Ana Sayfa Blog Sayfa 80

Fransa’da aşırı sağın galibiyeti iklim politikalarına zarar verebilir

Fransa seçimlerinin 30 Haziran’da gerçekleştirilen ilk turunda aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi (RN), oyların yüzde 34’ünü alarak üstünlük sağladı.

İlk tur sonuçları, RN’nin 2022 yılından bu yana oylarını iki kat arttırdığını gösteriyor.

Sosyalistler, Yeşiller, Komünistler ve Boyun Eğmeyen Fransa‘dan oluşan sol ittifakı Yeni Halk Cephesi (NPF) ise oyların yüzde 28,1’ini alarak ikinci sırada yer aldı.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron‘un Rönesans partisi liderliğindeki Ensemble (Birlik) koalisyonu ise oyların yüzde 20,3’ünü aldı.

Araştırma şirketi Ipsos‘un tahminlerine göre 7 Temmuz’da gerçekleştirilecek olan ikinci turda Le Pen liderliğindeki RN, mecliste mutlak çoğunluğu kazanamayabilir. Mutlak çoğunluk için 289 milletvekili koltuğuna sahip olması gereken partinin 230 ila 280 koltuk arasında kazanması bekleniyor.

Fransa’da erken seçim: İklim ve çevre gündeminde neler oluyor?

İklim politikaları için tehlikeli

İkinci tur yaklaşırken uzmanlar, aşırı sağın Fransa’daki kazanımlarının iklim politikaları açısından felakete yol açabileceğini söylüyor.

Üstelik bu felaket Fransa ile sınırlı kalmayıp Avrupa Birliği (AB) ve ötesine de yayılabilir.

RN, seçim kampanyasında iklim eyleminde pek bahsetmiyor ama partinin iktidara gelmesi durumunda bazı iklim politikalarından geri adım atılacak.

Bu yıl AB geneline yayılan çiftçi protestolarında birçok çiftçi ve siyasetçi, ‘cezalandırıcı ekoloji’ olarak adlandırdıkları iklim ve çevre politikalarını kınadı.

Buna yanıt olarak RN, 2035’te içten yanmalı motorlu araçlara getirilecek olan yasakları kaldırmak, yeni rüzgar türbinlerinin kurulmasını engellemek, düşük emisyonlu bölgeler oluşturma kararını iptal etmek ve enerji verimliliğine yönelik kuralları kaldırmak istediğini söyledi.

Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi‘nden araştırma direktörü Christophe Cassou, bunun “iklim politikası açısından büyük bir gerileme” olacağını söyledi.

Fransa’da iklim önlemlerine karşı çiftçilerin öfkesi büyüyor, siyasetçiler çözüm arıyor

Uzmanlar iklim inkarcılığı konusunda endişeli

Uzmanlar, Fransa’da aşırı sağın kazanmasının küresel iklim diplomasisine zarar vermesinden ve bilime karşı Donald Trump dönemi ABD’sindekine benzer saldırılar yaşanmasından endişeli.

Son IPCC raporunun yazarlarından Cassou, “Bilim insanları olarak bir tuzağa düşmüşüz gibi hissediyoruz. Amacımız kamuoyunun tartışmasına yardımcı olmak için gerçekleri sunmak. Ama şüphecilik ve bilim inkarcılığı yüzünden insanlarla diyalog kurmak çok karmaşık” dedi.

Cassou, Fransa’daki inkar üzerine kurulan iklim söylemlerinin iklim eylemini ertelemeyi meşrulaştırmak için kullanıldığına dikkat çekti.

Enerji fiyatlarındaki artış ve eşitsizlikler tetikledi

Fransa, AB’nin en çok emisyona sebep olan üçüncü ülkesi. Fransızların kişi başına emisyonları kıta ortalamasından daha düşük olsa da Fransız çiftlikleri, yolları ve binaları ülkenin en büyük emisyon kaynakları olmaya devam ediyor.

RN’nin iklim eylemi konusundaki isteksizliğinin sebebi ülke içindeki direnişten kaynaklanıyor. 2018 yılında başlayan Sarı Yelekliler hareketinden beri yaşanan protestolar, akaryakıt fiyatlarındaki artış ve eşitsizliklere yönelik öfkenin yansımalarıydı. Macron’un varlık vergisini kısmen kaldırarak petrole karbon vergisi getirmesi bu öfkeyi daha da alevlendirdi.

Enflasyon ve göç, çevre endişelerinin önüne geçti

Ancak siyaset bilimciler, aşırı sağın desteğini arttırmasının ikim eylemlerine yönelik tepkilerle açıklanamayacağını söylüyor. Enflasyon ve göç gibi sorunlar ön plana çıkarken çevre sorunları öncelikli olmaktan uzaklaşıyor.

Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde Yeşiller’in yüzde 13’ten yüzde 5’e gerilemesi ve RN oylarının yüzde 31’e yükselmesi de bunun bir göstergesi.

RN’nin kazanması AB düzeyinde iklim eylemini yavaşlatabilir. Fransa, temiz teknolojileri destekleyen AB sanayi politikalarının savuncularındandı.

Sürdürülebilir düşünce kuruluşu IDDR genel müdürü Sébastien Treyer, “Fransızlar Yeşil Mutabakat’ın en güçlü savunucularından sayılmazlar. Fakat bu hedefleri gerçekleştirmek için yeni finansal araçlar bulmaya çok önem veriyorlardı” dedi. 

Avrupa Parlamentosu seçimleri: ‘Demokrasi’ tükeniyor mu?
Avrupa Parlamentosu seçim sonuçları: Aşırı sağ yükseldi, iklim gündemi tehlikede mi?

‘RN iklim gerçekliğiyle yüzleşmeli’

Ancak RN’nin Fransa’nın enerji bağımsızlığını teşvik etmeye çalışırken fosil yakıtlara uygulanan vergilerin düşürmesi ve yenilenebilir eneriye geçişi engellemesi büyük bir çelişkiye işaret ediyor.

I4CE İklim Ekonomisi Enstitüsü başkanı Benoît Leguet, eğer iktidara gelirse RN’nin rekabet edebilirlik, egemenlik ve güveniliğin iklimle ilişkilerini hesaba katmak zorunda kalacağını söylüyor. 

Leguet, “İklim gerçekliğiyle yüzleşmek zorunda kalacaklar. Belki bunu farklı bir anlatıyla kurgulayacaklar ancak sahnenin ardında yine iklim değişikliği olacak” dedi.

Ormanlı Plajı’ndaki maden projesi geçim kaynaklarına ve ekolojiye zarar verecek

İstanbul‘un Çatalca ilçesinin Ormanlı Köyü plajında İra Maden ve Lojistik Sab. ve Tic. Ltd. Şti. adına maden altyapı tesisi çalışmaları başlatıldı.

Çatalca Orman Müdürlüğü‘nün 15.05.2024 tarihinde verdiği E.11857033 sayılı emirleri gereğince izin verilen maden çalışmalarının sürdürülebilirlik ve ekolojik planlama ilkelerine uyumsuz olduğunu söyleyen bölge halkı, bölgenin Çatalca ve İstanbul için hem ekoturizm hem de ekoloji açısından önemine dikkat çekti. 

Turizm, balıkçılık ve spor faaliyetleri olumsuz etkilenecek

Maden projesinin planlandığı bölge, İstanbul için önemi bir kıyı rekreasyon alanı. Aynı zamanda proje alanında, Ormanlı Köyü ve komşu köyleri balıkçılık ve su ürünlerinden geçimlerini sağlıyor.

Plaj bölgesinde aynı zamanda başta yamaç paraşütü olmak üzere doğa yürüyüşleri, bisiklet turları gibi sporlar yapılıyor.

Su sporları, doğa turizmi ve balıkçılık açısından yüksek potansiyele sahip olan bölgenin gelişimini sağlayacak sürdürülebilir mekanizmalara ihtiyaç duyuluyor.

Diğer yandan köyün mevcut yolu, maden kamyonlarının kullanımı için uygun değil. Dar-eğimli ve iki binek aracın bile karşılaştığında zorlandığı yollara maden için girecek kamyonlar trafiği olumsuz etkileyerek can ve mal kayıplarına yol açabilir.

Kum zambaklarını tehdit ediyor

Diğer yandan bölge birçok canlı türüne ev sahipliği yapıyor. Nesli tehlike altında olan zambakgiller familyasına ait kum zambağı (Pancratium maritimum) da burada yaşayan türler arasında.

Türkiye‘nin Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz sahil kumullarında yetişen bu tür, genellikle kumulların ıslak olmadığı sabit alanları ve diğer bitki türlerinin zayıf olduğu açık alanları tercih ediyor.

Ancak turizm baskısı, sahillerin yerleşime açılması ve maden projesi gibi endüstriyel amaçlarla kumulların tahrip edilmesi kum zambağını ve bölgede yetişen birçok bitki türünü tehdit ediyor.

‘Çevresel koruma ön planda olmalı’

Ormanlı Köyü plajının ekoturizm potansiyeli ve doğal değerleri göz önünde bulundurulduğunda buradaki projelerin bölgenin koruma-kullanma dengesi gözetilerek değerlendirilmesi gerekiyor.

Bölge halkı, alanın daha sağlıklı kullanılması için doğal faktörler envanterinin analiz edildiği ve çevresel korumanın öne çıkarıldığı bir yaklaşımla planlama yapılmasını talep ediyor. Koruma yaklaşımının yasal dayanakları olduğuna dikkat çeken vatandaşlar, yasaların uygulamada da dikkate alınmasını istiyor.

 

Çamlıova’da halk, orman için ayağa kalktı: Bu ÇED geçmeyecek çünkü siz kalkıp buralara geldiniz

Kaş, Çamlıova‘da Nota Çevre Proje Danışmanlık Mühendislik İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin mermer ocağı için 100 hektarlık orman arazisindeki ruhsat ısrarına karşı halk, tepkisini halkın katılım toplantısında gösterdi.

Şirketin mermer ocağına ruhsat almak için 2022’de yaptığı girişimin olumsuz sonuçlanmasının ardından, şirket mermer ocağına ek kırma tesisiyle tekrar başvurarak Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecini başlatmıştı. 400 yıllık geçmişi olan sedir, ardıç ve kızılçamların olduğu ormanlık alan için şirketin mermer ocağı talebi sonrası başlayan ÇED sürecine dahil Halkın Katılım Toplantısı’nın (HKT) dün (4 Temmuz) yapılması planlanmıştı. Kaş’ın dört bir yanından Çamlıova’ya gelen halk, burada yapılması planlanan toplantıya katılmayarak tepkisini gösterdi.

“Çamlıova’da mermer ocağı istemiyoruz” diyerek bir araya gelen yurttaşlar, toplantı boyunca muhtar ve Kaş Çevre ve Kültür Derneği önderliğinde ormanın kesinlikle yok edilmesine göz yummayacaklarını dile getirdi.

‘Alanın tamamı, 100 yıllık sedir, ardıçlarla dolu’

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve şirket yetkilileri toplantı sonucunda “Halk bilgilenmek istememiştir” diye bir tutanak tuttu. Yurttaşlar da kendi tutanaklarını tuttu. Kaş Çevre ve Kültür Derneği Başkanı Ahmet Murat Akoy, toplantı sonrasında şu sözlerle yurttaşlara seslendi:

“Nota Mühendislik’e ait ruhsat başvurusuna istinaden yapılan ÇED başvurusu için buraya geldik. Önce süreci bir anlatayım; firma 2022 yılında müracaat ediyor bu alanlar için. Orman Genel Müdürlüğü diyor ki; burası verimli orman arazisidir. İçinde sedir, ardıç ve kızılçam olan verimli orman arazisidir. Ve yanında orman meşceresi vardır; yani tohum alanıdır, tohum kaynağıdır. O yüzden olumsuz görüş bildiriyor. Buna istinaden ÇED iptal oluyor. Firma mahkemeye başvurup bu kararı bozdurmaya çalışıyor. Fakat mahkeme bu ÇED’i iptal ediyor. Firma durmuyor 2024 yılında yine geliyor. Bu sefer mermer ocağının yanında kırma tesisiyle beraber toplam 100 hektara yakın alan, 1000 dönüme yakın alan için yeniden ÇED başvurusunda bulunuyor. Alanın tamamı, 100 yıllık sedir, ardıçlarla dolu…”

Ahmet Murat Akoy

‘100-400 yıllık sedir ağaçlarını para görenlere bir karış verecek toprağımız yok’

Şirketin bu başvurusunun olumlu sonuçlanması durumunda ne olacağını ise Akoy, şu ifadelerle dile getirdi:

“1000 dönümlük orman arazisi kesilecek arkadaşlar, bir tane ağaç bırakmayacaklar üzerinde. Peki sadece ağaç mı, flora mı? İçinde keklikler, dağ keçileri, ceylanlar, hepsi zarar görecek. Sadece onlar da değil. Belenli köyünde çocuklar hasta oluyor. Neden? Mermer ocağı var orada çünkü. Sağlığınızı da kaybedeceksiniz. Onun için tüm Çamlıova köylüsü, Kaş’tan buraya gelen herkes bu işe ‘hayır’ diyor. Küresel ısınmanın etkisi masal gibi gelirdi eskiden kulaklarımıza. Her sene sıcaklık artıyor. Her sene su kaynaklarımızı kaybediyoruz. Bunlar yeryüzünün ciğerleri, aynı bizim akciğerlerimiz gibi. Bunları kestiğimiz zaman ciğerlerimizin bir bölümünü çöpe atıyoruz gibi düşünün. Artık dünyanın bunu kaldıracak bir yeri kalmadı. Bu alanları korumakla yükümlüyüz, kendimiz için değil, çocuklarımız için. Çocuklarımızın geleceği, geleceğimiz, bu köyün geleceği için koruyacağız. Klavye başından emoji atarak bir yeri savunulmaz, bu dönem geçmiştir. Klavye başından kahramanlık dönemi geçmiştir. Aynı bunun gibi Kaş halkı gelecek, alanlarını savunacak burada. Masa başında oturup da yaşam alanlarımıza ruhsat verenlere, 100-400 yıllık sedir ağaçlarını para görenlere bir karış verecek toprağımız yok.”

‘Bu ÇED geçmeyecek, çünkü siz kalkıp buralara geldiniz’

“Bu ÇED geçmeyecek arkadaşlar” diyen Akoy bunun gerekçesi olarak ise halkın kararlılığına işaret etti:

“Çünkü siz sandalyelerinizden kalkıp buralara geldiniz. Kaş’ın her yerinden kendi alanınızı korumak için buraya geldiniz, o nedenle bu ÇED geçmeyecek. Haziran 2024’e kadar Petrol ve Maden Genel Müdürlüğü 15 bin 104 tane ruhsat vermiş Türkiye genelinde. Nereye verdiklerini bilmiyoruz. Su kaynaklarımıza, ormanlarımıza, dağlarımıza, derelerimize, artık zeytinliklerimize de ruhsat veriyor.  Biz omuz omuza durursak kimse bizim malımızı alamaz. Bu dağlar, bu ormanlar bizim. Biz halkız. Biz omuz omuza durursak bizden tek bir taşımızı bile alamazlar.”

İklim değişikliği Beryl Kasırgası’nın daha erken ve şiddetli yaşanmasına neden oldu

En erken Kategori 5 seviyesine ulaşan kasırga olarak kayıtlara geçen Beryl Kasırgası, Karayipler‘den Meksika‘ya ilerliyor. Uzmanlar, iklim değişikliğinin Beryl Kasırgası ve kasırga sezonu üzerindeki rolüne dikkat çekiyor.

Bu tür güçlü fırtınalar genellikle deniz yüzeyi sıcaklıklarının 27 dereceye ulaştığı dönemlerde, yani kasırga sezonunun ortalarına doğru ortaya çıkıyor. Ancak olağanüstü sıcaklık artışları kasırgaların hem daha erken oluşmasına hem de daha şiddetli hale gelmesine neden oluyor.

Beryl Kasırgası’nın izlediği yolda su yüzeyi sıcaklıklarının 27 derecenin çok üstünde olması da bunu doğruluyor.

Daha önce Atlantik’te Kategori 5 seviyesine yalnızca 2005 yılındaki Emily Kasırgası ulaştı.

Beryl Kasırgası Karayipler’i vurdu, liderler zengin ülkelerden iklim desteği bekliyor

İklim değişikliği kasırgaları daha şiddetli hale getiriyor

Rowan Üniversitesi‘nden yardımcı doçent Andra Garner, iklim değişikliği ve kasırgalar arasındaki ilişkiyi “Gezegeni ısıttığımızda deniz yüzeyi sıcaklıklarını da arttırdığımızı biliyoruz. Bu da sıcak okyanus sularının kasırgalar için kritik bir yakıt kaynağı anlamına geliyor” diyerek açıklıyor.

Küresel sıcaklık artışlarının kasırgaların sayısında artışa yol açmasa bile kasırgaların şiddetini arttırması bekleniyor. Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi‘nden (NOAA) jeofizik uzmanı Hiroyuki Murakami, “İklim değişikliğinin Beryl’in erken oluşumuna ne ölçüde katkıda bulunduğu belirsiz olsa da iklim modellerimiz artan küresel ısınma nedeniyle kasırgaların ortalama yoğunluğunun gelecekte artacağını gösteriyor” diyor.

Uzmanların dikkatini çeken önemli konulardan biri de kasırganın çok kısa sürede Kategori 5 seviyesine ulaşmasıydı. Yalnızca 42 saat içinde maksimum rüzgar hızı 38 mil/saatten 181 mil/saate ulaştı.

Uzmanlar, hızlı şiddetlenme durumunun özellikle kasırganın vuracağı bölgedeki insanların hazırlık yapma sürelerini azalttığı için çok tehlikeli olduğunu vurguluyor.

NOAA uyardı: Bu kasırga sezonu on yılların en kötüsü olabilir
İklim krizi, kasırgaların şiddetini artırıyor: Mega kasırgalara ‘Kategori 6’ gerekli

Binlerce insan evini kaybetti

Saatte 257 km’yi aşan hızıyla Karayipler’de ciddi bir yıkıma yol açan kasırga, en son Jamaika’da bir kişinin hayatını kaybetmesine, binlerce insanın evinden olmasına ve yüz binlerce evin elektriksiz kalmasına neden oldu. Birçok bölgede sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

Çarşamba günü Jamaika’yı vuran kasırganın 12 saatlik şiddetli yağmurlarının ardından yetkililerin hasar değerlendirme çalışmaları devam ediyor.

Karayipler’in St. Vincent‘deki iki küçük adasında ve Grenadines, Mayreu ve Union‘da neredeyse tüm evler yok oldu.

St. Vincent, Grenadines, Grenada ve Venezuela‘da üçer kişi hayatını kaybetti. Kasırganın şu ana kadar 10 kişinin hayatını kaybetmesine yol açtığı açıklandı.

Meksika’ya ilerliyor

Kategori 2 seviyesine gerileyip tekrar Kategori 3 seviyesine yükselen kasırganın yeni durağı Meksika ve Cayman Adaları oldu.

Meksika başkanı Andrés Manuel López Obrador kasırganın vurması beklenen Tulum‘daki insanları barınaklara ve deniz seviyesinden yüksek yerlere gitmeleri için uyardı. Başkan X hesabından yaptığı paylaşımda “Tereddüt etmeyelim, maddi şeyler kurtarılabilir. En önemli şey hayattır” dedi.

ABD‘nin Ulusal Kasırga Merkezi, bu sabah kuvvetli rüzgarlar ve fırtınanın zaten kasırgaların etkisinde olan Yucatan Yarımadası‘nı vuracağına dair uyardı.

Fırtınanın karaya çıkınca zayıflayacağı ancak Meksika Körfezi‘ne ilerleyince tekrar güç kazanması bekleniyor. Ulusal Kasırga Merkezi, kasırganın Meksika Körfezi’nden sonra Meksika’nın kuzeydoğusuna veya Teksas‘ın güneyine ilerlemesini bekliyor.

İngiltere seçimlerinin kazananı İşçi Partisi, yeni başbakan Keir Starmer

İngiltere seçimlerinin kazananı İşçi Partisi oldu. Devam eden seçim sayımlarına göre Avam Kamarası‘ndaki 650 milletvekili koltuğun 400’den fazlasını İşçi Partisi alırken iktidarda bulununan Muhafazakar Parti, yaklaşık 116 koltukla ikinci sırada kaldı.

İşçi Partisi’nin iktidara gelebilmesi için 326 koltuk eşiğini aşması gerekiyordu.

2019 seçimlerinden sonra bu yıl solcu İşçi Partisi, Avam Kamarası’nda 210 koltuk daha kazanırken merkez sağ/sağcı Muhafazakarlar 247 koltuk kaybetti. Merkez sol görüşlü Liberal Demokratlar (LD) 62 koltuk kazanarak milletvekili sayısını 70’e çıkardı. İskoç Ulusal Partisi (SNP) ise 38 koltuk kaybederek 8 milletvekili ile mecliste yer alacak.

İklim inkarcılığı manifestosuyla öne çıkan sağcı Reform UK partisi 4 koltuk kazandı. Yeşiller Partisi de dört milletvekili ile parlamentoda yer alacak.

Yeni başbakan Keir Starmer

İşçi Partisi’nin lideri ve insan hakları avukatı olan Keir Starmer yeni başbakan oldu.

Başbakan seçilen Starmer, Londra‘da gerçekleştirdiği zafer konuşmasında ulusal değişim döneminin başlayacağını söyledi.

“Görevimiz bu ülkeyi bir arada tutan fikirleri yenilemekten başka bir şey değil” diyen Starmer, kurallarına göre hareket eden herkesin ilerlemek için adil bir şansı olması gerektiğini vurguladı.

Başbakan Rishi Sunak‘ın bugün istifasını Kral Charles’a sunması bekleniyor. Starmer da kralla yapacağı görüşme doğrultusunda hükümeti kuracak ve üst düzey pozisyonlardan itibaren bakanları atamaya başlayacak.

Atanan milletvekilleri krala bağlılık yemini ederek beyanlarını paylaşacak.

Parlamento göreve 9 Temmuz’da başlayacak. Kralın parlamentonun açılışına ilişkin yasama programını belirleyerek 17 Temmuz’da bir konuşma yapması planlanıyor. Ancak bu tarih değişiklik gösterebilir.

Sunak, İşçi Partisi liderinin seçimi kazandığını kabul etti ve Starmer’ı arayarak tebrik etti.

2022 yılında başbakanlık görevi yapan Muhafazakar Partili Liz Truss ise Güney Batı Norfolk‘taki milletvekili koltuğunu İşçi Partisi adayı Terry Jermy‘ye kaybetti.

Donald Trump, sosyal medya hesabından Reform UK lideri Nigel Farage’ı kutlayarak Reform UK sonuçlarının seçimlerin en büyük kazanımlarından biri olduğunu söyledi.

Reform adaylarının iklim inkarcılığı halkın güvenini ve demokrasiyi tehdit ediyor

İşçi Partisi’nin iklim taahhütleri

İşçi Partisi, İngiltere’nin 2050 yılına kadar net sıfır hedefini koruyacağını taahhüt ediyor. Parti, iklim eylemi için en önemli konumda bulunan ülkelerin bulunduğu bir Temiz Güç İttifakı kurarak iklim liderliğini yeniden almak istediğini açıklamıştı.

Parti manifestosuna göre petrol ve doğal gaz şirketlerine 2029 yılına kadar vergi getirilmesi ve Kuzey Denizi‘nde yeni petrol ve gaz lisansı verilmemesi planlanıyor. Ancak mevcut lisansların iptaline dair bir ifade yok.

İngiltere’nin temiz enerji süper gücü haline gelmesi için kamuya ait Büyük Britanya Enerji Şirketi‘ne beş yıl içinde 8 milyar pound aktarılması da taahhütler arasında. Temiz enerjinin istihdam sağlaması, elektrik faturalarını azaltması ve sıfır karbonlu enerji güvenliği sunması bekleniyor.

Benzinli ve dizel otomobil satışınına getirilen kısıtlama beş yıl ertelenerek 2035 yılına çekilmişti. İşçi Partisi, bu hedefi yeniden 2030 yılına çekerek elektrikli araçlara geçişi destekleyeceklerini ve demiryollarını yeniden kamu mülkiyetine geçireceğini taahhüt etti.

İngiltere İşçi Partisi’nin iklim finansmanı taahhütleri umut verici ama yetersiz

İzmir’de doğa ve ağaçlar için nöbet!

Özel haber: Civan DEĞER

*

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin orman yangınlarına müdahale eden itfaiyeler, son yılların en zorlu dönemini yaşıyor. Geçen yılın Haziran ayına göre beş kat artan orman yangınlarında görev alan itfaiye personeli, yüzde 98’i yurttaşların dikkatsizliği sonucu çıkan yangınları söndürmek için mücadele ediyor. İtfaiyeciler ‘yanan sadece ağaçlar değil, geleceğimiz’ diyerek yangınların çıkmaması için doğaya ‘çocuklarınız kadar hassas davranın’ çağrısında bulunuyor.

Ağaçlar, kuşlar, böcekler, yaban hayvanları… Çıkan her orman yangını geride derin bir acı bırakıyor. Nefes almamızı sağlayan, yaşam kaynağı ormanlar, küçük dikkatsizlikler sonucu da yok olabiliyor. Ülkenin birçok kentinde olduğu gibi İzmir’de de yaz aylarının ilk günlerinden itibaren birçok orman yangını meydana geldi. Ancak geçen 29 ve 30 Haziran tarihleri arasında Selçuk’un Pamucak bölgesi ile Menderes Çamönü’nde çıkan yangınlar rüzgarın da etkisiyle büyürken, itfaiyeler ve gönüllülerin büyük mücadeleleri sonrası saatler sonra kontrol altına alınabildi.

Her iki orman yangınından 500 hektarlık alan etkilendi. Yangınları söndürmek için bölgeye giden İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı ekipleri, tek bir ağacın, tek bir canlının zarar görmemesi için yangını söndürme çalışmalarına başladı. 30 ilçede bulunan 62 istasyonda, 300 araç ve 3 vardiyada toplam bin 95 yangın söndürme personelinin yanı sıra orman gönüllüleri ile orman yangınlarına karşı 24 saat teyakkuzda olan İzmir İtfaiyesi yetkilileri, aşırı sıcaklarla birlikte artan yangınlarına “dur” demek için alınacak çok basit bireysel önlemlere dikkat çekti.

‘Çok dikkatli olmamız lazım’

İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Şükran Nurlu, kentin geçen 29-30 Haziran’da çok zor günler yaşadığını söyledi. Yalnızca geçen hafta sonu 21 noktada orman yangını çıktığını belirten Şükran Nurlu, “Bunların bir bölümü ot yangını olarak başladı ama orman yangınına dönüştü. İzmir Büyükşehir Belediyesi bütün ekipleri ile sahadaydı. Sıcaklıklar artıyor. İklim değişikliğinin etkilerini görüyoruz. Bitki örtümüz bu sıcaklıklara alışık değil. En ufak bir dikkatsizlik zor ve sıkıntılı durumlara neden olabiliyor. Yine geçen hafta sonu kent genelinde 255 yangın çıktı. Bunlar küçük dikkatsizliklerle başlayarak büyüyen yangınlardı. Çok daha dikkatli olmamız lazım” dedi.

Hafta sonu kent içerisinde çıkan yangınlara itfaiye ekiplerinin ortalama 4 dakika 51 saniye içerisinde müdahale ettiğini vurgulayan Şükran Nurlu, kent dışı alanlardaki yangınlara da 9 buçuk dakikada ulaşıldığını belirtti. Nurlu, “Hiç yangın çıkmaması en büyük temennimiz. Ancak yangın çıktığında müdahale konusunda neler yapılabileceğini bilmek çok önemli. O nedenle müdahale süreleri başarılı” diye konuştu.

Yangınlar beş kat arttı

İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı İtfaiye Orman Köyleri ve Kırsal Alan Yangınları Müdahale Şube Müdürü Yaşar Korkmaz da 1 Haziran’dan itibaren İzmir’de olağanüstü yangınların yaşandığını ifade etti.

Son bir ayda 45 orman yangını meydana geldiğini, 2023 yılının aynı ayı ile karşılaştırıldığında neredeyse beş katı orman yangını çıktığını anlatan Yaşar Korkmaz, “Sadece bu hafta sonu 21 orman yangını meydana geldi. Cumartesi yalnızca 8 saat içerisinde 86 yangın çıktı. Bunun 6’sı ot yangını olarak başlayıp ormanlara sirayet etti ve 11 orman yangını çıktı. 150 araç, 350 personelle yangınlara müdahale ettik. Haziran ayının başlamasıyla birlikte İzmir’de kırsal alanlarda genellikle örtü yangınları olurdu. Ancak bu yaz çok farklı bir durum yaşandı. 27 yıllık mesleki hayatımda hiç görmediğim yangınları kısa zamanda yaşadık. Orman yangını nerede çıkarsa çıksın hepimizi mutsuz ediyor. Çünkü güzel bir doğaya ve yeşil örtüye sahibiz. Biz de bunları gelecek nesillere daha sağlam devretmek zorundayız” dedi.

Yangınların yüzde 98’i insan kaynaklı

İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı İtfaiye Yangın ve Acil Müdahale Şube Müdürü Aydın Mutlu ise yangınların yüzde 98’inin insanlardan kaynaklandığını söyledi. Alınacak bireysel tedbirlerin birçok yangını önleyeceğine dikkat çeken Aydın Mutlu, şunları söyledi:

“Evimizin çevresindeki kuru otları temizleyebiliriz. Kesinlikle sigara izmaritlerini ormanlık yerlere, kuru otların içerisine atmamız gerekiyor. Camları ormana atmamalıyız. Kaynak yaparken mutlaka yanımızda yangın söndürücü veya su bulundurmalıyız. Hafta sonları, tatil zamanlarında daha çok yangın çıkıyor. Tarlada biçerdöver veya traktörle çalışma yapılırken de küçük bir kıvılcım ile yangın çıkıyor. Biçerdöver sahiplerinin yanlarında su bulundurması bu yangınları büyük ölçüde önlüyor. Küçük bir kıvılcım kuru otları çabuk tutuşturuyor.”

‘Teyakkuzdayız’

Yangın çıkacak diye tedirgin şekilde uyuduklarını ifade eden Mutlu, “Sürekli telsizi takip ediyoruz. Kulağımız çağrı merkezinde veya telefonda oluyor. Sürekli göreve hazır şekilde bekliyoruz. Nefes almamızı sağlayan ormanların içerisinde bir sürü canlı yaşıyor. Ülkemizin çölleşmemesi için ormanlarımızı korumalıyız. Alacağımız bireysel tedbirlerle çok büyük felaketlerin önüne geçebiliriz” dedi.

‘Ormanların çığlığını duydum’

Son yangınlarda görev alan itfaiye eri Ergün Anıl Cengiz, ormanların kendileri için önemine dikkat çekerek, “Ormanlar bizim canımız. Canımız yandı. Ülkemizin milli serveti. İnsanların yaşam alanlarının yanı sıra hayvanların da evleri yok oluyor. İtfaiyeciyim. Çok yangına müdahale ettim ama özellikle Menderes ve Selçuk yangınları çok kötüydü. Selçuk’taki orman yangınına gittiğimde adeta ormanların çığlığını duydum. Bu durum beni derinden sarstı” dedi.

‘Sevdiklerimizi bırakıp yangınlara müdahale için koşuyoruz’

İtfaiye eri Hasan Bektaş da her yangın ihbarı aldıklarında duygusal anlar yaşadıklarını vurgulayarak, şunları söyledi:

“Bir orman, bir ağaç bizim için bir insan demek. O nedenle bu durumlar bizi derinden etkiliyor. Ormanlar canımız. Gelecek nesillere mirasımız. İzmir itfaiyesi olarak her zaman insanların yanındayız. Yangınlara müdahale etmek için koşuyoruz. Arkamızda ailemizi, sevdiklerimizi bırakıyoruz. Ormanlar, insanların canı ve malı bizim için her şeyden daha önemli.”

‘Çocuklarınız kadar hassas davranın’

İtfaiye personeli Serdar Özdemir de yangın çağrısı geldiğinde hemen hazırlandıklarını ifade ederek, “Böyle durumlarda içimiz yanıyor. Mangal için, 5 dakika keyifli vakit geçirmek uğruna zaman zaman yangın çıkabiliyor. Oysa yurttaşların, ormanları çocukları gibi düşünmesi gerekiyor. Her yangında hepimizin içi parçalanıyor. Küçük bir kıvılcımın nelere mal olduğunu hep birlikte görüyoruz. Herkesin daha duyarlı olmasını bekliyoruz. İnsanlarımız, ormanlara da çocukları kadar hassas davransın” dedi.

Halk, Adalar’ı korumayan Revize İmar Planı’na itiraz ediyor

İstanbul, Adalar ilçesi için hazırlanan Revize İmar Planları’na, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü’ne giderek itiraz etti.

Askıya çıkarılan 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planlarına ilçe sakinleri ve meslek örgütleri itiraz etmiş, iptal davaları açılmıştı. Bugün çok sayıda Adalı, Müdürlüğe itirazlarını bildirdi.

Adalılar, ilçede yapılaşmayı ve afet risklerini arttıracak bir plan yerine, Adalar’ı doğal, tarihi ve kültürel dokusu içinde gerçekten koruyacak bir imar planı yapılmasını istediklerini belirtti.

Adalılar itirazlarında, daha önceki itiraz gerekçelerinin dikkate alınmadığını ve katılım sürecinin işletilmediğine dikkat çekerek “Askıdaki plan, Adalar’ın doğal, kültürel, mimari özelliklerini dikkate almıyor, turizm-ticaret eksenli yapılaşma öngörüyor” dedi.

Önceki plana en önemli itiraz gerekçelerinden biri, Bakanlık tarafından “Özel Çevre Koruma Bölgesi” ilan edilen Adalar’da, kıyıların imar planı dışında bırakılmasıydı. Bu sorunun, yeniden askıya çıkarılan planlarda da devam ettiği görüldü.

Adalılar, imar planında Adalar’ın kıyısı olmayan, Tavşan Adası, Yassıada, Sivriada’nın koruma dışında bırakıldığı bir bölge gibi gösterilmesine karşı çıktıklarını da vurguladı.

Yurttaşlar, deniz hayatının korunacağı, ormanların yapılaşmaya açılmayacağı, kıyılara erişimin kesilmediği bir koruma planı hazırlanması gerektiğine işaret etti.

Mevcut planın, ulaşım planı ve ziyaretçi yönetim planı yapılmadan hazırlandığına dikkat çeken Adalılar, “Daha önceki planların da iptaline neden olan bu eksikliğin giderilmesi, fay hattına çok yakın olan Adalar’da deprem gibi afet risklerinin, jeoloji ve ekoloji bilgilerinin imar planında mutlaka dikkate alınması gerekiyor” dedi.

Plan kararlarına dayanak oluşturacağı belirtilen “Kentsel Tasarım Rehberi”nin, imar planıyla birlikte sunulmadığına da dikkat çeken Adalılar, itirazlarına ilişkin şu açıklamada bulundu:

“Adalar’daki kültürel miras envanteri tamamlanmamış ve ilçenin çoğulcu yapısı gözetilmemiş, kimi tarihi ve dinî yapılara planda yer verilmediği gibi, kimilerinin yanına eğlence tesisi kurulması öngörülmüş. UNESCO Dünya Mirası listesine aday bölgede çok önemli tarihi yapıları ve yerleşimin genel dokusunu koruyacak ilkeler belirtilmemiş. Adalılar bu gibi sorunların giderildiği bir imar planının bir an önce hazırlanmasını, uzun zamandır dile getirilen ve yetkililere bildirilen itirazların dikkate alınmasını istiyor.”

Bodrum’da yolcu limanının genişletilmesi projesinin ÇED toplantısına halk engeli

Muğla‘nın Bodrum ilçesinde, Bodrum Yolcu Limanı İşletmeleri A.Ş tarafından Kumbahçe Mahallesi, Mantar burnu mevkiinde işletilen Bodrum Yolcu Limanı‘nın büyütülmesi için hazırlanan “Bodrum Tekne Yanaşma Yeri ve Feribot İskelesi Projesi”, Bodrumluların tepkilere neden oldu.

Projenin yapımı için bugün (4 Temmuz) Deniz Ticaret Odası Bodrum Şubesi Toplantı Salonu’nda gerçekleşen ÇED toplantısı halkın yoğun itirazı nedeniyle yapılamadı.

Toplantıya bakanlık ve şirket yetkililerinin yanı sıra  Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Muğla İl Temsilcilisi Ahmet Açar, TMMOB Bodrum İlçe Koordinasyon Kurulu Sekreteri Mustafa Erdoğan, CHP Bodrum İlçe Başkanı Tuna Işın ile Mimarlar Odası temsilcisi, sivil toplum temsilcileri ve çok sayıda Bodrumlu katıldı.

Yolcu limanının genişletilmesine karşı olan grup, Bodrum’un halka açık en önemli plajları olan Giritli Teyze, Paşatarlası ve Kumbahçe plajlarının bu proje ile birlikte yok edilerek marinaya dönüştürülmek istendiğini belirtiyor. 

Bakanlık temsilcisi de konuşturulmadı

Toplantının başında ÇED projesini hazırlayan firmanın temsilcisi Saygın Kemal Derebay, bir sunum yaparak, projenin bütün etkilerini araştırmaya çalıştıklarını ve bölgedeki plajların hiçbir şekilde etkilenmemesine gayret ettiklerini söyledi.

Derebay konuşma yaptığı sırada, ellerinde “Kumbahçe’de Marina İstemiyoruz”, “Kumbahçe’ye Marina Cinayettir”, “Kumbahçe’de Yağmacı İstemiyoruz”, yazılı dövizler tutan vatandaşlar müdahale ederek, projede kamu yararı gözetilmediğini, denizin kirleneceğini, plajların kapatılacağını,  bahse konu projenin gemi yanaşma değil bir marina projesi olduğunu dile getirdi.

ÇED raporu için düzenlenen halkın katılımı toplantısının hukuka aykırı olduğunu belirten STK temsilcileri,  İzmir Kruvaziyer ve Deniz Turizm Derneği (İZKUDET) Başkanı Korhan Bilgin’in projenin bölge turizmini hareketlendireceği yönündeki konuşmasına da alkışlarla tepki gösterdi ve konuşmanın tamamlanmasını engelledi. Yoğun protestolar sonrasında yapılamayan Halkın Katılımı Toplantısı’nda Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı temsilcisi de konuşma yapamadan salondan ayrılmak zorunda kaldı.

Beach club, mağaza, kafe, restoran ve yat bağlama yerleri inşa edilecek

Bodrum Yolcu Limanı, “Bodrum Yolcu Limanı-Tekne Yanaşma Yeri ve Feribot İskelesi Projesi”  kapsamında genişletilmek isteniyor. Proje ile limanın mevcut yapısına eklemeler yapılması, hem yatlar hem de feribotlar için yeni yanaşma yerleri yapımını öngörüyor.

Limanın kapasitesinin artırılması ve daha fazla yolcu ve gemiye hizmet verebilmesi amaçlanan proje ile en az dört feribot yanaşabilecek iskeleler ve ilk etapta yaklaşık 140 tekne bağlama yeri, alışveriş mağazaları, beach club, müştemilat, cafe restoran gibi değişik yapılar inşa edilecek.

Proje alanının kuzeybatısında Bodrum Yat Limanı ve Bodrum Kale İskelesi yer alıyor. Hemen yanlarındaki halihazırda kruvaziyer limanı olarak da hizmet veren Bodrum Yolcu Limanı,  aynı anda iki büyük veya dört küçük yolcu gemisini barındırabilen bir adet iskeleye sahip ve  2011 yılında yapılan iskele genişletmesi sayesinde 310-320 metre uzunluğundaki büyük kruvaziyer gemilerini de ağırlayabiliyor.

Dolfen Danışmanlık Mühendislik A.Ş tarafından hazırlanan 491 sayfalık ÇED Başvuru Dosyası’nın da sunulmasına engel olan vatandaşlar, toplantının yasal dayanağını olmadığını öne sürerek toplantının yapılmadığı yönünde karar verilmesini ve bu yönlü tutanağın düzenlemesini talep etti. Çıkan gerginliğin ardından talepleri karşılanmayan katılımcılar, toplantının yasal dayanaklarının oluşmadığını ve bu nedenle yapılmadığını içeren tutanağı kendileri tuttu.

Katılımcıların taleplerini aldıklarını belirten Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü ve Bakanlık yetkilileri, toplantıyı sonlandırdı.

Toplantı sonrasında konuşan  ÇMO Muğla İl Temsilcilisi Ahmet Açar, başvurunun usule aykırı olduğunu ifade etti:

“Projenin etkisinin bölgede oluşturabileceği etkilere baktığımızda projede limana 130 yatın yanaşabileceği ve her birinde üç kişi konaklayacağı saptamasına göre bir kapasite belirlenmiş. İçme suyu, kullanma suyu, katı atık da buna göre hesaplanmış. Halbuki 50-60 metrelik tekneler in de buraya yanaşması mümkün ve hepsinde üç kişi olamayacağına göre yanlış veriyle hesaplama yapılmış. Ayrıca projede yer alan yapıların nüfusu da hesaba katılmamış. Halkın bilgilendirilmesi için sağlıklı bilgilere yer verilmediği için toplantının yasal dayanağı yoktur.”

Şehir Plancısı Vildan Tekin de şunları ifade etti:

“Bu alanda ön izin sözleşmesi yapılmadan ki ÇED dosyasında da ‘izinler alınacaktır’ diye yazılmış. Herhangi bir izin sözleşmesi olmadan bu çalışmaların yapılması hukuka aykırıdır. Bu izin alınmadan, jeolojik etütler, hidrografik raporlar, modelleme raporları yapılmadan hiçbir şey yapılamaz. Ayrıca hiçbir kurum görüşü alınamamış. Milli Emlak Müdürlüğü’nün zaten ön izni yok. Bu proje, kime göre, neye göre, kimin izniyle buralara geldi, bunun sorgulanması lazım. Biz bunları toplantıda dile getirdik. Burada marinanın olmasını istemiyoruz.”

Ön başvuru yapılmamış

Bodrum Yurttaş İnisiyatifi Sözcüsü Ayhan Karahan ise firmanın bakanlıktan ön izin almadığını ifade ederek toplantıya tepki gösterdi. Mevcut yasalara göre toplantının yapılmaması gerektiğini belirten Karahan şöyle konuştu:

“Bodrum’un kıyılarını koylarını rant amaçlı yağmaladılar, sıra şehir merkezinde halka açık üç plaja geldi. Dünyanın neresinde halk plajına liman yapıldığı görülmüş. Bu limanı buraya yapmayı düşünenler bölgenin alt yapısını ve halkı değil sadece kazanacakları parayı düşünüyorlar. Bakın projenin ön başvurusu alınmamış. Şirket bunu hazırladığı raporda ifade ediyor. Mevcut yasalara göre ön başvurusu alınmadan ÇED raporu düzenlenemez. Ama bugün burada ÇED toplantısı gerçekleştirilmek isteniyor. Bakanlık kendi yasasına uymuyor. Bu bağlamda bu toplantı yasal değil ve yapılmış gibi gösterilmesini de kabul etmiyoruz”

Brezilya Amazonu’nda yılın ilk yarısında çıkan yangınlar, son 20 yılın en kötüsü

Brezilya‘da, Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü‘nün (INPE) geçen pazartesi günü açıkladığı uydu verilerine göre, dünyanın en büyük tropik ormanı Amazon‘da yılın ilk yarısında 13 bin 489 yangın kaydedildi. Bu, geçen yıla kıyasla yüzde 61 artışla son yirmi yılın en kötü rakamı.

Ülkede 1998 yılından bu yana Amazonlarda çıkan yangınlar kaydediliyor. Buna göre, yalnızca 2003 (17.143) ve 2004’ün (17.340) ilk yarısında daha fazla yangın görülmüştü. Bu yılın ilk yarısında meydana gelen toplam yangın sayısı geçen yılın aynı dönemine göre (8.344) çok daha fazla oldu.

Brezilyalı yetkililer, Amazon’daki ormansızlaşmayla mücadele etmeye çalışan Başkan Luiz Inácio Lula da Silva hükümetinin şimdi de yangınlarla yüzleşmek zorunda kaldığını söylüyor.

INPE  1 Ocak’tan 21 Haziran’a kadar (mevcut en son tarih), 2023’ün ilk yarısındaki 2.649 km2’ye kıyasla 1.525 kilometrekare ormansızlaştığını açıkladı. Bu da yüzde 42’lik bir azalma anlamına geliyor. Geçen yıl da Brezilya’daki ormansızlaşma 2022’ye kıyasla yarı yarıya azalmıştı.

Lula, selefi aşırı sağcı Jair Bolsonaro’nun (2019-2022) hükümeti döneminde artan bir şekilde Amazon’daki yasa dışı ormansızlaştırmayı 2030 yılına kadar sona erdirme sözü vermişti.

‘Brezilya, yağmur eksikliği nedeniyle su stresi altında’

Greenpeace Brezilya sözcüsü Romulo Batista’ya göre, özellikle geçen yıl Amazon’u etkileyen olağanüstü kuraklığın neden olduğu orman yangınlarındaki bu artışa iklim değişikliği katkıda bulunuyor.

Batista,  “Maalesef Brezilya biyomlarının büyük bir kısmı yağmur eksikliği nedeniyle su stresi altında. Çevre daha kuru hale geliyor ve daha kuru bitki örtüsü yangınları daha çok kolaylaştırıyor” dedi.

Ancak “bu yangınların çoğunluğunun kendiliğinden veya yıldırım çarpması nedeniyle çıkmadığını”, önemli bölümünün “insan eylemi” nedeniyle, özellikle de tarımsal faaliyetleri genişletmek için arazi açmak amacıyla çıktığını tahmin ettiklerini de ekledi.

Dünyanın en büyük sulak alanı Pantanal da yanıyor

Dünyanın en büyük sulak alanı olan Pantanal ve Amazon’un güneyinde yer alan Cerrado savanında da yılın ilk yarısında orman yangınları rekor seviyelere ulaştı.

Geniş alanları dumanla kaplanan ve gökyüzünün kırmızıya döndüğü Pantanal’da, yılın başından bu yana geçen yılın ilk yarısına göre yüzde 2.018 artışla 3 bin 538 yangın tespit edildi.

Bu aynı zamanda tüm rekorların kırıldığı ve biyomun yüzde 30’unun yangından etkilendiği 2020 yılına kıyasla yaklaşık yüzde 40’lık bir artışı temsil ediyor.

Yalnızca haziran ayında, 2 bin 639 yangın salgını tespit edildi; bu sayı, 2005’e kadar uzanan yılın bu ayına ait bir önceki rekorun altı katıydı.

Yangınların zirve noktasına genellikle yılın ikinci yarısında, özellikle de kurak mevsimin ortasındaki eylül ayında ulaştığı göz önüne alındığında durum daha da endişe verici hale geliyor.

Pantanal’ın büyük bir kısmının bulunduğu Mato Grosso eyaleti (orta batı), geçen hafta olağanüstü hal ilan etti ve hükümet, alevlerle mücadele etmek için diğer bölgelerden takviye itfaiyeci göndereceğini duyurdu.

Cerrado’da ise ilk yarıda Amazon’daki kadar (13 bin 229) yangın çıktı. Böylece de 2007’deki önceki rekor (13 bin 214) kırıldı.

Araştırma: ‘Kenar etkisi’ nedeniyle tropikal orman bozulması düşünülenden yüzde 200 daha fazla

Yeni bir araştırmaya göre, tropikal ormanların kenarlarındaki ağaçların tahribatı daha önce düşünülenden daha yaygın.

Nature dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, ormanın kesilmiş ağaçlarının bulunduğu veya bozulmuş bölgelerinin yakınındaki ağaçlar, kuraklığa ve kerestecilik gibi insan faaliyetlerine karşı daha savunmasız. Yazarlar, bu “kenar etkilerinin” ormanın 1,5 km içine kadar ölçülebildiğini buldu.

Yazarlar, bunun “inanılmaz bir sonuç” olduğunu söylüyor çünkü önceki çalışmalar bu etkileri yalnızca orman kenarının ilk 120 metresinde tespit etmişti. Yeni rakam, kalan tropikal nemli ormanların yüzde 18’inin kenar etkilerinden etkilendiğini gösteriyor; bu, daha önce tahmin edilenin yüzde 200’ünden daha büyük bir alana denk geliyor..

Çalışmaya dahil olmayan uzmanlar Carbon Brief‘e tropikal orman bozulmasını ölçmenin “sinir bozucu derecede zor” olduğunu söylüyor.

Daha uzun ağaçlardan oluşan ormanlar daha az bozuluyor

Tropikal ormanlar, küresel orman örtüsünün yaklaşık yüzde 45’ini oluşturuyor.  Bu ormanlar, yüksek biyolojik çeşitlilikleri ve sağladıkları önemli ekosistem hizmetleriyle biliniyor . Ayrıca , tüm kara tabanlı karbonun  yaklaşık dörtte birini tutuyorlar.

Yeni çalışma, ormansızlaşma ve bozulmanın ” nemli tropikal ormanları ” nasıl etkilediğini değerlendiriyor. Buna göre, tropikal nemli ormanların yaklaşık yüzde 17’si, 1990 ile 2021 yılları arasında büyük ölçüde ağaç kesimi ve yangınlar gibi insan faaliyetleri nedeniyle ortadan kayboldu. 2019’da küresel olarak kalan 1.071 milyon hektarın yaklaşık yüzde 10’u da yine insan kaynaklı nedenlerle bozuldu.

Tropikal ormanların kenarlarındaki ağaçlar, yangın ve kuraklık gibi durumlara daha fazla maruz kaldıkları için, merkezdeki ağaçlardan daha yüksek ölüm oranlarına sahip. Bozulmamış ormanlar kesim, yangın, kuraklık veya yol yapımı gibi nedenlerle parçalandığında, bu ” kenar etkileri ” daha fazla orman bozulmasına yol açıyor.

Yazarlar, Uluslararası Uzay İstasyonu‘ndaki Küresel Ekosistem Dinamikleri Araştırması (GEDI) aracı tarafından toplanan verileri kullanarak son dört yılda orman yapısını (örneğin, gölgelik yüksekliği ve yer üstü biyokütlesi) değerlendirdi.

Nemli tropikal ormanlar için gölgelik yüksekliği, bozulmamış ormanlar (üst sıra), bozulmuş ormanlar (ikinci sıra), orman kenarları (üçüncü sıra) ve orman yeniden büyümesini gösteren grafikler. (alt sıra), Koyu mavi ormandaki ağaçların daha uzun olduğu alanları, açık mavi ise daha kısa olduğu yerleri belirtiyor. Harita ağaçların dağılımını ve sağ taraftaki çubuk grafikler sıklığını gösteriyor. Kaynak: Bourgoin ve diğerleri ( 2024 )

Çalışma, en uzun bozulmamış nemli tropikal ormanların, ortalama gölgelik yüksekliğinin 34 m olduğu Güneydoğu Asya’da bulunduğunu buldu. Batı ve Orta Afrika ile Orta ve Güney Amerika‘nın ortalama orman yükseklikleri 29 m.sYazarlar, bunun nedeninin, genellikle “sert ağaç rüzgarıyla dağılan türler” tarafından domine edilen Asya’daki bozulmamış tropikal ormanların genellikle daha uzun olması olduğunu söylüyor.

Haritada ayrıca bozulmuş ormanların, orman kenarlarının ve ormanlık alanların ortalama olarak daha kısa ağaç oranına sahip olduğu görülüyor.

‘Kenar’

Çalışmada, orman kenarı etkilerinin iki farklı türü araştırılmış ve ormansızlaştırılmış ve bozulmuş arazi alanlarının yakındaki ağaçları nasıl etkilediği araştırılmış.

Uluslararası Kalkınma için Fransız Tarımsal Araştırma Merkezi’nde araştırmacı olan, çalışmanın yazarı Dr. Lilian Blanc, yakınlardaki bozulmuş arazinin etkisinin “önceki çalışmalarda dikkate alınmadığını” söyledi.

Harita, orman kenarından itibaren orman yüksekliğinin bozulmamış orman yüksekliğinin yüzde 95’ine ulaştığı mesafeyi ölçerek, etkilerin orman kenarına ne kadar uzaklıkta mevcut olduğunu gösteriyor.    Amerika, Afrika ve Asya’da orman kenarından farklı mesafelerde bozulmamış ormanların gölgelik yüksekliklerinin ortalama dağılımı (üstte) ve orman yüksekliğinin bozulmamış ormanın yüksekliğinin yüzde 95’ine düştüğü mesafe (altta). Sarı, orman kenarına kısa bir mesafeyi, mavi ise yüksek bir mesafeyi gösteriyor.  Kaynak: Bourgoin ve diğerleri ( 2024 )

Yazarlar, ormansızlaşmanın en büyük kenar etkilerinin, yüksek parçalanma seviyeleriyle işaretlenen Borneo ve Sumatra kıyılarında ve Kongo havzasının sınırlarında, bulunduğunu tespit etti. 

Ayrıca Amerika, Afrika ve Asya’da ormansızlaşan kenardan itibaren sırasıyla 350, 400 ve 1.500 metreye kadar gölgelik yüksekliğinde azalma kaydediliyor.

Yazarlar, ağaç kesimi ve yangın nedeniyle zarar gören ağaçların 120 metre çevresindeki alanda, bozulmamış ormanlardaki ortalama gölgelik yüksekliğinin de sırasıyla yüzde 15 ve yüzde 22 daha düşük olduğunu tespit etti.

Orman bozulmasının ormansızlaşma olasılığını da artırabileceğini belirten uzmanlar, orman parçalanmasının ormanın iç kısımlarını oduncular için daha erişilebilir hale getirmesi nedeniyle, orman yüksekliğinin ve ormanın kenarına olan mesafenin “ormansızlaşmanın güçlü öngörücüleri” olduğu uyarısı yapıyor. Çalışmaya göre, Afrika ve Amerika’da orman sınırından 500 metre içeride, Asya’da ise daha derinlerde seçici kesim yapılıyor.

Eleştiriler: Yerel bilgilere yer verilmedi

Çalışmanın sonuçları, alanda çalışan bilim insanlarının “karışık” tepkilerine yol açtı.

Maryland Üniversitesi coğrafya bölümünde uzaktan algılama bilimcisi olan Prof. Matthew Hansen , orman bozulmasının “ölçümlenmesi sinir bozucu derecede zor bir dinamik” olduğunu belirtirken, çalışmayı “çok açık ve iddialı” bularak övdü.

Hansen ile birlikte araştırma yayınlayan Potapov ise sonuçların mevcut bulguları genel olarak doğruladığını, ancak çalışmada bazı “önemli sınırlamalar” olduğunu;  örneğin, yöntemin insan yönetiminin ağaç yüksekliği üzerindeki etkisini yükseklik, toprak kalitesi ve seller gibi doğal faktörlerden ayırmak için bir “eşleştirme tekniği” içermediğini söyledi: “Yazarlar Gabon’daki seçici ağaç kesimini büyük ölçüde hafife alırken, Güney Amerika’daki nehir kıvrımları ve rüzgarla devrilen ağaçlar gibi yangın dışı doğal bozulmalar muhtemelen insan kaynaklı bozulma olarak ele alındı.”

Uydu görüntüleme firması Planet Labs’ta orman ve arazi kullanımı program yöneticisi olan Dr. Flávia de Souza Mendes , araştırmayı “iyi yazılmış” bulsa da benzer çalışmalar yürüten bilim insanlarının “daha fazla yerel araştırmacıyı katılmaya davet etmesi” gerektiğini belirtti.

Brezilya‘daki Maranhão Federal Üniversitesi‘nde Amazon ekolojisi ve uzaktan algılama alanında araştırma yapan Prof. Celso Silva-Junior  da Carbon Brief’e yaptığı açıklamada, çalışmanın “2016’dan beri uzaktan algılama teknolojilerini kullanarak büyük ölçekli orman kenarı etkilerini araştıran araştırma grubunun bulgularını yeniden ürettiğini” belirtti ancak o da “tropikal bilim insanlarının yerel bilgisinin” önemini vurguladı.