukuatı değil. 8 Ağustos 2021’de de Muğla’da çıkan büyük yangınlar sırasında fırsatçılık yaparak Akbelen’de orman kesimine girişmiş, İkizköylülerin müdahalesi sonucu durdurulmuştu. YK Enerji şirketinin ikiyüzlülüğünü çok yakından tanıyoruz. Madene, şirkete, fırsatçılıklarına ve ikiyüzlülüklerine karşı bunların tümüyle sonuna kadar mücadele edeceğiz!”

“Şirketi uyarıyoruz! Zeytinleri ve ağaçları 7/24 gözlüyoruz. Fırsatçı ve ikiyüzlü adımlarınıza asla izin vermeyeceğiz!”

Seyitömer Termik Santrali’nde iş bırakma eylemi: İçerideki işçiler zorla çalıştırılıyor

Kütahya‘daki Seyitömer Termik Santrali’nde yaklaşık 800 çalışan, haklarını alabilmek için iş bırakma eylemi başlattı. CHP milletvekili Ali Fazıl Kasap, iş bırakma eylemi sırasında içeride bulunan işçilerin 20 saat süreyle zorla çalıştırıldığını söyledi.

TES-İŞ Genel Başkan Yardımcısı Eşref Erden, iş yeri önündeki eylem alanında yaptığı açıklamada, işverenin söz verdiği ücret artışını yapmadığı bilgisini verdi.  Müzakerelere rağmen işverenle anlaşmaya varılamadığını, bunun için eylem kararı almak zorunda kaldıklarını belirten Erden, “Bu eylemin yapılmasına çalışanlar karar verdi. Hakkımız verilinceye, işveren buraya gelip bizi muhatap alıncaya kadar üretim gerçekleştirmeyeceğiz. İşçilerimizin eylemi nedeniyle santralde elektrik üretimi durdu” dedi.

CHP Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap ise santraldeki işçilerin zorla çalıştırıldığını açıkladı.

Sosyal medya hesabından videolu açıklama yapan Kasap, şunları söyledi:

“Kütahya Seyitömer Termik Santrali’nde şu an işletmede olan 300-400’e yakın işçi 2 Temmuz Salı günü saat 23.00 vardiyasına geldiler ve saat 18.00 olmak üzere, 20 saate yakın zamandır zorla çalıştırılıyorlar. Vardiya değişimi olması gereken sabah, diğer işçiler çalışmama haklarını kullandıkları için içerideki işçi kardeşlerimiz zorla çalıştırılıyorlar ve işletmeden çıkma hakları gasp edilmiş, hürriyetleri kısıtlanmış durumda. İçeridekilerin can güvenliği de yok; ağır ve tehlikeli iş kolunda 20 saat mesai devam ettiriyorlar. Bu durum şuç teşkil etmektedir. Bu vahim uygulamadan derhal geri adım atılmalı ve işçiler serbest bırakılmalıdır.”

Kasap bir önceki paylaşımında da, santralde çalışan 850 işçinin hakları için eylemde olduğunu duyurmuştu.

Açık Radyo’dan lisans iptali açıklaması: Aynı kararlılıkla yayın hayatına devam

Radyo Televizyon Üst Kurulu‘nun (RTÜK), bir program konuğunun kullandığı “Ermeni Soykırımı” ifadesi gerekçe göstererek önce “program durdurma ve en üst sınırdan idari para cezası” verdiği Açık Radyo’nun hemen ardından lisansını iptal etmesine radyo yönetiminden yanıt geldi.

Yapılan açıklamada, yasaya karşı direnmek ve yargı yolu dışında karara karşı gelmek gibi bir niyetleri olmadığına vurgu yapılarak, yayın izninin iptal edilmesinin kabul edilemez bir durum olduğu kaydedildi.

Açık Radyo, bundan sonra da aynı evrensel gazetecilik ilkeleri doğrultusunda, aynı sorumlulukla yayın hayatına devam edeceğini duyurdu.

RTÜK, Açık Radyo’nun lisansını iptal etti

‘Programdaki ifadeler, ifade ve basın özgürlüğü kapsamında’

Açıklama şöyle:

“Henüz tarafımıza tebliğ edilmemekle beraber, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun 03.07.2024 tarihli toplantısında, Açık Radyo’nun yayın lisansının iptal edildiği öğrenilmiştir.

Yayın durdurmayla beraber verilen para cezası için karardaki gibi taksitlendirme talebinde bulunulmuş ve bu kabul edilerek ilk taksit ödenmiştir. Böylece yasaya karşı direnmek ve yargı yolu dışında bu karara karşı gelmek gibi bir niyetimizin olmadığı ve iyi niyetli bir süreç sürdürmeye çalıştığımız ortadır.

Gelinen noktada, Açık Gazete programındaki ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü kapsamında olduğu tartışmasız bulunan bir ifadeden yola çıkarak Açık Radyo’nun yayın izninin iptali noktasına gelinmesi kabul edilemez bir durumdur. Anılan kararla ilgili yasal müracaatlar elbette ki yapılacaktır. Bununla beraber, 30 yıldan beri yayın hayatına devam eden Açık Radyo, bundan sonra da aynı evrensel gazetecilik ilkeleri doğrultusunda, aynı sorumlulukla yayın hayatına devam edecektir.

Bugüne kadar her zaman yanımızda bulunan siz sevgili dinleyicilerimiz ve dostlarımız ile bundan sonra da aynı kararlılık ve aynı duygular ile beraber olmaya devam edeceğiz.”

DEVA Partili Rızvanoğlu, Salda Gölü’ne dökülen asfaltı Bakan Kurum’a sordu

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA Partisi) Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’a yanıtlamasıyla talebiyle Salda Gölü’ne asfalt dökülmesine ilişkin soru önergesi verdi.

Rızvanoğlu Salda Gölü’nün önemine değinerek, “Ülkemizin doğal güzelliklerinden biri olan Burdur’daki Salda Gölü, sahip olduğu beyaz kumları ve turkuaz renkli sularıyla Türkiye’nin Maldivler’i olarak anılmaktadır. Göl bu yönüyle dünyaca ünlü büyük bir popülariteye de sahiptir. Ne yazık ki son yıllarda ekosistem üzerinde yapılan çeşitli çalışmalar, gölün doğal yapısını tehdit etmekte ve ciddi çevresel sorunlara yol açma riski bulundurmaktadır. Bunlardan biri de Özel Çevre Koruma Bölgesi statüsünde olan ve ayakkabı ile dahi girilmemesi gereken Salda Gölü’ne yapılan asfalt yol çalışmasıdır” dedi.

‘Asfalt çalışması biyoçeşitlilik kaybına neden olabilir’

Rızvanoğlu asfaltın göle verebileceği zararları gündeme getirerek “Asfalt malzemesi içerisinde bulunan kimyasalların suya karışması durumunda, su ekosistemi, balıklar ve yaban hayatı üzerinde geri dönülemez zararlar oluşabilecektir. Bu risk Salda Gölü’nün beyaz kumları ve turkuaz renginin de yok olmasına neden olabileceği gibi, bölgenin ekoturizm potansiyelini de olumsuz yönde etkileyecektir. Bu durum ayrıca, sadece burada yaşayan ve mutlak surette korunması gereken ‘Salda Yosun Balığı’ gibi türlerin varlığını da tehdit etmektedir. Bahse konu balık dünyada ve bölgemizde önemli bir biyoçeşitlilik göstergesidir” ifadelerinde bulundu.

Rızvanoğlu’nun önergesinde şu sorular yer aldı:

  1. Özel Çevre Koruma Bölgesi statüsünde olan Salda Gölü’ne yol yapımı için asfalt dökülmesi Bakanlığınızın bilgisi dahilinde midir?
  2. Bahse konu yol yapılırken ekosisteme ve çevreye verebileceği zararlar hakkında bilim insanlarının görüşüne başvurulmuş mudur? Bu çalışma hangi izinler doğrultusunda gerçekleşmiştir?
  3. Salda Gölü’nde yapılan çalışmaların su kalitesi üzerindeki etkilerini izlemek amacıyla düzenli olarak su analizleri yapılmakta mıdır? Bu çalışma sonrasında yapılan analizlerin sonuçları nelerdir?
  4. Asfalt dökülmesi ve diğer faaliyetlerin, bölgedeki balıklar, yaban hayatı ve genel su ekosistemi üzerindeki olumsuz etkilerini önlemek için alınan tedbirler nelerdir?
  5. Asfalt dökülmesi sonucu oluşabilecek kimyasal kirliliğin önlenmesi için hangi tedbirler alınmıştır? Bu tedbirlerin yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?
  6. Asfaltı kaldırılarak, ekosisteme uygun ve bölgenin doğal yapısını koruyacak şekilde bahse konu yolu trafiğe kapatmayı düşünüyor musunuz?
  7. Salda Gölü’nün Kayadibi bölgesinde suyun ve beyazlıkların karardığı kamuoyuna yansımaktadır. Bu duruma neden olan etkenler ile ilgili herhangi bir araştırma veya inceleme yapılmış mıdır? Yapıldıysa bunlar nelerdir?
  8. Salda Gölü’nü korumak ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne aldırmak için yapılan bir çalışmanız bulunmakta mıdır? Bu haliyle UNESCO’nun listeye dahil edileceğini düşünüyor musunuz?
  9. Burdur’daki paylaşımlı bisiklet yolu toplam ne kadardır? Bisiklet yollarının kamu yararını da gözetecek şekilde Salda Gölü yerine başka noktalara yapılması konusunda çalışmalarınız bulunmakta mıdır?

RTÜK, Açık Radyo’nun lisansını iptal etti

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), 24 Nisan’da “Ermeni soykırımı” söylemi nedeniyle para ve yayını durdurma cezası verdiği Açık Radyo‘nun lisansını iptal etti.

Bianet kaynaklarına göre Açık Radyo, para cezasını ödediği ve yayını teknik bir aksaklık nedeniyle durduramadığını ancak durumun RTÜK’e bildirildiğini söyledi.

22 Mayıs gerçekleştirilen RTÜK Üst Kurul toplantısında Açık Radyo’nun Açık Gazete’sinin 24 Nisan’daki program konuğunun “…Ermen, yani Osmanlı topraklarında gerçekleştirilen tehcir ve katliamların, soykırım olarak adlandırılan katliamların 109. yıldönümü, sene-i devriyesi. Bu yıl da yasaklandı biliyorsunuz Ermeni soykırımı anması….” demesi üzerine para cezası ve beş gün yayını durdurma cezası verdi.

Toplumu kin ve düşmanlığa tahrik ettiği gerekçesiyle verilen yayın durdurma cezasından sonra teknik bir sebeple yayın durdurulamadı.

Mahkeme kararı beklenmedi

Ardından 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun‘un 32. maddesinin beşinci fıkrasında düzenlenen “…Programlarının yayını veya yayınları süreli durdurulan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yaptırım kararının tebliğine rağmen kararın gereklerine aykırı olarak yayınlarına devam etmesi halinde yayın lisansının iptaline karar verilir” ifadesi uyarınca Açık Radyo’nun lisansı iptal edildi. 

Açık Radyo, verilen para cezasını ödedi ve yayını durduramadığını RTÜK’e açıkladı. Aynı zamanda da yürütmeyi durdurma davası açtı. Ancak RTÜK’ün Açık Radyo’nun bildirimlerine dönüş yapmadığı ve dava sonucunu beklemeden lisansı iptal ettiği bildirildi.

‘Fikir ve medya özgürlüğünün düşmanı’

Eski RTÜK üyesi Faruk Bildirici, ‘siyasi iktidarın sopası’ olarak nitelendirdiği üst kurulun fikir ve medya özgürlüğünün düşmanı olduğunu söyledi.

“Kendileri gibi düşünmeyenlere karşı her geçen gün daha da pervasız ve gaddar davranır hale geldiler. Açık Radyo, bu ülkenin aydınlık insanlarının düşüncelerini ifade etme ve topluma ulaşma olanağı bulduğu ender radyolardan biri” diyen Bildirici, lisans iptaline gitmenin bir idam fermanı olduğunu ifade etti.

Bildirici “Kaldı ki, Açık Radyo’ya verdikleri program durdurma cezası da haksız, dayanaksız ve farklı fikirlerin ifade edilmesini engellemeye yönelik bir ceza” dedi.

Açık Radyo ise ceza haberi üzerine “İfade özgürlüğü, demokratik bir toplumun esaslı temellerinden biri olduğu gibi çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin de gereğidir. Karardaki değerlendirmelerin evrensel hukuk ve gazetecilik ilkeleri doğrultusunda kabulü mümkün bulunmamaktadır” şeklinde açıklama yapmıştı.

Bilirkişi raporu: Zorê Vadisi HES’e uygun değil

İkinci kez ÇED olumlu kararı verilen Zorê Vadisi‘ndeki Metin HES Barajı projesi için hazırlanan bilirkişi raporu, projenin planlama ilke ve prensiplerine uygun olmadığını ve doğaya zarar vereceğini söyledi.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Maya Enerji Üretim şirketinin Batman‘ın Sason ilçesi ve Diyarbakır‘ın Kulp ilçesi arasındaki Zorê Çayı üzerine kurmayı planladığı hidroelektrik enerji santrali (HES) için ikinci kez ÇED olumlu kararı verdi.

Sason üzerine yapılmak istenen dördüncü HES’in ÇED raporu iptal edildi

67 bin 450 metrekare alanda yapılması planlanan proje için Diyarbakır Barosu Kent ve Çevre Komisyonu sekreteri Ahmet İnan, yürütmenin durdurulması ve iptali için Diyarbakır İdare Mahkemesi‘ne başvurdu.

İnan’ın başvurusu kapsamında mahkeme, ÇED mahallinde bilirkişi incelemesi ve keşif yapılmasını kararlaştırdı. Hidrojeoloji, çevre, biyoloji, jeofizik, harita, maden ve ziraat mühendislerinden oluşan 7 kişilik bilirkişi heyet, 30 Nisan’da bölgede keşif yaptı.

Planlama ilke ve prensiplerine uygun değil

Bilirkişi heyeti, imar mevzuatı gereğince projenin Diyarbakır il sınırları içerisinde yer alan bölümü için Batman Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü‘nün Diyarbakır Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü‘nden görüş alması gerektiğini söyledi.

HES projesinin imar planının Diyarbakır’da bulunan alan için uygun olmadığı ve yalnızca baraj gövdesi için yapıldığını söyleyen heyet, projenin onaylanmasının planlama ilke ve prensiplerine uygun olmadığını açıkladı.

Ziraat mühendisliği raporu, orman ve ağaçlık alanların, bitki üretimi yapılan tarla ve bahçelerin, hayvancılık ve arıcılık faaliyetlerinin, su kaynaklarının ve tarihi yapıların zarar görecek olması sebebiyle HES projesinin uygun olmadığını belirtti.

Çevre sorunlarına yol açacak

Barajın yol açacağı çevre sorunlarına değinen çevre mühendisliği raporu ise endemik türlerin yaşam alanlarının kısıtlanacağını ve proje yüzünden gelecek nesillere sağlıklı bir çevre bırakılamayacağını, bu nedenle de barajın yapılmaması gerektiğini bildirdi.

Jeoloji mühendisi ise ÇED raporunda barajın çevreci olacağını ve yalnızca dere malzemesi kullanılacağının belirttiğini ancak bunun doğru olmadığını söyledi.

Bilirkişi raporu, “HES ve baraj proje sahası içindeki doğal kaynakların ve biyolojik çeşitliğinin kalıcı zararlar göreceği dikkate alınmalıdır” diyerek uyardı.

Maden mühendisi ise dava dosyasındaki titreşim tahminlerinin bilimsel olarak doğru olmadığına ve nihai ÇED raporunun yeterli bilgi içermediğine dikkat çekti. Ayrıca Metin HES barajına yakın aynı formasyonda kurulan başka barakların olduğu ve bu barajlarda patlamalı çalışmalar yapıldığı hatırlatıldı. Maden mühendisi, bu barajların da göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı.

Canlı yaşamını tehdit ediyor

HES ve baraj çalışmaları nedeniyle yaşanan çevresel sorunlara dikkat çeken bilirkişi raporu, flora ve faunadaki canlıların yaşam döngüsünün olumsuz etkileneceğinin, düzenleme ve inşaat çalışmalarının sağlık sorunlarına yol açabileceğinin, besin kalitesinin bozulacağının ve hem endemik türlerin hem de nesil tehlike altındaki türlerin yok olabileceğinin de hesaba katılması gerektiğini söyledi.

HES’ler ve barajlar akarsulardaki mevcut canlı hareketliliğini ve geçişkenliği olumsuz etkiliyor. Özellikle baraj yakaları arasında fauna geçişi tamamıyla engelleniyor. Bu bölgelerde yaşayan türler giderek azalıyor ve canlıların beslenme ve hareket alanları daralıyor.

Ahmet İnan, bilirkişi raporu için “Ekosistemin zarar göreceği bilirkişi tarafından ikinci kez ortaya çıktı. Daha önce doğal yaşamı yok edeceği nedeniyle iptal edilen baraj projesi, yine bilirkişilerce doğal yaşamın yok edileceği, doğaya zarar vereceği belirtildi” diyerek projenin iptal edilmesi gerektiğini söyledi.

İklim aktivistlerinden kentlerde enerji dönüşümü çağrısı

İklim ve kent alanında çalışan sivil toplum kuruluşu 350 Türkiye, artan enerji maliyetleriyle mücadele etmek ve iklim dostu kentler için 30 büyükşehir belediyesini yenilenebilir enerji dönüşümüne davet eden bir kampanya başlattı.

5359 sayılı Belediye Kanunu gereğince 50 binden fazla nüfus barındıran yerel yönetimlerin seçimlerden sonraki altı aylık süre içinde beş yıllık hizmet dönemleri boyunca yapılacakların paylaşıldığı bir strateji planı hazırlaması ve bu planı belediye meclisine sunması gerekiyor.

Stratejik plan için talepler sunulacak

Belediyeler şu anda 2025-2029 stratejik planları için hazırlık döneminde. 350 Türkiye’nin enerji dönüşümü kampanyası, 30 büyükşehir belediyesiden stratejik planlarında enerji dönüşümünü önceliklendirmelerini talep ediyor.

Kampanya süresince belediyelerden enerji dönüşümü konusunda somut adımlar atması talep edilecek, imza kampanyasına verilen destekler stratejik plan dönemi sona ermeden önce belediyelere iletilecek.

Her geçen gün artan enerji maliyetleriyle mücadele ederek enerji yoksulluğunu sona erdirmeyi amaçlayan kampanya, fosil yakıtlara bağımlılığın azaltılmasını ve tasarruflardan elde edilecek kamu kaynaklarının doğal afetlerle mücadeleye ve ikim değişikliğine uyum için yapılacak altyapı çalışamalarına aktarılabileceğini söylüyor.

Bu sayede enerji yoksulluğu çeken vatandaşlar ve küçük işletmeler desteklenebilir.

Belediyelerden ne talep ediliyor?

Adil, ekonomik, çevre ve iklim dostu enerjiye ulaşımın yurttaşların temel hakkı olduğunu savunan kampanyanın talepleri şu şekilde:

  • Başta belediye yerleşkeleri ve kamu binaları olmak üzere yenilenebilir enerji kullanımı ve enerji verimliliği arttırılmalı ve 2029 yılına kadar belediye kurumsal elektrik tüketiminin tamamını yenilenebilir enerjiden karşılanmalı
  • Yeni yapılacak ve yenilenecek tüm binaların çatıları güneş enerjisi panellerinin kurulumuna uygun hale getirilmeli ve bu binaların 2029 yılına kadar en az yüzde 50’sinde çatı tipi güneş enerji santrallerinin kurulması sağlanmalı
  • Belediye, bünyesinde enerji çözüm noktaları oluşturmalı. Bu noktalar aracılığıyla kent sakinleri ve yerel işletmelere enerji verimliliği/tasarrufu hakkında bilgilendirme yapılmalı; yenilenebilir enerji sistemlerine geçiş konusunda rehberlik sunulmalı

Nasıl destek olabilirsiniz?

Vatandaşlar, enerji dönüşümü kampanyasını desteklemek için imza verebilir, tweet gönderebilir veya doğrudan belediyeleriyle iletişime geçebilir.

Kampanya kapsamında belediyelere giden vatandaşların belediye yetkililerine iletebilecekleri “Enerji dönüşümünde belediyelerin rolü: 6 fayda 6 adım” başlıklı bir bilgi notu hazırlandı. Bilgi notu, belediyeler için 6 hızlı adım ve iyi uygulama örnekleri sunuyor:

  • Eylem planlarında enerji dönüşümünün önceliklendirilmesi
  • Belediye bünyesinde enerji çözüm noktalarının kurulması
  • Kamu binalarının yenilenebilir enerji kullanımının arttırılması
  • Bürokrasinin azaltılması ve kapasite geliştirmenin desteklenmesi
  • Tüm yapılarda güneş enerjisinin teşvik edilmesi
  • Mesleki eğitim ve istihdamın arttırılması