Ana Sayfa Blog Sayfa 77

Kolombiya’da ormansızlaşma tarihsel olarak en düşük seviyeye ulaştı

Kolombiya‘da 2023 yılında ormansızlaşma tarihsel olarak en düşük seviyelere ulaştı.

Yüzölçümünün üçte birini Amazon yağmur ormanlarının oluşturduğu Kolombiya’da ormansızlaşmanın yüzde 36 oranındaki azaltılması, dünyanın en önemli karbon yutaklarından biri olan Amazon’un korunması için önemli bir başarı olarak gösterildi.

Bu yılın ekim ayında COP16 Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Zirvesi‘ne ev sahipliği yapmaya hazırlanan Kolombiya’nın başarısı Amazon’un ormansızlaşma sorunuyla mücadele için yol gösterebilir.

İklim krizi: Amazon yağmur ormanları kritik eşiğe yaklaştı
İnsan faaliyeti ve kuraklık Amazon’un üçte birinde bozulmaya yol açıyor
Fotoğraf: Reuters

Petro’nun taahhütleri, Gerillalar ve Yerliler sayesinde başarıldı

2022 yılında seçilen Kolombiya başkanı Gustavo Petro, tarım ve ticaretin ormanlara yayılmasını sınırlayarak ve Yerli halkların kauçuk, açai ve kereste dışındaki orman ürünlerini toplayabilmeleri için özel rezervler oluşturularak ormansızlaşmayı azaltma sözü vermişti.

Petro ve Marquez, Kolombiya’da resmen göreve başladı

Ormansızlaşmadaki düşüşte hükümetin, orman bölgelerindeki gerilla gruplarıyla barış müzakerelerini ilerletmesi ve Amazon’daki çiftçilere koruma teşviklerinin sağlanması ekili oldu.

Çevre uzmanları, yasadışı madencilik, tarım ve kerestecilik faaliyetleriyle ormansızlaşmanın önde gelen sebeplerinden biri olarak gösterilen FARC gerillalarının müzakereler sonrasında ormansızlaşmayı yasaklayan emirler vermesinin bu düşüşte rol oynadığını söylüyor.

Çevre bakanı da ormansızlaşmadaki düşüşün sürdürülebilmesi için hükümetin gerillalarla barış görüşmelerinde ilerleme kaydetmesinin kilit rol oynadığına dikkat çekti.

2022 ve 2023 yılları arasında kaydedilen düşüşte hayatları ve geçim kaynakları için Amazon’a bağımlı olan yerli aktivistlerin yıllardır sürdürdüğü kampanyalar da etkili oldu.

Fotoğraf: Raul Arbodela/AFP

Çevre bakanı bu yıl için umutsuz

Çevre Bakanı Susana Muhamad, yüzde 36’lık düşüşün 44 bin 262 hektar ormanın kesilmesine engel olunduğu anlamına geldiğini söyledi. Bu düşüşün iyi bir haber olduğunu ancak ormansızlaşmayla savaşın henüz kazanılmadığını söyleyen Muhamad, hala ormanlara zarar veren yasadışı faaliyetlerle mücadele edildiğini belirtti.

2022 yılında ormansızlaşma, yüzde 29 oranında azaltıldı. Ardından bu oran 2023 yılında yüzde 36’ya çıktı. Ancak Muhamad’a göre 2024 yılı verileri umut vaat etmiyor. Orta Pasifik‘i ısıtan El Niño‘nun etkisiyle kuru havanın ormansızlaşmayı arttırabilir. 

Diğer yandan yoğun büyükbaş hayvancılık faaliyetleri, uyuşturucu mahsulleri ve yasa dışı madencilik faaliyetleri hala ülkede ormansızlaşmaya yol açan sorunlar arasında.

Kolombiya’da beş yılda 210 bin hektar orman, sığır yetiştiriciliği için yok edildi

Petro zengin ülkelere borç takası çağrısı yaptı

Amazonlar’ın yok edilmesinin iklim değişikliğinin etkilerini daha da derinleştireceğine dikkat çeken Petro ise zengin ülkelere Amazonlar’ı koruma eforları karşılığında Kolombiya’nın ulusal dış borçlarının silinmesi çağrısında bulundu.

Kolombiya, 2023 yılında düzenlenen Amazon İş Birliği Anlaşması Örgütü (ACTO) Zirvesi’nde Amazon bölgesini korumak için bir araya gelen Güney Amerika ülkelerindendi.

Bolivya, Brezilya, Ekvador, Guyano, Peru, Surinam ve Venezuela‘nın da aralarında bulunduğu ittifak, sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmeyi, ırmansızlaşmayı sonlandırmayı ve ormansızlaşmaya yol açan organize suçlarla mücadele etmeyi hedefleyen bir bildiri imzaladı. Ancak zirvede her ülkenin kendi ormansızlaşma hedefini takip etmesine karar verilmesi eleştirilere yol açmıştı.

Amazon Zirvesi sona erdi: Anlaşmada yağmur ormanlarının korunması için somut bir plan yok

İklim krizi: Artan ısı kubbeleri, orman yangınlarına davetiye çıkarıyor

ABD‘nin orta batı ve kuzeydoğu eyaletleri haziran ayı boyunca sıcak dalgalarıyla boğuşurken ABD Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) bu durumun ardındaki en önemli nedenin “ısı kubbesi” denilen hava olayı olduğunu açıkladı.

Sıcak dalgasına göre nispeten daha az bilinen bu hava olayı, bir yüksek basınç bölgesinin, belli bir alan üzerinde ısıyı hapsetmesiyle meydana geliyor ve günlerce hatta haftalarca sürebiliyor.

Isı kubbelerinin oluşmasında genellikle “jet rüzgarları” adı verilen, güney ve kuzey yarım kürenin subtropikal bölgelerinde ve orta enlemlerin yüksek troposfer seviyesi içinde esen dar şerit halindeki kuvvetli rüzgarlar etkili oluyor. Jet rüzgarları kuzeye doğru döndüğünde daha yavaş hareket ediyor ve çöküyor. Bu durum bölgedeki nemi azaltırken ortaya çıkan koşullar, güneş ışınlarının zemini daha fazla ısıtmasına yol açıyor.

ABD Ulusal Atmosfer Araştırmaları Merkezi (NCAR) araştırmacısı Dr. Osamu Miyawaki, küresel ısınmayla birlikte kutup bölgelerinin ısındığını, bu durumun kutup bölgeleriyle orta enlemler arasındaki ısı farkını azaltması sonucu jet rüzgarlarının doğasının etkilendiği kaydetti.

Miyawaki, “Arktik bölgesinde artan ısınmanın, kuzey yarım kürede doğu-batı yönündeki rüzgarların hızını azaltacağı tahmin ediliyor. Öte yandan jet akımı ile ısı kubbeleri gibi aşırı hava olayları arasındaki bağlantı halen devam eden bir araştırma alanı” dedi.

Isı kubbelerinin orman yangınlarına etkisi

Avrupa Birliği‘ne bağlı Copernicus İklim Değişikliği Servisi verilerine göre, geçen yıl Avrupa’da etkili olan aşırı sıcaklarda da ısı kubbelerinin rolü vardı. Yunanistan, İspanya’nın doğusu ve İtalya’nın güneyinde 45 dereceye varan sıcaklıklarda etkili olan ısı kubbeleri, bölgede sıcak dalgalarının daha uzun sürmesine yol açtı.

Nature bilim dergisinde nisan ayında yayımlanan bir makale, ısı kubbelerinin orman yangınları üzerinde de etkili olduğunu gösterdi. Yüksek sıcaklıkların ölçüldüğü bu ülkelerde geçen yıl, günlerce kontrol altına alınamayan orman yangınları meydana geldi.

Kanada’da yapılan bir çalışmada ise  2021’de Kuzey Amerika’da meydana gelen orman yangınları ve o yıl kuzeybatı Pasifik‘te etkili olan ısı kubbesi incelendi.

Çalışmada aşırı sıcakların Kanada’nın Britanya Kolumbiyası eyaleti ile ABD’nin Washington ve Oregon eyaletlerinde etkili olduğu ve bazı bölgelerde termometrelerin 49,6 santigrat dereceyi gördüğü hatırlatılırken ortaya çıkan ısı kubbesinin, daha fazla sıcaklığa ve yetersiz neme yol açarak orman yangınları için uygun koşullar oluşturduğu belirtildi. Araştırmacılar, orman yangınlarının çıkış tarihleriyl e ısı kubbesinin etkili olduğu dönemler üzerine yaptıkları analiz sonucu Kuzey Amerika’da 2021’de yanan toplam alanın yüzde 21’inin ısı kubbesi sırasında ve ısı kubbesinin etkili olduğu bölgelerde görüldüğünü ortaya koydu.

Isı kubbelerinin arkasında insan kaynaklı iklim değişikliğinin olabileceği belirtilen çalışmada, bu hava olayının etkili olduğu dönemlerde orman yangınlarının süresinin yüzde 59, yangınların etkilediği alan miktarının ise yüzde 34 daha fazla olduğu saptandı.

‘İnsan hatalarının önüne geçmek daha önemli hale geldi’

Çalışmaya katılan akademisyenlerden California Üniversitesi Karmaşık Sistemler Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi ve İklim Bilimci Prof. Dr. John Abatzoglou, ısı kubbelerinin bir çeşit “daha kalıcı sıcak dalgası” olduğunu, bu hava olayı nedeniyle yaz aylarında sıcaklıkların aşırı uçlara ulaştığını ve bu durumun karasal yüzeylerdeki havanın hızla kurumasına yol açtığını söyledi.

Yaptıkları çalışmayla ABD ve Kanada’da etkili olan ısı kubbelerinin orman yangınlarıyla ilişkisini ortaya koyduklarını bildiren Abatzoglou, “2021’de sıcak  dalgası, haziran sonu ile ağustos başı arasında etkili olarak orman yangınlarının yayılmasında kolaylaştırıcı rol oynadı. Bu da 2021’in temmuz ayında, her iki ülkede, son 20 yılda en çok alanın tahrip olduğu orman yangınlarına yol açtı” diye konuştu.

Abatzoglou, iklim değişikliğinin ısı kubbeleri ve orman yangınları üzerindeki etkisi hakkında şunları söyledi:

“İklimdeki değişimler sonucu ısı kubbesinin çok daha uzun, daha büyük ve daha güçlü olduğunu tahmin ediyoruz. Yani iklim değişikliğinin, böylesi şiddetli yangınların görülmesinde rolü olabilir. İklim değişikliği sıcaklığı artırıyor, bu da ısı kubbesi gibi daha kalıcı ısı olaylarının gerçekleşme olasılığını yükseltiyor. Genel olarak gezegenin ısınmasıyla birlikte sıcak hava dalgalarının artmasını bekliyoruz. Bu ise daha kalıcı sıcak hava dalgaları olan ısı kubbelerine yol açarak arazide hızlı bir kurumaya neden oluyor ve böylelikle orman yangınlarının meydana gelmesi kolaylaşıyor.”

Isı kubbelerinin yangınlar için gerekli koşulları kolaylaştırması nedeniyle yangının başlamasına yol açabilecek insan hatalarının önüne geçmenin daha önemli hale geldiğini vurgulayan Abatzoglou, kuru bitki örtüsünün yanında ekipman çalıştırılmaması, sigara izmaritlerinin uygun şekilde imha edilmesi ve eğlence amaçlı ateş yakılmasından uzak durulması gerektiğini sözlerine ekledi.

ABD’li yetkililer benekli baykuşları kurtarmak için yüz binlerce baykuşu öldürecek

Amerika Birleşik Devleti (ABD) Balık ve Yaban Hayatı Servisi, önümüzdeki yıllarda yarım milyona yakın çizgili baykuşun öldürüleceği tartışmalı bir planı kabul ediyor. 

Teklifle ilgili nihai çevre çalışmasının önümüzdeki günlerde yayınlanması bekleniyor. Nihai karar öncesindeyse 30 günlük bir yorum dönemi açılacak.

Baykuş katliamının gerekçesi ise Oregon, Washington ve Kaliforniya‘da nüfusu giderek azalan benekli baykuş popülasyonunun desteklemek.

Benekli baykuş sayısı giderek azalıyor

ABD’nin doğusundan batısına gelen türler kuzeyli benekli baykuşlar ve Kaliforniya benekli baykuşların yaşam alanını istila etti ve daha küçük boyutlarda olan benekli baykuşlar istilacı türlerle mücadele edemediği için sayıları ciddi oranda azaldı. 

2020 yılında nüfusu giderek azalan benekli baykuşların nesli tükenmekte olan türler kategorisine dahil edilmesi gerektiği önerildi. Ancak Balık ve Yaban Hayatı Servisi, nesli tükenme tehlikesi altında olan daha öncelikli türler olduğunu öne sürerek öneriyi reddetti. Kaliforniya benekli baykuşlarının federal koruması için yapılan teklif ise hala karar aşamasında.

450 bin baykuş katledilecek

Benekli baykuşların koruması için üretilen ‘çözüm’ ise otuz yıl içinde 450 bin kadar çizgili baykuşun yaban hayatı yetkilileri tarafından vurularak öldürülmesi oldu. 

AP News kaynaklarının aktardığına göre Balık ve Yaban Hayatı Servisi’nin Oregon sorumlusu Kessina Lee, çizgili baykuşlar aktif bir şekilde yönetilemezse kuzeyli benekli baykuşları koruma çabalarının boşa çıkacağını ve benekli baykuşların neslinin tükeneceğini söyledi.

Yetkililerin açıklamalarına göre çubuklu baykuşlar megafonlar kullanılarak baykuş çağrılarıyla bir bölgede toplanacak ve tüfeklerle vurulacak. Baykuş katliamının önümüzdeki bahar aylarında başlaması planlanıyor.

Baykuş cinayetleri halka açık alanlarda gerçekleştirilmeyecek. Yaban hayatı servisi, baykuşları öldürmesi için toprak sahiplerini Kızılderili kabilelerini ve şirketleri görevlendirecek.

2009 yılından beri 4500 kuş öldürüldü

Balık ve Yaban Hayatı Servisi’nin çizgili baykuş stratejisi sorumlusu Robin Bown, bazı benekli baykuş habitatlarındaki 2009 yılından bu yana 4 bin 500 kuşun araştırmacılar tarafından öldürüldüğünü söyledi. Öldürülen kuşlar arasında Kaliforniya’nın Sierra Nevada bölgesinde yaşayan çizgili baykuşlar da bulunuyordu.

Bown, yapılacak katliamın baykuşların tamamen ortadan kaldırılmasını sağlayamayacağını da kabul ediyor.

American Bird Conservancy de baykuşların öldürülmesini destekliyor. Çizgili baykuşların batı bölgelerine ait olmadığını söyleyen American Bird Conservancy başkanı Steve Holmer, kuşları öldürmenin ‘talihsiz’ bir durum olduğunu ancak bu stratejinin uzun vadede benekli baykuşlar ve diğer türlerin bir arada yaşamalarını sağlayabileceğini söyledi.

‘Ormanları koruma planlarını saptırıyor’

Daha önce benekli baykuşları korumak için planlanan çözümler, bu türün yaşadığı ormanları korumaya ve bu ormanlarda kerestecilik faaliyetlerini kısıtlamaya odaklandı. Bu sayede benekli baykuş türlerinin sayısının ciddi oranda azalmasının önüne geçildi.

Ancak ağaç kesimine getirilen sınırlamalar kereste endüstrisini rahatsız etti.Eski ABD başkanı Donald Trump döneminde kereste endüstrine zarar verdiği gerekçesiyle baykuş habitatlarına yönelik koruma kararları kaldırıldı. Ardından Joe Biden döneminde İçişleri Bakanlığı, Trump döneminde alınan kararın bilimsel olarak hatalı olduğu öne sürdü ve bölge için yeniden koruma kararı çıktı.

Bazı aktivistler, baykuşların öldürülmesini ormanı koruma planlarının saptırılması ve kerestecilerin memnun edilmesi için düzenlenen bir strateji olarak yorumladı.

Yaban hayatı aktivistleri endişeli

Bir baykuş türünü kurtarmak için yüz binlerce baykuşun katledilmesi yaban hayatı savunucuları arasında tartışmalara yol açtı.

Daha önce de hükümet, balıkları avlayan deniz aslanlarını öldürerek batı kıyısı somonunu kurtarmaya çalışmıştı.

Animal Wellness Action (Hayvan Refahı Hareketi) grubunun kurucusu Wayne Pacelle, “Balık ve Yaban Hayatı Servisi artık yaban hayatının koruyucusu olmaktan çıkıp yaban hayatına zulmeden bir kuruma dönüştü” dedi. Pacelle, baykuşları öldürme planının başarısız olacağını çünkü bu stratejinin bölgeye olan çizgili baykuş göçünü engelleyemeceğini söyledi.

Stratejinin muhalifleri, çizgili baykuşların öldürülmesinin orman ekosistemini bozacağından endişeli. Diğer yandan katliam stratejisi, benekli baykuşlar da dahil olmak üzere yanlış türlerin avlanmasına neden olabilir.

Çizgili baykuşların batı yakasında istilacı tür olarak görülmesine karşı çıkan aktivistler, bu yayılmanın doğal bir ekolojik olgu olduğunu görüşünde.

 

Adalılardan İmamoğlu’na: Sabır tavsiye etmek yerine takvim bekliyoruz

İstanbul‘un Prens Adaları‘nın UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi‘ne girmesi amacıyla kurulan ve son haftalarda Adalar’a toplu ulaşım için getirilen minibüslerin geri çekilmesi amacıyla düzenli olarak protesto gösterisi yapan Dünya Mirası Adalar grubundan yazar Gündüz Vassaf ve Adalı aktivist, Yeşil Gazete yazarı Derya Tolgay, Adalılar adına İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu‘na  kamuoyu önünde çağrıda bulundu.

Adalar’da motorlu taşıt kullanımının yapılaşma baskısına, ekosistemin tahribatına, orman yangınlarına ve kazalara zemin hazırladığından kaygı duyduklarını belirten Vassaf ve Tolgay, Adalar içi ulaşımın turistlere değil Adalılara hizmet vermesi gerektiğine vurgu yaptı; Adalar’ın doğası ve tarihî yapıları ile dünya çapında korunması gereken bir yerleşim alanı olduğunu hatırlattı.

‘Minibüsler geri çekilsin, vapurlarımız geri verilsin’

Dünya Mirası Adalar’ın İmamoğlu’na yönelik kaleme aldığı çağrı şöyle:

“Bugüne kadar Adalar’ı başka yerlerden ayıran niteliklerinden biri, özel amaçlı araçlar dışında motorlu taşıt trafiğine kapalı olmasıdır. Adalar, Türkiye’nin yaya bölgesi olan tek ilçesi ve dünyada da sayılı örneklerdendir.

Zengin bir kültürel mirası barındıran İstanbul Adaları, görece korunmuş olması sebebiyle hâlâ sivil mimarinin nitelikli örneklerini görebildiğimiz bir açık hava müzesidir.

Adalar’da motorlu taşıt kullanımının yapılaşma baskısına, ekosistemin tahribatına, orman yangınlarına ve kazalara zemin hazırladığından kaygı duyuyoruz.

Adalar içi ulaşımın turistlere değil Adalılara hizmet vermesi gereklidir çünkü 20 milyonluk bir mega kentin biricik yeşil ve yavaş alanıdır. Küçücük m2lik adalarımızda turistleri yürüyüş rotaları yerine arabalara bindirerek gezdirmek yanlış bir planlamadır. Burada yaşayan insanların, alışveriş poşetlerini. eşyalarını taşımak vb için ulaşım ihtiyacı karşılanmalıdır.

Turistler için düşünüldüğünde Adaların kamuya ait olan Büyükada’daki Dilburnu İskelesi, Heybeliada’da Cevahir özel işletmesinin gasp ettiği Tsunami Tahliye İskelesi derhal kamuya geri verilerek, hizmete açılmalı, deniz taşıması öncelikli olmalıdır. IBB, AKP yönetiminde Adalara şehir hatları vapur seferlerinin yarısından fazlası kaldırılmış, vapur yerine hatlar kötü hava koşullarında, lodosda seferleri aksayan vapur güvencesinden yoksun deniz motorcularına parsellenmiştir. Vapurlarımızın geri verilmesini istiyoruz.

Adalarımız için yapılan koruma imar planlarında kıyılar nasıl plan dışı bırakıldıysa adalarda ulaşımın, denizle bağı olmayan herhangi bir yermiş gibi memur zihniyetiyle sürdürülmesi bir o kadar hatalıdır. Adalar koruma(ma) imar planıdır.

Derya Tolgay, Gündüz Vassaf.

‘Sabır istemek yerine vaatler takvime bağlanmalı’

Bu öncelikleri göz önünde tutularak ve seçmenlerine halkıyla beraber bir yerel yönetim sözü vererek seçilen Ekrem İmamoğlu’nun önceki çağrılarımızı kamuoyuna beyan ettiği gibi ‘’gülerek karşılıyorum’’ hitabının özür kabilinde duyarlılıkla uygulayacağını, kamuoyunu programlı bir şekilde sözle değil planlanan somut adımlar ile bilgilendirmekten kaçamayacağını ummak istiyoruz.

  • Adalar ulaşımı için projeler oluşturulması ve uygulanması için zaman çizelgesinin tarih ve aşamaları hızlıca takvime oturtulmalıdır.
  • Daha önce de birçok kez sözler verilmiş ve yerine getirilmemiş; dolayısıyla güven ortamı kaybedilmiştir. Şimdi Sayın İmamoğlu yeni bir süreç isteyerek, Adalılardan sabırlı olmasını istemektedir. Sabır, yerine getirilmeyen sözlerle sınanacağına vaat edilenler somut bir takvime bağlanmalıdır.
  • Birkaç ay önce yapılan toplantıda verilen sözlerden biri, “Azmanbüsleri Ada yollarına sokmayacağız” olmuştu. Öncelikle bu söz yerine getirilerek çalışmaya başlanmalıdır.
  • Adalılara verilen “ulaşım çalıştayı” sözü hemen yerine getirilmelidir.

Adalar ulaşımı için proje ve uygulama zaman çizelgesi önerisi

Çağrıda, önerilen projeler ve bunların takvimlendirilmesine ilişkin olarak da şunlar ifade edildi:

  1. İBB tasarım çağrılarını şeffaflık ilkeleri doğrultusunda Büyükada Belediye Başkanı ve Adalılarla paylaşmalı; çağrı tek bir firma yerine uygun görülen kuruluşlara 14 temmuz 2024’e kadar gönderilmeli; çağrıda araçların boyutlarının ve  yolcu kapasitesinin azmanbüs gafletinin tekrarlanmaması için Ada yollarına uygunluğu ve özellikle turistlerin değil Adalıların ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır.
  2. Çağrıyı alan kuruluşlar tasarımlarını 1 Eylül 2024 tarihine kadar tamamlamalıdır.
  3. 1 Eylül 2024’te İBB’ye teslim edilen tasarım önerileri basın ve sosyal medya yoluyla İstanbullularla paylaşılmalı, öneriler özellikle Adalar’da fark edilecek alanlarave Kabataş-Adalar İskelesi’ne asılmalıdır.
  4. 15 Eylül 2024’e kadar anket, kamuoyu yoklamaları ve toplantılar yoluyla tercih edilen tasarım belirlenmeli, 15 Eylül’de ihayele çıkılmalı, ihale kamuoyuyla paylaşılmalı, 1 Ekim’de ihale sonuçlandırılmalıdır.

Açıklamada, İstanbulluların faytonların kaldırılmasından bu yana beş yıl sabırla ulaşım sorununa çözüm beklerken, sözler tutulmadığı gibi bu süre içinde Adalarda kazalara neden olan başıbozuk bir ortama terk edildiği belirtildi; “Sabrımız yok. Adalar Hepimizin, İstanbulluların. İstanbullular olarak takvimin takipçisi olacağız” denildi.

Ekvador’da bir mahkeme, kirliliğin nehirlerin haklarını ihlal ettiğine karar verdi

Ekvador‘un başkenti Qutio’dan geçen Machángara Nehri‘nin kirliliği üzerine açılan bir davada mahkeme, kirliliğin nehrin haklarını ihlal ettiğine karar verdi.

Mahkeme kararı, Ekvador Anayasası‘nın doğal varlıkların haklarını tanıyan bir maddesine dayanarak verildi.

Mahkeme kararı doğrultusunda yerel hükümetin Machángara Nehri’ni temizlemek için bir plan yapması gerekiyor.

Şehrin kirliliği nehre akıtılıyor

And Dağları’ndan akmaya başlayan nehir, şehrin içinden geçerek Machángara’ya akıyor. Geçiş yolunda bulunan 2,6 milyon nüfuslu şehirden ise nehre çeşitli atıklar ve kirletici maddeler ve arıtılmamış atık su bırakılıyor.

Çevre grubu Doğa Hakları için Küresel İttifak (GARN), nehrin derelerden ve yamaçlardan gelen tonlarca çöpü taşıdığını söylüyor.

Bu nedenle nehirdeki oksijen seviyesi yüzde 2’ye düşerken sudaki canlı yaşamı neredeyse imkansız hale geldi.

Nehrin kirliliği üzerine şikayette bulunan aktivistlerden arasında bulunan Kita Kuru yerli halkından Darío Iza, nehrinin Quito’nun içinden geçtiğine ve insanların kirliliğe çok yakın yaşadığına dikkat çekerek nehrin haklarının kabul edilmesinin tarihi bir karar olduğunu söyledi.

Doğal kaynakların hakları Ekvador Anayasası ile korunuyor

Temiz bir çevreye erişim hakkı birçok Güney Amerika ve Kuzey Amerika ülkesinde anayasa ile güvence altına alındı. Ancak Ekvador gibi doğal kaynakların kirletilmeme veya bozulmama hakkını anayasa koruması altına alınan ülkeler oldukça sınırlı.

Ekvador Anayasası, doğal kaynakları canlı gibi kabul ederek kirletilmeme, korunma ve onarılma gibi çeşitli haklara tabi ediyor.

GARN sosyal medya hesabından Machángara Nehri’nin kendi haklarına sahip olduğuna karar veren mahkeme sonucunun tarihi bir zafer olduğunu belirtti. Grubun temsilcileri, kararın ülkedeki en savunmasız nehirlerden birinin korunması ve kirliliğin azaltılması için önemli bir adım olduğunu söyledi. 

Davada belediye, nehrin haklarının ihlal edilmesinden sorumlu tutuldu. Bu nedenle yöneticilerin nehrin temizlenmesi için halk katılımı ve fikirleri doğrultusunda somut önlemlerin alındığı bir plan belirlemesi kararlaştırıldı. Mahkeme kararı gereğince yerel yönetimin temizleme sürecinde sivil toplumla iş birliği yapması gerekiyor.

Yeşil Gazete duyurmuştu: Orhaniye Kışlası’nın imara açılması Meclis gündeminde

Beşiktaş‘ın Mecidiye Mahallesi‘nde bulunan Orhaniye Kışlası‘nın imara açılmasına tepki gösteren DEVA Partili milletvekili Evrim Rızvanoğlu, “Ecdat ecdat diyenler ecdat yadigarını yerle bir ediyor” dedi.

15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişiminin ardından askeri alanların İstanbul’un dışına taşınması kararlaştırılınca şehrin askeri ve yeşil alanları imar açılmaya başlandı. Bu alanlardan biri olan Orhaniye Kışlası’nın da 19 bin metrekarelik bölümü 2023 yılında imara açıldı.

İmara açılan Orhaniye Kışlası’nda doğa ve tarih talan ediliyor

Rızvanoğlu kışlanın önünden seslendi

Bir bölümü doğal sit statüsünde bulunan bölgede, inşaat çalışmaları hız kesmeden devam ederken Rızvanoğlu, inşaat alanının önünden ranta açılan askeri alanlar hakkında bir açıklama yaptı.

Yeşil alanın imara açılmasını eleştiren milletvekili, “Arkamda görmüş olduğunuz Orhaniye Kışlası, İstanbul Beşiktaş’ta önemli bir yeşil alan. İsminden de anlaşılacağı gibi burası eskiden askeri bir araziydi.  Ancak 2016 yılında, iktidar askeri arazileri şehir dışına çıkarma kararı aldı” dedi.

İktidarın askeri arazilerin yeşil alan olarak bırakılacağına dair sözlerini hatırlatan Rızvanoğlu, “Maalesef yeşil kalacağı söylenen bu alanlar iktidarın rant kıskacına girdi ve kurtulamıyorlar… Askeri araziler yeşil kalacak diyenler, şimdi burada arkamda gördüğünüz bu iş makinalarının çalışmasına, koca koca binaların yapılmasına izin veriyorlar” dedi.

Rızvanoğlu askeri bölgenin Yıldız Sarayı‘nı korumak için 2. Abdülhamid tarafından yaptırıldığına dikkat çekti ve içinde Kültür Bakanlığı‘ndan tescilli bina bulunan alanın Çevre ve Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından imara açılması için “Yani resmen ecdat ecdat diyenler ecdat yadigarını yerle bir ediyor” yorumunu yaptı.

Milletvekili, bölgenin yeşil alanı ve tarihinin yanı sıra deprem bölgesi olmasına da dikkat çekti.

İktidar İstanbul’a ihanet etmek istiyor

Diğer yandan İstanbul’un nüfus sorununa ve Orhaniye Kışlası’nın altından geçen su yolları için “Bu iktidar buraları betonlaştırıp, nüfus yoğunluğunu artırarak bu şehre ve insanına daha ne kadar ihanet etmek istiyor? Ayrıca buranın altında önemli su yolları da geçiyor. Siz İstanbul’u susuz mu bırakmak istiyorsunuz?” diye sordu.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin imar planının iptali için açtığı davada da bu konularda bahsediliyordu.

Son olarak Rızvanoğlu, iktidara rantı değil insanları düşünmeleri için çağrıda bulundu:

“Gelin bu tarihi yanlıştan dönün. Gelin İstanbulları nefessiz bırakmaktan, betona boğmaktan vazgeçin. Gelin tarihi ve kültürel mirasımıza samimi bir şekilde sahip çıkın. Gelin rantı değil, 16 milyon İstanbullu’nun geleceği düşünün.”

 

Yüksek lisans öğrencileri için ekoloji burs programı başvuruları açıldı

Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği‘nin (HBSD) ilk kez 2008 yılında başlattığı burs programı Ecolarship‘in 2024 yılı başvuruları açıldı.

İlk ekoloji burs programı olan Ecolarship, iklim değişikliği ile mücadele için enerji dönüşümü ve çevre adaleti alanındaki çalışmaları destekliyor.

Burs programı kapsamında temel bilimlerden mühendisliğe, sosyal bilimlerden idari bilimlere birçok farklı akademik disiplinden başvurulara açık.

HBSD’nin çevre ve enerji alanında çeşitli disiplinlerden ve disiplinlerarası bakış açısından araştırmalara duyulan ihtiyaca yanıt olarak 2008 yılında hayat geçirdiği burs programı bu yıl 17. başvurularını kabul edecek.

Program desteği sekiz ay sürecek ve burs süresi boyunca maddi desteğin yanı sıra araştırma ve kitap desteği ile yurtiçi ve yurtdışı seyahatlere katılım imkanları da sağlanacak.

Başvurular, 25 Ağustos 2024‘e kadar Heinrich Böll Stiftung Türkiye’nin websitesinden kabul ediliyor.

Burs koşulları neler?

Burs programının şartı, öğrencilerin ders süreçlerini tamamlamış olması ve çevre adaleti veya enerji dönüşümü üzerine bir tez hazırlığında olmaları.

Enerji dönüşümü alanındaki araştırma konuları şu şekilde:

  • İklim değişikliğiyle mücadele
  • Fosil yakıtların tedavülden kaldırılması
  • Ekonominin karbonsuzlaştırılması
  • Düşük karbonlu alternatiflerin geliştirilmesi
  • Güneş ve rüzgâr başta olmak üzere yenilenebilir enerjiler
  • Elektrik iletim ve dağıtım hatlarının yenilenebilir enerjiye uygun hale getirilmesi
  • Dağıtık üretim (tüketim noktasındaki enerji üretimi)
  • Yurttaş temelli enerji santralleri ve enerji kooperatifleri
  • Enerji verimliliği teknolojileri, uygulama biçimleri ve idaresi
  • Yenilenebilir enerjinin ve verimlilik uygulamalarının finansmanı
  • Fosil yakıtlara dayalı ulaşım sistemlerinden motorsuz ulaşıma, toplu taşımaya ve elektrikli araçlara geçiş
  • Enerji politikaları ve enerji demokrasisi

Çevre adaleti alanındaki araştırma konuları ise şu şekilde:

  • İklim adaleti
  • İklim ve toplumsal cinsiyet
  • İklim ve insan hakları
  • İklim değişikliği ve çevre kirliliğinden yoksul ve dezavantajlı toplumsal kesimlerin etkilenmesi
  • Çevre sağlığı ve toplumsal eşitsizlikler
  • Kentleşmenin yarattığı sosyal ve çevresel sorunlar
  • İklim krizine karşı bir çözüm odağı olarak kentler
  • Tarım, su ve gıda politikaları
  • Kırsal kalkınma
  • Sürdürülebilirlik ve hak temelli ekonomi alternatifleri
  • Yerel katılım, bilgiye erişim hakkı ve demokratik süreçler
  • Çevre ihtilafları ve yerel çevre mücadeleleri
  • Doğa hakları, biyoçeşitlilik ve çevresel adalet
  • Çevre ve ekoloji hareketleri
  • Yeşil düşünce & yeşil politika
  • Çevre etiği
  • Kuşaklararası adalet ve gelecek kuşakların hakları

 

 

Haziran’da LGBTİ+’lara yönelik hak ihlalleri

KaosGL’den Defne Güzel’in Haziran 2024 Onur Ayı boyunca LGBTİ+’lara yönelik hak ihlalleri raporu yayımlandı.

Onur Ayı’nda gerçekleştirilen Onur Yürüyüşleri’nde yasaklamalar ve gözaltılar yapılırken, sansür, taciz ve tehditler de hak ihlalleri raporunda yerini buldu. Öte yandan LGBTİ+’var yine hedef gösterildi.

Eskişehir, İstanbul ve Ankara Onur Yürüyüşleri ile İstanbul Trans Yürüyüşü’nde şunlar yaşandı:

  • Eskişehir Onur Yürüyüşü: 9 Haziran’da Eskişehir Ulus Anıtı önünde gerçekleşmesi planlanan basın açıklaması ve Onur Yürüyüşüne polis saldırdı. 10 LGBTİ+ aktivisti işkenceyle gözaltına alındı. Gözaltına alınan 4 LGBTİ+ aktivisti tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Gözaltına alınan tüm LGBTİ+ aktivistlerinin serbest bırakıldı.
  • İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü: İstanbul Valiliği, İstanbul Onur Yürüyüşünü yasakladığı kararda bir skandala imza atarak “illegal gruplar” ifadesini kullandı. Yürüyüşün gerçekleşmemesi için yolları kapattı. Tüm yasaklara ve engellemelere rağmen 22. İstanbul Onur Yürüyüşü 30 Haziran’da gerçekleşti. Basın açıklaması ve yürüyüşün ardından dağılan LGBTİ+’ları polis ara sokaklarda aradı. Aralarında 18 yaşın altındakilerin de olduğu 15 kişi gözaltına alındı. Gözaltılar gece geç saatlerde serbest bırakıldı. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Komitesi, yaptığı açıklamada; “Biz gerekirse taşı deler, zamanı büker, yine birbirimizi gülüşlerimizde buluruz” dedi.
  • İstanbul Trans Onur Yürüyüşü: İstanbul Valiliği 10. Trans Onur Yürüyüşü öncesi metro istasyonlarını da kapatma kararı aldı.
  • Ankara Onur Yürüyüşü: 12 Haziran’da Ankara’da polisin abluka altına alma ve çanta arama girişimlerine rağmen LGBTİ+ aktivistleri “Ne sokakta ne çarkta yalnız değilsin lubunya!” diyerek sokağa çıktı.

İhlaller

Hekimlik Andı’na uygulanan sansür operasyonu bu yıl kendisini Ankara, Bolu ve Ordu’da gösterdi.

Kolluğun tacizi kimi zaman çanta engelleme, kimi zaman da “fuhuş” bahanesiyle işlem başlatma olarak kendisini gösterdi.

Konu LGBTİ+ hakları olunca sansür, tehdit ve kapatmalar da Haziran’da LGBTİ+’ları buldu.

  •  Ankara, Bolu ve Ordu’da Hekimlik Andı’na sansür: Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin mezuniyet töreni öncesinde dekanlık, Hekimlik Andı’nda yer alan “cinsel yönelim” ifadesini yasakladı. Öğrenciler yasağa rağmen “cinsel yönelim” ifadesini okuyacaklarını duyurdu. Ordu Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin mezuniyet töreninde ise öğrenciler ve veliler sansüre boyun eğmedi. Bu gelişmenin üzerine dekan yardımcısı tören sonrası kokteyli iptal etti. “Bu öğrenciler 25, 26 yaşlarına özgür bireyler” diyen veliler dekan yardımcısıyla tartıştı.
  • Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi ise yalnızca “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” ibarelerini kaldırmadı, “onur” kavramını ise “namus” ile değiştirdi. Öğrenciler mezuniyette sessiz protesto düzenledi.
  • Ereğli’de kolluk tacizi: Zonguldak Ereğli ilçesinde Asayiş Büro Amirliği ekipleri düzenlediği operasyonla iki kişi hakkında inceleme başlattı. İnceleme başlattığı kişilerden birinin trans olduğu medyaya yansıdı.
  • Mecliste gökkuşağı çantasına engelleme: Gökkuşağı Aileleri Derneği’nin meclis ziyareti sırasında LGBTİ+ hakları aktivisti Nedime Erdoğan’ın gökkuşağı temalı çantası polisler tarafından meclise alınmadı.
  • Bursa’da plaj kapatma: İyi Parti’den Bursa Karacabey Belediye Başkanı Fatih Karabatı ilçe sınırlarındaki kadınlar plajını kapattı. Karabatı, sosyal medyada “lezbiyenlerin mesken tuttuğu bir plajı halka arzımız kurdele gerektirmiyor” yorumunda bulundu.
  • Dijital oyun yasaklamaları: Medyaya yansıyan bilgiler doğrultusunda Tell Me Why ve Dragon Age oyunlarının resmi bir açıklama olmadan LGBTİ+ içerikleri sebebiyle yasaklandığı öğrenildi.
  •  RTÜK Başkanı’ndan Medyascope’a tehdit: LGBTİ+ temalı dizi ve film öneren Medyascope’a sosyal medyada yayınladığı mesajla “gözümüz üzerinizde” dedi.
  • LC Waikiki markasından transfobi: Mağazada çalışan trans kadın “iç huzuru bozma” gerekçesiyle işinden çıkartıldı.
  • Fenomen Mika Raun’a saldırı: Trans kadın Mika Raun, erkek arkadaşıyla birlikte saldırıya uğradığını duyurdu.

Hedef Göstermeler

Cumhuriyet Kadınları Derneği, Akit, Büyük Aile Platformu, LGBTİ+’ları hedef almaya devam etti. TBMM Başkanı ise Büyük Aile Platformu’nu ağırlayarak LGBTİ+’ları hedef alan açıklamalarda bulundu.

  • Cumhuriyet Kadınları Derneği’nde açıklama kargaşası: Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Büyük Aile Platformu Başkanı, LGBTİ+ Onur Ayını selamlayan İzmir Barosu’nu birlikte hedef aldı.
  • Yeni Akit’ten hedef gösterme: Akit, Pera Müzesi’ni etkinlikleri sebebiyle hedef alırken, Pera ise yaptığı açıklamada “toplumsal hayata katkı” vurgusunda bulundu.
  • TBMM Başkanı’ndan ayrımcı sözler: Büyük Aile Platformu’nu kabul eden başkan, LGBTİ+’ları sapkın olarak nitelendirdi.
  • Diyanet destekli ayrımcı dergi: Dijital ortamda yayınlanan Aile dergisi, “Fıtratın Tahribatı: Cinsiyetsizleştirme” başlıklı sayısıyla LGBTİ+’ları hedef aldı.
  • Büyük Aile Platformu LGBTİ+’ları hedef aldı: Platformun genel sekreteri Onur Ayı’nda LGBTİ+ örgütlerini bir açıklamayla hedef aldı.
  • Cumhurbaşkanı’nın LGBTİ+ değerlendirmeleri: Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın LGBTİ+’ları hedef alan eylem planı tanıtımında Erdoğan, “cinsiyetsizleştirme politikaları” diyerek doğum oranlarındaki düşüşü LGBTİ+’lara bağladı. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli tanıtım toplantısında ise “cinsiyetsizleştirmeye” karşı herkesi el ele vermeye çağırdı.

Davalar

AYM, LGBTİ+ hakları aktivistinin lehine karar verdi.

  •  AYM’den Kaya kararı: 2019 yılında 20 Kasım videosunda yer alan LGBTİ+ hakları aktivisti Efruz Kaya, hakkında yapılan ayrımcı haberler için erişim engeli istedi. Bu talebin Sulh Ceza Hakimliği tarafından reddedilmesini AYM ihlal olarak değerlendirdi.
  •  Ahmet Yıldız davası: Davanın 40. duruşması 27 Haziran’da görüldü. Mahkeme, aile fertlerinin dinlenmesi talebini kabul etmezken dava 17 Nisan’a ertelendi.

 

Adalılar Saraçhane’de İmamoğlu’na seslendi: Adalar’da azmanbüs istemiyoruz

Adalar halkı bugün (8 Temmuz) “Adalar şehirleşmesin” diye Saraçhane Parkı‘nda bir araya gelerek İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘nin (İBB) önünden Ekrem İmamoğlu‘na seslendi.

Basın açıklamasını belediye sınırları içinde yapmalarına izin verilmeyen aktivistler, basın açıklamasını belediye binasının önündeki kaldırımda okudu.

Adalılar adına basın açıklamasını okuyan Dolunay Baykul, “Koruma bölgesi olan Adalarımız’da yollara sığmadığı için ‘azmanbüs’ adını taktığımız araçların olamayacağını bir kez daha haykırmak için buradayız” diyerek İmamoğlu’na seslendi.

İmamoğlu Adalar’da toplu ulaşımda ısrarlı: Çalışıyoruz ama şu anda farklı bir araç imkanı yok
Azmanbüsler: Hizmet değil tahribat
Adalar Sivil İnisiyatifi’nden minibüs tepkisi: ‘Yürünebilir Adalar istiyoruz’

Adalar ulaşım planı istiyor

Protestolarda Adalar’ın plansız yönetimini eleştiren halk, “İdare Mahkemesi’nin, yok hükmünde dediği UKOME kararına dayanarak Adalar’ı motorize hale getirdiniz. Şimdi de Adalar’da toplu taşımanın zaruri olduğu iddiasıyla Ada yollarına sığmayan azmanbüslerle bunu sürdürüyorsunuz’ dedi.

Adalar halkı, 20 milyonluk mega kentin nadir yeşil ve yaya alanlarından biri olan bölgedeki ulaşımın turistlere değil Adalar’a hizmet vermesi gerektiğini savunuyor.

Adalar halkının ulaşım ihtiyaçlarının önceliklendirilmesi gerekirken turistlere araba hizmeti sunmaya çalışmanın yanlış bir planlama olduğuna dikkat çeken aktivistler, bölgedeki planlama ihtiyacını şu sözlerle dile getirdi:

“Yapılması gereken bütün medeni ülkelerde olduğu gibi Adalar’ın kapasitesinin belirlenmesi ve doğru bir ziyaretçi planlaması yapılmasıdır. Ziyaretçilerin Adalar’a has güzellikleri yürüme, bisiklet ve deniz araçlarıyla da keşfetmeleri sağlanmalıdır. Ada içi ulaşım tescilli AdaMini taksilerle kolaylıkla sağlanabilir.”

Dünya mirası olması gerekirken tahrip ediliyor

Koruma bölgesi olarak belirlenen Adalar’ın yolları yaya yolu statüsünde bulunuyor. Dolayısıyla bölgede toplu taşıma servisinin sunulması Adalar’a sit statüsünü kazandıran özelliklerine zarar görmesi anlamına geliyor.

Burgazada’da iki endemik bitki türü keşfedildi: Adalar ormanlarının korunması gerek
Dünya Adalar Mirası: ‘Ada yolları yaya yoludur’

Basın açıklamasında “Bir diğer endişemiz de Azmanbüslerin kullanımının, Ada yollarının genişletilmesine, bahçelerimizin istimlak edilmesine, ormanlarımızın kesilmesine sebep olmasıdır. Bütün bunlar koruma altındaki kültürel varlıklarımızı, mimari mirasımızı, doğayı tahrip edecek, sokak canlarımızın yaralanmasına ve ölümlerine neden olacaktır” sözlerine yer verildi. Ardından İBB ve İETT, halkın sesini dinlemeye ve demokratik kararlar almaya davet edildi.

Adalar’ın doğası ve tarihi yapıları ile koruma altına alınması gereken bir yerleşim alanı olduğuna dikkat çeken Adalar Dünya Mirası, “Adalar’da motorlu taşıt kullanımının yapılaşma baskısına, ekosistemin tahribatına, orman yangınlarına ve kazalara zemin hazırladığından kaygı duyuyoruz” dedi.

 

Ulaşım projesi için zaman çizelgesi sunuldu

İmamoğlu’nun ve İBB’nin verdiği sözleri yerine getirmeyerek güven ortamının kaybedilmesine yol açtığını söyleyen Adalar Dünya Mirası, ‘azmanbüslerin Adalar yollarına sokulmayacağı’ sözünden başlanarak verilen tüm sözlerin yerine getirilmesini istedi.

Ardından Adalar’da ulaşım sorunu için yerel halkın görüşlerinin dikkate alındığı projeler oluşturulması ve uygulanması için bir zaman çizelgesi sunuldu.

Adalar Dünya Mirası, İBB’den ada yollarına uygun tasarım için ilgili firmalara 15 Temmuz’a kadar çağrı yapmasını istedi. Çağrıyı alan kuruluşların tasarımlarını teslim etmesi için sunulan tarih ise 1 Eylül.

Ardından İBB’ye iletilen önerilerin basın ve medya yoluyla İstanbullular ile paylaşılması, kamuoyunun yorumları doğrultusunda 15 Eylül’e kadar açılacak bir anket yoluyla tasarımın belirlenmesi planlanıyor.

Son İstanbul Adalar’da beş yılda ne oldu, ne olmalı?

15 kişinin öldüğü Diyarbakır ve Mardin’deki yangın alanı, afet bölgesi ilan edildi

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Diyarbakır ve Mardin illerinin arasındaki bölgede, 20 Haziran’da meydana gelen yangından 18 gün sonra alanın “Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi” ilan edildiğini açıkladı.

Dev yangında 15 kişi ve  yüzlerce hayvan yaşamını yitirmişti.